• "1-6 mart tarihleri arasında orada olacağım ... başıma bir iş gelmez de sağ salim dönersem, izlenimlerimi buradan aktaracağım" şeklinde bir entry girip sonraki entrysi olmayan colorblind'i merak etmeme sebep olan şehir.
  • ne kadar esmer olursaniz olun, muzungu diyecekler size, haberiniz olsun. hayir, oyle degil diye inkar etmelerine bakmayin, negro'nun icine dolmu$/doldurulmu$ butun olumsuzluklar, orada da muzungu'nun icine dolmu$/doldurulmu$ vaziyette fikrimce.

    nairobi, camlari koyu renk ve her daim kapali, en emniyetli $irketten cagrilan bir taksiyle bile gezmesi tehlikli olan bir ba$kent. onlar da $ehir meydaninda tur attirip, iki sokak oteye gidemiyorlar korkudan. nairobi'deyseniz, her taksiye guvenilmez, unutmayin! jim cab services diye bir $irket var, biraz daha pahali ama bu $ehirde guvenlik icin fazla para odemeye deger!

    onbin birle$mi$ milletler cali$ani geziyor kirmizi plakali arabalariyla nairobi ve civarinda. ozel guvenlikli sitelerde oturuyorlar butun yabancilar gibi. yaygin olmayan guvenlik, nasil da insani yoran bir $eymi$ farkediyorsunuz fena halde. insanin guvenliginin, ba$ka insan ya da insanlara bagli olmasi korkunc bir duygu. kenya'da bunu bol bol hissedebilirsiniz, kolay gelsin.

    butun o ozel guvenlikli sitelerde oturan, koyu camli arabalarla gezen yabancilarin, ali$veri$ yaptiklari "guvenli" ali$veri$ merkezleri var bir adet the village market diye. nakumatt marketi var icinde, yiyecek icecek alinabilecek. bir de i$te batili standartlarda her turlu ihtiyac satan tukkanlar, doviz burosu falan. yalniz village market'teki doviz burosunun tuhaf bir uygulamasi var. verdiginiz dovizlerin seri numaralarini kaydediyorlar tek tek. sakin biz de senin verdigin kenya paralarinin seri numerolarini kaydedecegiz tek tek diye espri yapmayin, anlamiyorlar.

    $ehrin ortasinda cok guzel gorunen bir park var ama siz yurumeye kalkmayin gene de.

    muzungu'larin yiyip ictikleri yerlerde yiyip icin. genellikle yabancilarin i$lettikleri cafe'ler ve restoranlar yani. hem guvenlik, hem de hijyen acisindan.

    nairobi civarinda milli parklar var. ba$ka memleketlerde, ancak hayvanat bahcelerinde gorebileceginiz hayvanlari cok yakindan gorup, zebralari sayabilirsiniz mesela.

    bazi $ehirler vardir, bir kere ayak bastiniz mi, bir yudum suyunu ictiniz mi cagirirlar durmaksizin. nairobi onlardan degil bence. bildigimiz butun ciceklerin anavatani, en guzel acan agaclarin $ehri. kahvenin en esaslisini icip, agac tomatesinin en lezzetlisini yiyebilirsiniz mesela ama gorduklerinizin hazmi uzun surecek, haberiniz ola. evet, bir kez gorulesi. tepe gozunu aciyor insanin, ufuk cizginiz epey uzaklara kayiyor...
  • gece şehirdeki taksiciler, turistleri beş dolara şehir turuna ikna etmeye çalışırlar. gece caddelerde gezmenin çok tehlikeli olduğunu bilen turistlerin bir kısmı taksiyi seçer. taksi onları birkaç kilometre gezdirir, sonra taksinin önünü aniden iki araç keser. araçlardan çıkan silahlı adamlar, taksinin içindeki turistleri dışarı çıkarır, ölesiye döverler. turistlerin cüzdanını ve değeri eşyalarını gasp edip, anlaşmalı oldukları taksiciye harcını verirler ve olay yerinden uzaklaşırlar.
  • ailem ile yaşayabilecek miyim diye gidip bir gördüğüm şehir.

    afedersiniz o süper lüks amerikanvari malikaneleri, jipleri, parası götüne girsin, ulan hayat 4 duvar arasında geçer mi dedirtmiş şehirdir.

    sokaklarda kaldırım olmayan bir şehir düşünün. onbinler sokaklarda çamurda oraya buraya gezinmekte. kimin ne bok olduğu belli değil.

    etrafı elektrikli teller ve yüksek duvarlar ile çevrili bahçeli villanız, daha yüksek duvar ve daha yüksek voltajlı elektrikli telle çevrili bir sitenin içerisinde. ayrıca bu site kendisi gibi bir başka sitelerin bulunduğu bir sokakta ve sokağın da girişi çıkışı güvenlik kontrolü altında.

    alışveriş merkezine girerken arabanızın torpido gözüne bile silah var mı diye bakmaktalar.

    restoranlar yukarıda anlattığım evler gibi korunmakta. hepsi bahçe içerisinde.

    arabasız bir yere gitmek mümkün değil.

    expatların dünya paralar kazandığı ve bahçeli malikaneler ve lüks restoranlarda kendi gibi diğer expatlar ile ülkenin hırsız bürokratlarına eşlik ettiği bir garip yer. bekar olsam yarın giderdim ancak çoluk çucukla yaşanması zor gözüküyor bana.

    bu arada sub-saharan afrikanın en iyi şehirlerinden diyorlar. kimse kusura bakmasın cape town paris olursa nairobi ancak batman olabilir.

    ancak ilişkiye girebildiğim kenyalılar memleketten beklenmeyecek şekilde dost canlısı , güleryüzlü ve süper insanlar. umarım bu gelir uçurumu kalkar ve memleket yaşanabilir bir yere gelir. kesinlikle hakediyorlar. şehrin bayağı artı yönü var ancak eksiler çok büyük ve onları gölgeliyor.
  • şehir merkezinde yüksek binalarda milyon dolarlar dönerken, az ötede insanların su birikintisinden su doldurmaya çalıştığı, sömürülmüş, fakirleştirilmiş, köleleştirilmiş bir başka afrika ülkesinin başkenti.

    rakımı yüksek olduğundan sıtma tehlikesi deniz seviyesindeki mombasa'ya göre çok daha azdır.

    toplu taşıma matatu adı verilen vandan bozma minibüslerle yapılır, ancak güvenliğiniz açısından bunlara binmeniz pek tavsiye edilmez. hatta otelinizin anlaşması taksisi vs. olmadıkça taksiye binmeniz bile tavsiye edilmez.

    buradaki türk büyükelçiliği ve dış ticaret müşavirliği çalışanları, belki de türk görmeye ve türkçe konuşmaya hasret olduklarından son derece yardımsever ve vatandaşlarının sorunları ile ilgilidirler.

    kendilerine buradan allah kurtarsın diyorum... o derece.
  • bu şehirde arabaların camlarında (kelebek camından tutun da ön arka lambalarına ve hatta rüzgarlıklara kadar tüm camlarında) plakalarının yazılı olduğunu göreceksiniz. bir değil iki değil bir sürü arabada bu durumu görünce sormak ihtiyacını hissettik "kardeşim nedir bu her tarafa aranın plakasını yazma hevesiniz?" diye. aldığımız cevap camların çalınması ihtimaline karşı bir önlem olarak yazıldığı şeklindeydi. yazıyı cama çok ince rafine kum tanelerinin basınçlı şekilde püskürtülmesi yoluyla yazdıkları için camdan kazımak mümkün olmuyormuş. buradan hareketle şehirde ne boyutta bir hırsızlık faaliyeti oduğunu kestirebilirsiniz sanırım.

    yazıya adet olduğu üzere güvenlik konusundaki olumsuzluklarla başladım ama aslında o kadar da kötü değil en azından şehir merkezinde durum. yani kıçınızdaki cüzdana sahip olursanız, mümkün mertebe mekanların önündeki bilindik taksileri kullanırsanız, yanınızda çok fazla para taşımazsanız gayet güzel eğlenip tadını çıkarabileceğiniz bir şehir. şimdi büyük kültür hizmeti olarak popüler mekanların adlarını veriyorum:

    yemek konusunda italyan restoranları trattoria ve acapulco benim öncelikli tercihlerim. bunlardan başka japon restoranları frusato ve mizono ama özellikle mizono çok güzel. çin yemeği için chinese plate ve zebra, zürafa eti filan yemek istiyorsanız güzel bir yer vardı da adını unuttum şimdi, aklıma gelince yazarım:) (ekleme: mekanın adı carnivore idi. mesaj marifetiyle hatırlatan kaptan cuma'ya teşekkür ederim.)

    nairobi'ye gelmişiz, yemeği de yemişiz, türk genci tanışmak (kaldırmak yazacaktım ayıp olmasın diye yazmadım) ister diyenler için gece yaşamı mekanlarımız şu şekilde sıralanabilir. tabi ki tavsiye sırasına göre: florida2000, madhause, casablanca, cipsy, payment(bunun isminden emin değilim, kafa güzeldi, peyment deyip durdular ama mekanın ismini tabeladan okmuş değilim), salı akşamları inter continental hotel'de karaoke gecesi var, kalabalık oluyor.

    netice itibariyle o kadar gezdik tozduk, bir güvenlik sorunu yaşamadık. ekstra kıllanmaya lüzum yok.
  • siz du$tayken odaniza girip sizi soyan insanlara gecit veren 5 yildizli otellere sahiptir efendim. itinayla sakininiz.
    (bkz: serena hotel)
  • ankara muadili bir şehir..taşradan devlet dairelerinde işlerini halletmek için gelen insan kalabalığı gözüme ilk çarpanlardan..
    trafiğinden ise hiç bahsetmemeyim..bütün trafik döner kavşaklar üzerine kurulmuş ve sizin tarafa sıra gelene kadar saatler harcamaniz olası her kavşakta..

    su sıkıntısı sebebiyle, duş alacağım zaman bir kova sıcak su onerilmesi ise saçımı ya da vucudumu yıkamak konusunda tercih yapmama sebep olmuştur ama olsun..

    gelir uçurumunun boyutları pes dedirten cinsten..bir yandan bahçe duvarları arkasına gizlenmiş bahçeli müstakil evler, diğer tarafta uçsuz bucaksız teneke evler ve alabildiğine yoksulluk..

    nasıl tehlikeli olduğu ile ilgili entrileri okuyunca şaşırdım azcık, zira şehirde yanımda yerli biri olmadan gezdiğim zamanlar da oldu wallahi..
    minibuslere de bindim, bayağı eski ve rahatsizlar ama oraya gitmişken çok da steril olmanin cok da manası yok değil mi..

    şehrin en güzel yanlarından biri sıtma taşıyan sivrisinek oraninin kıyı bolgelerine gore daha az olması..ama ısırınca deriyi morartan sivrilerden, ki bi onbes gun boyunca sıtma savas birimine gidip iki günde bir test yaptırmama sebep olmuştur..(doktor en sonunda bir psikiyatriste gorunmemi tavsiye edip daha fazla test yapmayı reddetmişti.)

    şehirde orali birilerini tanimiyosaniz gitmeyin derim...aslinda nairobi'ye sadece bir gün ayırıp sonra kendinizi hint okyanusu kıyısındaki mombasa ve malindiye atmanizi şiddetle tavsiye ederim..ne varsa oralarda var.. deniz, kumsal, doğa, tarih, safari, orjinal köyler, pazarlar..
  • sinek kovucu sprey ve dezenfektan jel ile gitmeniz tavsiye ediliyor her ihtimale karşı. kışın bağrından çıkıp ekvator'a, 27 derece sıcağa gidebilmek için türlü riskleri göze alır, tedbirini de alırım diyor insan yine de...
    bizden 1 saat ilerideler. gmt + 3 de diyebiliriz yani kış saati uygulamasında.
    direksiyon sağdadır bu şehirde. daha doğrusu ülkede böyle. haftaiçi trafiğin daha yoğun olduğunu söyler kenyalılar, haftasonuna denk geldiğiniz için şanslısınız derler ama gene de 15 dakikalık yolu 1 saatte gidersiniz.
    yol parası dahil yaklaşık toplam 60 dolara girilir national park'a safari için. geleneksel kıyafetler içindeki yerliler, kendileriyle fotoğraf çektirmeye bayıldıklarını bildikleri turistleri davet ederler fotoğraf için, ancak bunun için para da isterler. 300 kenya şilinine (yaklaşık 5,5 tl) snickers dondurma alıp başlanır safari arabasıyla gezmeye. ancak sabırlı olmalısınız, özellikle aslan, kaplan, cheetah ve leopar gibi hayvanlar için öğlen saatleri çok sıcak olduğundan, akşam saat 6'ya doğru çıkarlar, dolayısıyla onları göremeyebilirsiniz. ancak zürafa, ceylan, impala, babun, devekuşu gibi hayvanları uzaktan da olsa görebilirsiniz. zürafalar bazen yola çıkarlar, ancak sizi gördüklerinde korkup kaçabilirler.
    safari bittikten sonra 15 dolar daha verip hayvanat bahçesine girilebilir. yalnız, bu şehirdeki insanlar kredi kartından hoşlanmazlar pek. "cash, cash?" diye sorarlar ısrarla. zaten insan da kopyalanma ihtimalinden çekinip vermek istemez kartını hiç. hayvanat bahçesindeki görevli, hayvanları besleyebilmeniz için elinize fıstık uzatır, böylece siz de fotoğraf çektirebilirsiniz. aynı görevliye teşekkür babında 400-500 şilin verdiğinizde peşinizden ayrılmaz, gezinin sonuna kadar ilgilenir. dişi babunların popolarının, 4 günlük özel periyodlarında o hale geldiğini, cheetah'yı koruduklarını, hayvanat bahçesinden çıkmadan önce onu kendi özel bölmesine kilitledikleri yoksa national park'tan bir leoparın çıkıp gelerek ona zarar verebileceğini anlatır. national park çıkışındaki tuvalete uğradığınızda ise lavabonun yanında bir kutu dolusu prezervatif* olduğunu görürsünüz.
    sarova stanley hotel'i baz alarak konuşuyorum; otel personeli çok güleryüzlü çok naziktir. sürekli halinizi hatrınızı ve bir şeye ihtiyacınız olup olmadığını sorarlar. ancak onların bile bazılarında bir üçkağıt sezersiniz. ya da ben biraz şüpheciyim, bilemedim. otel kartında, şehirle ilgili uyarılar vardır, "nairobi dünyadaki herhangi bir şehir kadar güvenlidir, ancak dikkat etmeniz gereken bazı şeyler vardır." yazar ve devam eder; "sokağa olabildiğince az takı takarak çıkmaya çalışın, özellikle kolye gerdanlık gibi takıları takmayın."
    kısacası, taze şekerpancarı suyu diye enfes bir tadı bulabileceğiniz, havası güzel bir şehirdir bence nairobi. ancak özellikle euro falan veriyorsanız, aldığınız para üstüne dikkat edin, muhtemelen eksik vermeye çalışacaklardır. zaten euro'dan ziyade, amerikan dolarına alışkınlar. öyle geleneksel tarzda hediyelik eşyalar bulmayı beklemeyin. olsa olsa, türkiye'de de artık her yerde mevcut olan tahta zürafa gibi süsler bulunur en fazla. yine de gitmeden önce free shop'tan africafe marka kenya kahvesi alın derim ben naçizane bir tavsiye olarak.
  • küçükken zeki alasya metin akpınar kabaresinde, zeki alasya'nın nairobi nerede repliğiyle ilk defa duyduğum şehire 40 yaşımda gelmek varmış. çok çok az izlenimim var, ama gördüğüm 4-5 saat bana başkent havaalanının esenler otogarının eski halinden bile boktan olduğunu gösterdi. bavul beklerken paranoya mı yaptım bilmiyorum ama deli gibi ot kokuyordu, birisi cebime bi yerime ot sıkıştıracak da hapislerde çürüyecez korkusu sardı. 15-20 kilometrelik havaalanı otel yolunu giderken kusuyordum cidden, narin nazlı tip değilim ama kesinlikle yollar çukur dolu.
    en dikkat çekici olay ise uber şöförüne kenya nasıl, gelişiyor mu diyince evet çok yol yapıyoruz demesiydi. tüm 3. dünya ülkeleri gelişmişliği yola vuruyor sanırım.
    yollarda ana caddede 2-3 yaşında çocuklar toprak üzerinde yatıyor, alakasız çamurlu bomboş arazide insanlar yürüyodu.
    otele bir geldik çatıda dj partisi, havuz kenarında restoran, kokteyller güzel siyahi kızlar ortaya çıktı birden.
    buraya geldim de gördüğümden değil ama hayatın her yerinde gelir eşitliğinin ne kadar önemli olduğunu tekrar hissetmemi sağlayan şehirdir.
    allah daha boktan yerlere göndermesin
hesabın var mı? giriş yap