• haluk şahin tarafından derslerinde anlatıla anlatıla bitirilemeyen kanadalı medya kuramcısı. ingilizce kelime oyunlarını sevmesi ingiliz dili edebiyatı okuduğundan olsa gerek.

    "medium is the message" ve "medium is the massage" gibi arasında sadece tek bir harf farkı olan iki cümle de bu kelime oyunlarının bir örneği.

    -medium is the massage, medyanın tüm vücudumuz ve beynimiz üzerinde sürekli çalıştığını, bizi sürekli şekillendirdiğini, değiştirdiğini anlatır.

    -medium is the message diyerek mc luhan amcamız der ki, önemli olan şey insanların hangi medium'u (aracı) kullandığıdır. mesela ne okuduğu önemli değildir, önemli olan okuyup okumadığıdır. yani aşk romanı okumakla siyasi bir makale okumak arasında bir fark yoktur.
    5 duyunun dengede olmasıyla ilgili bir sense ratio kuran mc luhan, okuyan insanda gözün diğer duyulara baskın olacağını, ve onları şekillendirenin de bu olacağını söyler.

    okumayan toplumlarda ise genellikle kulak duyusu gelişmiştir, insanlar biraraya gelip birbirini dinlemeye dayalı bir iletişim kurduğu için.

    mc luhan, tarihi kullanılan mediumlar açısından incelememiz gerektiğini söyler ve 3 gruba ayırır.
    1)tribal age (kabile çağı)
    2)gutenberg age (gutenberg çağı)
    3)electonic age (elektronik çağı)

    tribal age'de duymaya dayalı iletişim kuruluyordu ve dolayısıyla insanların kulağı diğer duyu organlarına göre daha çok gelişmişti.

    gutenberg age'de ise insanlar okumaya başladı (avrupa'da). okudukça, görme duyuları diğer duyularına baskın olmaya başladı.

    electronic age'de ise central nervous system ön planda olacak diyor mc luhan. yani insanlar tüm beynini kullanacak. mesela t.v. için der ki, sadece görsel bir şey değildir, işitme de vardır. 1964'te electonic age kavramını ortaya atmıştır.

    haluk şahin hocamızın da bu görüşler hakkında yorumları var tabii. mesela ona göre kuştepe'nin düzensizliğinin nedeni okumayan insanların gözlerinin belli bir düzene alışmamış olması ve düzensizliğin onları rahatsız etmemesi.
    alman gazetelerinin cetvelle çizilmiş gibi düzenli olmasının, türk gazetelerinin ise orasından burasında bir şey fırlayan, koca koca resimler olan, haberlere orantısız yer verilen gazeteler olmasının nedenini ise toplumumuzun okumaya düşkün olmamasına dayandırıyor.

    technological determinist olan- yani her şeyin tek belirleyicisinin teknoloji olduğunu söyleyen mc luhan'a her daim katılmak mümkün değil, şahsıma göre.
    -mesela sadece kuştepe değil, etiler-ulus gibi semtler de oldukça düzensizdir. ama bunun tek nedeni toplumun okumaması mıdır? türklerin uzun yıllar sürdürdükleri göçebe yaşantısının, büyük etkisi altında kaldıkları, karmaşıklık temeline dayanan islam mimarisinin hiç mi etkisi yoktur?
    -gazetelerimizin bol resimli ve karmaşık düzenli olmasının bir nedeni de insanlarımızın magazinsel içerikli haberlere ilgi gösterip diğerlerini boşlaması olamaz mı? türklerin bütün araştırmalarda dış görünüşe en çok önem veren toplum seçilmesinin bir payı yok mu?
    -milliyetçiliğin tek çıkış kaynağı matbaa mıdır? peki okuma-yazma bilmeyen kara cahil balkan uluslarının milliyetçilik akımını benimseyip osmanlı'ya karşı ayaklanmaları hakkında ne diyebiliriz?

    bunlar sadece benim bu "hard technological determinist" efendimizin söylediklerini eleştirdiğim noktalar. şüphesiz kendisi çok büyük bir şahıstır, çoğu teorisi, öngörüsü şahsıma göre de doğrudur, ancak bence hiçbir şey yeryüzündeki herhangi başka bir şeyin tek nedeni veya tek etkeni olamaz.

    bu noktada hepinize buraya kadar sabredip okuduğunuz için teşekkür eder, esenlikler dilerim.
  • kendisi "kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildirler" diyerek insan ve teknoloji ilişkisini metaforik biçimde tanımlamıştır. teknolojik determinist olmakla suçlanan mcluhan bu sözüyle önemli mesajlar vermiştir aslında. insanlar teknolojiyi ancak sonuçlarını gördükten sonra anlayabilirler. ancak teknolojiyi anlamak için acele etmekte fayda vardır...demek istemektedir ki mcluhan; teknolojinin esiri olmamak için onu zaptetmeli ve önce onu keşfetmeli, nimetlerinden yararlanmalıyız. mcluhan aynı zamanda postmodern kurama esin kaynağı olmuş, baudrillard'ı etkilemiştir. ayrıca woody allenın annie hall filminin bir sahnesinde yer almış popüler bir medya kuramcısıdır.
  • marshall mcluhana göre söylenenin önemi yoktur, önemli olan nasıl iletildiğidir. burdan yola çıkarak mc luhan, matbaanın bulunmasıyla beraber insanlar linear bir hayata adım attıklarını ve daha sonra bu linearliğin endüstri devrimini ortaya çıkarmış oldugunu savunur. ayrıca milliyetciliğin de matbaanın bulunmasına bağlı oldugunu; insanların kiliselerde latince vaazlar dinlemek yerine kendi dillerinde ibadet etmeye başlayıp yan kilisedekilerden farklı olduklarını anladıklarını, böylece ayrışmanın ve gruplaşmanın başladıgını söyler.
    ona göre teknoloji zihinsel güçlerimizin uzantısıdır.
  • "global köy" ve "guthenberg galaksisi" adlı kitapları türkçe'ye çevrilmiş olan kanadalı iletişim kuramcısı.

    1911-1980 yılları arasında yaşamıştır. iletişim teknolojilerindeki değişimin, insan toplulularının yaşamının değişmesinde temel rol oynadığını savunan kişi.

    "the medium is the message" yani, "ortam mesajdır" sözünü zikreden kişi.
  • annie hall'daki sahnesini soyle ozetleyebiliriz:

    woody sinemada bilet sirasinda beklemektedir. arkasindaki bir ukala, yanindaki kadina mcluhan'in teorileri hakkinda ileri geri konusmaktadir. woody giderek daha cok sinirlenir, adama yalan yanlis konusmakta oldugunu belirtir. adam "ben columbia'da hocayim, bilirim bunlari" deyince de, cercevenin kenarindan goruntuye mcluhan'i sokar woody (kolundan surukleyerek neredeyse), ve marshall bey der ki: "you don't know what you're talking about"

    hatta, ben niye ugrasiyorum ki, buyrun:

    man: it's the influence of television. now, now marshall mcluhan deals with it in terms of it being a, a high-- high intensity, you understand? a hot medium--

    woody allen: what i wouldn't give for a large sock with horse manure in it.

    man: -- as opposed to the truth which he [sees as the] media or--

    woody allen: what can you do when you get stuck on a movie line with a guy like this behind you?

    man: now, marshall mcluhan--

    woody allen: you don't know anything about marshall mcluhan's work--

    man: really? really? i happen to teach a class at columbia called tv, media and culture, so i think that my insights into mr. mcluhan, well, have a great deal of validity.

    woody allen: oh, do you?

    man: yeah.

    woody allen: oh, that's funny, because i happen to have mr. mcluhan right here. come over here for a second?

    man: oh--

    woody allen: tell him.

    marshall mcluhan: -- i heard, i heard what you were saying. you, you know nothing of my work. how you ever got to teach a course in anything is totally amazing.

    woody allen: boy, if life were only like this.
  • "teknolojiler yalnızca insanların kullandığı icatlar değildir, insanları yeniden icat eden araçlardır." diyen zat
  • "the new electronic interdependence recreates the world in the image of a global village - yeni elektronik baglantilar dünyayi küresel bir köye döndürüyor" demistir medium is the message da...
  • 20. yuzyilin en onemli media kuramcisidir. gutenberg galaxy ve understanding media isimli iki onemli esere sahiptir. modern cagin iletisim kuramcisi olmasina ragmen, dil ve tarih kulturu cok zengin bir insandir ayriyeten. "the medium is the message" marshall mc luhan'in nerdeyse slogan haline gelmis en unlu sozudur ve bu kavramdan genisce bahseder kitaplarinda. kitle ve iletisim teknolojisi uzerine getirdigi teorilerden dolayi "oracle of the electronic age" (elektronik cagin kahini) olarak unlenmistir. matbaanin kesfinin endustri devriminin baslangici oldugunu one surmesinin yaninda, elektronik kesiflerin insan ve toplum uzerindeki etkilerini daha internet icat olmadan once belirtmistir. bu teknolojik etkilesiminin insan uzerindeki etkisini sadece iletisim araclari acisinda incelemez marshall mcluhan. mesela otomobil ya da tekerlek (arac/medium) insan varliginin bir uzantisidir (the wheel is an extension of the foot) ona gore. otomobil sahibi herkes direksiyon arkasina gectigi zaman o aracla butunlesir. birisi arkadan carptigi zaman herkesin "ulan bana carpti!" diye tepki gostermesi -carpilan arac bir dissal bir nesne, bir otomobil olmasina ragmen- kisinin benliginin otomobil ile ozdeslesmesine ornektir. basit bir dil kullanimiyla bile bu ozdeslik disa vurulur.

    ps: quentin firore ile beraber yazdigi kitapcigin adi "the medium is massage"dir. kucuk bir kelime oyunu gibi gozukse de hem marshall mcluhan'in teorilerine dalar kitapcik, hem de grafik tasarim alaninda guzel bir calismadir (quentin firore, new jersey'de yasayan amerikanin en onemli grafik tasarimcilarindan biridir). kitaptan kucuk bir alinti:

    "... all media are extensions of some human faculty- psychic or physical;
    the wheel ... is an extension of the foot
    the book ... is an extension of the eye
    clothing, ... an extension of the skin...
    electric circuitry, ... an extension of the central nervous system.
    media, by altering the environment, evoke in us unique ratios of sense perceptions. the extension of any one sense alters the way we think and act- the way we perceive the world. when these ratios change, men change. "

    (bkz: the medium is the massage)
  • ayrıca "advertising is the key art of the 20th century" sözünün sahibi (reklamcılık 20.yy'ın anahtar rolündeki sanatıdır tarzı bişi olur türkçesi)
  • gutenberg galaksisi dışındaki önemli yapıtları:
    the mechanical bride: folklore of industrial man (1951; mekanik gelin: sanayi insanının folkloru)
    understanding media: the extensions of man (1964; medyayı anlamak: insanın uzantıları)
    the medium is the message: an inventory of effects (quentin fiore ve jerome agel ile; 1967; ortam mesajdır: etkilerin bir dökümü)
    war and peace in the global village (quentin fiore ve jerome agel ile; 1968; küresel köyde savaş ve barış)
    from cliché to archetype (wilfred watson ile; 1970; klişeden arketipe)
    city as classroom (kathryn hutchon ve eric mcluhan ile; 1977; derslik olarak kent)
    laws of media: the new science (eric mcluhan ile; 1988; medyanın yasaları: yeni bilim) ...
hesabın var mı? giriş yap