• anglo-sakson kardeslerimiz, adamin ismini mohsen makhmelbaf olarak yazarlar, biz komsulugumuza da guvenerek muhsin mahmelbaf dersek bir mahzuru olmaz herhalde.
    iranli sinemaci kisilik. sah riza pehlevi doneminde hapislerde surunmus rejim aleyhtari faaliyetleri yuzunden. hapisten oldukca degismis olarak cikip, kendini sinemaya, edebiyata vermis. 90 sonlarinda uluslararasi sinema alaninda iyice on plana cikan iran sinemasinin, 80'lerde yasadigi ronesansin abbas kiorastami ile birlikte en onde gelen figurlerinden. belgesel tadinda, genelde amator oyuncularla cekilmis filmleriyle, sonradan gelecek pek cok iranli yonetmeni etkiledigi acik. 87 yili yapimi the cyclist, 94 yapimi salam cinema (bir istanbul film festivalinde gosterilmisti emek sinemasinda) ve en son kandahar filmleri, seyredip begendigim filmleri..
    muhsin bey'in ilginc yonlerinden biri, tum ailesini sinemaci yapmasi. karisi marzieh meshkini (biz marziye me$kini diyoruz kendisine), ilk filmi the day i became a woman ile pek cok uluslararasi odul aldi. kizi samira makhmalbaf, daha 18 yasinda iken babasinin eline tutusturdugu kamera ile cektigi belgesel tadindaki elma adli filmle, buyuk begeni kazandi. sonraki filmi karatahtalar yine uluslarasi festivallerin gozdesi idi.
    ailenin diger kucuklerinin de kisa film vs. gibi aktiviteleri var. babanin prestiji sayesinde mi bilemiyoruz, ama bu kisa filmler bile cagriliyor pek cok unlu festivale.
  • bir filminde iranlıların oynamasına karar vermiş bu yönetmen. ve halka duyuru yapılmış, muhsin mahmelbaf ın filminde oynamak isteyenler ve bunun için kendisini yeterli görenler, mümkünse oyunculuk deneyimi olanlar gelsin diye.
    mülakat günü binlerce insan toplanmış binanın önüne. muhsin mahmelbaf bunu yorumlarken gülmedi, dalga geçmedi. başvuru kağıtlarını halka dağıtmayı bile denedi, havada kapışılmaya çalışırken hepsi yırtılmasaydı dolduranlardan geri alacaktı da kanımca.
    iranlı bir yönetmen olmak, ülkenizi çok sevmek yahut o ülkeden olduğunuz için kaderinize biraz küs olmak demek. bu yönetmenin farkı da burada, muhsin mahmelbaf ne ülkesinin hatalarını görmeyecek kadar pembe bakıyor, ne de kınıyor, o sadece herşeyin farkında.

    cihan aktaş'ın sözleri daha net tanımlayacaktır sanırım kendisini
    "mahmelbaf siyasetten vazgeçmiyor ama sanatını siyasete ve sloganlara kurban etmeye de razı olmuyor. filmleriyle ilgili tartışmalara girmiyor. herhangi bir gruba veya fikre aidiyeini sadece o dönemdeki geçici, ihtimalen değişebilir düşüncelerini ve ruh halini filme yansıtıyor"

    yönetmenin türkçeye çevrilmiş "sultan havuzu" isimli bir kitabı da bulunmaktadır.
  • the silence (1998) filminden dört sekans: görsel
  • cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir röportajından:

    -yönetmen olmasaydınız ne olurdunuz?
    +yönetmen olmasaydım,politikacı olurdum.şimdi ne olmak istediğime gelince:şair!

    blimp film magazine de yayımlanan röportajından:

    -bugün iran sineması için en önemli sorun nedir sizce?bir çok ülkede olduğu gibi para sıkıntısı mı,yoksa özgürlüğün olmaması mı?
    +özgürlüğün olmaması!
  • hamid dabaşi, muhsin mahmelbaf'la yaptığı uzun söyleşilerden oluşan bir kitap oluşturmuş, sinema dizisi serisinde bu ay agora kitaplığı'ndan çıkıyor.
  • (bkz: close up)
  • iran sinemasını tüm dünyaya ışıltılı bir başarıyla taşıyabilmiş, derinlikli yönetmen, harika sanatçı...
    iran sinemasını bana da sevdiren; zaten otantik, mistik, özgün ve gizemli olan bir dünyayı sinemanın büyüsüyle aralayıp o dünyaya ait gizleri sinemanın diliyle çözmemizi sağlayan, sanat adına teşekkür etmemiz gereken kişi...
  • adalet ve aşk tartışması toplumumuzun meselelerinden biri. çoğu insan adalete ulaşma uğruna aşkı feda etmek gerektiğini düşünür. benim için asıl mesele her ikisine de birlikte sahip olunup olunamayacağı. hayatımızı sürdürebilmek için muhtaç
    olduğumuz ve toplumumuza adilce dağıtmamız gereken ekmeğe ulaşmak için aşkı kurban mı edeceğiz? alternatif olarak, aşkla ekmeği bitiştiremez miyiz? tabii ki bu iran toplumuna özgü bir mesele değil. eski sovyetler birliği de aşkın ve bağlılığın yok edilmesine yol açan bu tür bir adaleti uygulamaya çalıştı.
    benim için adalet ve aşk birbirini tamamlar. maalesef, ikisini birden elde etmeyi çoğu zaman başaramadık.

    (bkz: mohsen makhmalbaf)
  • mohsen mahmelbaf -tam da o sıralarda şeriati tanınır olmaya başlamıştı. silahlı direniş hakkında daha ciddi şeyler düşünmeye başlamıştık ve şii davasının temelini çürüten şeriati adındaki bu adam ortaya çıkınca, onu bulup öldürmek farz olmuştu.(duruyor)
    diğer çocuklardan biriyle şeriati'yi mihrab'da öldürmenin mümkün olup olmadığını keşfe gittim.

    hamid dabashi -gerçekten mi? hosseini-ye erşad'a mı?

    mohsen mahmelbaf -hosseini erşad'a. neler dediğini -iımam ali'ye saldırdığını söyledikleri adamın kim olduğunu- görmek için oraya gittim ve konuşmasını izledim. dört saat boyunca konuştu ve ben, mahalledeki camiye bir daha geri dönmedim. şeriati'nin zahidi oldum. (gülüyor)
    her şey bitmişti! (gülüyor) hemen ertesi gün şeriati kitapları dağıtmaya başlamıştım ve camiye, kütüphaneye girmem yasaklandı. mahalledekiler beni görmezden gelmeye başladılar. bana kafirmişim gibi davranıyorlardı.
  • aşk zamanı filminizi izlemeye yeni fırsatım oldu. mahmud kalari 'nin kamerası ıstanbul'un sihrini herhangi bir türkiyeli görüntü yönetmeninin şu ana kadar yaptığından çok daha cezbedici biçimde yakalamış. bu filmi neden türkiye'de çekmeyi seçtiniz?

    filmlerimden iki tanesi ıran dışında bir ülkede çekildi: pakistanda çekilen bisikletçi ve türkiye'de çekilen aşk zamanı. hükümet bana, "bu konularda film yapmak istiyorsan başka bir ülkeye gitmek zorundasın, çünkü bizim ülkemizde böyle şeyler yok," dedi. bahsettikleri şeyler de yoksulluk ve aşk!

    beş yıl önce aşk zamanı cannes'a davet edildiğinde, gitmesine izin yerilmedi. film bu etkinliğe ancak 1995'te katılma izni alabildi ardından, bir fransız firması filmi, selam sinema ve gabbeh filmleriyle birlikte satın aldı. gabbeh başlangıçta güneydoğu iran'da yaşayan yarı göçebe kabilelerin gabbeh halısı hakkındaki efsaneleri nakleden bir belgesel olarak tasarlandı. sonuç olaraksa, bu efsaneleri kurgulanan bir hikâyeyi geliştirmek için kullandım. iran'da yasaklanan diğer filminiz hangisiydi?
    bir konulu film olan zayenderud geceleri . zayende isfahan'da bir nehrin ismidir-film altı yıl süresince yasaklandı. devrimin şehitlerine karşı bir film yapmakla suçlandım; oysa film onlar için yapılmıştı.

    bir sonraki filminiz ne olacak?

    hoşçakal, sinema. belki!

    daha çok gençsiniz!

    konu bu. sinemaya hoşça kal deme gibi bir niyetim yok, ancak sinemanın kendisi yok olabilir.

    son bir soru: eğer sinemacı olmasaydınız, ne iş yapardınız?

    eğer sinemacı olmasaydım, siyasetçi olurdum. şimdiyse bir şair olmak istiyorum !

    mohsen makhmalbaf
hesabın var mı? giriş yap