• yakup kadri karaosmanoglu'nun "tarikat" temasini i$leyen romani..
  • cagdas turk edebiyatinin en saglam isimlerinden yakup kadri'nin, bektasilik ve ask ekseninde donen romani.
    evli bir kadinla bir bektasi babasinin arasindaki ask durumu anlatilirken, detayli bir sekilde bektasilerin ikrar torenleri anlatilmaktadir. bir nevi bektasilik for dummies
    rivayet sudur ki, metinler yeniden basilirken yakup kadri, eserin basina ekledigi aciklamada : "bektasi sirri, sadece avamin beyninde yer alan gercek disi mefhumlardan biridir. bu tarikat diger tarikatlar gibi aciktir. gizli tutulacak bir sey yoktur" bu sekilde gelebilecek ve (gelen) bektasi tepkilerini engelemeye calismistir.
  • yakup kadri karaosmanoğlu'nun dönemin bektaşi dergahlarına sağlam ayar verip, şeyhlerinin ipliklerini pazara çıkardığı olay romanıdır.

    ihtirası uğruna şuurunu uçkuruna bağlayan şeyh nuri'nin dengesiz portresi, çevresindeki varlıklı insanların zevk-sefa düşkünlükleri, buluşmaların dini ritüelden çok içelim/oynaşalım/kaynaşalım amaçlı oluşu, eserin ana temalarından...

    haz peşindeki istanbullu zenginlerin rutin hayatlarını kırmak adına şeyhin köşkündeki ayinlere katılmaları gerçekten de yaşamlarında ciddi dönüşümler oluşturuyor... zira aşağıdaki diyalog da henüz cem törenlerine tanık olmamış iki kahramanın uyuşuk hallerini çok iyi özetlemekte:

    - bugün nedir, macid?
    - bugün mü? ben de pek bilmiyorum: cuma zannederim. günler o kadar birbirine benziyor ki, insan onlara ayrı ayrı isimler vermek lüzumunu hissetmiyor.
    - aylar da... seneler de öyle macid...

    ilerleyen sayfalarda hangi günde olduklarını soran nigar hanım, dergahın şeyhi nur baba'nın aklını başından alacak; sümsük macid de merakından dahil olduğu ayinlerden, tiksinti içinde uzaklaşma telaşına düşecektir.

    özellikle rakı-meze sofralarını çevreleyen davetlilerin tıkınmaları ve erotik/sırnaşık girişimleri; petronius arbiter'in satyricon eserinden bazı sayfaları ve yine aynı eserden beyazperdeye uyarlanan fellini satyricon ile eyes wide shut filmlerinden bazı planları çağrıştırmıyor değil.

    yazarın keyif dolu tasvirleriyle dolu ironik anlatımı günümüz okuyucusuna tebessüm ettirse de, yayınlandığı tarihte ortalığı bayağı bir karıştırmış... öyle ki; yakup kadri karaosmanoğlu, ağır eleştiriler karşısında yine günümüz okurunun yüzüne tebessümlü ifadeler yerleştiren yanıtlar vermekten çok yorulmuş. kısmen alıntılıyorum:

    "....nur baba romanından bir roman gibi yalnız halide edip hanımefendi bahsetti ve bu şeref şu zavallı kitap için kafi olmak lazım gelir....
    meseleyi bektaşilik tarafından alanlara artık cevap vermiyeceğim. çünkü bunlar benim cinsimden insanlar değildirler; birbirimizin lisanını ve maksadını anlamamıza ihtimal yoktur. bunlardan birisi ileri gazetesinde ve sonra yarın mecmuasında bana birçok fuzuli hücumlarda bulundu. güya ben bu kitabımla bektaşiliği anlatmak istiyormuşum da anlatamamışım gibi tarikat hakkında bir sürü münakaşalar açtı. bu münakaşaların hiç birine girmedim, çünkü ben her hangi bir tarikatı bir romanla tetkik ve tarife kalkışacak kadar hafif meşrep olmadığım gibi, doğrudan doğruya edebiyata ait olması lazım gelen bu bahsi dini veya felsefi bir vadiye dökecek kadar da malumatfuruş değilim.
    bektaşiler namına söz söyleyen bu adam, kendisile münakaşaya tenezzül etmediğimi görür görmez, kırılan haysiyetini benim haysiyetime ve namusuma taarruz etmek suretile tamire kalkıştı. halbuki benim en kuvvetli tarafım kalemimden, ilmimden, irfanımdan ziyade haysiyet ve namusum olduğu için, bana vurulmak istenen yumruk bir duvara tesadüf eden yumruklar gibi ancak sahibinin elini acıttı."
  • dönemin kanonik faaliyetlerine bağlı olarak ortaya konmuş eser. yeni kurulan ve modernleşme aşamasında olan bir devlette baskı hakimdir ve bu baskı da halkın taleplerinden çok onlara entegrasyonu amaçlayan faaliyetlerden oluşur. sancılı geçen dönemlerde yazılmış bu eser ile bir anlamda modernite algısı gelişmemiş kurumlar eleştirilmiş ve bunların sistemle uyumlu olduğu haller düşlenmiştir. zaten yakup kadri karaosmanoğlu'nun eserleri kanonik olduğu için toplumun şekillenmesinde işlevseldir.
  • içerisinde bektaşiliğe ait ritüelleri, adetleri barındıran ve görünüşte nur baba isimli bektaşi şeyhi ile nigar hanım arasındaki ihtirasları, muhabbetleri, elemleri anlatırken arka planda bektaşi tekkelerinin adeta birer buluşma mekanı, cilveleşme mekanı haline getirilmesi üzerine yaşanan yozlaşmayı anlatan, bir çırpıda okunabilecek dar çerçeveli ama dönemine göre belki de hala toplum nazarında hassasiyet gösterilen bir konuda yazılmış eser.
  • baştan sona kadar ırkçılık dolu eserdir.... burada yazılanların hiçbiri eserin içeriğini yansıtmıyor. bir örnek vermek gerekirse yazar, "bir bektaşi tekkesinde mumlar nasıl söndürülür" diye başlık atmış eserine ama orada içkili geceleri ve cilveleşmeleri anlatıyor. eser tamamen bu şekilde oluşuyor. romanın bir kısmını okudum ve bunu anladım. tamamını okumaya gerek yok, zaman kaybından başka bir şey değil.

    edebiyat tarihi üstadı nihad sami banarlı da eser için şunları söylemiştir:

    "sanatkâr, nur baba isimli romanında, millî ve tarihî bir türk müessesesi olan bektaşi tekkesi’nin, türk medeniyeti tarihine yedi asır süresince yaptığı büyük hizmetleri asla dikkate almıyarak; bu tekkenin yalnız son çağlardaki bazı bozuk taraflarını bektaşiliğin kendisi zannedercesine bu teşekkülü şiddetle hırpalamıştır.

    türk milletinin serbest düşünceye ve yaratıcı tefekküre olan tarihi meylini, medresenin, hatta yüksek zümre tasavvufunun otoritesine rağmen, asırlarca, milli bir tefekkür sistemi halinde müesseseleştirerek yaşatan bektaşi tekkesi, türk dilini, türk musıkisini, milli nazım şekillerimizi, milli veznimizi velhasıl, tarihi ve an’anevi türk zevkini ve türk zekasını kendi hareketli bünyesinde nemalandırarak zamanımıza kadar ulaştıran bu harika teşekkül; daha kuruluşunun ilk çağlarında kadını, erkeği, san’atı ve serbest düşünceyi en medeni bir anlayışla bir araya toplayan bu ileri cemiyet; şerefli mazisi akla getirilmeden; yalnız son çağlardaki cismani aşk ve ihtiras sahnelerine bakılarak, bu eserde insafsızca örselenmiştir. nur baba, bektaşiliğin ancak kötü taraflarını belirten bu kuvvetli roman, adeta bir ‘münevver taassubu’ ile yazılmış bu canlı eser, hikaye san’atı bakımından güzel fakat asıl bektaşiliğin ne olduğunu bilenler için iç ezici üzücü bir kitaptır.

    yakup kadri, bazı nesirlerinde pirim diye andığı; san’atı ve tefekkürüne hayran olduğu yunus emre’nin de ilk mensupları arasında bulunduğu bu tarihi müesseseyi, öyle görülüyor ki, bir parçada bilmeyerek hırpalamıştır. böylelikle nur baba, hiçbir içtimai teşekkülün, tarihi incelenmeksizin, bir roman mevzusu yapılamayacağını göstermek bakımından, dikkate değer bir kitaptır."

    bu arada çoğu edebiyat kitabı bu konu hakkında yalan söylüyor ve kitabın konusu için bozulan tekkeleri anlatıyor, diyorlar. ama bu ucube eser; bektaşileri yerden yere vuran ırkçı bir eserdir.

    ektiğiniz nefret tohumları yüzünden çorum'da, maraş'ta katliamlar oldu; sivas'ta insanlar diri diri yakıldı... ne oldu mutlu oldunuz mu!..
  • tarikat denilince akla hoca, kuran, allah yerine: dem, kadın, aşk geldiğini gösteren kitap.

    nur baba, yakup kadri karaosmanoğlu'nun ilk romanı olup 1914-1915 senelerinde yazılmış, önce akşam gazetesinde tefrika edilmiş ve daha sonra kitaplaştırılmıştır.

    eser, bektaşileri yerden yere vurmuyor. yakup kadri karaosmanoğlu'nun kendisinin de bektaşi tekkesiyle ilişkilerinin olduğu yıllarda yazılmaya başlanan romanda karaosmanoğlu, dönemin sosyal bir kurumunu kendi gözlemleriyle ele alarak yazmıştır. bizim de gördüğümüz kadarıyla bozulmuş olan bektaşilerin son dönemlerini gözler önüne sermiştir. ve oldukça başarılıdır.
  • yakup kadri karaosmanoğlu’nun bektaşilik temalı aşk romanı. yine çok eleştirililen realist romanlarından biri.
    kendisinin de dediği gibi;
    ‘ben ne din adamıyım, ne politikacıyım ne de siyasetçiyim. ben edebiyatçıyım! istediğim temayı ben işlerim, istediğim karakteri seçerim, istediğim mekanı seçerim’
hesabın var mı? giriş yap