• klasik fizikteki gelismelerle hayatin her alanina giren newtoncu determinizmin yanibasinda, yildizi parlamis bir olgudur.

    asil ilginc olani ise, klasik determinizmin duraklama ve gerileme donemlerine girmesiyle, nedensellik ilkesi hakkindaki birtakim dusuncelerin de terk edilmeye baslanmasidir. butun bunlarin temelinde kuantum fizigiinin pek de delikanli olmayan dogasi vardir.

    daha acik konusalim, kulaga gereginden fazla entellektuel gelmeyelim: kuantum fiziginin temelinde olan heisenberg belirsizlik ilkesine gore bir elektronun veya herhangi bir parcanin hem pozisyonunu hem de hizini kesin olarak bilmemize imkan yoktur. pozisyonunu daha iyi belirlediginiz zaman (ona daha yuksek frekansli bir elektromanyetik dalga yolladiginiz zaman) hizini veya momentini daha az bilirsiniz (gonderdiginiz isima frekansi oraninda elektronun hizini degistirecektir). hatta hesienberg demis ki hiz ve pozisyonun belirsizliklerinin carpimi her daim bir limitin ustunde olmalidir (planck sabiti)

    simdi bu nedenle cok kesin bir determinizm yerine olasilikci determinizmden bahsedilmeye baslanmis, evrenin herhangi bir anindaki atom konfigurasyonunun degisik olasliklarda bir cok alternatifi olabilecegi saptanmis. yani bes saniye sonra bir tavuga donusup kisnemeye baslama ihtimaliniz de var ama son makalemde de yayinladigim gibi, bu sans 10 uzeri (en sevdiginiz abarti sayinizi koyun)'de bir oldugundan cok da korkmanize gerek yok.

    [hatirlatmakta fayda var, bu klasik determinizmin yikilmasi kesinlikle ozgur iradenin varligina bir kanit teskil etmez. alternatiflerimiz vardir ama bunlar olasiliklara baglanmistir, istedigimiz kadar elele tutusup pozitif enerji alis verisinde bulunalim, bu dagilimi etkileyemeyiz.....en azindan yuze 99.98 ihtimalle]

    simdi bu noktada yanilmiyorsam, ailemizin fizikcisi pek sevgili richard feynman ortaya cikmis ve birden fazla tarih teorisini ortaya atmis. halk arasinda bilinen adiyla paralel evrenler. evrenin her olasi konfigurasyonuna karsilik bir evren var ve zaman ilerledikce bu olasi evrenlerin de sayisi exponential artiyor.

    iste isler de bu noktada ilginclesiyor, zira zamanin anlami da kayboluyor. oss sinavindan hepimizin hatirlayacagi genel gorecelik kanununun sonuclarina gore zaman uzaydan ayrilmayan bir olgu oldugundan, paralel evrenler kavramini dusundukce, zamanin da lineerligini giderek kaybettigini, surekli loop ettigini goruruz (bkz: mobius seridi). bir baska deyisle, henuz anlayamadigim bir mekanizmayla, kuantum mekaniginin sonuclarina gore dusunursek, butun zamanlar "ayni anda" yasaniyor.

    bu da guzelim nedensellik ilkemizin icine ediyor, cunku nedensellik lineer bir zaman anlayisini sart kosar, "t zamaninda birakilan karpuz, t+4 zamanda su hizla yere dusecek" (dikkatli okuyucu burada yerinden firlayip, salona kosup soyle bagirmali: senin "su hizla" diyerek kastedilen hiz kesin bir rakam degil, bir olasiliklar dagilimidir)

    bu tip bir kivrimli, kendi ustune geri katlanacak kadar egilip bukulmus bir uzay zamanin, nedensellik ilkemize gore sonsuz sayida paradokslar yaratacagi asikardir. (dr emmett l brownun gelecege donmek isteyen martine acikladigi "uzay zaman kirilmalarini" hatirlayin) dolayisiyla nedensellik ilkesinin evrensel olmadigi, sadece bizim su zavalli hayatimizi idame ettirebilmek icin beynimizin kabul ettigi bir varsayim oldugu sonucu cikariliyor.

    bu tip ihtimaller dusunuldukten sonra, birtakim sevgili filozoflar meydani bos bulup atip tutmaya basladilar, nedensellik insanin dogasinda olan birsey mi (a priori) yoksa sonradan mi ogreniyoruz diye. bir elli yil da bunlari tartisirlar, taa ki norologun teki cikip, "aha nedensellik anlayisimizin kaynagi iste su beyin dokusudur, boyle boyle gelisir" diyene kadar. veya bir bilgisayarcinin cikip nedenselligi kendi kendine kesfeden bir program yapmasina kadar.

    valla nedensellik vardir yoktur uydurmadir, hersey olabilir, ama siz siz olun pozitivizmden sasmayin, neyin noldugunu anlamak icin en iyi yol budur. arada sirada bilinemezcilere ve herseyi "sevgiyle" aciklamaya calisan gonul adamlarina da kulak verin, hayatin tadi tuzudur bunlar, ama taa ki bilim tekrar konusuncaya dek.
  • basit de olsa, bilimsel düşünürken zihnin yarattığı "ereksellik" yanılsamasını her an sorgulamamız gerektiğini vurgulaması bakımından çok önemli ilke. en çok yanlış düşünülen ve öğretilen konu evrimdir.

    yanlış: yüksek dallardaki besine yetişmek amacıyla zürafaların boynu uzadı
    doğru: yüksek dallara erişemeyen kısa boyunlu zürafaların ölmesi nedeniyle uzun boyunluların soyları devam etti.

    bu türlü yanlış düşünme genel bir vizyona dönüşüp bilimselliğin içinde inançsallığın yeşermesine olanak tanır.

    yanlış: dünyanın yörüngesi güneşe bir metre daha yakın olsaymış hepimiz kavrulurmuşuz, bi metre uzaktan geçseymiş hepimiz donarmışız. bak şu allahın işine ki bizi tam yerinde yaratmış.
    doğru: dünyanın mevcut pozisyonunda, mevcut koşulların elverdiği yaşam biçimleri oluşması nedeniyle herşey bize tam uygun gözüküyor.
  • bu günkü bilimin sıkı sıkıya bağlı olduğu, bir kaç eleştirisi mevcut olsa dahi günümüzde sıklık ile yanlış anlaşılmakdan muzdarip sorunluymuş gibi anlaşılan ve bundan daha sık bir biçimde (ölçtüm oradan biliyorum) determinizm ile karıştırılan kavram.

    bu günkü pek çok bilimsel kuram ile sıkı bir bağlantı içerisindedir. (bu şu demektir eğer bu kavram üzerindeki anlayışımız değişir ise aşağıda sıralanacak olan bilimsel kuramlar konusundaki anlayışımız da değişmelidir.). yani bu kavram günümüz biliminin anlayışı içinde en sağlam kazıklar üzerinde oturmakda olan kavramlardan birisi gibi görünmektedir. hiyerarşideki yer termodinamik yasaları ile aynı olmasa da yakındır

    nedensellik kavramını yapı taşları arasında kabul eden teorilerden bazıları.

    klasik mekanik - newton fiziği: dikkat edilmesi gereken bir nokta da nedensellik kavramının yanında burada karşımıza bir de determinizm kavramının çıkmasıdır. bu teori doğayı açıklamaya çalışırken iki düşünceden de yararlanır demek bu ikisi de aynı şeydir demek değildir aman dikkat

    görecelik teorisi (hem genel - hem özel): tamamen nedensellik kavramı üzerine kurulmuş bir teoridir. hatta nedenler ile sonuçlar arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğini açıklar. uzay-zamanda bir noktada olan bir olayın (hadi adı p olsun) uzay zamanda bir diğer noktada olan (hadi adı q olsun) olayın nedenlerinden birisi olması için bir olaydan diğerine ışık ışınlarının ulaşmış olması gerekmektedir. elektromanyetik teori de görecelik teorileri ile sıkı sıkıya bağlı olduğundan tamamen nedensel bir teoridir. bu noktada özel görecelik teorisinin elektromanyetik teoriden türetildiği hatırlanmalıdır. (c= 1/(e0 * mu0))

    kuantum teorisi: aslında zurnanın zurt dediği yer nedensellik ilkesine doğru ya da hatalı çok sayıda eleştirinin getirildiği nokta. öncelikle şunu belirtmeliyim kuantum teorisinin birbirinden farklı, çok sayıda yorumu vardır. bu gün genel olarak kabul gören yorum kopenhag yorumudur. kuantum teorisinin kopenhag yorumu deterministik değildir ama nedenseldir (causal). ancak teori epr paradoksuna geldiğimizde nedensel olmayan bir teori gibi davranmaktadır. ancak günümüzde bilim adamları bu uyumsuzluk sebebi ile nedensellik ilkesini değil kuantum teorisini eleştirmekte ve onu düzeltmeye çalışmaktadırlar.

    şimdi gelelim nedir nedensellik (causality), nedir determinizm (gerekircilik / ben demiyorum ms word diyor), ve hadi bonus olsun nedir yerellik (locality)

    *bir teori ışık hızından hızlı etkileşimlere izin vermiyorsa yereldir (local).
    *eğer fiziksel bir teori bir sistemin şu anki halinin (state) gelecekteki halini kesin olarak belirleyeceğini söylüyor ise bu teori deterministliktir.
    *eğer bir fiziksel teoride hiçbir olay kendi geçmişini etkileyemiyor ise o teori nedenseldir.

    buradaki kendi geçmişi kelimesi önemlidir zira göreceliğin zaman anlayışını dikkate alır isek olayların geçmişi ve geleceği biraz dikkat istemektedir. bir p olayından kaynaklanan bilgi q olayının olduğu uzay zamana ulaştı ise p q’dan önce olmuştur (göreceliğe göre bilgi ışık hızından hızlı gidemez)

    nedensellik sebep ve sonuç kavramlarını ve bunları birbirine bağlayan zaman kavramını kullanır. sebep sonuçtan önce olmuş ve sonucun olmasına yol açmış olandır. nedensellik sebeplerin sonuçlar ile ilişkisinin nasıl olması gerektiğini belirleyemez, bu ilişkinin tekil bir biçimde olup olması gerektiğine karışmaz ki bu determinizmdir. kuantuma göre her sebebin olasılıksak dağılımlı bir sonuçlar kümesi vardır (bu her an her şey kafasına göre olabilir demek değildir, zira gene kuantum teorisine göre olasılık dağılımının olasılık dağılımı yoktur). karmaşıklık teorisine göre her sonucun birden fazla (genel kabul açısından sonlu sayıda bazı istisnai yorumlara göre sonsuz sayıda) sonuç üzerindeki etki oranı farklı sebebi vardır.

    yukarıda yazılanlar aynı zamanda şu da demektir. zamanda ileriye doğru gider iken probabilistik bir dağılım ile karşılaşırız. ancak geriye doğru gider iken dağılım probabilistik değildir. zamanda geriye doğru tek bir yol vardır. çift yarık deneyinde foton lambadan çıktıktan sonra ekranda nereye düşeceğini ancak olasılık dağılımı ile söyleyebiliriz. ancak foton ekrana düşmüş ise lambadan çıktığına eminizdir.

    bu düşünüş biçimi aynı zamanda evrenin oluşumundan günümüze kadar evrende hiçbir gizemli olay olmadı savının da dayanağıdır.
  • (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
    (bkz: #59097157)

    la causalitat, el determinisme i es va correlacionar junts en una sèrie de preguntes ficció-picking i pregunti:

    1 raig làser vermell d'un mes vam enviar al món, veiem que la superfície de la lluna brilli 2 segons després d'enviar un instant. 1 significa que la distància entre la lluna i la llum del món-segons. hi ha una relació causal entre el món del nostre temps que la llanterna làser vermell brillant a la lluna? estat robust determinista?

    2. enviem el làser verd al palmell encendre el nostre amic, i vam començar a envellir selector mutu. tan aviat com la gent va veure el mes llum vermella del làser verd és també çalıştıy món corrent vermell quan va veure el verd. període crema llanternes, a causa del temps de reflex humà és de 3 segons apagat. contínuament durant 3 segons mentre es comuniquen períodes, per tal de caure en la llum viatge en el temps reflex es perd en el temps, que ara és el moment que hem estat esperant per a les de color verd clar 0,5 segons abans, de manera que començar a cremar la nostra pròpia llum sense veure-ho encara. es va adonar que el període d'home-mes de 2.5 segons per caure i després d'un temps va decidir abandonar la pèrdua de reflexos. informació re-transmissió fotoperíode, que és el límit superior es redueix a 2 segons. per reduir encara més el temps una mica més que reduir el període torxa encesa, 1 segon. veiem la llum al mateix temps que posem mesos oncle cremen ... és la taxa de transferència de dades és superior a la velocitat de la llum entre dos punts? hi ha una relació causal entre la crema periòdica de la llum, ja no hem d'estar correlacionat amb aquesta situació?

    3. el funcionament de la teoria determinista univers, si escau, significa el determinisme ens dóna l'oportunitat de fer prediccions sobre el futur. per tant, no està en una posició que veiem els ulls del nostre júpiter, ens arriben els raigs de llum de la posició que apareix pel que podem predir que en la posició avançada com la distància recorreguda en òrbita per última vegada i ens remetem en base a aquesta informació des del principi del satèl·lit enviarà allà. (quan aquesta informació no ens s'utilitzen els satèl·lits que ja no es troba més cap endavant que júpiter és el punt de trobada.) enfocament determinista, quan s'utilitza juntament amb la deducció ( "júpiter en aquesta trajectòria s'està movent aquesta dinàmica iedecektir.") és la velocitat de transmissió de dades portat limita la velocitat de la llum no es pot navegar de nou? problema del ratolí de el punt de trobada que col·locar el punter del ratolí matemàtic per predir com canvia la naturalesa del problema?
  • sadece başlıktaki bazı 'entry'lere "fiziksel" referansta bulunacağım için, paragraflar arasında bağlantı aramayın.

    maalesef nedensellik kavramının kendisi, "her şeyin bir nedeni vardır", "benzer nedenler benzer etkiler doğurur" ilkelerini savunmak anlamına gelmez. ama en genel anlamıyla "nedensellik ilkesi" denilen şey bu iki önermeyi içerir. ama bazı yerlerde bir tutulan nedensellik ve nedensellik ilkesi aynı anlamı taşımayabilir.

    eğer nedensellikten anladığımız şey, yalnızca mekanik nedensellik dediğimiz şeyse, erekler aristotelesçi anlayışta oldukları gibi nedenler içinde sayılamaz. ancak "ereksellik" hâlâ da bir açıklama yöntemi olabilir. özel olarak evrimde, genel olarak biyolojide ve diğer bazı bilimlerde, açıklamaların ereksellik kavramından yararlanıp yararlanamayacağı tartışması henüz bitmiş değildir. mesela biyolojik işlev tartışması bu açıdan çok ilginç. buraya sonra başka bir entride gireceğim.

    "nedensellik bağı", oradaki (ya da aradaki) bağın hesabını vermezseniz bir metafor olarak kalacaktır. "nasıl bir bağmış o" diye sorarlar adama. lakin ilimde cevablar türlü türlüdür.

    nedenselliğin determinizm demek olmadığı söylenmiş. buna ek olarak "neden sorusu"nun ('why question') yanıtı da nedende ('cause') içerilmek ya nedenle tüketilebilmek zorunda değildir diyelim.

    hume'a gelince. aslında bu dobiye göre nedensellik a tipi olayları izleyen b tipi olayların mekanda ve zamanda bitişik ve her zaman bir arada olarak deneyimlenmesi sonucunda sahip olduğumuz bir ide/düşüncedir. zamansal öncelik yetmez. bitişiklik bir nedensellik zinciri ile de kurulabilir. ayrıca nedenselliğin idesi hiçbir izlenime/doğrudan deneyime dayandırılamaz.

    olanaklı dünyalar postülasyonu, zorunlu olarak her şeyin şimdi yaşanıyor olduğu iddiasındaki 'presentism'e yol açmadığı gibi, 'presentism' de genel göreliliğin zorunlu sonucu değildir. hatta daha çok genel ve özel göreliliğin ortodoks/yaygın yorumlarıyla çeliştiği söylenir.* ayrıca "kivrimli, kendi ustune geri katlanacak kadar egilip bukulmus bir uzay zaman"ın da 'presentism'le doğrudan ve zorunlu bir alakası olduğunu sanmıyorum. hele ki bu kıvrımlardan yola çıkıp nedenselliğin bizler için bir varsayımdan ötesi olmadığına ulaşmak için bir iki cümleden fazlası gerekir. yok biz anlayamıyoruz, ondan diyorum. ha bak, ne anladığımı söyleyeyim: uzayımız teoride bir kere kıvrıldımıydı, aristoteles, boetius, hume, kant, hegel gibi birtakım 20. yüzyıl filozofları da nedensellik üzerine "atıp tutmaya başlamış." zira nedensellik kategorisinin a priori mi a posteriori mi olduğu tartışması yaklaşık "elli yıl"lıkmış. ayrıca zahmet etmişler, mekanik açıklama kendi kendisini kullanmadan kendi kendisini açıklamanın yolunu bulacakmış. cin maaşallah cin. yalnız son bir not düşelim, pozitivizm bir şeyi açıklamaya girişmiyorsa, o da "neyin ne olduğu"dur... tam da bu yüzden hayallerinizi gerçekleştirememiştir.

    kuantumun, göreliliğin farklı yorumları olduğu gibi, nedenselliğin ve determinizmin de farklı yorumları vardır. size verilen tanımların geçerliliğinden şüphe edin.

    ters nedensellik dediğimiz zaman yanlış anlaşılmalara neden olabiliriz. dar ve daha doğru anlamıyla ters nedensellik ('backward causation', 'retro-causation') iddiası, nedenselliğin 'regularity' yorumunun ilkelerinden birisi olan "nedenler sonuçlardan önce gelir" önermesinin ihlal edilebileceğini öne sürüyor. evet, teleolojide de buna benzer bir şey varmış gibi görünüyor. ama durum geniş anlamıyla bütün örneklerde böyle değil, dar anlamıyla da bambaşka bir şey. çünkü bir şey erek için yapılıyorsa, ya da bir niyet veya motivasyon işin içine girmişse, eylemin gerçekleştiği an erek etkinin nedenleri arasına girmiş demektir. dar anlamıyla bakarsak da bir hata olarak erekleri neden olarak göstermek ayrı bir sorundur. aynı olguyu bildiğin nedensellik ('forward causation') ile en geniş ifadesiyle "daha ikna edici" biçimde açıklayabiliyorsanız, sorunu ortadan kaldırırsınız. bunların dışında ontolojik bir ters nedensellik iddiası vardır. bunu da kavramın kendisinde mantıksal hatta nomolojik bir çelişki olmamasından türetiyorlar. "peki sen bir örnek ver bakalım ters nedenselliğe" derseniz, vermem, vermeye çalışanı da dinlemem derim. yok öyle bir şey.

    ha bir de az önce duyduklarımdan bazı arkadaşların nedenselliğin deneyime a priori doğasını çok yanlış anladığını çıkarabiliyorum. "dün içmek zorunda kaldım, bugün de içmek zorundayım" gibi şeyler diyorlar. neymiş efendim, bu zorunluluk öyle hume'un dediği gibi alışkanlıklarla açıklanamazmış. "aç birinci kritiği oku" diyorlar bir de utanmadan.
  • her şeyin bir nedeni vardır ve aynı aynı koşullar altında, aynı nedenler, aynı etkiyi doğurur ilkesini savunmak...
  • hume'a göre, aynı a olayının aynı b olayını izlediğini birçok kez gördüğümüzde kazandığımız alışkanlıktır (ya da alışkanlık duygusu).
  • insan algısının yanılabilirliği ile birlikte zayıf bağlantıların da kurbanı olabilen kavram. 90'lı yıllarda revaç bulan, anne sütü içen bebeklerde daha yüksek zeka oranlarına rastlandığına dair veriler de buna örnek olarak gösterilebilir. aslında anne sütünde zekayı geliştirici spesifik bir nitelik bulunmamasına karşın, medyada "elini taşın altına sokmayıp bebeğini anne sütüyle beslemeyen canavar anneler" imajının oluşması da zaman almaz. fakat bütün bunların sonrasında, anne sütü içen bebeklerdeki daha yüksek görülen zeka gelişiminin, anne sütü tüketilmesinden ziyade, anne sütü içirilen bebeklerle annelerinin daha fazla ilgilenmesi sebebiyle olduğu anlaşılır. iki olayın sırayla birbirini izlemesi, onların mutlaka ilişkili oldukları anlamına gelmiyor (michael shermer, bir post hoc ergo propter hoc örneği olarak bu anne sütü tartışmasını verir.) ha bu yanlış algı hiçbir işe yaramaz mı?, arayışınızdaki temel vurgu "gerçek" olduğu takdirde yaramaz. fakat mistik/ezoterik fikirler için savunma sibobu olarak kullanımı yaygındır.
  • sebep sonuç ilişkisini kavram olarak ortaya koymuş kelime.
  • nedensellik dedigimiz sey birbirini izleyen sayisiz durumlarin algisindan baska sey degildir. nedensellik iki olgu arasinda onlardan biri olmadan oburu olmayacak sekilde surekli ve kosulsuz bir iliski bulunmasidir. bu tanimlara gore, nedensellikte tumdengelim ve tumevarim anlamlidir.
    (bkz: john stuart mill)
hesabın var mı? giriş yap