• salman rushdie nin son eseri.
  • salman rushdie'nin 2008 yilinda yayimlanan romani. rushdie, bu romani yazabilmek icin yillarca arastirma yapmasi ve pek cok tarihi metin okumasi gerektigini acikladi. zaten kitabin arkasindaki alti sayfalik kaynak kitap listesi de bu calismayi kanitlar nitelikte. kitaptaki hikaye floransa'dan istanbul'a oradan hindistan'daki mughal imparatorluguna (babur imparatorlugu) uzanan tam bir ortacag hikayesidir. ilk sayfalarindan itibaren insani icine cekmeyi basarir her rushdie romani gibi. umarim yakinda turkce'de de yayinlanir.
  • --- spoiler ---

    kitapta enteresan bir hata var: argalia, qara köz ile tanistiginda ismi ona zor geldigi icin ona angelica ismini veriyor. halbuki o sirada argalia artik ana dili seviyesinde turkce biliyor. buna ragmen yazida turkce'ye bu kadar benzeyen iki sozu tanimamasi mumkun degil gibi.

    tek aciklama baburlular'in telaffuzunda qara koz'un "kara goz"den anlasilmayacak derecede farkli olmasi. ki o sorun bile "isminin manasi ne?" muhabbetinde cozulur. tabi floransa asilli yeni ceri kahramanlari o tip muhabbetler yapiyor mu, onu bilemeyecegim.

    --- spoiler ---
  • can yayinlari'nin son bombasi. kesinlikle okunacaklar listesine eklenmesi gerekenlerden.

    "salman rushdie’nin “bu kitabı yazmak için yıllarca okuyup araştırma yapmam gerekti,” dediği roman, türlü türlü anlatıcılar, gezginler, serüvenciler tarafından aktarılan, babur imparatorluğu ve osmanlılar, moğollar ve rönesans floransa’sının tarihine ve kültürlerine göndermeler yapan, bölgenin tarihini masallarla kaynaştıran büyüleyici bir yapıt.

    kitaptaki cinsellik ve erotizmin odağı olan güzeller güzeli floransa büyücüsü, aslında erkekler dünyasında kendi yazgısına kendisi egemen olmak isteyen bir kadın. ama kendi kaderine hükmederken, hükümdarların yazgısını bile değiştiriyor ve en parlak dönemlerini yaşayan mugal payitahtı ile floransa’nın toplumsal yaşamlarında bir dönüm noktası oluyor.

    floransa büyücüsü, kader, güzellik, savaşlar, tılsımlar ve sadakatle örülmüş bir yolda rönesans italya’sının saraylarından hindistan’ın uzak kıyılarına bir solukta uzanacağınız bir başyapıt."

    çeviren: begüm kovulmaz
    yayına hazırlayan: seçkin selvi
    sayfa sayısı: 389
    fiyatı: 23,00 tl
  • kesinlikle çok görkemli, çok sihirli bir kitap bu. diyelim ki çalışmanız gereken bir bilim sınavı var, ama bu kitabı bitirmeden diğerlerine şöyle bir göz atmak ne mümkün? orta çağ'ın bağrından kopup gelen, masallarla, mitlerle, hikayelerle dolu bir kitap. okurken, küçükken dinlediğim-okuduğum pek çok masalı anımsatmıştır bana, nerden anımsadığımı çoğunlukla bulamasam da, bir şekilde çok tanıdık geliyor ve sanki tüm güzel masallar tek bir masala yedirilmiş de bir şaheser yaratılmış gibi... her iki taraf da çok çekici ve dolu dolu, ekber'in hindistan'ı da, mediciler'in floransa'sı da... bu güzel memleketlerin güzel masalları, öyle akıcı ki, sıvı altın gibi göz kamaştırıyor okurken...

    daha güzeli de, büyünün gayet gündelik olduğu zamanların varlığını anımsatmaları. belki hayat gerçekten büyülüydü, büyü çok sıradan her zaman var olan bir teknik ayrıntıydı o vakit, biz daha bu kadar "rasyonalizm" pençesine düşmeden.. ne var yani herşeyi mantıkla açıklayıvermesek, herşeyi somut formüllerle kanıtlamak zorunda kalmasak? akılla büyü neden çatışsın ki, büyüleri de icad eden ve uygulayan akıl olduktan sonra... mistisizm değil bu, new age'cilik hiç değil, sadece daha doğal, daha akıcı zamanlara özlem belki benimkisi... kaldı ki, bu kitabı okurken kendini o zamanlara ait hissetmemek ve kitabı her kapayıp "gerçek dünyaya" dönmek zorunda kaldığınız anda o zamanlara kaçamadığınıza hayıflanmamak elde değil... işte öyle sarıp sarmalayan, ama boş olmak şöyle dursun, orta çağ'a, coğrafyaya, tarihe dair bilgilerinizi de böylesine derinleştiren ve değiştiren bir kitaptır bu floransa büyücüsü...
  • olayın türk tarafından bakan birisi olarak yazarın gerçekten iyi araştırma yaptığı kitabın ayrıntılarında görünüyor. gerçekler mi masal gibi yazılmış yoksa masaldaki olay yer ve isimleri mi gerçek hayattan karıştırmak mümkün. hem akıcı hem yorucu romanlardan olmuş, ben sevdim. sadece yazar inanç-din-yaratıcı konusunda kendi fikirlerini ekber şah'a fazlaca düşündürtüyor, öyle ki bazı cümleleri okurken insan "bu ekber, salman rushdie mı acıba "diye düşünüyor.
  • karışık avrupa-osmanlı-rönesans-yeni keşifler-asya anlatıldıkça güzel ilerleyen kitap ciddi bir araştırmanın,gözlemin ve hayal gücünün ürünü olduğu çok açık-ta. ne oldu ? ne gitti ?kim? lan bunlar ne be! iç sesleri ile kitap kendini uzaklaştırıyor. verilmek istenenler tarihi doku olarak çok iyi olsa da konu tüfek saçması* gibi dağılıyor toparlayana aşk olsun!

    vespucci diğer adıyla mogor hikayenin sadece başında konuşuyor -ya da- ondan bahsediliyor ne biliyim sona saklamak sürpriz yapmak yerine bahset elamandan gizem artsın "du bakalım ne olacak" hevesi ile sayfaları çevirelim.kitap bir yerde topalanır gibi oluyor arkelia'nın şah ismal-i yenmesi ve kara göz ün osmanlıya geçmesi ile beraber heycanla 30-40 sayfa okuduktan sonra baktım ki dağıtacak bu adam bari hemen bitsin bu can dedik bağrımıza bastık olmadı. alırken minimum 3 kere düşünülmelidir.

    1- kapak iyi ama canın kapakları hep iyi sanki hoca be ? ( sorusu)
    2- iyi paraymış ama canın kitapları hep bu fiyatta bu kalınlıkta olanlar ama değiyor bilirsin ( monologu)
    3- en iyisi şu yazara ve kitaba bi bakayım bende netten acele karar vermeyelim ( sonucu)
  • salman rushdie tarafından her sayfası özenle işlenmiş bir sanat eseri.

    --- spoiler ---

    floransa büyücüsü peçesini indirdiği anda karşısındakini kendine tutsak eden bir çekiciliğe sahip bir kadının masalsı öyküsü gibi görünsede aslında onun çekimi etrafında dönen erkeklerin, hükamdarların hatta şehirlerin hikayesini karşımıza getiriyor. kitap başladığı anda ne yöne gittiğinizi asla kestiremiyor, her okuduğunuz bölümün değerini ilerleyen sayfalarda daha iyi anlıyorsunuz.

    sonunda karşımıza, doğudan batıya, bir çok şehrin, hükümdarın, erkek veya kadının farklı dillerde, farklı dinlerde farklı biçimlerde ama hep aynı insan taraflarıyla yaşadıklarını, arzuladıklarını, sevip ihanet ettiklerini görme fırsatını yakaladığımız yeni bir masal türü çıkıyor. floransa büyücüsü 'kara göz' den etkilenmek için herhangi bir dili konuşmak, kadın ya da erkek olmak hatta gerçekten var olmak bile gerekmiyor.

    kitap sonlarına kadar daldan dala giden, öyküden öyküye atlayan yapısıyla sizi yorsa da sonuna ulaştığınızda koyulan tüm tuğlalardan güçlü bir yapıya ulaştığınızı anlıyorsunuz. tüm bu sıçramalar sırasında yarım kalan öyküler de var. okurken içinizden keşke daha uzun anlatılsa dediğiniz karakterler, olaylar ve mekanlar var. ekber şah ve hayali karısı codha'nın ilişkilerini, tüm zihni anılarla doldurulmuş 'bellek sarayını' ' kara gözün yansıması 'ayna' yı, istanbul ve floransa günlerini başlı başına bir kitap gibi okuma isteğiyle doluyorsunuz...

    --- spoiler ---

    rushdie gerçekten uzun araştırmalar ve yoğun emeklerle hazırladığı bu kitap için övgüyü hak ediyor.
  • 16. yüzyıl ın hem doğusunu hem de batısını, politikacıları, din adamları, fahişeleri ile birlikte anlatan, içine amerigo vespucci, niccolo machiavelli, yavuz sultan selim gibi surprizler olan, kurgusu cok kuvvetli, masalsı.
  • ironik olarak askerdeyken keşfettiğim roman. ironik çünkü zaman kavramını kaybetmiş olduğum bir yerde iyi geliyor yılların bir sayfada eskimesi, imparatorlukların bir bapta çökmesi. zaman en kötü düşmanın, kaçmak istediğin kabusun olmaya başladığında, zamanın mutlak gerçekliğine seni masallarla bağlayan şaheser.
hesabın var mı? giriş yap