• "krallık, danimarka'daki en gelişmiş teknolojik imkanları en ileri seviyedeki hastanedir. üstün kadrosu ve sınırsız olanlakları ile modern tıbbın simgesi gibidir. ancak hastanenin inşa edildiği yer eski bataklıktır ve bu bataklık korkunç sırlara gebedir. hastanenin içinde doktorların arasında gelişen garip olaylarla hastane koridorları arasında gezinen ruhlar arasında bir parallelik vardır. şeytani bir güç krallık'ın köklerini sarmıştır.
    kieslowski'nin dekalog'undan sonra sinema dünyasının en önemli tv projesi sayılan krallık içerdiği gerilim öğesi kadar keskin toplumsal hicivleriyle de dikkati çekiyor."

    birbiriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan lars von trier çalışmalarından biri bu dizi. ne europa'a benziyor, ne dogville'e ne de dancer in the dark'a...
    klişeleşmiş korku öğelerinden, bizzat lars von trier imzalı olanlarına, milliyetçiliğe, sağlık politikalarına, doktorların masonik örgütlenmesine kadar her şey nasiplenir trier'in keskin zekasından.
    belki de trier'in genel olarak elit sinema izleyicisi dışında genel izleyici profiliyle en çok yakınlaştığı film, kendini bir şekilde yakınlaştırdığı dizi/film.

    riget i'de ülkesi isveç'e dürbünle bakarak gökyüzüne konuşan stig helmer, riget ii'de klozette kakalarıyla konuşmaktadır. adamın milleyetçi ruhu öylesine gelişmiştir ki tuvalete giden "kendinden parçalar"a bile üzülmektedir, bokunu çıkarmaktadır yani kelimenin tam anlamıyla.
    moesgard çürümüş, kimliğini kaybetmiş bir yönetimdir. kendini bulması için biraz dayak yemesi gerekmektedir.
    bayan drusse'nin kiliseyi veya ruhani yönü temsil etmesi ise kadına hiç mi hiç iticilik kazandırmıyor, aksine dizi boyunca hastane içinde ordan oraya gezerken bir hayal dünyasında yaşarken bizi de peşinde mi sürüklüyor orası belirsiz.
    ama izleyici sürükleniyor her bir karakterin ve olayların peşinde.

    tanıtımda geçen "kieslowski'nin dekalog'undan sonra sinema dünyasının en önemli tv projesi sayılan.." kısmına değinmeden geçmek mümkün değil elbette.
    lars von trier ile kieslowski'yi karşı karşıya getirip kıyaslamak ne büyük aymazlık ise benzeştirmek de aynı oranda anlamsız. birinin detayları kaynayan demliğin su buharında, masaya konmuş yarım bardak votkada, hesaplamaları iflas eden bir ampiriğe hayatın sadece hesaplamalardan ibaret olmadığının gösterilmesinde; insan hayatındaki ulviyetin öneminin altını çizilmesinde. biri dünyayı temsil eden bir sitede biri bir ülkeyi temsil eden hastanede.
    biri* hiçbir şey anlatmıyormuş gibi yapıp bilgelik katarken diğeri sistemi yerden yere vururken korku/gerilim filmi denen şeyin aslında komedi filmlerine ne kadar benzediğini gösteriyor.(bak karşılaştırıyorum ama dizinin tanıtımını yapan kişi şaşırmış, sabrımızı taşırmış)

    "şeytan aşkına kötülüğe, iyilikle karşı koymaya hazır olun"
    lars von trier
  • lars von trierin yönettiği aşmış dizi. david lynchin ikiz tepeleriyle beraber televizyon aleminin en iyi iki dizisinden biri olarak gösteriliyor. ekim ayında her çarşamba cnbc-e'de 00.00 da gösterimde. dizi krallık hastanesinde geçen tuhaf olayları konu ediniyor. film festivaline bir iki sene önce film formatında gelmişti. kaçırdıysanız bu ay sakın kaçırmayın. her cumartesi 00.30'da tekrarı da var.
  • lars von trier'in bölüm sonlarına eklediği yorumlarla bile ne kadar farklı bir yapım olduğunu ele güne gösterdiği dizidir. diziyi bitirdikten sonra sırf lars von trier'in ellerini tutuşunu takip etmek, bölümün gidişatına göre yüzünü kapatarak yorumlara başlamasını, elinde kesik kafayla, tümörlü karaciğerle sunumunu izlemek gerek. ayrıca lars von trier'in söylediklerini bir köşeye yazmakta fayda var.

    --- spoiler ---

    1. bölüm:
    sevgili izleyiciler, kingdom'da bize katıldığınız için teşekkürler. kimseyi geride bırakmamak için dikkatli bir başlangıç yaptık. ama önümüzdeki bölümden itibaren işler kızışmaya başlayacak. ortada bir sorun ve ağlayan bir ses var.

    bazen garip sesler duyduğunuz olur mu? elinizi o seslere doğru uzatır mısınız? ancak bu program hayal gücüyle sınırlı ve tanrı'nın yarattığı gerçek yaşama asla yaklaşamayız. ben lars von trier. hepinize iyi akşamlar dilerim. bizimle birlikte 'krallık'ta
    biraz daha zaman geçirmek isterseniz kötülüğe, iyilikle karşı koymaya hazır olun.

    2. bölüm:
    kingdom'ın ikinci bölümünü izlediniz. küçük dizimizi izlediğiniz için tekrar teşekkür etmek istiyorum. bayan drusse başının belaya gireceğini bile bile ip uçlarını takip etmeye devam eder. ben, etkileyici ve şiirsel özellikteki ikinci bölümden memnun kaldım. hikayenin tahmin edilebilir türde olduğunu düşünebilirsiniz. öyleyse kendi hayatınıza bakın. sizin yaşamınız da monoton mu? öyleyse tanıdık bir şeylerin tadını çıkartmaya çalışın. eğer yaşamınız heyecanlıysa sizi geride bırakan bu dizinin tadını çıkartın. ben lars von trier. iyi akşamlar diliyorum. kingdom'ı tekrar ziyaret etmek isterseniz kötülüğe iyilikle karşı koymaya hazır olun!

    3.bölüm:
    kingdom'da bir kez daha birlikteydik.
    hoşunuza gitti mi? korku, alışılagelmedik şeylerin
    gölgesinde gizlenebiliyor. belki de burası insanoğlunun zalimliğinin en açık biçimde ortaya çıktığı yer.

    bayan drusse aradığı hayaleti,
    bondo ise tümörü buldu. acaba mücadeleleri kendilerine mutluluk getirecek mi? kim bilir?
    şu anda aradıkları şey büyük bir azap gibi görünüyor. ya helmer?
    şöyle söyleyelim. bu peçete 12 basit kıvrımdan oluşmuştur. insan beyninin sayısız kıvrımlarına göre çok basit bir prototip.
    bu ise helmer'in versiyonu. pek etkileyici değil, ha? yeteneklerimizle ilgili gerçek bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır.
    korkutucu bir düşünce, değil mi? ben lars von trier. hepinize iyi akşamlar diliyorum.

    4. bölüm:
    evet, kingdom'ın kapıları kesinlikle açılıyor. mary yuvasına gitti.
    judith bebeğini doğurdu. planlar gerçekleşti ve sonuca ulaşıldı. buna rağmen bu, sondan çok bir başlangıca benziyor. belki de gösterdiklerimiz size rahatsızlık veriyor. ama korkmayın. gözlerinizi ve kulaklarınız açık tutun. sizleri sadece sahte kanla korkutabiliriz.

    sizleri ele geçirdiğimiz an, bakışlarınızı yakaldığımız andır.

    korku, kapalı gözlerin ardında başlar.

    ancak geriye basit bir soru kalıyor. bu insanlarla nasıl devam edeceğiz? kingdom'ın tarihi nasıl devam edecek?
    her şey aynı basit çözüme gidiyor:
    kafanızı kullanın. ben lars von trier. hepinize iyi akşamlar diliyorum.
    kigdom'da tekrar bize katılmak
    isterseniz kötülüğü iyilikle kovmaya hazır olun!

    5.bölüm:
    durum pek iyi değil. büyük beklentiler hayal kırıklığıyla sonuçlandı.
    geçmişin başarısını tekrarlama umuduyla birlikte ruh da gitti.
    belki de ruh henüz gitmedi.
    bu, bayan drusse. ameliyathanenin tavanındaki eski fayansların arasından bakıyor. belki de en büyük kazanç ruhun gitmesine izin verdiğimizde yaşanacak. zevkler ve alışkanlıklar birlikte hareket eder. ama onların esiri olmak iyi değildir. ancak bizi rahatlatan ve tatmin eden şeylere elveda dememiz yeni şeylere merhaba dememiz anlamına gelebilir ve bu da o kadar kötü olmayabilir.
    ben lars von trier. hepinize iyi akşamlar diliyorum. kingdom'da bize tekrar katılmak istiyorsanız kötülüğe iyilikle karşı koymaya hazır olun.

    6.bölüm:
    göçmen kuşlar.. ne kadar şiirsel, değil mi? sanki bir yuvaya ait olamamanın getirdiği melankolik bir duyguyu yansıtıyor. göçmen kuşlar, onları harekete geçiren sonsuz devinimi dünyanın büyük saatini çalıştıran sarkaç gibi içlerinde taşırlar.
    aslında sadece trafikte yer alan taşıt gibidirler. kuşlar ve ruhlar içlerindeki pusulayı ve nesiller boyu taşıdıkları gizli zaman çizelgesini takip ederler ve bunun melankoliyle hiçbir ilgisi yoktur. dünyamızı iç ve dış kapsamında anlayabilmemiz için farklı bir bakış açısı yakalamamız gerekir: ileri ve geri kavramları... son yolculuk kadar zor olabilir. korkudan geriye doğru yapılan yolculuk, son saat yaklaştığında en uzun yolculuk gibi görünebilir.

    ben lars von trier. hepinize iyi akşamlar diliyorum. kingdom'da bize tekrar katılmak istiyorsanız kötülüğe iyilikle karşı koymaya hazır olun.

    7.bölüm:
    boyutlar önemlidir, bayanlar baylar. her şey sayılarla, metrelerle, mikronlarla ölçülebilir. az veya çok olma durumuna göre yeni|sayılar ekleyebilir veya çıkarabiliriz. küçük kardeş büyüdü, tümör büyüdü. insanlar yıldızlara baktıklarında kendilerini 'küçük' olarak görebilirler. aslında hiçbirinin var olmadığını söylemekle gerçeğe biraz daha yaklaşmış oluruz. evrene oranla tümör, küçük kardeş veya kingdom ne büyük ne de küçük. arzuların, yapıların, hikayelerin veya acıların bir önemi yok. üç kişinin bir uçak kazasında ölmesi veya göz açıp kapayıncaya kadar binlerce dünyanın yok olması hiç de önemli değil. durum böyle ve böyle olması iyi.
    ben lars von trier. hepinize iyi akşamlar diliyorum. küçük boyutlarına rağmen kingdom'dan etkilendiyseniz ve bizimle biraz daha vakit geçirmek istiyorsanız tavsiyem aynı, kötülüğü iyilikle kovmaya hazır olun.

    8.bölüm:

    (lars von trier, bu bölümün yorumuna şarkı söyleyerek başlamış ve lars von trier'e hayran kere hayran olan beni benden almıştır. tüm alçak gönüllüğümüzle tapıyoruz sana. )

    güneş kıpkırmızı oldu, anneciğim ve gece kapkaranlık. küçük kardeş öldü, anneciğim ve mona artık dönemez. aage dışarıda dolaşıyor, anneciğim. kapılarımızı kilitleyelim. yastığıma rüzgar vuruyor, anneciğim. kingdom eskisi gibi olacak mı? tüm alçak gönüllülüğümle ben lars von trier. sizlere yeterince iyi akşamlar diliyorum. gördüklerinize rağmen hala kingdom'ın slalomunu izlemeye ve yorumlarımı dinlemeye devam etmek istiyorsanız şeytan aşkına kötülüğe iyilikle karşı koymaya hazır olun.

    --- spoiler ---
  • ilk bolumleri gayet iyi giden, saran, sorgulayan, geren ama daha sonra olaylarin cigrindan cikmasiyla ciddiyetini kaybeden, ki bunda eminim yonetmen trier bilincli davranmis, ilgi cekici ve yaratici dizi. isvecli doktorun danimarkalilarla olan surtusmesi ve her seferinde terasa cikip "lanet danimarkalilar!!" diye bagirmasi bizim yabanci oldugumuz bir toplumlar surtusmesinin detayini sunar.
  • izlerken cogu kez "simdi benimle dalga mi geciyor bu lars" demeden duramadigim, erken donem lars von trier islerinden birisi. sanki korku-gerilim tarzinda olabilmesi icin her turlu korku ogesini serpistirmisler diziye. uzaylilar, seytan, ucube bebekler, ruhlar, dogaustu olaylar.. tabi bir de asla atlamamak gereken down sendromlu bulasik yikayicilari! baska hicbir filmde down sendromlu oyuncuya bu kadar replik verilmis midir, sanmam. ama ironiyi anlayana gayet komik bir dizi kendisi.

    ayrica dizinin bana kattigi danca tek kelime olan "mor" sozcugu, anne demektir. adult kafasi olan yeni dogmus bebek [boyle garip karakterler var iste] tarafindan surekli soylendigi icin beynime kazinmisti. bunun disinda en sik kullanilan tabir de danimarkalilardan nefret eden dr. helmer tarafindan soylenen "danish scum"dir.

    her bolumun sonunda lars von trier tarafindan yapilan konusmalar ise olayin bir korku-gerilim dizisi olmadiginin kaniti. sanki evde karsilikli oturuyoruz da herifle, tasak muhabbeti yapiyor gibi:
    - maybe you think the story is predictable and depressing. if so, look at your own life. is it monotonous and humdrum? yes? then, enjoy the comfort of the familiar. but if your life is exciting, enjoy this break from the caviar with its view of the trivia you have surely out behind you.
  • mubi sayesinde ilk iki sezonunu bir çırpıda bitirdiğim nefis ve bir o kadar da ürkütücü bir lars von trier dizisi. yönetmenin çekim tekniği, senaryonun absürt gotikliği ve oyuncuların başarısı bir araya gelince ortaya unutulmaz bir iş çıkıyor.

    --- spoiler ---

    isveçli huysuz başhekim stig karakteri ikinci sezonda sık sık dışkısına bakarak hastalandığından dem vurup kederleniyordu bugünleri de mi görecektik diye. ikinci sezonun hemen ardından ise bu karakteri oynayan oyuncu gerçek hayatta kemik iliği kanserinin bir türünden dolayı hayata gözlerini yummuş.

    kanser ve kemik iliği olayını da ayrıca dizide her ne kadar bir başka doktor karaktere dair olarak görmüş olsak da neticede tüm bunların tesadüf olması pek olası değil. demek ki sezon çekilirken oyuncunun hasta olduğu biliniyordu ve oyuncunun onayıyla senaryoya bu doğrultuda eklemeler yapmış olmalı manyak adam.

    --- spoiler ---

    25 sene sonra yeniden döndüğü için üçüncü sezon fragmanına da heyecanla baktım ancak büyük hayal kırıklığına uğradım çünkü yanlış anlamadıysam ilk 2 sezonun remake’i ya da kısmi remake’i olacağa benziyor. hikayenin devamı yerine ilk 2 sezonun hikayesini yeniden izleyecek olmak hayal kırıklığı oldu. ilk 2 sezondan karakterler ve oyuncular da var gibi ama bu yine de büyük ölçüde remake bir sezon olacağı gerçeğini değiştirmiyor.

    öte yandan dizinin iki başrolü isveçli uzman doktor stig ile hastalık hastası yaşlı kadın drüsse’yi oynayan oyuncuların gerçek hayatta öldüğü ve birçok oyuncunun da çok yaşlandığı gerçeğinden dolayı üçüncü sezonun vites değiştirmesi elbette normal. ama bu, remake usulü olmak zorunda değildi sanki…
  • lars von trier’in iki sezonluk mini serisi toplam 8 bölümden oluşuyor. danimarka tv’si için çekilen yapım hem yönetmenin ünü hem de ilginç olay örgüsü ile bir anda dünya çapında kült olur. ülkemizde cnbc-e’nin ilk yıllarında yayınlanan krallık, aynı adlı hastanede geçen olayları konu alıyor. her karakter birbirinden ilginç, her bölüm ayrı bir mücevherdir. yapım o kadar büyük bir kült oldu ki ilerleyen yıllarda stephen king’in prodüktörlüğünde bir de amerikan versiyonu çekildi. tabi ki orijinalinin tadını yakalayamadı.

    trier’in kurucuları arasında yer aldığı yapım şirketi zentropa’dan yapılan açıklamaya göre dizi üçüncü bir final sezonuyla 2022 yılında geri dönecek. lars von trier’in niels vørsel’le birlikte kaleme aldığı ve tüm bölümlerini yöneteceği yeni sezon beş bölümden oluşacak ve “the kingdom exodus” başlığını taşıyacak.
  • 2022 yılında final sezonuyla geri döneceği açıklanmış dizi.

    kaynak eklendi.
  • hala etkileyiciliğini, çarpıcılığını koruyan dizimsi. filmimsi de aynı zamanda. ne dizi ne film gibi bir garip. tuhaf. rahatsız edici. komik gibi ama değil gibi.

    gelmiş geçmiş en korkunç doğum ve bebek sahnesine sahip olabilir bu yapım.
    garip olan, korkudan yüreğimi oynatan bu bebeğe daha sonra sevgi duyup, üzülmem. gerçi trier bunu hep yapıyor, çok güçlü ve zıt duyguların yerlerini değiştiriyor, oynuyor, ezip büzüyor, tersine çeviriyor. resmen duygularımla oynuyor adam!

    ayrıca eğer türkiye'de çekilmiş olsaydı helmer öldükten sonra kesin dizide olan doğaüstü şeylere, adamın hep beddua aldığına filan bağlarlardı, sırlı olay olurdu.

    ayrıca danimarkalıların kırk yıllık mary'e "mağu" dediklerini gözümüze sokmuştur dizi, adamlar sanki ağızları tıka basa ekmek doluymuş gibi konuşuyorlar hep.

    ha bir de şahane bir giriş şarkısı var, o kalın, o tok sesten "van tu tri for fayv siks seeeevın" diye her duyuşumda etkileniyorum. etkilendim. yine izlesem yine etkilenirim.
  • süper süper süper.

    bu kadar rahatsız edici, komik bir atmosferi doğal karşılamamızı sağlayan buradan gerilim yaratan lars von trier'e tebrikler. üstelik sadece 1-2 bölümde alışıyorsunuz atmosfere. hatta bu atmosferi her bölüm sonrasında yorum yaparak riske atıyor ama hepsi ayrı bir zevk katıyor diziye.

    dizinin geçtiği çirkin hastane, rigs hospital halen aktif danimarka'nın en büyük hastanesi, hemen parken stadyumunun yanında yer alıyor, gerçekten ürkütücü bir havası var. benim de şu anda kayıtlı olduğum hastane, bu saatten sonra hasta olmam heralde.

    http://images1.cdn.k.dk/…9/356816.jpg?itok=xccmi97u
    http://multimedia.pol.dk/…igshospitalet_597276a.jpg
hesabın var mı? giriş yap