• ötüken’in yerini ve kelime yapısını ele alan bu makalede, ötüken’in bugünkü moğolistan’ın zavhan-aymak sınırları içerisinde bulunan otgon bölgesi olduğu dikkatlere sunulmuştur. başta otgon tenger dağı olmak üzere bölgede bulunan zirvelerin ise şine usu ve terhin yazıtlarında geçen as önüz ve kan iduk olduğu önerilmiştir. ötüken kelimesinin ötü- kökünden fiilden ad yapan +g ve addan ad yapan +kan ekiyle kurulmuş olduğu dile getirilmiş; moğolca etügen ~ otogen ve idugen ile türkçe ötüken kelimeleri arasındaki ilgi üzerinde de durulmuştur.
    anahtar kelimeler: ötüken, otgon tenger, etügen, eski türk yazıtları, kök türkler,moğolistan.

    1. giriş:
    eski türk yurdu ötüken’in adı ve özellikle yeri konusunda çok şey söylenmiştir. yer tespiti yapan araştırmacıların özellikle orhon ırmağı yakınlarında bulunan köl tigin ve bilge kağan yazıtlarının dikili olduğu koşo-çaydam bölgesini ötüken olarak düşündükleri bilinmektedir. ötüken adı şu yazıtlarda geçmiştir:
    köl tigin: güney 3, 4, 4, 8, 8; doğu 23.
    bilge kağan: kuzey 2, 3, 6, 19.
    tonyukuk: 15, 17.
    şine usu: kuzey 2; doğu 7, 9, 11; güney 4.
    terhin: doğu 3; güney 5, 6; batı 1, 2, 4, 5, 5.
    hoyto-tamir: i, 3 ve vii, 2.

    2. önceki görüş ve değerlendirmeler:
    eski türk yazıtlarının v. thomsen tarafından okunuşundan bu yana her araştırmacının mutlaka görüş belirttiği ötüken adı ve yeri ile ilgili çok sayıda veri bulunmaktadır. kendi görüş ve değerlendirmelerimizden önce bunlar tarih sırası ile verilecektir:
    türkçenin tarihî kaynaklarının en önemlilerinden birisi olan divanü lûgati’t-türk’te kâşgarlı mahmud çok geniş bir yer tespiti yapmakta ve ne yazık ki bu yer tespiti çok fazla işe yaramamaktadır: ‘ötüken, tatar çöllerinde, uygur ülkesine yakın bir yerin adıdır’ (dlt i, 123). f. hirth’e göre ötüken, karakurum dağları veya çincesiyle ho-lin-shan’dır. yine hirth’in bildirdiğine göre (t’ang-shu: kap. 217b, s. 6) ötüken, c’hang-an’ın 6000 li kuzey batısındadır (hirth 1899:33 not 1). thomsen de guignes’ten naklen şunları söylemektedir: “me-ki-lien’in orhon nehri yakınlarında, sonraları ho-lin adını alan bir kent kurdurduğunu ekliyor. ho-lin ya da ha-la ho-lin karakurum’un çince adıdır. daha sonra moğolların başkenti olarak büyük ün kazanan ve hâlen erdentso manastırının da bulunduğu, orhon yakınlarındaki bu kentin 1235’e doğru ogotay (ögedey) tarafından kurulduğu söylenmektedir. bunun içindir ki şehrin kurucusunun me-ki-lien olmasına şüphe ile bakılmaktadır. bu bilgi daha çok toue-kioue devleti yıkıldıktan sonra uygurların başkenti olan, orhon’un batısında erdentso’nun da yaklaşık 35-40 km. kuzey batısında bugünkü karabalgasun harabelerinin bulunduğu kent için geçerli olabilir. bu iki kent çok zaman birbiri ile karıştırılmıştır. ancak, tou-kiou’lerin o dönemdeki merkezlerinin de aynı yörelerde olduğu kesin” (thomsen 2002:99, not 1). thomsen’in sözünü ettiği ve h. cordier tarafından ayrıntılı şekilde işlenen ho-lin veya ha-la ho-lin’in bugün moğolların harhorin dediği karakurum’un karşılığı olduğu bilinmektedir. ayrıntı için bk. (cordier 1893:68-69). chavannes’e göre ötüken, tamir ve orhon ırmaklarının çıktığı hangay tepelerinin bir kısmıdır (chavannes 2006:14).

    radloff, kelimeyi uyg. ötü- ‘auswählen’ fiilinden alarak ‘auserwählt, gewünscht, geliebt (immer als epitheton von yış das waldgebirge)’ anlamını vermiştir (radloff 1895:100); radloff, neue folge’de ise adın, ütükän de okunabileceğini belirtmiştir (radloff 1897:165). thomsen ise hangay dağları ya da güney altayların doğu taraflarında olabileceğini düşünmektedir (thomsen 2002:223). melioranskiy, ötüken için ‘ho-lin-schan’ ifadesini kullanmaktadır (melioranskiy 1899:84). w. bang, mektuplarda uygur metinlerinde sıkça geçen tengri kan > tengriken şeklinden hareket ederek *ötü kan şeklini düşünür ve ekler: “öt- ‘aradan geçmek’ öyleyse *ötü kan > ötüken ‘geçit sahası’ olmalıdır” (bang 1980:18). p. pelliot ise çin kaynaklarında verilen adları incelemiş ve çinlilerin, eski türk yurduna tou-kin-chan veya tou-kin (*tuo-kin) dediklerini ve özellikle sui-shu’da tou-kin; diğer kaynaklarda ise yu-tou-kin olarak verilmiş olduğunu bildirmiştir (pelliot 1929:212 ve 217). orkun, moğolca atügen ~ itügen ile birleştirmek istemiştir (orkun 1941:164). von gabain, poppe’nin polinov’dan aktardığı, hangay dağ sırasının 1000 yıl önceki zamanlarda ormanlarla kaplı olmasının kuşkulu olduğu bilgisini verdikten sonra problemli yış kelimesinin ‘gebirgsweide’ olarak anlaşılması gerektiğini dikkatlere sunmuştur. von gabain ayrıca ötüken’i geniş bir coğrafya olarak değerlendirerek hangay dağ sırasının güney-batı ve güney-doğusu ile tannu-ola çevresinde görmek istemiş ve mo. etügen ‘erdgöttin’, halhaca ötögön ile de karşılaştırmıştır (gabain 1950:34-36). ögel, ötügen şeklinde okuyarak hangay dağlarını işaret etmiştir (ögel 1957:119). räsänen < ötü-ken şeklinde bir açılımı önermiş ancak ayrıntıya girmemiştir (räsänen 1957:102). giraud ise kelimeyi öt- fiilinden almak istemiştir (giraud 1961:148). hamilton ötüken adını, ötüg ‘dua, yakarı?’ +kan/han şeklinde çözümlemek istemiştir (hamilton 1997:197 not 23). jisl’e göre ötüken, orhon ırmağı bölgesindeki hangay sıra dağından bir parça idi (jisl 1963:388). czeglédy’ye göre ise ötüken bölgesi hangay dağlarının batı tarafı değil, aksine hangay dağlarının ta kendisidir (czeglédy 1995:57, not 5).

    j. schubert 1957, 1959 ve 1961 yıllarında moğolistan’a yaptığı araştırma gezilerini topladığı seyahat kitabında hem moğol tarihi hem de eski türk eserleri hakkında önemli bilgiler vermişti. kimi zaman daha önce söylenenlerin aksine farklı şeyler de söyleyen schubert, ötüken’in yeri konusunda ilginç ve bir o kadar da önemli bir yerden söz etmiş; hangay dağ sırasının en yüksek noktası olan ve 4021 m. (schubert’e göre 4031 m.) yükseklikteki zirvesi karla kaplı otgon tenger ile ötüken yış’ı bir ve aynı saymak istemiştir. schubert’e göre otgon tenger bugün de kısmen ormanla kaplı yüksek bir dağdır. bölgenin zavhan-aymak’ın güney doğu bölümünde olduğu da verilen bir diğer bilgidir (schubert 1964:214-215). schubert’in seyahat kitabının tanıtmasını yapan. e. tryjarski de zavhan-aymak’ın doğu bölümündeki otgon bölgesinin türklerden kalma birçok eser barındırdığını ancak bunların bugüne kadar incelenmemiş olduğunu belirtmiştir (tryjarski 1977:515-516). tekin, terhin yazıtını işlediği yazısında ötüken için hangay dağlarının kuzey-batı kısmı, orhon ile tes ırmağı arasındaki bölgeyi düşünmektedir (tekin 1983:834). erdal, ötüken’in açılımını ötüken < ötüg +kan,ötüg ‘prayer’ şeklinde yapmış ve kadırkan ile karşılaştırmıştır (otwf 77).

    golden’e göre ötüken (çin. t’u-chin-shan, mo. etügen) belki de kuzey moğolistan’da orhon yakınlarındaki hangay dağlarında bulunan dağlık ve yüksek bölgeydi (golden 2002:107 not 879). sümer’e göre moğolistan’ın hangay sıra dağlarının doğu kesiminde orhon ve tamir ırmaklarının kaynaklarının bulunduğu yerde, uygurların başkenti ordu balık’ın az güneyinde idi (sümer 1994:3 not 9). tekin, ötüken’in hangay dağlarının doğu etekleri olabileceğini düşünmektedir (tekin 1994:64). rybatzki ise ötüken’in, hangay veya onun bir bölümü olması gerektiğini önermiştir (rybatzki 1997:51, 97 ve not 255). gömeç, şine usu yazıtındaki yer adlarını işlediği makalesinde ötüken ile geniş bir coğrafyanın kastedilmiş olduğunu öne sürerek, selenge’nin kollarının uzandığı bütün alanları içine almakla beraber, altaylara kadar uzanabileceğini ifade etmiştir (gömeç 2000:428).

    3. eski türk yazıtlarında ötüken adının geçtiği cümleler:
    yukarıdaki bölümde görüldüğü gibi ötüken’in adından çok yeri üzerinde çok değişik görüşler bulunmaktadır. bu görüşlerin hangay dağ sırası çevresinde yoğunlaştığını söylemek mümkündür. araştırmacıların hangay dağ sırasında yoğunlaşmasındaki en önemli sebep, orhon yazıtları diye bilinen köl tigin ve bilge kağan yazıtlarının dikili olduğu yere yakınlığı ile ilgili olmalıdır.
    yazının bu bölümünde ötüken adının geçtiği yerdeki cümleler hem eski türkçesi hem de günümüz türkçesi ile verilecek ve ardından değerlendirme yapılacaktır:
    kt g 3: türük kagan ötükän yış olursar iltä bu yok ‘türk kağanı ötüken (ormanlı) dağında oturursa ülkede sıkıntı olmaz’.
    kt g 4: ötükän yışda yig idi yok ärmiş il tutsık yär ötükän yış ärmiş ‘ötüken (ormanlı) dağından daha iyi (yer) asla yokmuş. il tutacak (yurt edinilecek) yer ötüken (ormanlı) dağıymış’.
    kt g 8: ötükän yir olurıp arkış tirkiş ısar nä buıg yok ötükän yış olursar bängü il tuta olurtaçı sän ‘ötüken’de oturup kervan gönderirsen sıkıntın olmaz. ötüken (ormanlı) dağında oturursan ebedi yurt tutup oturacaksın’.
    kt d 23-24: iduk ötükän y[ış .... ‘kutsal ötüken (ormanlı) dağı’.
    bk k 2: t]ürük [kag]an ötükän [yı]ş olursar iltä [bun] yok ‘türk kağanı ötüken (ormanlı) dağında oturursa ülkede sıkıntı olmaz’.
    bk k 3: öt]ükän y[ış]da yig i[di yok är]miş il [tutsık yir ö]tük[än] yış ärmiş ‘ötüken (ormanlı) dağından daha iyisi asla yokmuş, il tutacak yer ötüken dağı imiş’.
    bk k 6: ötükän yär o[l]urıp [arkış] tirkiş ısar nän; bu[nıg yo]k ö[tükän y]ış olursar bängü [il tuta olurtaç]ı sen ‘ötüken’de oturup kervan gönderirsen sıkıntın olmaz. ötüken (ormanlı) dağında oturursan ebedi yurt tutup oturacaksın’.
    bk d 19: i]duk ö[tükän] yış bodun bardıg ‘kutsal ötüken (ormanlı) dağı halkı (sen yurdunu bırakıp) gittin’.
    t 15: kök önig yoguru ötükän yışgaru uduztım ‘kök öng (öngi ?) ırmağını geçip ötüken (ormanlı) dağına doğru asker sevkettim’.
    t 17: tü[rk kaganıg] türk bodunıg ötükän yerkä bän özüm bilgä to'nukuk <kälürtüm> ötükän yärig konmış täyin äşidip biryäki bodun kuryakı yıryakı önräki bodun kälti ‘türk kağanını türk halkını ötüken’e bizzat ben bilge tonyukuk getirdim. ötüken’e yerleştiğimizi duyan güney, batı, kuzey ve doğudaki boylar geldi’.
    şu k 2: ö[tükä]n [eli] tägräs ili äkin ar[a] o[lu]rmış subı sälänä ärmiş ‘ötüken (ile) tegres ülkesi, (bu) ikisinin arasında yurt tutmuş, suyu (ise) selenge imiş’.
    şu d 7: anta yana tüşdim ötükän irin kışladım ‘oradan yine geri döndüm. kışı ötüken’in kuzeyinde geçirdim’.
    şu d 9: ötükän yış başı anta [as?] önüz başı anta iduk baş kidintä yabaş tokuş bältirintä anta yayladım ‘ötüken (ormanlı) dağı zirvesi, as-öngüz zirvesi (ile?), iduk zirvesinin batısında yabaş ve tokuş (ırmaklarının?) birleştikleri yerde yazı geçirdim’.
    şu d 11: kabışalım timiş ötü[kän] (...) -m timiş (...) [toku?]z [ya]nı[ka] sü yorıdım ‘birleşelim” demiş. ötüken ... -m demiş ... dokuzuncu gün (?) asker sevkettim’.
    şu g 4: ... ötükäntä bän ... ı/i anta t[okıdım] ‘... ötüken’de, ben ...-i orada bozguna uğrattım’.
    terhin d 3: ötüken eli tegres eli ekin ara orkun ügüzde .... ‘(yurtları) ötüken yurdu tegres yurdu (imiş) (bu) ikisinin arasında, orkun ırmağında’ (tekin 1983:804 ve 808).
    terhin g 5: ötüken eli sizde ebir ti[di?] ‘ötüken yurdu sizde, (kağan olun ve ülkeyi) yönetin! dediler...’ (tekin 1983:805 ve 809).

    terhin g 6: kagan atanıp katun atanıp ötüken ortusınta as önüz baş kan iduk baş kidinin örgin bunta etidim ‘kağan unvanını alıp ötüken ortasında as-öngüz zirvesinin, kan-iduk zirvesinin batısında hükümdarlık otağını burada kurdurdum’ (tekin 1983:805 ve 809).
    terhin b 1: ötüken kidin uçınta tez başınta örgin [anta etitdim çıt] anta yaratıtdım ‘ötüken’in batı ucunda tez (ırmağı) başında, hükümdarlık otağını (orada kurdurdum, ordugâh çitlerini) orada yaptırttım’ (tekin 1983:806 ve 809).
    terhin b 2: ulu yılıka ötüken ortusınta as önüz baş kan iduk baş kidininte yayladım ‘ejderha yılında ötüken ortasında, as-öngüz zirvesinin ve kan-iduk zirvesinin batısında yayladım’ (tekin 1983:806 ve 809).
    terhin b 4: ötüken eli tegres eli] ‘ötüken yurdu tegres yurdu’ (tekin 1983:806 ve 809).
    terhin b 5: yaylagım ötüken kuzı kidin uçı tez başı öndüni kanuy künüy .... ‘yaylam ötüken’in kuzey (yamaçlarının) batı ucu, tez (ırmağı) başı, doğusu kanyuy ve künüy (ırmakları)’ (tekin 1983:806 ve 810).
    terhin b 5: iç ılgam ötüken yiri ongı tarkan süy yagı bodunkı kagangı birigerü uçı altun yış kidin uçı kögmen iligerü uçı költ[i] ‘iç otlağım ötüken; kuzeyi ongı tarkan süy düşman(ımın)ki kağanınki güney ucu altay dağları batı ucu kögmen (tannu-tuva dağları) doğu ucu költi (dağları?)’ (tekin 1983:806 ve 810).
    ht i, 3: ötükän öz yirim ‘ötüken öz toprağım’ (sertkaya-harcavbay 2001:319).
    ht vii, 2: tänridä kul(t?) bulmış ötükän ilindä ‘tanrıda kut bulmuş ötüken ilinde’ (sertkaya-harcavbay 2001:327).

    4. değerlendirme ve öneriler:
    4. 1. ötüken’in yeri ile ilgili değerlendirme ve öneriler:
    köl tigin, bilge kağan ve tonyukuk yazıtlarında çok sayıda geçen ötüken adından sonuca ulaşmak mümkün değildir. çünkü bu yazıtlarda sadece ötüken’in önemi ve orayı terketmemek gerektiğini ifade eden cümleler bulunmaktadır. şine usu ve terhin yazıtları ötüken’in yeri konusunda daha açık bilgiler vermektedir. örneğin şu d 9’da geçen ötükän yış başı anta [as?] önüz başı anta iduk baş kidintä yabaş tokuş bältirintä anta yayladım ‘ötüken (ormanlı) dağı zirvesi, as-öngüz zirvesi (ile?), iduk zirvesinin batısında yabaş ve tokuş (ırmaklarının?) birleştikleri yerde yazı geçirdim’ cümlesinden en azından ötüken’in yerini tespite yardımcı olabilecek kimi yer adları geçmektedir. bu cümleye benzer cümleler terhin yazıtında da bulunmaktadır:
    terhin b 2: ulu yılıka ötüken ortusınta as önüz baş kan iduk baş kidininte yayladım ‘ejderha yılında ötüken ortasında, as-öngüz zirvesinin ve kan-iduk zirvesinin batısında yayladım’ (tekin 1983:806 ve 809).
    terhin g 6: kagan atanıp katun atanıp ötüken ortusınta as önüz baş kan iduk baş kidinin örgin bunta etidim ‘kağan unvanını alıp ötüken ortasında as-öngüz zirvesinin, kan-iduk zirvesinin batısında hükümdarlık otağını burada kurdurdum’ (tekin 1983:805 ve 809).
    şine usu ve terhin yazıtlarında geçen as önüz yer adını s. g. klyaştornıy şüngüz başkan ‘süngüz başkan’ okumuş ve anlamlandırmıştır (klyaştornıy 1980:92). tekin ise kâşgarlı’daki as (dlt i, 80) ile karşılaştırıp ‘ak, beyaz’ anlamını vermiş, önüz’ün de ‘renk’ anlamındaki ön; kelimesinden +z ekiyle türetilmiş olabileceğini önermiştir. krş. uyg. men; ‘ben, benek’, meniz ‘yüz, beniz’. sonuç olarak tekin as önüz okuyup ‘beyaz renkli’ anlamını vermiş ve terhin yazıtı üzerinde çalışan şinehüü’nün şönüz ve klyaştornıy’ın şünüz okuyuşunu eleştirerek yazıtta harfin ş2 değil ş1 olduğunu ve dolayısıyla da ilk kelimenin ancak as veya aş okunabileceğini belirtmiştir (tekin 1983:815-816). as önüz yer adını katayama ise baş’tan hareket ederek ‘ırmak havzası’ olarak anlamak istemiştir: aş önüz ‘to the west of the river-head area(s) of aş-önüz’ (katayama 1999:169-170). gömeç de burayı tıpkı klyaştornıy gibi süngüz-başkan olarak okumakta ve süngüz ile başkan adlarını boy adı olarak değerlendirmektedir. ona göre süngüzler, on-okların tu-lu kolundan; başkanlar da nu-shih-pi’lerdendi. süngüzler ve başkanlar çinlilerden kaçıp ötüken’in içlerine doğru gelmiş ve yerleştikleri ötüken’deki bu bölgeye de kendi adlarını vermişlerdir (gömeç 1997:26 not 116) ve (gömeç 2001:34).
    bozkır uygurlarından kalan yazıtların ötüken’in yerinin tespitinde önemli rol oynadığı kesindir. terhin yazıtının batı yüzünün 5. satırında geçen cümle ötüken’in yerini aşağı yukarı belirlemektedir: yaylagım ötüken kuzı kidin uçı tez başı öndüni kanuy künüy ... ‘yaylam ötüken’in kuzey (yamaçlarının) batı ucu, tez (ırmağı) başı, doğusu kanyuy ve künüy (ırmakları)’ (tekin 1983:806 ve 810). bu cümleden bozkır uygurlarının, tes ırmağının (mo. tesiyn gol) doğduğu yerden, doğuda hanuy (mo. hanuy gol) ve hünüy (mo. huni, hüne, hüniyn gol) ırmaklarına kadarki bölgeyi yurt tuttukları sonucu çıkmaktadır. terhin b 5’teki bu cümleden ötüken’in en azından hanuy ve hünüy ırmaklarının güneyinde olması gerektiğini söylemek mümkündür.
    terhin yazıtından edinilen bilgilere göre as önüz, ötüken’in ortasındadır. baş kelimesinden hareket ederek as önüz’ün ırmak veya dağ olduğu öne sürülebilir. tekin’in as önüz için önerdiği ‘beyaz renkli’ anlamı gerçekten de ilgi çekici ve önemlidir. bizce as önüz baş yani ‘ak renkli zirve’ ifadesi ile j. schubert’in önerdiği, moğollarca kutsal sayılan otgon bölgesindeki otgon tenger dağı kastedilmiş olmalıdır. bugünkü moğolistan’ın zavhan-aymak sınırları içerisinde bulunan ve 4021 m. yüksekliğindeki otgon tenger adlı volkanik dağın, hangay dağ sırasının en yüksek bölümünü oluşturduğu bilinmektedir (sanders 1996:162). otgon tenger dağının koordinatları ise şöyledir: kuzey 47o 36' ve doğu 97o 33' (http://www.peakbagger.com/peak.aspx?pid=13104). moğollarca kutsal sayılan bu bölge, otgon tenger’den başka etrafında birkaç zirve daha barındırmaktadır. bu zirveler şine usu ve terhin yazıtlarında sözü edilen as önüz ve kan iduk baş; ötüken ise zirveleri barındıran bölge olmalıdır. terhin yazıtının batı yüzünün 2. satırından edinilen bilgiye göre as önüz baş ve kan iduk baş, ötüken’in ortasında bulunmaktadır.
    ötüken ile birlikte kullanılan yış’ın dağ olarak anlamlandırılması doğru değildir. çünkü tag kelimesi eski türk yazıtlarında dağları ifade etmek için kullanılmıştır. örneğin: ek tag (t 44); kömür tag (şu k 8) vb. gerçekten de ünlü altay dağlarını belirtmek için altun tag değil de altun yış’ın kullanılmış olması anlamlıdır. bugün çağdaş türk dillerinin birçoğunda bulunan yış’ın genel olarak ‘dağdaki ovanın ormanı’ veya ‘dağlardaki orman’ belki ‘orman (?)’ anlamında olması gerekir. yış için ayrıca krş. (sertkaya 2003:2-3).
    köl tigin ve bilge kağan yazıtlarının dikili olduğu koşo-çaydam bölgesinin ötüken olduğu da düşünülmüştür. ancak terhin yazıtının bulunuşu ile şine usu yazıtındaki bazı problemli yerlerin terhin yazıtı yardımıyla çözümlenmesi sonucunda koşo-çaydam bölgesinin ötüken olamayacağı ortaya çıkmıştır. zaten bilge kağan, halkına seslenirken yazıtları neden buraya yani koşo-çaydam’a diktirdiğini kuşkuya yer vermeyecek bir biçimde anlatmaktadır: on ok oglın]a tatına tägi bunı körü bilin bängü taş tokıtdım y[ag]uk el ärsär ança takı ärig yärtä irser ança ärig yärtä bängü taş tokıtdım bititdim anı körüp ança bilin ‘on ok oğullarına ve yabancılarına (on ok olmayanlara ?) kadar bunu görüp bilin. ebedî taş diktirdim. (burası) yakın olduğu için ve kolay ulaşılabilir bir yerde olduğu için, böyle kolay ulaşılabilir yerde ebedî taş diktirdim, yazdırttım. onu görüp (yazdıklarımı) öğrenin’. buradan da koşo-çaydam’ın kervan yolları üzerinde ve erişilmesi kolay bir yerde olduğu sonucu çıkmaktadır.

    4. 2. ötüken adı ile ilgili değerlendirme ve öneriler:
    bizce ötüken adında kesinlikle +kan eki vardır. de rachewiltz’in, klasik moğolcada sıkça geçen ve önceki kelimeye eklenebilen kan’ın özellikle unvan, dağ ve ırmak yapımında kullanıldığı görüşünü belirten m. erdal bununla ilgili kadırkan ve burxan örneklerini vermiş ve kadırkan’ı kadır ‘harsh’; ötüken’i ise ötüg ‘prayer’ tabanından getirmiştir (otwf 77). gerçekten de ötüken’in en gerçekçi açıklaması ötüg +kän’dir. doerfer ötüg için ‘ein beim chan eingereichtes gesuch, eingabe’ anlamını verip fiilin türkçeden moğolcaya öçi- olarak geçtiğini bildirmektedir (tmen ii, 574). clauson ötüg için ‘request, memorial to a superior’ anlamını vermiş ve moğolcaya öçi- ‘to report, propose’ olarak ödünç verildiğini ve bunun da türkçe *öti- fiilinden alındığını ihtiyatla bildirmiştir (edpt 51a). hem doerfer hem de clauson ötüg’ü ötüken ile birleştirecek bir ifade kullanmamışlardır.

    eğer doerfer ve clauson’un dediği gibi düşünülürse moğollarca bilinen ve mgt’de ‘yer, arz’ anlamında kullanılan etügen (gabain 1950:36) ile ötüken’i birleştirmek güçlük çıkaracaktır. ötü- fiili türkçeden moğolcaya öçi- olarak geçmişse bu durumda etügen’in eçügen olması beklenirdi. çünkü etügen (~ otogen) mgt’de de yani orta moğolcada geçmiştir: mgt 113, 254 vb. etugen ‘erde; mutter erde’ (haenisch 1962:47) ve (temir 1995:51 not 2). ayrıca krş. oci- ‘nach oben berichten’ ve otogen ‘erde’ (haenisch 1952:55-56). günümüz moğol yazı dilinde ise kelimeler, öçi- ‘söylemek, cevap vermek, ifade vermek; ibadet etmek, dua etmek; dua, adak, kurban sunmak’; öçig ‘tanıklık, duruşmada yeminli ifade; dua’ (lessing 2003:982); etügen ‘yeryüzünün şamanist tanrıçası’ (lessing 2003:533) anlamlarıyla yaşamaktadır. bu durumda tü. ötü- fiili çok eski zamanlarda öçi- olarak; ötüken adı ise yakın zamanlarda etügen olarak moğolcaya verilmiş olmalıdır. otgon tenger dağ adındaki otgon kelimesinin < otogon’dan yani etügen ~ otogen’den gelişmiş olabileceğini dikkatlere sunmak istiyoruz. ancak ramstedt, kalmuk sözlüğünde otxan’ı ‘der letztegeborene, der jüngste sohn’ şeklinde açıklayıp kelimeyi tü. ot ‘feuer’ kelimesinden getirmiştir (ramstedt 1976:291).
    poppe +kan ekinin, günümüz moğol yazı dilinde adlara gelerek küçültme ve bazen de dişilik yapmaya yaradığını örnekler vererek anlatmıştır (poppe 1992:§124). ekin, moğolcada organ adları yapmada da kullanıldığını bildiren poppe, bu ekle ilgili birçok örnek vermiştir. örneğin: mo. udugan < *idukän ‘schamanin’; bur. od’ogon ‘ay.’; dagurcadaki yadagan şeklinin de < *idukän’den geldiğini belirtmiştir (poppe 1973:225-226). w. heissig, bugün çin sınırları içerisinde bulunan iç moğolistan özerk bölgesinde, yarı şamanist ayinlerde kadın şamanların yani idugan’ların bulunduğunu bildirmektedir (heissig 1990:224). ‘kadın şaman’ anlamına gelen idugan/idugen’in tü. ötüken adı ile ilgili olması gerekir. gerçekten +kan ekinin günümüz moğolcasında dişilik yapmada da kullanılıyor olması önemli bir veridir. çünkü özellikle yenisey yazıtlarında çok sayıda örneği bulunan yer-sub ifadesinde yer-suyun dişi olarak kişiselleştirildiği bilinmektedir. bugün bile anadolu’da malatya ve civarında iyi ürün alınan tarlaya hatun tarla dendiği bildirilmiştir (barutçu özönder 1998:175).
    5. sonuç:
    bu makalede, ötüken’in adı ve yeri ile ilgili önceki görüşler değerlendirildikten sonra ötüken’in bugünkü moğolistan’ın zavhan-aymak sınırları içerisinde bulunan ve 4021 m. yükseklikteki otgon tenger dağı civarı olduğu önerilmiştir. hangay dağ sırasının en yüksek bölümünü oluşturan otgon tenger dağıyla birlikte bölgede bulunan birkaç zirvenin, şine usu ve terhin yazıtlarında geçen as önüz ve kan iduk dağları olduğu düşünülmektedir. ötüken adının da ötü- tabanından, fiilden ad yapan +g ve addan ad yapan +kan (mo.?) ekiyle kurulduğu ve kadırkan ile tänrikän’deki +kan’ın aynı ek olduğu ve nihayet moğolca ‘kadın şaman’ anlamındaki idugan/idugen’in de ötüken kelimesiyle ilgili olduğu önerilmiştir.

    6. kısaltmalar ve kaynaklar:
    atalay, b. (19913): divanü lûgat-it-türk dizini, “endeks”. ankara: tdk.
    bang, w. (1980): berlin’deki macar enstitüsünden türkoloji mektupları (1925-1934). çev. ş. tekin, erzurum: atatürk üniversitesi.
    barutçu özönder, f. s. (1998): yenisey kitabeleri ve yer - sular. journal of turkish studies 22, (hasibe mazıoğlu armağanı), c. ii, 171-184.
    chavannes, e. (2006): batı türkleri tarihi. çev. m. sirman. istanbul: töre yayın grubu.
    clauson, s. g. (1972): an etymological dictionary of pre-thirteenth-century turkish. oxford: oxford university.
    cordier, h. (1893): situation de ho-lin en tartarie (avec une carte). t’oung pao 4, 33-80.
    czeglédy, k. (1995): çogay-kuzı, kara-kum, kök-öng. çev. e. b. özbilen. türk dünyası araştırmaları 97, 51-64.
    dlt bk. b. atalay (1991).
    doerfer, g. (1965): türkische und mongolische elemente im neupersischen ii. wiesbaden: franz steiner.

    edpt bk. s. g. clauson (1972).
    erdal, m. (1991): old turkic word formation. a functional approach to the lexicon i-ii. wiesbaden: otto harrassowitz.
    gabain, a. v. (1950): steppe und stadt im leben der ältesten türken. der islam 29, 30-62.
    giraud, r.: l’inscription de baın tsokto. paris: librairie d’amerique et d’orient.
    golden, p. b. (2002): türk halkları tarihine giriş. çev. o. karatay. çorum: karam.
    gömeç, s. (1997): uygur türkleri tarihi ve kültürü. ankara: akm.
    gömeç, s. (2000): şine-usu yazıtı’nda geçen yer adları üzerine. belleten lxiv/240, 427-433.
    gömeç, s. (2001): kök türkçe yazıtlarda geçen yer adları. türk kültürü xxxix/453, 25-36.
    haenisch, e. (1952): sino-mongolische dokumente vom ende des 14. jahrhunderts. berlin: akademie.
    haenisch, e. (1962): wörterbuch zu manghol un niuca tobca’an. wiesbaden: franz steiner.
    hamilton, j. r. (1997): tokuz oguz ve on uygur. çev. y. koç - i. birkan. türk dilleri araştırmaları 7, 187-232.
    heissig, w. (1990): new material on east mongolian shamanism. asian folklore studies 49, 223-233.
    hirth, f. (1899): nachworte zur inschrift des tonyukuk. die alttürkischen inschriften der mongolei. (zweite folge). st-petersburg. 1-140.
    jisl, l. (1963): kül-tegin anıtında 1958’de yapılan arkeoloji araştırmalarının sonuçları. belleten xxvii/107, 387-410.
    katayama, a. (1999): tariat inscription. provisional report of researches on historical sites and inscriptions in mongolia from 1996 to 1998. eds. t. moriyasu and a. ochir. osaka: the society of central eurasian studies. 168-176.
    klyaştorniy, s. g. (1980): terhinskaya nadpis’. sov’etskaya tyurkologiya 1980/3, 83-95.
    lessing, f. d. (2003): moğolca-türkçe sözlük. çev. g. karaağaç. ankara: tdk.
    melioranskiy, p. m. (1899): pamyatnik’ v’ çest’ kyul’ tegina. st-petersburg: tipografiya imperatorskoy akademii nauk’.
    orkun, h. n. (1941): eski türk yazıtları iv. istanbul: tdk.
    otwf bk. m. erdal (1991).
    ögel, b. (1957): doğu göktürkleri hakkında vesikalar ve notlar. belleten xxi/81, 81-137.
    pelliot, p. (1929): neuf notes sur des questions d’asie centrale. t’oung pao 26, 201-265.
    poppe, n. (1973): über die bildungssuffixe der mongolischen bezeichnungen der körperteile. ural-altaische jahrbücher 45, 223-243.
    poppe, n. (1992): moğol yazı dilinin grameri. çev. g. karaağaç. izmir: ege üniversitesi edebiyat fakültesi.
    radloff, w. (1895): die alttürkischen inschriften der mongolei. st-petersburg.
    radloff, w. (1897): die alttürkischen inschriften der mongolei. neue folge. st-petersburg.
    ramstedt, g. j. (1976): kalmückisches wörterbuch. helsinki: lexica societatis fenno-ugricae.
    räsänen, m. (1957): materialien zur morphologie der türkischen sprachen. helsinki: studia orientalia, edidit societas orientalis fennica.
    sanders, a. j. k. (1996): historical dictionary of mongolia. lanham & london: the scarecrow.
    schubert, j. (1964): zum begriff und zur lage des ‘ötükän’. ural-altaische jahrbücher 35, 213-218.
    sertkaya, o. f. - s. harcavbay (2001): hoyto-tamir (moğolistan)’dan yeni yazıtlar (ön neşir). türk dili araştırmaları yıllığı-belleten 2000, 313-346.
    sertkaya, o. f. (2003): yıs (yış?)/yis1/yis/yiş kelimesi ve akrabaları üzerine. türkiyat araştırmaları dergisi 13 (prof. dr. ahmet bican ercilasun’a armağan), 1-10.
    sümer, f. (19942): eski türklerde şehircilik. ankara: ttk.

    tekin, t. (1983): kuzey moğolistan’da yeni bir uygur anıtı: taryat (terhin) kitabesi. belleten lxxix/184, 795-838.
    tekin, t. (1994): tunyukuk yazıtı. istanbul: simurg.
    temir, a. (19953): moğolların gizli tarihi. ankara: ttk.
    thomsen, v. (20022): orhon yazıtları araştırmaları. çev. v. köken. ankara: tdk.
    tmen bk. g. doerfer (1965).
    tryjarski, e. (1977): bugünkü moğolistan ve eski abideleri. çev. n. yüce. türk kültürü xv/176,511-516.

    kaynak: http://turkoloji.cu.edu.tr/…_uzerine_dusunceler.pdf
  • ötüken, oğuz destanı'nda tiyenşan dağları ile orhun havzası arasında bulunduğu belirtilen, ormanlık, sulak, kutsal bölge. orgun ırmağı ötüken(ötügen) dolaylarından doğmaktadır.

    ötüken'i ilk olarak hun'lar merkez olarak kullanmışlardır. sonrasında göktürk ve kutluklarda ötüken'i merkez olarak kullanmışlardır.
    bilge kağan orhun anıtlarında ötüken için türk yurdunun yüreği diye bahseder.

    türklerin kutsal yurdudur ötüken.
  • dünyadaki tüm türklerin anavatanıdır
  • “eski türklerde kutsal olarak kabul edilen dağların en tanınmışı ötüken dağlık ve ormanlık alanıydı (iduk ötüken yış/kutsal ötüken ormanı). büyük türk devletleri burayı devlet merkezi yapmışlardı.”
    (bkz: türk mitolojisinde dağlar/@ay hatun)

    “kök türk kağanlarının ordu örgin'i ötüken yış, dört yönün kavşağı, yani kâinatın merkezi sayılıyordu.”
    (emel esin - türk kozmolojisine giriş)

    atalar mağarasının yeri bilinmemektedir. ancak kök türk kağanının kendisi atalar mağarasına gittiğine göre, kağanın sürekli yaşadığı ötüken yış'a yakın olmalıydı.”
    (emel esin - türk kozmolojisine giriş)

    “tarih boyunca türklerin başkenti hep ötüken’di. peki ama niçin başkentler burada kuruluyordu? bunun sebebi gayet basitti çünkü ötüken yış* ve ötüken yer kutsal idi.”
    (bahaeddin ögel - türk mitolojisi)

    “tanrı’nın dünyaya, dünyanın da tanrıya en yakın olduğu yer, ötüken olmalıydı. yani göktürk devletinin gök yanı, ötüken bölgesiydi.”
    (bahaeddin ögel - türk mitolojisi)

    “her ikisinde de (türk ve moğol keregüleri) aynı tügünükle, biraz farklı olmakla beraber, aynı çadır direği vardır. bundan dolayı, tügünükten sızan ışınla bir ulus yaratılacağına ya da çadır direğinin parçalanmasıyla bir ulusun çökertileceğine değin inançların, zaten aynı kulturkreis'ın ürünü olan kök türk ve moğol toplumlarında, yurdun (çadırın) bir mikro-acun olarak değerlendirilmesine önayak olacağı doğaldır.
    bu açıdan bakılınca, kök türkler için çadır direği mikro axis mundi, tügünük de evin tengri ile iletişim kurduğu kutsal deliktir. eğer bu tahlil doğruysa, kök türk insanının göğü çinlilerde olduğu gibi daire olarak kavramasına olanak yoktur. mikro-acununu çadır direğine bağlanmış tügünükten göğe yükselen bir kubbe biçiminde gören kök türk, makro-acununu da, ilin göbeğinden başlayıp, ötüken dağının doruğundan göklere doğru yükselen bir kubbe altında imlemesi olağandır.
    ve bu bakaçta, tapmağı olmayan kök türklerin imago mundi'si ancak kerekü olabilir.”
    (sencer divitçioğlu - kök türkler)

    kaşgarlı mahmut’un uygur ili yakınlarında tatar bozkırlarında bir yer dediği ötüken tam olarak neresiydi peki?

    “türklerin kutsal mekânı ötüken, matematiksel konum olarak 47° kuzey paraleli ile 101° doğu meridyenlerinin çakıştığı yer olarak tarif ediliyor. matematiksel konumu bu şekilde tarif edilen ötüken, türkolog von gabain’in dediğine göre, güneyinde hangay (hsün-chi) dağı, kuzeyde ise tamır ırmağı ile çevrelenmiş doğal savunma kalesi durumunda olan bir yayladır. f. sümer ve f. bayat’a göre ise ötüken, şimdi moğolistan’da hangay sıra dağlarının doğu kesiminde orhun ve tamir ırmaklarının kaynaklarının bulunduğu yerde, uygurların başşehri olan ordu balık’ın az güneyinde bulunmaktadır. bu konuda son zamanlarda görüş beyan eden saadettin gömeç’e göre de, ‘il idare edilecek yer’ olarak gösterilen bu yerin tek bir nokta olmaması, bunun geniş bir coğrafi mekanı ifade etmiş olması gerekir. ötüken’in yeri konusundaki en yeni çalışmayı yapmış olan erhan aydın geniş bir kaynakça ve yazıtlardaki bilgilerin dikkatli bir incelemesi ile konu üzerinde yeni önerilerde bulunmuş, ötüken’in yerini de, bugünkü moğolistan’ın zavhan-aymak sınırları içerisinde bulunan ve 4021 m. yükseklikteki otgon tenger dağı civarı olarak tespit etmiştir.”
    (adem aydemir – ötüken ve ötüken adı üzerine)

    kendilerini saka olarak adlandıran yakutlar, zor durumlarda ya da felaket sezdikleri zaman ‘ütügen üreydin, sah saraydın’ (bırak yer ruhu olan ütügen’in kendisi eksin, bırak sah tanrısı kendisi korusun) atasözünden yararlanırlar ki buradaki ütügen, orhun-yenisey yazıtlarındaki ötüken’den başkası değildir.

    moğollar, ötüken’i türkler gibi kutsal sayıp ötügün tengri/ütüken tanrı demişler ve ötüken’i yer ruhu/ilahesi olarak görmüşler. (kısaca toprak ana)

    etnosantrik düşüncede ötüken yış, yalnız manevi anlayışların merkezi değil, aynı zamanda soyut şekilde algılanan evrenin dört tarafın birleştirici kavşağı, yani doğal merkez rolünü de üstlenmiş bulunmaktadır. bu sebeptendir ki, kağanın ordusu da ötüken yışta hem soyut hem de somut içerikli dikotomik merkezde birleştirici fonksiyonunu yerine getirir.”
    (fuzuli bayat – türk mitolojik sistemi)

    “ötüken kelimesinin anlamı uzun boylu tartışılmıştır. bunun herhalde öt / (dua, talep, istek) kelimesinden türemiş olması düşünülebilir; o zaman, ana kök olan ötüken, "dua eden, dua edilen" anlamına gelmektedir.”
    (jean-paul roux - türklerin ve moğolların eski dini)

    umay, yalnız çocukları değil, bütün türk halklarını, hatta bütün insanları koruyan, onlara kut veren bir tanrıçadır. bu nedenle kırgızlara göre umay, aynı zamanda bol mahsul almaya mal ve mülkün artmasına da yardım eder. mirali seyidov'a göre umay'ın ötüken kültüyle ilişkisi de vardır. ötüken; devleti, hakimiyeti koruyan bir ilahedir. bu tannça, hakanlara bolluk ve kut verir.”
    (bkz: umay/@ay hatun)
  • james churchward ın mu'nun çocukları kitabına göre ve benim tahminime göre baykal gölünün güneyinde şu anki buryat özerk cumhuriyetinde günümüzde khara-khota denilen yerde olan kutsal başkent.james churchward burayı mu'nun batmadan önce dünyanın çeşitli yerlerinde kurulan kolonilerin en büyüğü ve gelişmişi olan uygur imparatorluğunun başkenti olarak göstermektedir.ancak doğal afetler nedeniyle çok zarar görmüş daha sonrasında terkedilmiştir.1890 larda tibetlilerden aldıkları bilgiyle bilinmeyen ama muhtemelen ingiliz bir araştırma grubu bölgede kazılar yapmış ama paraları bitince bir rus arkeologa kazıları devredip bölgeden ayrılmışlardır.kazıları esnasında büyük şehirin pek çok kalıntısını ortaya çıkarmışlar ancak rus arkeologa devirden sonra bölge hakkında bilgiler kaybolmuştur.

    şimdi bir mantık süreci işlersek james churchward neden buraya uygur imparatorluğu diyor ?

    tibetlilerin bildiği türkler kimdir -->uygurlar-->araştırmacılar kimlerin efsanevi başkentini aramış -->türklerin tibetliye sorduğun zaman kimlerin başkentini arıyorum dersin -->uygurların yani ?anladın sen.
  • kutsal olduğuna inanılan bir bölgedir, devasa ülkeleri yönetmek için o bölgede bulunup, o bölgenin "kut"unu taşımak gerekir(di). yine o dönemlere ait inançlarda ötüken'in dünya'nın merkezi olduğuna dair bir kanı da vardır.
    tam olarak asya'nın ortasında yer alan tuva cumhuriyeti'nde bulunan bir yer olduğu sanılmaktadır.
  • asya hun devleti* ve göktürklerin merkezi olan kutsal vatan. teoman reyiz asya hun devleti'ni kurduğunda burayı başkenti yapmış. sonrası malum çin ile girişilen ipek yolu savaşları.
  • gök türk kağanlığı'nın doğudaki merkezi bölgesinin adıdır. kağan ünvanı olan "tengri-kaan" ın bileşik bir kelime olup "tengriken" olması gibi bunun da "ötük+kaan" ın birleşmesinden doğup ötüken olduğu düşünülebilir.

    nihal atsız, türk ansiklopedisindeki yazıları
  • herhangi bir yerde aramak mantıksızdır. türkler nereye çadır kurduysa orası ötüken'dir. bizim atalar göçebe hayatı benimseyip sevmiş. yerleşik yapılaşma, şehirleşme yok. muhtemelen havaların durumu, hayvan besledikleri için meraların verim durumuna göre yerlerini değiştirdikleri kesin gibidir. günümüz yörükleri bile yaylaya gitmek diye bir eylem gerçekleştiriyorlar. yazın yaylaya kışın köye göçüyorlar. ötüken'i sabit bir noktada aramak bu sebeple bana doğru gelmiyor. zaten kesinleşmiş bir yer saptayamamışlar. hep tahminler var. ötüken ismi otağandan günümüze değişim geçirerek gelmiş olabilir. göktürkler keçe çadıra otağ demiş. belki adamlar çadır yurtlarına otağan diyorlardı. günümüze gelene kadar değişim geçirerek ötüken oldu. bilinen gerçek şu ki, atalarımız orhun ve selenge ırmağı civarlarında yaşadı. ötüken o bölgenin içinde yer değiştiren bir çadır kampıydı.
  • nurhan atasoy, murat bardakçı, erhan ayfoncu, asım şengör ve babası celal şengör reisin katıldığı 27 eylül 2014 tarihli tarihin arka odası programında ötüken hakkında pek çok foto ve bilgi verilmiş.
hesabın var mı? giriş yap