• (bkz: okuduğunu anlamak)ın emir kipi..bazılarımıza çok söyleniyormuş hissi gark bana..
  • baktığını görmek gibi ancak farkindalik içinde olabilecek birşey.*
  • bu cümleciğin en anlamsız oldugu yer hızlı okuma kurslarının ilanlarıdır. zaten okudugunu anlamadıktan sonra hızlı okumanın ne ise yaradıgı merak konusudur.
  • hastanedeyiz. ameliyatı geciken hastamızın durumunu konuşmak üzere doktorunu buluyoruz. durumu konuşurken doktor, ne kadar yoğun olduğunu ve yaptığı işin önemini anlatmaya çalışıyor, bana ne iş yapıyorsunuz diye soruyor, üniversitede çalışıyorum, edebiyat hocasıyım, diyorum. hah işte, diyor, siz bir gün derse girmeseniz büyük bir şey olmaz, birkaç dersi kaçırabilirsiniz, ama ben bir gün gelmesem bir hastamı kaybedebilirim, bizimki ölüm kalım meselesi diyor. mesleki böbürlenme filan tartışacak halde değilim, üstelik sözleri çok da mantıksız gelmiyor, tıbba karşı boynumuz kıldan ince... sonra unutuyorum bu konuşmayı.

    bir süre sonra youtubeda hrant dink in malum cümlesinin tartışıldığı bir programın videosuna denk geliyorum. kemal kerinçsiz stüdyo konuğu, hrant dink telefonda. konu herkesçe biliniyor, uzatmayalım, kimse dink'in cümlesini anlar görünmüyor. adamcağız açıklıyor, bu, diyor, ermeni kimliği üzerine yazdığım dizi yazıların bir parçası, kimliği ötekine duyulan nefret üzerinden inşa etmenin yanlışlığını ifade eden bir söz. kerinçsiz haklı görünebilmenin bu topraklardaki en geçerli taktiğine başvuruyor, sesini yükseltip muhatabının sesini bastırarak " siz türk kanı zehirli mi değil mi onu söyleyin" diyor. dink bu çocukça tartışmaya girmek istemese de mecbur kalıyor, değil, elbette ki değil, diyor. acıyorum düşürüldüğü hale. üstelik hala anlamıyor kimse. videonun altına yazılmış birkaç yorumu okuyup dehşete düşüyorum, ne kadar az insan anlıyor... demek bu kadar insan bu kadar düşük bir algı seviyesiyle hayatını sürdürüyor, anlatılanı bununla anlıyor, tartışmalarını bununla yapıyor, öfkesini, muhalefetini buna dayanarak kuruyor. en sonunda içlerinden en salağı ve henüz reşit olmamışı ne dediğini anlamadığı adama kurşunu sıkıyor.

    okuduğunu anlama galiba sandığımız kadar önemsiz bir beceri değil. herhangi bir alanda başarılı olabilmek için bir ön şart değil sadece, önemsememenin pahalıya patlayabileceği bir şey... insanlar aptalca tartışmalar yapıyor, bu yeterince kötü, ama iş gelip adam öldürmeye bile dayanabiliyor. bu kadarını ben bile daha önce düşünmemiştim. aklıma doktorun sözleri tekrar geliyor. hayata döndürdükleri arasında da böyleleri var mı diye düşünüyorum. ahlaki konular sanıldığından çok daha karmaşık...
  • dünya üzerinde tasarlanabilmiş en kusursuz sistemlerin başında gelen türk eğitim sisteminin türkçe kitaplarındaki okuduğumuzu anladık mı cevap verelim bölümü ile minik dimağlara kazandırmaya çalıştığı yetenektir. ne kadar başarılı olduğu aşikar tabi. allah seni başımızdan eksik etmesin türk eğitim sistemi, bugüne bugün blok flüt virtüözü bir layt mühendissem bu senin eserindir...
  • ...(bkz: bu bir emirdir)
  • olduğu gibi bırak demiştik, değil mi? duyduğun sesleri nasıl açıklayabilirdin yoksa? çok zor günler geçti, daha da zorları kapıda bekliyor belki, içini ısıtacak mısın yine de? hep söylediğin gibi, bitmeyen nedenlerim, bitmeyen sonuçlarım var. neden? çünkü en mantıklısı bu. dağınık kalsın. öyle.

    bıraktığını orada bulacağına kimse söz vermemişti oysaki. öyle mi sanıyordun? ümitlerinin son kullanma tarihi geçmiş, değiştirme kartın olsa ne fayda? karanlık ve soğuksun, karanlık havaları sevmen de bu yüzden. sevemedim başından beri. nereye gidersen git, kaybetmişsin içinde, bulamayacaksın bakmadığın için de. sıradışı olman da önemsiz. sönen sokak lambasının özel olmadığını yüzüne vurması gibi düşün. öyle.

    düşüncelerini delip geçerken bakışları, baktığı yeri de umursamalı mıydın? bakma, çok önemli olduğundan değil, meraktan soruyorum sadece. ve priest'in iyileştirici gücü yalnızca sıradan insanlarda işe yarıyordu belki de. bakmadın kırılmış mı diye ama kırık değildir, kırık olsa duramazdım. hem kelimeler karnımın içinde uçuşurken hangisini ağzımdan kaçırmam gerektiğini düşünmek yersizdi ve zaten işe de yaramıyordu. iyileşemezsin sen. öyle.

    başka türlü bir şey diyorum. denizi, havası ne ki? taşı bile farklı. o kapıdan geçerken yine de huzur dolacak içim biliyorum. uğraşmaya gerek de yok aslında, dolunayı hatırlasam yeter, bir de kırıkları. hepimiz aynı gemideyiz ve çünkü tembel reis olmak bunu gerektirir. öyle.

    sıradan ölümlüleriz işte. ben mesela, sarı denizaltıma binip kaçarım arada, hepinize selam söylerim sonra. öyle.
  • okur okumaz verilmiş 'olur abi anlamam' ilk tepkisiyle, kendisine olan ihtiyacımı ortaya seren farkındalık.
  • okuduğunu anlama, ülkemizde en başlıca problem. okuldayken daha bireysel mesuliyetler ve meşguliyetler olduğundan anlamazdım bunun bu kadar büyük bir problem olduğunu. bir de hasbel kadar iyi okullarda okumuş olmanın da verdiği bir fanus etkisi vardı sanırım, ortalamayı yüksek zannederdim.
    ama maalesef hiç değilmiş.
    attığın emaili anlamayanlar, farklı anlamlar çıkartmak için yırtınmalar..insan inanamıyor.
    kitap okumamak, okuduğun bir konu üzerine kendi cümlelerinle konuşamamak büyük bir eksiklik. ama bu yetkinliğe sahip olmayan birisi de zaten böyle bir eksikliğin kendisinde var olduğunu anlayamıyor maalesef. berbat bir kısırdöngü.
hesabın var mı? giriş yap