• sideways filminde basrolu oynamis sarap uzumu cesidi. filmde miles hoslandigi kadinla verandada oturmus sarap icmektedir ve kizimiz sorar: "miles, neden pinota bu derece hastasin? nedir yani?" miles asagidaki tiradi ceker:

    "i don’t know. it’s a hard grape to grow. as you know. it’s thin-skinned, temperamental, ripens early. it’s not a survivor like cabernet that can grow anywhere and thrive even when neglected. pinot needs constant care and attention and in fact can only grow in specific little tucked-away corners of the world. and only the most patient and nurturing growers can do it really, can tap into pinot’s most fragile, delicate qualities. only when someone has taken the time to truly understand its potential can pinot be coaxed into its fullest expression. and when that happens, its flavors are the most haunting and brilliant and subtle and thrilling and ancient on the planet."

    yani
    "bilmem ki. zor yetisen bir uzum. bildigin gibi [snob sen de!]... ince kabuklu, hassas, erken olgunlasan... cabernet gibi direncli her yerde yetisebilen, ihmal edilse de canli kalan bir uzum degil. pinot surekli ilgi ve dikkat ister, ve gercekten sadece dunyanin belirli allah'in tikistirdigi kucuk koselerinde yetisebilir. ve sadece en sabirli ve anac yetistiriciler becerebilir bunu gercekten, pinot'nun en kirilgan, en hassas ozelliklerini ortaya cikarmayi. sadece birisi potansiyelini hakikaten anlamaya zamanini adadiginda pinot tam ifadesini bulabilir. ve bu oldugunda, tadlari gezegendeki en akli bastan alan, ve mukemmel, ve nuansli, ve heyecan verici ve eski tadlaridir."*

    bu filmden sonra pinot noirin yeni merlot olarak amerikan kalplerini fethettigini ve filmin (ve ozellikle bu sahnenin) uzumden, saraptan anlamayan ama yanlarindaki kiza bunu caktirmamak durumunda olan arkadaslarin restoranda sarap secimi yaparken artik hep "merlot" demek zorunda kalmayip "merlot, lutfen" ve "pinot noir, lutfen" seklinde varyasyona gidebilmesini sagladigini da ogrenmis bulunuyorum. ek$i sozluk haber ajansi adina alotte santa ynez vadisi, kaliforniya'dan bildirdi.
  • pinot noir, dünya çapında birinci sınıf üzüm çeşitlerinden biri olarak kabul görmesine rağmen, eski roma döneminden beri şarap üreticilerini hayal kırıklığına uğratıyormuş. üretim sürecinin her aşamasında (yetiştirilmesinden şişe yıllanmasına kadar) üreticinin karşısına hala sorunlar ve engeller çıkarmaya devam ediyormuş.

    yetişeceği toprak konusunda oldukça seçiciymiş. en iyi sonucu kireçli topraklarda verirmiş. uzun ve serin bir yaz mevsimine ihtiyaç duyarmış. ana asma ile yavru asma arasında önemli farklar olabilirmiş. tarım zararlılarına ve baharda yaşanan don olaylarına karşı savunmasız olduğu gibi, her türlü hastalığa yakalanmaya da müsaitmiş. üzümleri kuşlardan koruyacak kadar yaprağa sahip değilmiş ve üzümlerin buruşarak kuruması olasıymış.

    bunca zorluğa rağmen neden pinot noir üzümünden şarap üretildiğini, bu şaraptan alacağınız bir yudum tüm sorularınızın cevabı olabilirmiş. pinot noir kaprisli bir primadonna gibiymiş. sahneye çıkmadan önce tam bir baş belası olabilirken, dudaklarından dökülen ilk notalar her şeyi unutturmaya yeterliymiş.

    pinot noir, ipeğin akışkan hali olarak tanımlanır. dokusu yumuşak ve kadifemsidir. daha az pigment içerdiğinden şarabın rengi daha açık olur. tipik pinot noir notaları ahududu, çilek ve dumanmış.
  • adındaki noir'den dolayı insan böyle shiraz ya da merlot gibi kopkoyu, siyaha yakın bir kırmızı bekliyor kadehe dökerken. sonra bakıyorsun, "lan bu ne? meyve şarabı mıdır, roze midir, bunun neresi noir?" diyorsun. ancak içince anlıyorsun ki, noir'liği görünüşünde değil tadında. harika bir şarap gerçekten.
  • şarap severlere bir müjde vermek gerekirse artık türkiye'de de yetiştirilmekte ve şarap üretiminde kullanılmakta olan üzüm. öyle anlaşılıyor ki antalya'nın elmalı ilçesi iklim ve toprak olarak bu üzüm için oldukça uygunmuş. bu haberi ne ile kutlayalım sevgili şarap severler*
  • sidewaysden sonra amerikada satışı yüzde 33 artan şarap. öyle bir anlatımdan sonra artmaması beklenemezdi zaten, mutlaka denemek gerek kanımca.
  • pinot nero, pineau, sauvignon noir olarak da bilinir. isi bilenler tarafindan en hafif kirmizi uzum olarak adlandirilir. anavatani olan burgundy'de yetirstirilenlerin en iyi ornekleri porsche fiyatina satilabilirmis. guney yarimkurede de, ozellikle yeni zelanda'da, iyi ornekleri yetistirilmektedir. cilek, frambuaz, kiraz tadi yaninda, toprak, baharat, mantar aromalari da barindirir. iyilerinden bulabilmek icin banka hesabinizi bu saraba yatirmaya gerek yoktur. alirken mutlaka dikkat edilmesi gereken husus yetistigi bolge ve yetistiricisidir. tabi bunlari baslangicta bilebilmek neredeyse imkansiz oldugu icin en iyisi eger satanin fikri varsa ona sormaktir.
  • bu üzümün en önemli özelliği kalıtımsal olarak istikrarsız olmasıdır. burgonya dışında bir terroira uyum sağlaması zor olmakla birlikte ülkemizde de yetiştirilemeyişinin en önemli sebebi budur.
  • dün yine "bugün açayım da yarın bitiririm" diye başlayıp, iki saatten kısa sürede dibini gördüğüm, şu anda ofiste etrafa boş boş bakınmama sebebiyet veren şarabın üzümüdür. dünyaya ait sevdiğim şeyler, numara 8.
  • dünyanın en pahalı şarapları bu kara üzüm habbesinden yapılıyor. ben chateau petrus markasını en pahalı diye biliyordum yıllardır. meğersem romanee-conti imiş. ve petrus'tan 2-3 kat daha pahalıymış.*

    vedat milor'un yalancısıyım.

    https://youtu.be/yfjnn2la6n8?t=163
  • genel olarak cogu et yemegiyle giden, biraz klasik bir yemek sarabi uzumudur, genel olarak aksam yemegi ile gidecek bir sarabi garantiye almak istenirse pinot noir secilir
hesabın var mı? giriş yap