• bir tarih öğretmeni olarak bana hep ilginç gelmiş olan konudur. nedense bu konuyla alakalı "sosyal anlamda" detaylı bilgi de verilmez. örneğin, burada savaşan askerlere ne oldu? öldürülenlerin ailesi ne hissetti? veya teslim olanlar idam mı edildi? hapse mi girdi?

    nihayetinde kuvay-ı inzibatiye askerleri de türk askerleri. üstelik "resmi" anlamda, vatandaşı oldukları ülkenin askerlik görevine icap eden askerler. ek olarak illa ki, aralarında çanakkale gibi cephelerde savaşıp, buraya katılan da vardır. kader utansın, çok enteresan konu.
  • (18 nisan / 25 haziran 1920)
    düzce ayaklanmasinin basladigi ve gelistigi bir sirada, istanbul hükümeti yeni bir ihanet hazirligi içindeydi. istanhul sikiyönetim mahkemesi karariyla m. kemal pasa basta olmak üzere bütün ileri gelen milliyetçilerin giyaben idama mahkum edilmeleri, damat ferit için yeterli degildi. milliyetçilerin anadolu'daki üstünlügünü yikmak için yeni bir askeri kuvvet kurulmasini uygun gördü. 8 nisan'da ingifiz yüksek komiseri amiral de robeck'le, anadolu'da, sözde milliyetçi denilen hareketin bastirilmasi sorununu görüsürken, ingilizler'den yardim istedi. amiral, ingilizler'in fiili yardim yapamayacaklarini, fakat kurulacak bir kuvvete yardim edecegini bildirdi. bunun sonunda 18 nisan'da, "kuva-yi milliye eskiyasini tenkil amaciyla" harbiye ve dahiliye vekaletleri'ne bagli olarak "kuva-yi inzibatiye" kuruldu. subay ve erlere maas verilerek kurulan bu kuvvet için 1.250.850 lira ödenek kabul edildi. komutanligina süleyman sefik pasa atandi. görevleri için ayri bir kararname çikartildi. kuva-yi inzibatiye'ye ittihat ve terakki'nin iktidari zamaninda enver pasa tarafindan tasfiye edilmis subaylar alindi. sefik pasa'ya çok genis yetkiler tanindi. ingilizler'in de yardimiyla kurulan kuva-yi inzibatiye, 8 mayis'da izmit'e geldi. süleyman sefik pasa, karargahini izmit'te demirli olan yavuz zirhlisinda kurdu. kuva-yi inzibatiye, izmit'te bulunan güçlü bir ingiliz tugayi ve savas gemilerinin sagladigi güvence ile sapanca'ya dogru ilerlemeye basladi.
    kuva-yi inzibatiye'nin kurulusu yani sira, istanbul hükümeti, "anadolu fevkalade müfettisligi" adinda bir örgüt kurdu ve basina 28 nisan'da müsir zeki pasa getirildi. müfettisligin görevi, anadolu da padisah otoritesini egemen kilmak ve padisah adina asayisi saglamak idi. zeki pasa, m. kemal pasa'ya bir temsilci ile mektup göndererek, kendisini birinci dünya savasi'ndaki basarilarindan dolayi takdir ettigini beiirttikten sonra, anadolu'daki ulusal hareketin müslümanlarin birbirini öldürmesine yol açtigini, memleketi kurtarmak isteyen hükümeti ve padisah'i güç duruma soktugunu ileri sürüp, b.m.m. tarafindan kurulan hükümetin lâgvedilmesini, ordunun ve ulusal örgütlerin istanbul hükümeti'ne boyun egmesini ve anlasma saglanana kadar çatismanin durdulmasini istedi. bu mektubun yaniti 30 mayis'ta yollandi ve 5 haziran'da çekirge'de, görüsmeye hazir olundugu bildirildi. fakat istanbul hükümeti temsilcileri çekirge'ye gelmediler.
    yiginagini tamamlayan kuva-yi milliye 23 mayis'ta sapanca, adapazari, ve hendek'e taarruza basladi. çerkez ethem birlikleri sapanca ve adapazari'ni aldilar ve suçlular sert sekilde cezalandirildilar. 25-26 mayis'ta hendek'i alan ethem, düzce'ye dogru yürüdü, diger yandan refet bey'de ayni yere taarruza geçti. kuva-yi inzibatiye'nin yenilgisi de asilerin umudunu kirdi. rehin milletvekillerini yollayarak refet bey kuvvetlerinin düzce'ye girmesi, ethem'in girmemesi kosuluyla teslim olacaklarini bildirdiler. genelkurmay, asilerin, ingilizler'den ve istanbul'dan yardim gelecegini umarak bu yola basvurduklarini "sehit edilen komutan ve erlerin hesaplarinin sorulmasini, ancak halka kötü davranilmamasini, subay ve memurlardan ihanet edenlerin asla af edilmeyecegini" bildirdi. asilerin ali fuat pasa'ya basvurulari da dikkate alinmadi ve ethem kuvvetleri 26 mayis'ta, hiç direnme görmeden düzce'ye girdi. ayaklanmayl kiskirtmis ve idare etmis olanlar idam edildiler. refet bey kuvvetleri de 31 mayis'ta bolu ve gerede'ye girdiler.
    kuva-yi inzibatiye ise henüz yok edilmemisti. kuva-yi inzibatiye'nin izmit bölgesi komutani suphi pasa ile ali fiiat pasa arasindaki haberlesmeyle, silah, cephane vc teçhizati ile kuva-yi millîye'ye yapilan saldiri sonunda, birliklerin çogu dilrenme göstermeden kuva-yi milliye tarafina geçtiler.fakat topçulari ates açtilar. kuva-yi milliye, topçu ve onlara yardim eden ingilizleri izmit'e çekilmek zorunda biraktilar. istanbul hükümeti ve ingilizler, m. kemal pasa kuvvetlerinin istanbul'u isgal edecegini zannettiler. ingilizler ali fuat pasa'ya basvurarak, türkiye'nin içislerine karismayacaklarini ve kuva-yi inzibatiye'nin diger birliklerinin istanbul'a gönderildigini bildirdiier. kuva-yi milliye izmit'in bosaltilmasini isteyince anlasma olmadi. ingiliz uçaklari kuva-yi milliye'ye saldirdi. 14-15 haziran gecesi kuva-yi milliye izmit'i ele geçirmek için saldirdi, fakat ermeni çetelerinin savunmalari dolayisiyle basari saglayamadi, ingilizlerin kara, deniz ve hava kuvvetlerinin atesi karsisinda da geri çekildi. istanbul hükümeti ise yeniden 5.000 kisilik bir kuvvet kurulmasi için ingilizlerden izin istedi. ingiliz askeri temsilcisi'nden "mustafa kemal'i tedip" için bursa, balikesir, çanakkale illerinden iki tümen kurulmasina yardimci olmasi istendi.

    (bkz: kurtulus savasi yillari ic ayaklanmalari)
  • istanbul hükümeti'nin kuvayi milliye'ye karşı kurduğu hilafet ordusudur. zamanında ingiltere, bu kuvayi inzibatiye'nin erlerine 30, teğmenlerine 60, alay komutanlarına da 150 lira maaş bağlayıp lojistik ihtiyaçlarını, silah, araç ve gereçlerini temin etmiştir.

    bunlarbugün istanbul sokaklarında at sırtında gezip "emret reis, akşam namazını moskova'da kılalım." diyenlerin dedeleridir. hani "osmanlı torunuyuz." diyorlar ya, hilafet ordusunun torunları işte onlar. gerçi şimdilerde iktidarda olanların misyonları da dedelerininkinden pek farksız değil.
  • kuvayi milliyenin baş düşmanlarından, ingiltere desteği ile oluşturulmu sözde din ordusu.
  • tarih dersinde mutlaka türk gençlerine öğretilmesi gereken vatan haini oluşum. öğrensinler ki millet yaşam mücadelesi verirken bile her kademeden hainler çıkabileceğini hatta bu hainlerin böyle ordular kurup vatan müdafaası yapanların canlarına kastedebileceğini öğrensinler ve her zaman tetikte olsunlar, hainlere merhamet göstermesinler.
  • sultan vahdetttin'in kurdurduğu ve ankara'da kurulan türkiye'ye karşı savaşmış osmanlı ordusu.

    mayıs 1920'de sakarya yöresinde gerçekleşen bir dizi çarpışmadan sonra 1920 türkiye osmanlı savaşı osmanlı devletinin yenilgisi ve türkiye'nin bağımsızlık savaşındaki ilk galibiyeti ile sonuçlanmıştır. bundan 2 yıl sonra türkiye istanbul'u alarak osmanlı devletine son vermiştir.
  • tarihçi sinan meydan'ın anlatımına göre, yaralı kuva-yi milliyecileri hastaneden kaçırıp başlarını taşla ezmek suretiyle şehit eden cani oluşum.

    bilin bakalım günümüz versyonları kimler (ipucu: sözlüğü kuran kişinin adına benziyor).
  • istanbul'un işgaliyle sadrazamlıktan çekilen salih paşanın yerini damat ferit almış, alır almaz da kuva-yı milliye'ye karşı gayet iştahlı bir şekilde davranarak önce süleyman şefik, sonra suphi paşa ve senai bey tarafından oluşturulan resmi; ayrıca sıradan bir jandarma eri olan anzavur ahmet'i de paşalık unvanıyla taçlandırarak, yan kuvvet anlamında yarı resmi olarak kuva-yı inzibatiye'nin yanında görevlendirmiştir. elbetteki ingilizlerin bitimsiz katkıları ve maaşla.

    istanbul hükumeti çıkardığı fetvalarla kuva-yı milliye'nin eşkıya olduğunu, yunan ordusunun halifelik ordusu sayıldığını ingiliz uçaklarından anadolu semalarına serpiyor; anadoludaki ali fuat paşa ve bir kaç sağduyulu din adamı da eşrafı ziyaret edip, durumun hayati önemini anlatarak halkı bilinçlendirmeye çalışıyorlardı.

    bu arada atatürk ve arkadaşlarına yönelik idam fermanı çoktan fetvalar arasına girmişti bile.

    aslında isyanlar daha sivas kongresi zamanında başlamıştı. 60 civarında çıkan irili ufaklı isyanların en zor bastırılanı ise izmit-gerede-düzce hattında çıkan dehşetli olaylardır. kuva-yı inzibatiye'nin, kuva-yı milliyedeki kaymakamları işkencelerle öldürüp, tümen kumandanı mahmut bey ve ekibini vahşice parçalayarak subaylarını esir alması, arif bey'in kendi çadırında kendi eri tarafından süngülenmesi, yahya kaptan olayı vb. gibi maalesef daha nice yürek yakan korkunç hadiseler vuku bulmuştu. durum o kadar vahim bir hale gelmişti ki ankaradakiler telefon ve telgraf telleri kesildiğinden, baskın yeme endişesiyle nice huzursuz/uykusuz günler geceler atlatmıştı karargah haline getirilen derme çatma ziraat mektebinde.

    yaşanan bu olaylardan mütevellit atatürk ve arkadaşları derin elem içinde olsalar da; tüm alçaklığına rağmen kuva-yı inzibatiye hezimete uğratılmış ve isyanlar da tamamıyla bastırılmıştır. damat ferit, süleyman şefik, anzavur vb. gibi zatlar, yani kişiliğini mel'un hırslarla donatmış kralcı hain güruh da daima ikrahla telaffuz edilerek tarihe geçmişlerdir.

    açıkçası böyle bir durum ciddi anlamda yürek burkucudur. çünkü bu insanlar belki de daha önce omuz omuza düşmana karşı direnmişlerdi. oysa şimdi bir kısmı ingilizlerin/yunanlıların yanında yer almış kendi kardeşlerinin kafalarını taşlarla ezerek organlarını derelere atmakla uğraşıyorken;
    diğerleri de;
    ‘’ asker mustafa kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde elmadağ’ına çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. ben buna and içtim.’’ diyorlardı.

    ne için? bağımsızlık için, özgürlük için. üstelik ne kadar yetersiz virane şartlarda!

    hep söylenir ya biz rönesansımızı yaşamadık bu nedenle bir şeylerin kıymetini bilmiyor, bu nedenle yerimizde sayıyoruz. açıkçası tam olarak aynı çerçeveden bakamıyorum. öyle derin analizlere de gerek yok. sadece ve sadece biraz olsun kendi tarihimizle ilgili farkındalığımızı arttırmamız, bilinç düzeyimizi yükselterek körlüğümüzü kaldırmamız -asla dayatılan düzmece tarih dizileriyle değil- geçmişe dair 3-5 kitap sayfası karıştırmamız bile ne denli çok öldüğümüzü görmemizi sağlayabilir.

    belki klişedir ama japonlar ‘biz çocuklarımıza önce sanayi tesislerimizi gösterir sonra atom bombası atılan yeri gezdiririz’ derler. ve bize de çanakkale'yi aynı şekilde sunmamız gerektiği önerisinde bulunurlar.

    tabi ki çanakkale büyük bir örnek…
    ve fakat tarihimizde o kadar çok çanakkale var ki!

    ah keşke… bir anlayabilsek.
  • bugün fatih tezcan gibilerin özendiği milli mücadele dönemindeki vatan haini oluşum.
hesabın var mı? giriş yap