• yaşamının son üç yılında romatoid artrit hastalığı sebebiyle parmakları deforme olmuştu. kendisine bu acı veren durumda neden hala resim yaptığını soran genç matisse 'e ; "acı geçici, güzellik kalıcı" şeklinde cevap vermiştir. aşağıdaki 1915 yılında çekilmiş nadir filmde oğlu claude kendisine resim yaparken yardım ediyor...

    (bkz: http://www.openculture.com/…uguste_renoir_1915.html)
  • empresyonizmin babalarindan bir diğeri olan pierre auguste renoir, monet'den boş kalan alana yönelmiş, yani daha çok kari kiz resmi yapmiştir... aslinda böyle ortadan başlamak arkasinda binden fazla tablo birakan büyükbir ressama ayip oldu, gelin dostlar baştan başlayalim... {bilmiyorum entrye yeterince trt2 havasi verebildim mi}
    1841'de limoges'de doğan pierre auguste renoir, resme bir porselen atölyesinde tabaklari boyayarak başladi. parantez: {limoges porselenlerinin neden ünlü olduğu da iyice belli oldu sanirim} daha sonra paris'e giden renoir, burada monet, sisley ve bazille ile uzuun sürecek bir dostluk kurdu. monet ve renoir'in bu dönem verdiği eserler erken empresyonist dönemin en tipik eserlerinden sayilir. böyle entel cümleler kurmuyor muyum ya, helal olsun bana!. renoir ayrica bu dönemlerde mali zorluklar içerisindeydi, fakat bir portre ressami olarak ünlü olduktan sonra yeterli rahatliğa kavuştu.
    italya'ya yaptiği seyahat ressam tarafindan sanatinin dönüm noktalarindan biri sayilir {entel cümle counter: 2} burada geçirdiği zaman içerisinde renoir'in "ekşi stil" - "mainere aigre" diye adlandirdiği bir dönem geçirdikten sonra 1880'lerin ortasina dogru daha yumuşak ve esnek bir çizime sahip oldu. ayrica renoir'in kariya kiza yönelmesi de bu tarihlere rastlar. elbette sadece nü resimler çizmemiş, ayrica mitolojik resimlere de yönelmiştir...
    sanatinda geçirdiği evrimden sonra, renoir seçtiği konularla belki de en popüler empresyonist ressam oldu. daha önce dediğim gibi nü resimler yapan, eğlenen insanlari konu eden renoir "hayatta zaten yeterince kötü şey var, neden ben güzel şeylerin resmini çizmeyeyim ki?" diyerek gönüllerimizi fethetmiş, ayni zamanda da realizm'den neden hoşlanmadiğimizi en güzel biçimde açiklamiştir... sözü mösyöye vermişken, kadin vücududun en büyük hayranlarindan biri olan renoir'in "bir nü'yü, onu çimdikleyebileceğimi düşünene kadar bitmiş saymam" lafini da ekleyelim. resimlerinde konu ettiği bayanlar genellikle sarişin ve balik etinde olup, her zaman çiplak değildirler, aksine, bence en güzel resimlerinden biri "piyano çalan kizlar" diye tarif edebileceğim resimdir...
    hayatinin sonlarina doğru romatizmalari azan mösyö renoir, güney fransaya göçmüş ve burada sicağa siğinmiştir. yine de buna rağmen 1912'den itibaren tekerlekli sandalyede yaşayan renoir, resmi birakmamiş, hatta verdiği direktiflerle heykeltraşliğa bile başlamiştir...
    kisaca mösyö renoir, hayata ve güzel şeylere olan bağliliği ile dikkat çeken, empresyonizmin en baba ve en sevilen ressamlarindandir. sevelim, sevdirelim.
  • (1841-1919)

    porselen ressamlığıyla işe başlayan, izlenimci akımın önemli temsilcilerinden olan renoir'in üslubu monet'e çok yakındır. monet'in daha çok manzara ressamı olmasına karşın, renoir hep insanların resmini yapmıştır. okuyan kız adlı yapıtı onun, resmin bütün yüzeyinde oynaşan ışık yansımalarına egemen usta tekniğinin örneğidir. yaşlandıkça söyledikleri daha özlü, resimleri doğal öğelerin uyumu bakımından daha klasik ve yoğun olmaya başlar. ardında bir kaç bin tablo bırakmıştır.
  • bahar güneşinin sihirli ışıltısını, en sıcak ve en büyüleyici gölge oyunlarıyla vurgulayan ressam. pek çok eserinde insanları, dostluğu, arkadaşlığı ve sevgiyi samimi ve yalın bir üslupla resmetmiştir. en profesyonel göz bile özellikle moulin de la galette ve luncheon of the boating party adlı tablolarına bakarken teknik ayrıntılar ve yorumlara dalmadan önce "sohbet ortamı da şahane hani..." diye düşünmeden geçemez yamulmuyorsam.
  • muhtesem tablolara imzasini atmis empresyonist. donemin unlu zenginlerinden biri olan yakin arkadasini kiramayarak esinin ve iki cocugunun resmedildigi madame charpentier ve cocuklari paul ve georgette isimli tabloyu yapmistir. asagidaki linkten tabloya bakarsaniz iki adet kiz cocugu goreceksiniz:

    http://www.ibiblio.org/…noir/renoir.charpentier.jpg

    oysa soldaki aslinda bir erkek cocugu. o yillarda erkek cocuklarini kiz, kiz cocuklarini erkek gibi giydirip dolastirmak zengin sinif icinde oldukca yaygin ve saygi goren bir gelenek olarak algilanmakta imis. tablo bugun new york metropolitan muzesinde sergileniyor.
  • bi filmde* "sadece aptal bulduğu kadınları resmeden ressam" olarak tanımlanıyor.

    ulen bi 1850 yılında falan provence'da falan doğsaydım, bugün orsay müzesi'nde portreydim.
  • firca tutamayacak hale geldiginde fircayi eline baglamak suretiyle resim yapmaya devam etmistir.
  • "bir insanin zevkleri ya da gorevleri yoksa,
    yasamasinin anlami da yoktur." sozunun sahibi ressam.
  • intihar etmeye karar vermiş bir adam yolunun üstünde tesadüf ettiği bir resim sergisine girer. bu sergi pierre auguste renoir'ın sergisidir. bir tablo çok dikkatini çeker, bu tabloda bir gök, bir su, bir kadın vardır. bu tabloya bakar bakar ve çıkar sergiden.

    sonra bağırır kendi kendine: "dünya ne güzelmişsin! az daha ..........."
  • eserleriyle ilgili ilginç bir detay resmettiği kadınların hemen her zaman balık eti kıvamında oluşudur.
hesabın var mı? giriş yap