6 entry daha
  • empresyonizmin babalarindan bir diğeri olan pierre auguste renoir, monet'den boş kalan alana yönelmiş, yani daha çok kari kiz resmi yapmiştir... aslinda böyle ortadan başlamak arkasinda binden fazla tablo birakan büyükbir ressama ayip oldu, gelin dostlar baştan başlayalim... {bilmiyorum entrye yeterince trt2 havasi verebildim mi}
    1841'de limoges'de doğan pierre auguste renoir, resme bir porselen atölyesinde tabaklari boyayarak başladi. parantez: {limoges porselenlerinin neden ünlü olduğu da iyice belli oldu sanirim} daha sonra paris'e giden renoir, burada monet, sisley ve bazille ile uzuun sürecek bir dostluk kurdu. monet ve renoir'in bu dönem verdiği eserler erken empresyonist dönemin en tipik eserlerinden sayilir. böyle entel cümleler kurmuyor muyum ya, helal olsun bana!. renoir ayrica bu dönemlerde mali zorluklar içerisindeydi, fakat bir portre ressami olarak ünlü olduktan sonra yeterli rahatliğa kavuştu.
    italya'ya yaptiği seyahat ressam tarafindan sanatinin dönüm noktalarindan biri sayilir {entel cümle counter: 2} burada geçirdiği zaman içerisinde renoir'in "ekşi stil" - "mainere aigre" diye adlandirdiği bir dönem geçirdikten sonra 1880'lerin ortasina dogru daha yumuşak ve esnek bir çizime sahip oldu. ayrica renoir'in kariya kiza yönelmesi de bu tarihlere rastlar. elbette sadece nü resimler çizmemiş, ayrica mitolojik resimlere de yönelmiştir...
    sanatinda geçirdiği evrimden sonra, renoir seçtiği konularla belki de en popüler empresyonist ressam oldu. daha önce dediğim gibi nü resimler yapan, eğlenen insanlari konu eden renoir "hayatta zaten yeterince kötü şey var, neden ben güzel şeylerin resmini çizmeyeyim ki?" diyerek gönüllerimizi fethetmiş, ayni zamanda da realizm'den neden hoşlanmadiğimizi en güzel biçimde açiklamiştir... sözü mösyöye vermişken, kadin vücududun en büyük hayranlarindan biri olan renoir'in "bir nü'yü, onu çimdikleyebileceğimi düşünene kadar bitmiş saymam" lafini da ekleyelim. resimlerinde konu ettiği bayanlar genellikle sarişin ve balik etinde olup, her zaman çiplak değildirler, aksine, bence en güzel resimlerinden biri "piyano çalan kizlar" diye tarif edebileceğim resimdir...
    hayatinin sonlarina doğru romatizmalari azan mösyö renoir, güney fransaya göçmüş ve burada sicağa siğinmiştir. yine de buna rağmen 1912'den itibaren tekerlekli sandalyede yaşayan renoir, resmi birakmamiş, hatta verdiği direktiflerle heykeltraşliğa bile başlamiştir...
    kisaca mösyö renoir, hayata ve güzel şeylere olan bağliliği ile dikkat çeken, empresyonizmin en baba ve en sevilen ressamlarindandir. sevelim, sevdirelim.
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap