• yarım yüzyıldan fazla aynı kadınların resmini yapmaktan bıkmayan ressam.
  • kadınları "acıyla kuşatılmış varlıklar" olarak resmeden kişiydi bence. nuri iyem'in kadınlarının gözleri kocaman dehlizlere benzer. içlerine baktığınızda sizi kendi derinliklerine çekecekmiş gibi durur bu ruh pencereleri. uzak bakarlar, bizleri dünyaya getirdikleri için suçludurlar sanki...
  • çocukluk anilarimin kocaman elli, yumusacik, gülec yüzlü dedesi, nasip ninenin biricik aski, gittigi yere de mutluluk verecegine inandigim kocaman insan.
  • ortaokul ikideki resim dersleri ile resimleriyle tanistigim sanatci. o resimleri onca yil bir turlu sevemedim.

    ama sunu anliyorum ki resim ogretmenimiz bize asgari resim kulturu vermeye calisirmis, karikaturistleri bile ogretmisti, adi da hulya sahin idi sevgiyle saygiyla aniyorum.
  • 18 haziran 2005 tarihinde vefat etmiştir.
  • bugun pazarvatan da yapilan soylesisinde "bir suru soyut resim yapmistim. simdi komik buluyorum" diyerek bizi sasirtmis ressam.

    tabi roportaji yapan elif ergu'nun - ki kendisi bir gazetecidir- "turk resminin yasayan en buyuk ustadi" basligi atmasi da cok ilginctir. yani kendisi bir gazetecidir, bir sanat elestirmeni yada sanatci degildir degil mi? bu mesela benim " elif ergu gelmis gecmis , evrendeki en buyuk gazetecidir" yada "alisan dunyada var olmus, olacak en buyuk sarkicidir" dememle esdegerdir.

    soz konusu sanat olunca , onu olcebilecek yada degerlendirebilecek( bu daha dogru bir sozcuk) zamandir degil mi efendim ...
  • akademiye karşı çıkışın öncüsü olan ressamdı da vakti zamanında. (bkz: bir yıldız daha kaydı)
  • dekoratörler tarafından dekore edilmiş evlerin hepsinde, ve son 10 yılda resim alabilmis, okumuş kentsoylu evlerin çoğunda bulunan çatık kaşlı anadolu köylü kadınlarının ressamı.
  • google'da arama yapıldığında hakkında hep yabancı dilde siteler çıkan, bizim sanata ne kadar değer veriğimizi bize bir kez daha gösteren 90 yaşında kaybettiğimiz ressamımız.

    nuri iyem'in kadın portreleri
    "(...) çok yönlü, hemen her anlatım biçimini denemiş bir ressam olduğu için, nuri iyem üstünde konuşmak çok zor. konuyu daraltmaktan başka çıkar yol göremedim ben. çalışmaları arasında en özgünü ve en süreklisi diye bildiğim baş resimlerini ele aldım. çoğu kadın bunların, hepsi de anımsatıcı, yani figüratif. bütün yaratılmışlar arasında en seçkini olan insanı, insanda en seçkin yeri olan başını, başta da en seçkin yer olan gözleri seçmiş. yalnız bu seçim bile belirli bir aşamalı düzenin varlığını göstermeğe yeter. ama biraz üstünde durursak, bu kadın başlarında ortak bir yan görülüyor. iyem 'in insanları hep resmin dışına bakıyorlar. birbirlerine bakan, ya da biri öbürüne bakan iki kişi yok. başka bir deyimle, kişiler arasındaki ilişki hiçbir zaman bir iletişim düzeyinde değil. buna olsa olsa bir yanyanalık durumu diyebiliriz. dahası, birbirlerine dokunmuyorlar, sarılmıyorlar, elele bile tutuşmuyorlar."

    "(...) nuri iyem'in insanı öyle laf olsun diye eğilip bükülmez. gösterecek bir şeyi yoksa, karşımıza geçip dikilir, kendini gösterir doğrudan. buna göstermek değil de sunmak desek, önermek desek, belki de daha doğru olur, çünkü her şey bir gösteriden çok bir törene katıldığımıza inandırıyor bizi. bu tören kavramı çok önemli nuri iyem'in resimlerinde.her şeyin birbirini tutması, kurallarla birbirine bağlanması insanların kımıldamadan, hiçbir yerlerini oynatmadan öyle durup kalmaları, resmin yapısındaki bu törenselin başlıca belirtileri. aynı kaygıyı çevrenin düzenlemesinde de görüyoruz."

    "iyem'in figürlerindeki fon çağrışımlarla yüklüdür; ama iyem fonu soyut bir plan olmaktan kurtarma endişesini de duymaktadır. giderek bu fonun, figürün mekanını, varlığını, yaşamını simgeleyen bir niteliği de kazanmasını baştan beri amaçlamıştır nuri iyem. iyem'den peysaj-fon: doğrudan figürün maddi bağı, organik bir atmosferi işlevini de yüklenir. peysajla figürler arasındaki eşleşme birebirdir. örneğin kuraklık görünümü ölüme dönüşen kadın yüzüyle ya da ölüme dönüşmüş kadın yüzü kurak toprak ile sürekli bir geçişkenlik taşır. insan yüzü peysaj fondaki mekanla ve bu mekandaki gecekondularla tam bir uyum içindedir."

    gönenç, 1989

    * * *

    nuri iyem'in diliyle
    "insan resim yapmak ihtiyacını duyduğu zaman hep kendi kesesinden harcayamaz. mutlaka dış dünyaya bakması gerek..."

    "...bir hareket noktası gerekiyor. çiçek açmış bir ağacı görünce, insan ilk anda tamam sanıyor. ama sonra bakıyor ki aradığı o değilmiş. bazen insan biçimsel bir şeyle girişir bu işe, sonra ansızın bir yere yöneldiğinizi görürsünüz. ama o yer yalnızca içe dönük hezeyanlar halinde bir şey değildir. dışla ilintileri olur, zaman zaman birbirlerini destekleyerek ortaya çıkar, fırçadan tuval'e dökülürler."

    "...annem yaşlı bir kadındı. son çocuğuyum ben. ablam bana baktı. o kadar ki, ben annemi pek sevmezdim açıkcası. ama ablama bayılırdım. beni dayaktan, her türlü fırtınadan korurdu... korkunç şekilde seviyordum onu, her zaman onun peşindeydim... anne diye bağırmazdım, abla diye bağırırdım... uyandığım zaman bir bakardım, gözleri üstümde... ondokuz yaşında evlendi, ilk çocuğunu doğururken de öldü. ve bir suçluluk duygusu var bende şimdi. sanki ben ablamı kurtarabilirdim. buna benzer tuhaf şeyler yaşadım ben. resimle uğraşmaya başladığımda hep bir kadın vardı. ilk zamanlar çok kötü şeyler yapıyordum. giderek bu kadın portresi gelişti bende. sonunda... "göz" benim tablolarıma giriş için bir anahtar olmaya başladı."

    " bazen bir süzgeçten geçirerek o zamana dek yapmadığım bir şeyi de yapmaya kalkışırım. nedir o ? bir portreme baklava biçimlerinden kalkarak başladım. o benim bir fantezimdir. böyle bir yöntemle anlatacağım, üstelik de o kadının yüzündeki korkuyu, acıyı aktaracağım. başlangıçta baklava biçiminde çizgilerden yola çıktım, o çizgileri dokuya dokuya tabloyu bitirdim. artık o çizgiler varla yok arasındadır."

    "... o tuval dediğimiz şey boştur. ama oraya bir nokta koyduğum zaman tıpkı bir durgun suya atılan taş gibi o karenin içinde biçimsel olarak bir hareket yaratır. o kadar. ama bunun ne konusu vardır, ne bir şeyi vardır...bir resmin yüzeyi, bir insan yüzü gibi, tümüyle duyguyu, düşünceyi veren ana tema etrafında birleşerek bir bütünü meydana getirir. tıpkı bir fosilin kemiğinden kalkarak hayvanın boyunu, ağırlığını bulmaları gibi. resmin kenarından bir parça alırsanız, o ressam eğer işçiliği çok seven, dokuya çok büyük düşkünlüğü olan biriyse, o küçücük parça aşağı yukarı resmin bütünü hakkında bir fikir verebilir. doku bana göre gerçekten çok önemli bir şey..."

    http://www.sanalmuze.org/etkinlikler/niy04.htm
  • ikinci dünya savaşı sırasında siyasi görüşleri yüzünden gözaltına alınmış, bu gözaltına alınma işlemi ömür boyu peşini bırakmamıştır. ömrü boyunca takip altında kalmıştır. takipiçileri ile ilginç anıları vardır. bir tanesi kendisini durdurup sormuştur: abi sen kimsin ya seni takip etmemi istiyorlar.
    bir diğerine ise nuri iyem saatini satmıştır. bu takip edilme durumunda karşılaşılan ilginçlikler sadece nuri iyem'e özgü değildir tabiiki. dönemin bütün aydınları bu illetten nasibini almıştır.
hesabın var mı? giriş yap