• orhun yazıtları'nda da kullanılmış olan ve eski lugatlara göre; "hisar", "kale" gibi müstahkem yapıları tanımlayan kadim kelime..

    buradan bakınca korugan ile olan bağlantısı son derece net görünüyor gibi..

    ---
    dibine ek:
    bu büyük gizemi ve derin muammayı da çözdüğümüze göre arkamıza yaslanıp rahat rahat harf oyunlu cin bir serbest çağrışım ile kendimizi seksenlerin o kendine has havasına teslim edebiliriz.. prenses stefani'den gelsin -> ouragan
  • orta asya da hun devrinde gelişim göstermiş mezar anıtlarına kurgan denir. kurgan kelimesi kale ya da şehir anlamına gelmektedir. kurganlarda asıl mezar odası bazen dikdörtgen, bazen kare veya oval olabiliyodu. cesedin bulunduğu yere bazen doğrudan ulaşılabiliyor bazen de bu oda altta yer alıyordu. ceset odasının döşemesi ağaç kütükleri ve kalastan yapılıyodu. cesetlerin başı doğuya çevrilmiş olurdu. ve cesetler eşyaları ile birlikte kurganlara gömülürdü. kurgan ın farrklı bölgelerinde at casetlerine de rastlanmıştır. esik kurganından çıkarılan altın elbiseli adam önemlidir mesela. bi de pazırık kurganları önemlidir. off daha çok kurgan var ben bi dönem ezberlemiştim hangisinden ne çıkmış diye falan ama ne oldu unuttum tabi ki.
  • ayrica rusya'da, ural ile sibiryanin kesisiminde, kazakistan'la sinir bir bolgedir ve o bolgenin baskentinin adidir. 1782 yilinda kurulan kent, moskova'ya 1.973 km uzaklikta olup, rus ekonomisinin can damarlarindan biridir. neredeyse tum metal, gaz, yaï nakliyatinin ve tren hatlarinin gecis noktasidir. 1 milyonu asan nufusuyla da, " kim yasar lan orda" diyen beni benden almistir.
  • kurgan/korugan kelimesinin etimolojisine baktığımız zaman korumak kökünden geldiğini ve çok eskilerden beri iki farklı anlamda kullanıldığını görüyoruz.

    bunlardan birincisi, mezar, gömüt, mezar tümseği, diğeri ise korunaklı yer, hisar, kale...

    diğer bir deyişle biri ölmüş olan kişinin korunduğu diğeri ise, yaşayanların dış saldırılara karşı korunduğu yer yani her ikisinde de bir koruyuculuk söz konusu.

    ama tabii en bilinen anlamı eski türklerin göçebe yaşam tarzında önemli kişilerin mezarları olması.

    iskitlerden beri var olduğunu bildiğimiz bu defin geleneği, aslında ölüye çadır benzeri bir mezar odası hazırlama esasına dayanıyordu.

    (ki herodotos, iskitlerden bahsederken tören tamamlanınca herkesin mezarın üzerine kürekle toprak attığını ve en yüksek tümseği yapmak için birbirleriyle yarıştıklarını söyler)

    "çadır formu selçuklu kümbetleri ve osmanlı türbelerinde de şeklini muhafaza etmiştir. kazakistan’da ve kırgızistan’da bugün mezarların hala çadır formunu muhafaza ettiği anlaşılmaktadır."
    (ibrahim onay - islamiyetten önce türklerde ölüm anlayışı ve defin yöntemleri)

    zira eski türkler yaşam ile ölüm arasında çok da fark gözetmezdi. tamam, bu dünyanın bittiğine ve ruhun uça bardığına inanıyorlardı ama diğer tarafta yaşam devam ediyordu çünkü ruh ölümsüzdü. dolayısıyla diğer tarafta ihtiyaç duyabileceği her şey ölen kişinin mezarına konurdu. orta asya'nın türk bölgelerinde, özellikle altaylardaki kurganlarda, birçok at iskeleti bulunmasının hatta balbalların amacı da hep bu düşüncenin ürünüydü.

    belki hatırlayan vardır, dünyanın en büyük kurganlarından biri olan ve orhun yazıtları'na sadece 2 km uzaklıktaki şevit kurganı'nda çalışma yapan arkeologlar bilge kağan'ın heykelini bulduklarını duyurmuşlardı. tabii sadece heykel değil o kurganda bir sürü de eşya bulundu.

    peki, insan, at gibi canlıların iskeletleri ya da mumyalarından başka kurganlarda bulunan eşyalar nelerdi.

    öncelikle ta iskitlerden itibaren altınla gömme geleneği vardı. özkul çobanoğlu'nun çokça bahsettiği al inancına bağlı olarak al tanrı'nın sembolü olan altınla kaplanmış bir elbiseyle gömülmeyi altının sahip olduğu sonsuzluk ve ölümsüzlük özelliğini gömülene verdiği inancına sahiptiler.

    günümüzde altın elbiselerin ve eşyaların çoğu hırsızlar tafarından talan edilmişse de özkul hoca hala turan topraklarında tahminlerimizin ötesinde altın elbiseli türkün gömülü olduğunu söyler.

    (bazıları ise altın elbiseyle değil ince bir altın plakayla kaplanmış, kimisinin ise sadece gözlerine ve dillerine altın konmuş, işin aslı bu biraz da ölen kişinin zenginliği ve toplumdaki statüsü ile bağlantılıydı)

    "aslında tarihi türk kıyafetlerinin bildiğimiz en eski örneği altın elbiseli adam. günümüz bakış açısıyla son derece abartılı bir kıyafet olarak gördüğümüz bu giysi, aslında bir defin giysisi. altınla kaplanmış bir elbiseyle gömülerek altının sahip olduğu sonsuzluk ve ölümsüzlük özelliğinin gömülene verildiğini düşünüyorlardı muhtemelen."

    (bkz: eski türklerde giyim kuşam/@ay hatun)

    tabii sadece elbise değil yine ölen kişinin satütüsüyle bağlantılı pek çok altın, gümüş ya da kilden, topraktan yapılmış çanak çömlek tarzı eşyalar, dokumalar, halılar, deri, yün, keçeden yapılmış kıyafetler ve türlü türlü ev eşyaları da kurganlarda bulunan eşyalar arasındaydı.

    çünkü neden, ölen kişi bu dünyadaki hayatını öbür dünyada da devam ettirirken bütün eşyalarına ihtiyaç duyacaktı.

    "rudenko ve gryaznov adlı iki bilim insanı tarafından 1947 ve 1949 yılları arasında yapılan kazılarda (tabii sonraki yıllarda da devam etmiş kazılar, pek çok kurgan var çünkü), pazırık denilen yerde, tamamen donmuş kurganlar içinde halılar (biri meşhur pazırık halısı bir de daha küçük bir halı), giyim eşyaları, ayakkabılar, arabalar, mumyalanmış kadın ve erkek cesetleri, at koşumları, müzik aletleri ve süs eşyaları bulundu."

    (bkz: pazırık kurganı/@ay hatun)

    (pek çok mezarda adamla birlikte karısının ya da cariyesinin işte neyse beraber gömüldüğünü görüyoruz mesela. koca öldüğü gün üzüntüden ölen kadın sayısının çok fazla olacağını zannetmiyorum:) e bu kadar tesadüf olamayacağına göre atlar gibi kadın da kurban edilmiş işte. kadının mesela beş sene sonra öleceği varsa da o kapatılmış, üzerine tümsek yapılmış hatta heykel dikilmiş kurganın tekrar açılıp kadının mezara konması çok zor çünkü. bu arada aynı adet ibn-i fadlan'ın allah’ın en pis mahluklarıdır dediği ruslarda da var. hakikaten adamların bir el yüz yıkama adeti var ki okuyunca bir hafta yemek yiyemezsiniz. neyse bunun konumuzla alakası yok tabii...)

    bir diğer nokta atlarla beraber kurgana konulan koşum takımları... şibe, katanda, başadar, berel, pazırık, noin-ula kurganlarından çıkan eyerler, eyer altı örtüleri ve koşum takımları bize sadece öbür dünya ve kurgan anlayışıyla değil tarih boyu atlarıyla en fazla bütünleşmiş millet olan türklerin sosyal yaşamları ve üretim kültürleriyle ilgili de bilgi vermekte. (üzengiyi ilk kez yapıp kullanan da demircilikleriyle bilinen türklerdi ki bu da tarihte atı ilk kez evcilleştiren milletin türkler olduğu tezini kuvvetlendiren bir delil)

    "noin ula ya da noyun ula kurganlarında bulunan hayvan şekilli keçe torbalar, aynı mezarda bulunan tahtadan yapılmış kurt başıyla beraber direğe takıldığında kurt ongonuyla ilişkili olarak devletin simgesi bayrak ya da sancak ortaya çıkmıştır. pek çok türk topluluğunda bayraklar bu tip tözlerin gelişmiş şekilleriyle ilgiliydi. bu direğe takılan torba şeklindeki ongonlar rüzgarla şişince hareket ediyormuş gibi görünürdü."

    (bkz: töz/@ay hatun)

    "birçok yerde öbür dünya bu dünyanın tersi olarak düşünülürdü. mesela ölüler genelde güneş battıktan sonra gömülürdü çünkü bu dünya aydınlığı öbür dünya karanlığı simgelerdi. dolayısıyla ölen kişinin yeni hayatı da karanlıkta başlamalıydı ya da ölenin mezarına konan eşyalar kırılırdı ki öbür dünyada kırılmamış olsun. kısaca öbür dünya bu dünyanın tamamen tersiydi.
    ...
    eski türklerde yüksek tabakaya mensup, ölmüş kişilerin mezarlan genellikle ulaşılması zor yerlerde olurdu. moğolların da uyguladığı bir sistemle mezar yerinin üstünden nehir geçirilerek ya da cenazeyi gömenler öldürülerek defin yerinin bulunmaması sağlanırdı. (malum attila'nın cenazesi için anlatılır bu, mezar yeri bulunmasın diye tuna nehri yatağının bir süreliğine değiştirildiği ve attila'nın hazinesiyle birlikte nehrin altında kaldığı söylenir)"

    (bkz: eski türklerde ölüm olgusu/@ay hatun)

    "amga korgan kışlap yazıa oguzgaru sü taşıkdımız./amga kalesinde kışlayıp baharda oğuz yanına ordu sevkettik"
    (orhun yazıtları - kül tigin abidesi, kuzey yüzü)

    "tryjarski, kök türk mezarlarıyla ilgili kalıntılarını birkaç öbekte topluyor. bunların ilki, kurganlar ya da moğolcayla kereksünlerdir; höyük şeklinde olup, çapı ve yüksekliği boy boy olur. bu tür mezarlarla ilgili gibi görünen kalıntıların bazılarında karşı karşıya iki yay şeklinde dizilmiş aralıklı taşlar vardır; ne oldukları hâlâ anlaşılmamıştır. kalıntıların bir kısmı ise taş sütun-mezarlardır. bunların dışında, bir de taş babalar (nineler) denilen balballar, yontular vardır. sonuncu olarak, bir de anıt-kurgan denilen mezarlar bulunmuştur. dörtgen bir zemin üzerine oturtulmuş olup girişi daima doğuya bakar. bunlardan biri, selenga ırmağına kavuşan hanuy ırmağının yakınındaki şivet-ulan'da bulunan ilteriş kağan'ın olduğu sanılan mezardır."
    (sencer divitçioğlu - kök türkler)
  • toprak altına tamamen veya kısmen gömülü askeri sığınak ve/veya aynı özelliklere sahip müstahkem savunma yapısına verilen korugan ismiyle olması muhtemel etimolojik bağı hakkında kafa yormak faydalı olabilir..
  • "kadının sümüklü, hain oğlu ethem de kocaman bir cam imbiğin üzerindeki yansımaydı; tepetaklak kurgan surlarından aşağı düşerken resmedilmişti. altı sene sonra, daha fazla güç kazanma arzusuyla çılgına dönen ethem, ekber şah'a saldırıp onu öldürmeye çalıştığında ve ceza olarak baş aşağı şehir surlarından atıldığında, hükümdar, dasvant'ın kehanetini hayretle hatırladı." salman rushdie - the enchantress of florence

    (bkz: kurıkan)
  • kale sözcüğünün öztürkçesi.
  • bu mezarlara insanların eşyalarıyla beraber gömülmesi islam öncesi türk inanışında ahiret kavramının bulunduğuna yorulur.
  • highlander serisinin en karizmatik kötü karakteri olup, serinin ilk filminde seyirciyle buluşmuştur. birinci filmden sonra karşımıza çıkan kötü karakterler kurgan'ın karizmasına asla yaklaşamadıkları gibi, serinin diğer filmleri de asla birinci film kadar iyi olamamıştır.
  • tumsek bicimindeki mezar, turbe..
hesabın var mı? giriş yap