• roma'nın önce italya'yı, sonra da en geniş çağında iskoçya'dan büyük sahra'ya, ispanya'dan basra körfezi'ne kadar uzanan büyük imparatorluğu kurdukları askeri birlikleriydi, her lejyon ortalama 6000 kişiye ulaşabilirdi. her lejyonda, ilk sırada dört, ikinci ve üçüncü sıralarda üçer olmak üzere 10 cohors bulunurdu. 1 cohors 300 kişi demekti.
    yedi lejyonun yan yana gelen 25.000 kişilik ağır piyadesi, 2,5 km'lik bir cephe oluştururdu. roma devleti işgalci niteliğini yitirip topraklarını savunan bir güce dönüşürken, cohors'un gücü 500-600 kişiye yükselmişti.
    lejyonlara ünlü esnekliğini ve gücünü veren iki piyade silahı vardı: 2 metre uzunluğunda bir mızrak (bkz: pillum) ve 50 santimlik enli ve ağır bir kılıç (bkz: gladius). korunma amacıyla her lejyoner bir miğfer takar, bedenin üstünü koruyan kösele bir zırh giyer ve dışbükey bir kalkan da taşırdı.
    lejyonlar, ilk başta roma ve italya'dan, daha sonraları fethedilen topraklardan ve lejyonların sınırlardaki sabit üslerine yakın yerlerden toplanan askerlerden oluşurdu. roma imparatoru liderliğindeki bütün askerler profesyoneldi ve 25 yıl hizmet görürlerdi.
  • eski yunan veya roma temalı dizilerde sık sık yapılan korkunç bir hata vardır. kahramanımız elinde kılıç kalkan, naralar atarak düşmana saldırır. halbuki bu tam bir saçmalık ve geri zekalılıktır ve hiçbir tarihi gerçeklikle bağdaşmaz.

    antik yunan ve hemen hemen onun kopyası olan romalıların en büyük başarısı piyadeyi kütle halinde kullanmayı becerebilmiş olmalarıdır.

    ağır zırhlı piyadeyi formasyonlar halinde kullanmayı ilk yunanlılar keşfetmişti. savaş alanınının karmaşasında piyade formasyonlarının düzenlerini koruyabilmesi çok uzun yıllar boyunca yapılan talimlerle sağlanıyordu.

    roma lejyonu aşağıdaki gibi savaşıyordu. gerçi bu klipte "titus pullo" formasyonu bozduğu için cezaya çarptırılıyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=j7mylrzlqd0
  • eski roma'da kullanılan 4200 - 6000 arası askerin yer aldığı tümene verilen isim.
  • william peter blatty romanı (inkılap yayınları)
    keyifli bir dile sahip, tasvirleri güçlü ve okuyucuyu merak içinde sürükleyen bir polisiye soruşturması.
    soruşturmayı yürüten dedektifin bir yandan olayla ilgilenirken bir yandan varlık, tanrı, yaradılış üzerine kendi içinde geliştirdiği teorileri okumak, en az sürükleyici soruşturmayı takip etmek kadar keyifli.
    öykü içindeki bu kendi kendine düşünmelerden:
    "neden ilkesi, madde evreninin, özel bir maddenin gözlemlenmesinden kaynaklanıyordu.bu madde olasılık yoluyla tek süs, donanım mıydı? neden tamamen bir başka madde, zamanın, uzayın ve cismin dışında bir madde değil de buydu? çaydanlık, var olan herşeyin o olduğunu mu sanıyordu"

    metnini içeren tartışma özellikle çok keyifli.
  • dokuzuncu nesil yazar. eski çıktığım olabilir.
  • (bkz: lezyon)
  • lejyonun kelime anlamı “seçilmişler” demektir (latince’si legio, seçmek fiili olan legere'den türemiştir). bu terimin ilk kullanılmaya başlanması, roma’nın henüz krallık olduğu en erken dönemlerine kadar uzanır ve tüm roma krallık ordusu'nu temsil eder. gerçekten de bu ordunun askerleri özenle seçilirdi ve yalnızca roma vatandaşları asker olabilirdi. daha sonraları cumhuriyet döneminde bu terim, her bir ordu birimi için kullanılmaya başlandı. roma haricinde ispanya, fransa ve abd'nin de "lejyon" denilen askeri unsurları bulunur ancak bu unsurlar daha çok alay veya tabur cinsinde, genellikle belli bir etnik köken, din, bölge vs. gibi belirleyici ortak özellikler ile bir araya getirilen er ve erbaştan kurulu unsurlardır. lejyon denildiğinde de zaten kimsenin aklına fransa yabancılar lejyonu (légion étrangère) veya abd'nin 1790'lardaki askeri yapılanması falan gelmez, o yüzden roma'dan devam edelim.

    roma lejyonlarının yapısı, teknoloji, ekonomi, coğrafya ve siyaset nedenleriyle tarih boyunca büyük değişimlerden geçti ama roma lejyonu denildiğinde genel kitlenin aklında hemen canlanan dönem olan erken imparatorluk döneminde 5800 muvazzaf askerden oluşan ordu unsurlarıydı; en azından kağıt üzerinde.

    bu kişi sayısı sıklıkla değişirdi çünkü askeri manevralarda artçılar, geri savunmacılar, izciler eklenir; askerler de bazen firar ederdi, ölürdü, emekli olurdu, terhis edilirdi. bu yüzden lejyonların günlük kişi kayıtları tutulurdu. lejyon yapılarını, kaç kişi olduğunu, kimlerin asker olduğunu, komutanların ve ilgili kişilerin adlarını biliyor olmamızın en büyük nedeni bu çok sık tutulan kayıtlar. ayrıca her lejyoner, en azından emir okuyup kendi adını / imzasını yazabilecek kadar okuma yazma bilirdi, bilmiyorsa öğretilirdi. lejyonerlerin yazdığı mektuplar, günlükler ve anı defterleri de bu yapılanma hakkında bilgilerimizi geliştiriyor.

    5800 kişilik bir lejyonda, 480'er kişiden oluşan, adına cohort denilen 9 birlik bulunurdu; hepsine birden cohortes denilirdi. buna ek olarak birinci cohors denilen, iki kat fazla askerden oluşan bir birlik daha vardı. bu birlikleri oluşturan askerlerin hepsi ağır piyade olan lejyonerlerdir. arada kalan kişi farkı da, süvariler, subaylar, öncü ve artçı kuvvet olarak kullanılan hafif piyade birlikleri, mühendisler, nalbantlar, demirciler, dericiler, aşçılar, köleler, seyisler, katipler, fahişeler, çobanlar ve bir ordunun işlemesi için gereken alet, edevat, ham madde, hizmet ve donanımı sağlayan yığınla farklı kişilerden oluşurdu. genel geçer bir kural olarak, her 4 lejyonere karşılık en az 1 tane de muvazzaf olmayan asker veya sivil olurdu.

    bu kişi sayısına, lejyon harici askerleri oluşturan ve genellikle lejyonun konuşlandığı, üs kurduğu coğrafyadan toplanan auxiliaries (veya auxilia) adı verilen birlikler dahil değildir.

    bu sebeple, lejyon bir yere konuşlanıp kamp kurduğu zaman, o bölge bir anda küçük bir şehre dönüşürdü. 5.800 muvazzaf lejyonerin 1/4 oranındaki yardımcılarını da saydığımızda 7.250 kişiye çıkan bu mevcut, az üstte saydığım diğer unsurlar ile rahatlıkla 10 bin kişiyi bulabiliyordu. buna ayrıca 10 bin kişiyi besleyebilecek büyüklükteki büyük ve küçükbaş hayvan sürülerini, bunları koruyan köpekleri, yük taşıyan yüzlerce katır ve eşek gibi hayvanları, süvarilerin 500 civarındaki atını ve 10 bin kişinin ihtiyaç duyabileceği tüm ağır malzemeleri taşıyan yüzlerce at, öküz, kağnı arabasını da ekleyin.

    10 bin kişinin aynı yerde askeri olarak tahkim edilmiş bir kamp kurması, civardaki tüm köylerin ve tüccarların faydalanabileceği bir kaynak haline gelirdi. çevre köyler lejyon kampının önünde pazar kurar, panayır açar, hatta iş aramaya gelirdi. tüccarlar lejyonerlerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır, bazen de kamp komutanı (praefectus castrorum) ile uzun vadeli kalıcı anlaşmalar yaparlardı. bütün bu faaliyetler birkaç yıl boyunca devam etse zaten o alan bir şehre dönüşüyordu.

    örneğin ingiltere'de isminin sonu -chester, -caster veya -cester ile biten bütün yerleşim birimleri eskiden lejyon kampları veya ordugâhlarıydı.

    roma tarihinin en şaşalı döneminde hepi topu 30 lejyon vardı. tarih okurken, "500 bin kişi 3 milyon kişiyi yendi" vs. gibi anlatımlarla karşılaşırsanız bilin ki külliyen yalandır. koskoca roma imparatorluğu'na, atlantik okyanusu'ndan hazar denizi kıyılarına kadar olan tüm bölgeyi elde tutmak için taş çatlasın 200 bin profesyonel asker yetmiştir.

    edit: legere, aynı zamanda "okumak" anlamına da gelir. ancak bu kullanım "harfleri seçmek" gibi bir manada kullanıldığı için aslında yine seçmek fiili ile bağlantılıdır.
  • dokuzuncu nesil çaylak.
  • brandon sanderson’un polisiye tarzında romanıdır, açıkçası yazarın fantastik tarzında romanlarına göre çok zayıf kalmıştır, okumazsınız bir şey kaybetmezsiniz.
hesabın var mı? giriş yap