• annemarie schimmel'in islamın mistik boyutları adlı kitabında yazdığına göre (s.332-333) yakup kadri'nin 1922'de yayımlanan nur baba'sının, 1925 yılındaki tekke ve zaviyelerin kapatılması sürecinde, bektaşi tekkelerinin kapatılmasının gerekliliğine mustafa kemal'i bir ölçüde ikna etmiş olması muhtemeldir.

    (bkz: #29479156)
  • tarikat denilince akla hoca, kuran, allah yerine: dem, kadın, aşk geldiğini gösteren kitap.

    nur baba, yakup kadri karaosmanoğlu'nun ilk romanı olup 1914-1915 senelerinde yazılmış, önce akşam gazetesinde tefrika edilmiş ve daha sonra kitaplaştırılmıştır.

    eser, bektaşileri yerden yere vurmuyor. yakup kadri karaosmanoğlu'nun kendisinin de bektaşi tekkesiyle ilişkilerinin olduğu yıllarda yazılmaya başlanan romanda karaosmanoğlu, dönemin sosyal bir kurumunu kendi gözlemleriyle ele alarak yazmıştır. bizim de gördüğümüz kadarıyla bozulmuş olan bektaşilerin son dönemlerini gözler önüne sermiştir. ve oldukça başarılıdır.
  • yakup kadri karaosmanoğlu’nun bektaşilik temalı aşk romanı. yine çok eleştirililen realist romanlarından biri.
    kendisinin de dediği gibi;
    ‘ben ne din adamıyım, ne politikacıyım ne de siyasetçiyim. ben edebiyatçıyım! istediğim temayı ben işlerim, istediğim karakteri seçerim, istediğim mekanı seçerim’
  • cagdas turk edebiyatinin en saglam isimlerinden yakup kadri'nin, bektasilik ve ask ekseninde donen romani.
    evli bir kadinla bir bektasi babasinin arasindaki ask durumu anlatilirken, detayli bir sekilde bektasilerin ikrar torenleri anlatilmaktadir. bir nevi bektasilik for dummies
    rivayet sudur ki, metinler yeniden basilirken yakup kadri, eserin basina ekledigi aciklamada : "bektasi sirri, sadece avamin beyninde yer alan gercek disi mefhumlardan biridir. bu tarikat diger tarikatlar gibi aciktir. gizli tutulacak bir sey yoktur" bu sekilde gelebilecek ve (gelen) bektasi tepkilerini engelemeye calismistir.
  • yakup kadri karaosmanoğlu'nun dönemin bektaşi dergahlarına sağlam ayar verip, şeyhlerinin ipliklerini pazara çıkardığı olay romanıdır.

    ihtirası uğruna şuurunu uçkuruna bağlayan şeyh nuri'nin dengesiz portresi, çevresindeki varlıklı insanların zevk-sefa düşkünlükleri, buluşmaların dini ritüelden çok içelim/oynaşalım/kaynaşalım amaçlı oluşu, eserin ana temalarından...

    haz peşindeki istanbullu zenginlerin rutin hayatlarını kırmak adına şeyhin köşkündeki ayinlere katılmaları gerçekten de yaşamlarında ciddi dönüşümler oluşturuyor... zira aşağıdaki diyalog da henüz cem törenlerine tanık olmamış iki kahramanın uyuşuk hallerini çok iyi özetlemekte:

    - bugün nedir, macid?
    - bugün mü? ben de pek bilmiyorum: cuma zannederim. günler o kadar birbirine benziyor ki, insan onlara ayrı ayrı isimler vermek lüzumunu hissetmiyor.
    - aylar da... seneler de öyle macid...

    ilerleyen sayfalarda hangi günde olduklarını soran nigar hanım, dergahın şeyhi nur baba'nın aklını başından alacak; sümsük macid de merakından dahil olduğu ayinlerden, tiksinti içinde uzaklaşma telaşına düşecektir.

    özellikle rakı-meze sofralarını çevreleyen davetlilerin tıkınmaları ve erotik/sırnaşık girişimleri; petronius arbiter'in satyricon eserinden bazı sayfaları ve yine aynı eserden beyazperdeye uyarlanan fellini satyricon ile eyes wide shut filmlerinden bazı planları çağrıştırmıyor değil.

    yazarın keyif dolu tasvirleriyle dolu ironik anlatımı günümüz okuyucusuna tebessüm ettirse de, yayınlandığı tarihte ortalığı bayağı bir karıştırmış... öyle ki; yakup kadri karaosmanoğlu, ağır eleştiriler karşısında yine günümüz okurunun yüzüne tebessümlü ifadeler yerleştiren yanıtlar vermekten çok yorulmuş. kısmen alıntılıyorum:

    "....nur baba romanından bir roman gibi yalnız halide edip hanımefendi bahsetti ve bu şeref şu zavallı kitap için kafi olmak lazım gelir....
    meseleyi bektaşilik tarafından alanlara artık cevap vermiyeceğim. çünkü bunlar benim cinsimden insanlar değildirler; birbirimizin lisanını ve maksadını anlamamıza ihtimal yoktur. bunlardan birisi ileri gazetesinde ve sonra yarın mecmuasında bana birçok fuzuli hücumlarda bulundu. güya ben bu kitabımla bektaşiliği anlatmak istiyormuşum da anlatamamışım gibi tarikat hakkında bir sürü münakaşalar açtı. bu münakaşaların hiç birine girmedim, çünkü ben her hangi bir tarikatı bir romanla tetkik ve tarife kalkışacak kadar hafif meşrep olmadığım gibi, doğrudan doğruya edebiyata ait olması lazım gelen bu bahsi dini veya felsefi bir vadiye dökecek kadar da malumatfuruş değilim.
    bektaşiler namına söz söyleyen bu adam, kendisile münakaşaya tenezzül etmediğimi görür görmez, kırılan haysiyetini benim haysiyetime ve namusuma taarruz etmek suretile tamire kalkıştı. halbuki benim en kuvvetli tarafım kalemimden, ilmimden, irfanımdan ziyade haysiyet ve namusum olduğu için, bana vurulmak istenen yumruk bir duvara tesadüf eden yumruklar gibi ancak sahibinin elini acıttı."
  • içerisinde bektaşiliğe ait ritüelleri, adetleri barındıran ve görünüşte nur baba isimli bektaşi şeyhi ile nigar hanım arasındaki ihtirasları, muhabbetleri, elemleri anlatırken arka planda bektaşi tekkelerinin adeta birer buluşma mekanı, cilveleşme mekanı haline getirilmesi üzerine yaşanan yozlaşmayı anlatan, bir çırpıda okunabilecek dar çerçeveli ama dönemine göre belki de hala toplum nazarında hassasiyet gösterilen bir konuda yazılmış eser.
  • dönemin kanonik faaliyetlerine bağlı olarak ortaya konmuş eser. yeni kurulan ve modernleşme aşamasında olan bir devlette baskı hakimdir ve bu baskı da halkın taleplerinden çok onlara entegrasyonu amaçlayan faaliyetlerden oluşur. sancılı geçen dönemlerde yazılmış bu eser ile bir anlamda modernite algısı gelişmemiş kurumlar eleştirilmiş ve bunların sistemle uyumlu olduğu haller düşlenmiştir. zaten yakup kadri karaosmanoğlu'nun eserleri kanonik olduğu için toplumun şekillenmesinde işlevseldir.
  • zamanının adnan oktar'ı olarak ortamlarda hoca desinler nolcak dusturuyla hareket eden nuri'nin ve adnan'ın zengin kadın muritleri gibi karakteri oturmamış nigar'in portre edildiği kitap.
    yakup kadri'nin belki de ilk romanı olduğundan bana biraz kopuk ve zaman atlaması ani gibi geldi yine de müthiş tespitleri için okunabilir.
  • parası bol aklı kıt kadınları ve elbette erkekleri, güzel sesi, hitabet yeteneği ve yakışıklılığı sayesinde ağına düşüren para ve şehvet düşkünü bir bektaşi tekkesi şeyhinin (nur baba) ve kurbanlarının başına gelenleri anlatan 1922 yılında yazılmış bir "yakıp kadri karaosmanoglu" kitabıdır.

    kitap sahiden de varolan bir tarikatı ve yine o tarikatın içinde yaşanılan skandalları farklı isimler ve kısmen benzer hikaye örgüsü kullanarak anlatır.
    17.yy da üsküdar kısıklı da ismi halâ nur baba caddesi olan caddede faaliyete başlayan bu gerçek tekke 1925 senesinde tekke ve zaviyelerin kapatılması hükmündeki kanunla kapanmıştır.

    çoğu alevi için, alevi karşıtı bir eser olarak görülse de, gerçekte de var olan tekkenin ve skandallarınin ünü sahiden de oldukça fazlaymış.

    tarafsız bir gözle ve o dönemin şartları düşünülerek okunduğunda direk olarak bir alevilik karşılığında çok, kitabın, şeriat, bağnazlık ve din sömürüsü karşıtı olduğunu anlamak zor değil. kaldı ki kitap tüm bektaşiligi değil sadece bir tekke ve o tekkenin şeyhini hedef almaktadır.

    günümüz "adnan oktar" tarikatı ile benzerlikleri ise göz ardı edilemeyecek kadar fazla.

    şeriatın, bağnazlığın, din uğruna inanılan saçmalıkların ülke adına 100 senedir hiç değişmediğinin ispatı gibi bir eserdir.
    bir romandan ziyade, özellikle şu son günlerde bir "ders kitabı" gibi okunmalı.

    okursak belki tekke ve zaviyelerin atatürk tarafından ne sebeple kapatıldığını ve neden laik bir yönetimde ısrarcı olduğunu daha iyi anlarız.
hesabın var mı? giriş yap