• sıradaki istek gelsin.

    evde nasıl konserve yaparız.

    şimdi insanların en sevdiği zehirlenme türü ev konserveciliğidir. bunu unutmuyoruz ve işimizi disiplinli bir şekilde yapıyoruz.

    öncelikle dayanıklı kavanozları tercih ediyoruz. pazardan bulduğumuz en ucuz kavanoza elimize ne geçerse doldurmuyoruz. zaten elinize aldığınız kavanozun neye benzediğini anlarsınız.

    hangi ham maddeden yapacaksanız çok iyi temizlemeliyiz. öylesine suya tutup çıkarmıyoruz. süzgecin içine bastığımızda da kendiliğinden temizlenmiyor onlar. elimizle teker teker temizliyoruz ve çürükleri ayıklıyoruz.

    konserve kavanozlarını iyice yıkıyoruz. bazıları mikrodalgaya atıyor bilemiyorum. ne yaparsanız yapın kapakları kaynatın ve iyice kurulayın.

    konserve yapacağımız sebzeleri önceden haşlamanız gerektiğini bildiğinizi varsayıyorum. haşlamazsanız ne olur? elinin körü olur. haşlanmış sebzeler hem kavanozda daha az alan işgal eder hem de mikroorganizmaların önemli bölümünü ön haşlama ile öldürürüz.

    kavanozların içerisine de her şeyi tıkıştırmıyoruz. oraya su girecek. taneli sebzeleriniz mümkün olduğunca su ile temas halinde olmalı.

    bir numaralı düşmanımız şeker. evet o şeylerin içine şeker eklemeyeceksiniz. tadı umrumuzda değil. kapağını açınca eklersiniz. bu yüzden şeker oranı yüksek olan havuç ve soğanı da eklemiyoruz. zaten bu ikisini neden ekliyorsunuz anlamış değilim kışın hepsi bol miktarda var.

    çok sulu olmasını istemiyorsanız domateslerin çekirdeklerini kaşık yardımıyla çıkarın efendim. hemen bir makarna sosu yaparsınız olur biter.

    eğer amacımız salça yapmaksa ana unsurumuz tuzdur. aksi halde evler için satılan şu vakum cihazlarından alarak havadan arındırmanız gerek. sonra dondurursunuz.

    şimdi işin en önemli bölümüne geldik. konserve için olmazsa olmazımız asittir. marketlerdeki konservelerde hep sitrik asit ibaresi görürüz. bu konservemizin bozulmaması için ana unsurdur. "-e biz sitrik asidi nereden buluyoruz?".limon sıkacaksın canım. canın isterse sirke de olabilir. "-ee çok ekşi oluyor o zaman" hemen şeker ilave ederek tadını dengeliyorsun. bitti gitti.

    neyin konservesini yapacaksanız sosu kaynattınız. kavanoza doldurdunuz. ardından kapağını sıkıca kapattınız ve sıcakken ters çevirdiniz. şimdilik işler yolunda gidiyor gibi. sızıntı olmadığına kendimizi inandırdık.

    şimdi kavanozları tekrar düz bir şekilde bir tencereye alıyoruz ve kavanozların üzerini kaplayacak kadar su ilave ediyoruz. kaynadıktan sonra 20-25 dk kısık ateşte tıngırdatıyoruz. bu sırada patlayan kavanozların ya kapağı iyice sıkılmamış ya da oturmamıştır. her halükarda içeriye hava aldığı için bozulacaktır. önceden kendilerini belli etmiş oldular. diyelim ki hepsi patladı. hemen o mutfaktan uzaklaşın ve bundan sonra zabıta kontrolünde mutfağa girin.

    konserve yaptıktan iki gün sonra kapakları elimizle açmayı deneyelim. eğer hiç zorlanmadan tık diye açılıyorsa o malzemeyi tüketin asla ama asla bir daha konserve yapmayın. eğer tüketemeyecekseniz bir poşete koyarak buzluğa kaldırın. buzdolabının normal soğuk bölmesine koymayın. burada da çoğalmış olan arkadaşlar faaliyetlerine devam edeceklerdir. zor açılan kavanozlar güvenlidir çünkü içinde ve dışında basınç farkı vardır fakat sırf zor açılıyor diye üzerinde küf vb bişey gözlemlerseniz hiç riske girmeyin hemen atın. kapak takıldığı için açılmıyor olabilir.

    artık bir şeylerin konservesini yapmasını biliyorsunuz.
  • bugün bi değişiklik yapıp bir markanın kızartılmış patlıcan, barbunya plaki vs konservelerinden alıp eve getirdim. buzdolabının üstüne, üst üste istifledim, bakıp bakıp mutlu oluyorum. sanıyorum, "bir parça ekmekle her zaman yanındayız beyim" bakışlarından kaynaklanıyor.

    tanım : bir garib mutluluk.
  • birinci dünya savaşı ile yayılmıştır. fransa'yı örnek alırsak, savaş öncesine kadar bütün gıdalarını taze yiyen ülkede konserve yiyeceğe ilk geçişi askerler yaşadı. hem hızlı üretim sebebi ile, hem de uzun süre dayanabilmeleri nedeni ile ordunun beslenme kalitesi arttı.

    tabii bunu gerçekleştirmek için o dönemde bir çok fabrika kuruldu. ya sonra ne oldu? o fabrikalar yıkılmadı elbette, savaş sonrası ürünlerini halka da sunmaya başladılar. böylece bir kaç sene içerisinde ömründe açık hava marketlerinden alınan taze gıdalardan başka bir şey yememiş olan fransızlar konserve ile tanışmış oldular, kısa süre içerisinde de hayatın bir parçası oldu.

    kulağa kötü gibi gelse de özellikle ekonomik olarak zayıf durumda olan insanların beslenme şartları ciddi bir şekilde yükseldi. gıdaları uzun süre saklayabilme teknolojisi ile çikolata gibi ürünler lüks olmaktan çıktılar.

    uzun süre saklayabilme derken, geçtiğimiz yıllarda 1940'larda üretilen bir konserve test amaçlı tüketilmişti. tadı hafif bozulmuş olsa da gayet leziz denmişti hakkında.
  • ilk konserve için 15 yıl çalışıldı

    napolyon ordular midesinin üzerinde yürür derdi. yani iyi beslenmeyen bir ordunun, başarı şansının olmadığını belirtirdi bu sözüyle...

    fransa hükümeti, 1795te besin maddelerinin korunarak uzun süre dayanabilmesini sağlayan kişiye, o günün parasıyla tam 12.000 frank vereceğini ilan etmişti. amaç uzun seferler sırasında askerlere, gemicilere taze yemek yedirerek onların gücünü korumaktı.

    nicholas appert adlı biri bu ilanla yakından ilgilenmiş ve kolları sıvayıp hemen çalışmalara başlamıştı. ama bir iki yıl değil, tam 15 yıl sürekli olarak çalıştıktan sonra besin maddelelerini zamanla bozulmadan saklayabilecek bir yöntem buldu...

    yıllarboyu tarih dergisi 1981 haziran

    teneke kutuları açmak için konserve açacağı henüz icat olmadığı için çekiç ve keskilerle açabiliyorlarmış.
  • konserveye karsi acayip bir fobim var. ayni ortamda bulunmamaya gayret ediyorum. özellikle kapagi acik kalmis bir konserve görürsem, tüylerim diken diken oluyor, kanim cekiliyor resmen. sebebi de o acik metal kapagin gözümü cizme ihtimali. fena oluyorum düsünürken. sanirim limon görünce huylananlar, agzi sulananlar da benzer seyler yasiyor.
  • south park' dizisinde fakir olan mccormick ailesinin* temel besin kaynağı.
  • açacağı olmaması durumunda bir adet delici alet (bkz: makas) ve üstüne vurmak için başka bir cisim (bkz: mein kampf) ile kolayca açılabilen kutu
  • geri dönüstürülmesiyle bir televizyonu üç saat çalıştıracak kadar enerji tasarrufu sağlanan,genelde silindir,teneke.
  • meyveleri konserveliyorum geçen yazdan beri, kışın yemek yanına çok pratik oluyor ama şimdi aklımda başka bir şey var. pişmiş yemekleri konserve yapan var mı? bezelye, nohut, patlıcan vs. yapılır mı? nasıl yapılır? ne kadar saklanır? bilgisi olan koca yürekli konservecilerden yardım beklerim.
  • 1 yaşından küçük bebeklere (aslında genel olarak çocuklara) verilmemesi gereken besindir.

    iyidir, hoştur, kolaydır. e bir sürü eklenti şey konur içine, tadı da güzel olur. ama hazırının da, evinizde yaptığınızın da clostridium botulinum denen bir bakteriyi barındırıp botulinum toksini üretme ve bunun üzerine kasları vb etkileyen botulismus tablosuna yol açma olasılığı vardır.

    (bkz: botulizm)

    erişkin insanlar bunu tolere edebilir. sonuçta bakteridir ve immün sistem iş görür. ancak henüz immün sistemi tam gelişememiş bebekler, risk altındadır. ölümlere bile yol açabilir, ciddi bir tablodur.

    ayrıca aynı risk olan bir başka besin için:
    (bkz: bal)

    1 yaşından küçük bebişlerimize vermiyoruz, efendim.
hesabın var mı? giriş yap