• uzundur şöyle kapsamlı bişiler yazayım istiyodum bu mevzuda. lakin sürekli şaşırmanın ve yeni şeyler öğrenmenin sonu yok diyerekten, hep erteliyordum. eh sağolsun mimar sinan da sürekli şaşırtabiliyordu beni. bu da mı olur lan derken başa gelenler, mörfinin ruhuna okumalar. şaşırtmacalar atraksiyonlar falan. tatlı-sert-absürt-kanırtmacalı-mazoşist bi ilişkimiz var kendisiyle 4 yılı aşkın süredir.

    şimdi efendim bu okul bir garip. neresinden başlasam bilemiyorum. arkadaş arasında hep söylediğim bişi de şudur ki "ben şu yaşıma kadar ne öğrendiysem, bi o kadar daha burda öğrendim." hakikaten de öyle. kaldı ki sosyal zeka konusunda hiç de fena değilimdir. kendimize göre bir naçizane görmüş geçirmişliğimiz var. ama buna rağmen "amına çakim nasıl bi yer lan burası" dediğim çok olmuştur.

    madem başlığımız mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi, "mimar sinan mı? aa iki yıllık mı o? özel mi?" diye soran gerizekalılara inat kısaca anlatayım; memleketteki ilk güzel sanatlar okuludur. takdiriniz üzere osman hamdi bey tarafından kurulmuş, sonra memleketin sanat ve kültür tarihinde önemli bi yer edinmiştir. lakin bu bir kofti övgü yazısı değildir. dolayısıyla yök ten sonraki bugünün mimar sinan güzel sanatlar üniversitesiyle derdimiz var bizim, akademi ile değil. kaldı ki o kadar eleştirmemize rağmen mazoşist bir aidiyet duygusuyla bağlandığımız şey de "akademi" ruhudur. gerisi değil.

    neyse. en merak edilen konular hakkında başlık başlık ilerlesem daha derli toplu olacak gibi:

    öğrenci profili
    kafadaki mimar sinan öğrencisi profili genel hatlarıyla doğru esasında; yavşaklık derecesinde bir rahatlık, vurdumduymazlık, sadece kendi işini yaptığı halde dünyaları kurtarıyorum havaları, çok afedersiniz karının kızın bol olmasından mütevellit genel bir feminen / "barkın'a o konuda ben de çok kırgınım" tavırları...
    evet, üniversitede kızlar teklif ediyor. ve evet, mimar sinan da çok kız var. renk renk desen desen. ne tür ararsan. kız muhabbetinden sıkılabileceğin kadar çok kız var. dip boyası muhabbetinden tut da, kız yurdu kafalarına kadar tiksindirici seviyede çok var. beyin sikici raddede çok var. varoğlu var. halı saha maçı için takım kuramayacak kadar çok kız var. takdir edersiniz ki bu kadar kızın bir arada olduğu yerde her türlü ilişkide akıl mantık izan yok, huzur hiç yok. dedikodu var, arkadan iş çevirme var, ve tüm bunların meşrulaştırıldığı bir ilişkiler yumağı var. umarım tehlikenin farkına varmışsınızdır.

    kız profilini özel olarak anlatmak isterim bilahare ama, konudan saparım diye çok korkuyorum. ama ekseriyeti tipik türk kızı ya da avrupai olmaya özenen tipik türk kızı prototipindedir. hiç çekilmezler amk. neyse girmiyorum.

    akademisyen profili
    şimdi sezarın hakkı sezara. hakikaten beraber bişiler başarabileceğin, açık fikirli, kendini geliştirmiş/geliştirmeye devam eden çok değerli hocalar var hala mimar sinanda. ama yadsınamayacak kadarlık bir kısım hala lise kafasındaki hocalar ki derslere genelde bunlar girer, 1995'te hazırladığı 300 küsür sayfalık power point sunumuyla dersleri anlatır, yetmezmiş gibi salak salak ilkokuldaki performans ödevi mantığıyla ödevler hazırlatır. ve bunları sorgulayan/eleştiren/metodoloji tavsiyesi veren öğrencileri gazabıyla yıldırır. nato kafa nato mermer hocalarım benim. canlarım. bunlar için yapabilecek hiç bir şeyiniz yoktur. sadece allahını seven birinden üzerinize toprak atmasını rica edebilirsiniz bu hocaların zorunlu derslerinde.

    bir diğer hoca tipi de yavuşak diye tabir ettiğimiz tarzda olanlardır. rahattırlar. bi dönem götü kasıp, ya avrupa ya amerika da bi müddet eğitim görüp gelmiş kapağı mimar sinana atmış, yıllardır bi sike derman olmayan aynı teraneleri anlatarak etrafına zerre fayda sağlamayan sefa pezevengi insanlardır. bunlar senin kendini ne kadar satabildiğinle, kendisiyle ne kadar "samimi" muhabbet kurduğunla ilgilenir, akademik başarını bunlara göre ölçerler.

    diğer hoca tipi de bu yukarıda bahsettiğim hocaların zamanında öğrencisi olmuş, artık yüz yüze enformel ilişkilerin üstadı şeklinde, hadi daha açık konuşalım; hiç bi niteliği olmamasına rağmen akademik hayatta tutunabilmek için ona buna ağız büken ortam orospusu genç hocalardır. rüzgar nereye eserse oraya giderler. gençtirler ama tiplerinden beklenmeyecek şekilde beyinlerinin içi geçmiştir.

    neyse daha fazla devam etmeyeceğim buna. siz siz olun, bu okula gelirseniz, ilk bahsettiğim türde hocalarla vakit geçirin. ha, onları nasıl bulacaksınız. o da size kalmış. bol şans.

    birimleri
    buranın öğrenci işleri, herhangi bir okulun öğrenci işlerinden farklı değildir, hatta eksiği yok, fazlası vardır. başlığı bile var bunun, oturup uzun uzun yazmıcam da kanada ya gidecek bir öğrenciye "orada öğrenci işleri memuriyeti nasıl acaba, çok para veriyolar mı?" diye sormuşluğu olan bir memureyi barındıran bir öğrenci işleridir bizimkisi. bunu belirteyim dedim vizyonsuzluğa şahit olmanız adına. saygılar.

    uluslararası ofis(ulik), içerisinde iki kişi çalışmasına rağmen oldukça iyi işlemekte. gerçekten canhıraş çalışıyorlar. ama izansız öğrenciler ve ofisi ilgilendiren diğer birimlerin sorumsuzluğu can sıkıcı olabiliyo. örneğin yazı işleriyle uluslararası ofisin aralarının açık olduğundan bahsetmiş miydim? şaka gibi.

    daha önce de entrylerimizde bahsetmiştik ama yine yazalım; okulun iyi çalışan birimlerinden biri de yemekhanedir. mutfak takımı harikalar yaratıyo arkadaş. 4 küsür senede bir ya da iki defa yemekhaneden çıkan yemeği beğenmediğim olmuştur. ucuzdur da yani, babacandır yemekçi abilerimiz.

    spor/aktivite olanakları zaten 3-5 öğrenciden oluşan grupların kendi imkanlarıyla yaptığı takılmacalardan öteye gitmiyo haberiniz olsun. külüstür bir otobüse doluşup kampa ya da bi anadolu şehrine ya da mesleğinizle alakalı bi yere gidiyosunuz. ki bu da lise dönemlerinizden tanıdık geldi öyle değil mi?
    gönül isterdi ki odtüdeki gibi bir spor kompleksi olsun, ama olmaz o iş bizim okulda. bizde bi basket sahası var yol kenarında. ağaçlar var içinde. seviyorum orayı ama. yazın çınar yapraklarından bi potayı kullanamasak da çok basket çevirmişliğimiz vardır.

    genel bişiler
    enformatik ve yabancı diller bölümlerini tenzih edeyim ama genel yaklaşım olarak mimar sinanda, teknoloji kullanımı ve nitelikli yabancı dil eğitimi aramayın, bulamazsınız. elin oğlu sikindirik bi bölümü bile inglizce, fransızca okur. bi bok olamazsa bile yanına dili kar kalır. bizde o da olmaz. mimar sinan ın etiketi yeter derler, piyasada bi beş seneye kadar o etiketten de eser kalmayacaktır niteliksiz mezunlar sebebiyle. böyle yani. hep kendin uğraşmak, kanırtmak zorundasındır. bu, projelerde de böyledir. son jurilerde insanüstü projeler teslim edersin, keyfin olur güzel de sunarsın.(ki juriler ve sunuşlar ayrı bi zorluktur, herkesin harcı olmadığı tecrübe ile sabittir.) ama gel gör ki bahsettiğim akademik tayfanın algı düzeyinden çok çok ötede bi iş yaptığını, gelen sığ eleştirilerden, tartışma konusu yapılan saçma sapan noktalardan ve yok yere kırılan şevkinden vs. anlarsın. "kime ne anlatıyorum amına koyim" duygusu içinde efendi gibi toparlanıp gidersin.

    sonuç itibariyle belirtmek gerekir ki, bu anlattıklarım harabe haline dönmeden önceki mimar sinana ait. bu sene sonunda başlanan ve büyük ölçüde amı götü dağıtılan, yalandan güçlendirme projesi sonunda ayaklar fındıklıdan kesilir, bomontiye sürüklenirse tüm bu anlatılanları çekilir kılan, rıhtım ve diğer fasiliteler yitirilirse mimar sinan güzel sanatlar üniversitesinin tercih edilesi hiçbir yanı kalmayacağı gibi tipik türk üniversitelerinden de hiçbir farkı kalmaz.

    ola ki seçtin burayı, öncelikle geçmiş olsun. ya sen de tipik öğrenci profiline karışıp arkadaşlarınla kardeş kardeş oynayacaksın ya da küçük kara balık misalı takılacaksın ortamlarda. ikinci tipte biri olarak söyleyebilirim ki, bu hiç zevkli bişi değil. ayrıca şöyle de bir gerçek var ki, gerizekalılığa tahammül seviyen kadar tutunabilirsin bu östojen kokulu okulda haberin ossun.

    şimdilik bu kadar. hadi selametle.
  • yaşamdaki zorlukları, aksaklıkları, haksızlıkları simüle edebiliyor olma geleneğiyle gurur duyan okul.

    çeşitli zamanlarda çeşitli insanların başına gelmiş çeşitli diyaloglardan örneklemek gerekirse:

    - aa hata mı yapmışız? ama olsun zamanında şunu şöyle yapmamış olsaydın bu başına gelmezdi. sana hayatta ders olsun bu.
    + peki hocam.

    - alman gereken derslere girmemişsin bile?
    + almam gerektiği söylenenlerin hepsine girip geçtim ama?
    - yanlış dersleri alman söylenmiş. doğrusunu öğrenseydin. hayat da böyledir. şimdi bu aldıklarını da tekrar alacaksın, çünkü alma hakkın henüz oluşmadan almışsın.
    + peki hocam.

    - projen harika olmuş. yıllardır bu kadar iyi diploma projesi görmemiştik.
    + teşekkür ederim. sayenizde hocam.
    - sen bunu komşu mahallelerde çevre düzenlemesi yaparak daha geniş tutsan hele çok daha iyi olur. evet en iyisi sen bu projeyi genişletip seneye tekrar getir.
    + ama hocam?
    - ama ne?
    + peki hocam.

    - sen atıldın şu sebepten.
    + ama öyle bir sebep oluşmadı ki hocam, yanlış yazmışsınız?
    - hmm evet yanlış yazmışım ama bu sisteme işlendi artık üzgünüm. hayat da böyle işte. af çıkar geri dönersin.
    + peki hocam.

    + hocam dediğiniz gibi bu ödevi yazın versem olur değil mi?
    - evet olur.
    (ödev yaza bırakılır)
    + hocam ödevi yaza bıraktım.
    - hmm (sekretere dönerek) bırakabiliyor değil mi yaza? sen bana öyle demiştin?
    * eöö hayır! bırakamaz! yanlış söylemiş olamam. ben kaç yıldır buradayım. ama binlerce öğrenci ve binlerce farklı durum var. insanız biz de. kafa karışmış olabilir. verseydin ödevini bu duruma düşmezdin! neden vermedin ki!
    - evet neden vermedin ki? sana hayat boyu ders olsun bu!
    + peki hocam.

    + hocam sınav sorusu hatalı. bakın...
    - hmm evet hatalı. ben ona göre değerlendiririm.
    (5 dakika sonra notları asar)
    + hocam hatalıydı hani ona göre değerlendirecektiniz?
    - fark etmez ben kimin ne kadar not alabileceğini biliyorum zaten.
    + ama nasıl?
    - herkesin bir kapasitesi var.
    + peki hocam.

    - çocuklar bu sınavdan kimse geçemedi. rezalet çizimleriniz. tekrar sınav yapacağım sizin iyiliğiniz için, yoksa hepiniz kalırsınız. teşekkür edin bana.
    + teşekkür ederiz hocam. ama her şeyi çizmiştik biz detaylı ve doğru şekilde?
    - olsun evde çalışma amaçlı çizmiyorsunuz, bari bu vesileyle çizmiş olun tekrar; eliniz alışsın.
    + peki hocam.

    - devamsızlığın n olmuş senin. bugün bu finale giremezsin.
    + ama hocam geçen yıl devamsızlığı n+1 olanlar bile girebilmişti?
    - yapacak bir şey yok. giremezsin.
    + peki hocam.

    + hocam 5 sorudan 4'ünü tam yaptığım halde geçirmemişsiniz?
    - o yapmadığın soruyu yapamayan adamdan mimar olur mu?
    + olmaz...
    - eee?..
    + peki hocam.

    otomasyon sistemi ise apayrı bir beladır ve adeta okul geleneklerine uygun olacak şekilde özel olarak tasarlanmış bir yapay zekaya sahiptir. dünyada karşınıza çıkabilecek en bozuk bilgisayar sistemini simüle edecek şekilde kodlanmıştır. kaotiktir.
    (bkz: msgsü öğrenci işleri otomasyon programı)

    bu okul hakkında anlatılanlara inanmayan ve söylenilenlerin abartılı ya da uydurma olduğunu düşünen güruh için okulda belli günlerde özel turlar düzenlenebilir, durumu özetleyen kimi geleneksel görüntüler izlettirilebilir. örneğin;
    * diploma jürisi günü kapalı devre yayından izletilen sunum görüntülerinde zoomlanmış titreyen eller...
    * yapı kürsüsünün herhangi bir dersinin fx sınavının çıkışında ağlayan insanların yarattığı intihar sinerjisi...
    * dersler başlamadan önce, ilk derslerde getirilmesi istenilen çizimlerin ayrıntılarının asıldığı ünlemlerle dolu panolar...
    * perşembe sabahları 319'da toplanan zombiler ve gözlerini açık tutma çabaları...
    * yapı uygulama 1 ya da 2 ödevinin ayrıntılarını belirten sayfalarca dökümanın asıldığı panonun önünde fenalaşan öğrenciler...
    * açık olduğu herhangi bir anında orta hol...
    * çatı merdivenlerinden gözlemlenebilen orta holde yapılan herhangi bir çizim sınavında verilen sürede bilmemkaç paftayı yetiştirmeye çalışan panikatak güruh...
    * notların asıldığı herhangi bir pano...
    * tophanedeki mezuniyet günlerinde bölüm başına sayıları sadece ve sadece 3 ila 15 arasında değişen bir avuç insanın kep atabilişi...
  • gün itibariyle yemekte poşet tavuk çıkan üniversite.
    bir mimar sinan'lı yı anlamak için ona poşet tavuk deyin. gözleri açılıyor yanında da mısırlı pilav? sorusunu size yöneltiyorsa o gerçek bir mimar sinanlıdır.
    diplomasına bakmanıza gerek yok.
  • hasbel kader fındıklı kampüsünü gezdim, derya deniz hem manzara hem eserler harika. insanın okuyası geliyor. bir de ögrencilerin yaptığı bazı çalışmalara bayıldım. digital cam baskı, fresk, heykeller vs. acaba bunların satışı yapılır mı ? ya da ögrenciler iş alıp yapar mı ? bilen bir yeşillendirse sevinirim
  • minimum 5 senede mezun olunabilinen ve yokun kabul etmemesi sebebiyle bunu resmilestiremeyen universite. nice mimarlar heykeltraslar vs. yetistirmis ilim irfan yuvasi.
  • rıhtımında tekel bayii açmayı akıl edecek ilk girişimciyi ihya edecek okul.
  • mimarlik bolumunde birlikte proje yapacaginiz hoca ve asistanina gore 5 ile 7 veya ustunde bir yil sonunda mezun olma ihtimaliniz var. mezun olana kadar 70 kusur dersi kayipsiz gecmeniz gerekiyor. sonunda alacaginiz diploma ile dunyalari yaratacakmissiniz zannedersin, ama is aramaya gelince autocad, 3d max bilginiz diplomadan daha one cikar. 2015 yilinda rapido'nun msu mimarlik bolumu ogrencileri icin üretilmesi halinde proje teslimleri beyaz schoeller karton uzerine murekkeple yapilmaya devam edilecek okul. (bkz: abi bizim bolum cok zor beaaah)
  • hayalleri süsleyip kafada aman aman büyütülecek bir yer de değildir, kabuslar içerisinde kıvrandıran bir yer de değildir. diğer okullar gibi bir okuldur. sanat okumak isteyen biraz da yeteneği olan herkesin çalışarak girebileceği bir yerdir. projelerde bulunduğunuz bölüme de bağlı olarak çok emeğin yanında para da dökmeniz gerekebilir. devam zorunluluğu vardır. ciddiye almazsanız dört senede değil ondört senede bitmez. efendi efendi atölyenize girer çalışırsanız gsf'de rahat rahat dört senede mezun olursunuz. bahar gelir de rıhtımın ılık meltemli sohbetlerinden içeri gitmeye vakit bulamazsanız çok sevdiğiniz rıhtımda daha uzun yıllar sohbet etme imkanınız olur. kütüphanesi çok keyiflidir. yemekleri güzeldir. kantininde eskiden çay ocağının bulunduğu akvaryum denilen bir yer vardı, yağmur yağınca akardı makardı ama çok keyifliydi. şimdiki kantini pek bi boka benzetilememektedir tarafımca. okulun en kasıcı bölümü öğrenci işleridir. zaten orası haricinde suratsız, meymenetsiz insan yoktur pek. tuvaletleri taşar bir de, boklar alaturka helaların üzerinde yüzer. başta da dediğim gibi (özellikle okula girmek isteyenlere söylüyorum) mimar sinan bir t.c. devlet üniversitesi ne kadar iyi olabilecekse o kadar iyidir. fazlasını beklemediğiniz sürece düş kırıklığına da uğramazsınız, o zaman düşlerinizi gerçekleştirebileceğiniz bir yere dönüşür.

    edit: aslında biraz alttan almışım bu entry'yi yazarken. ne kadar bok içinde de yüzse iyi okuldur. yeteneklileri almayıp salakları seçtiği filan da doğru değildir, gayet de yetenek avcısı bir okuldur. ama elbette yetenekle hiçbişey bitmez, sadece başlar. msü de bu gerçeği bilmeyenlerin kafalarında patlatabilecek bir okuldur. öyle kolay bir okul değildir. girmesi de çıkması da emek ister. tüm günahlarıyla ve sevaplarıyla mensuplarının ve mezunlarının gurur kaynağıdır. sadece bir üniversite değil, bir ekoldür. manzarası bile yeter. valla burnumda tütüyo işte ne yapayım?
  • yetenek sinavinda acaip kastirdiklari girilmesi oldukca zor olan
    kantini ayri bi rezalet olan okul
  • kayıt yaptırmak yirmi sene öncesi gibi. sene 2011, daha "derslerimi internetten seçtim" diyemedim. oy diyemedim.
hesabın var mı? giriş yap