• kolesterol, tüm canlıların bünyesinde bulunan ve vücudumuzda özel görevleri olan ancak, kandaki oranı belli sınırları aşınca zararları görülen bir maddedir.
    sağlıklı bir insanda kolesterol oranı, 100gr kanda 250mg'dır.

    bilinen görevleri şunlardır :
    • deri altında, mikroplara karşı koruyucu bir baraj görevi yapar.
    • kanda, alyuvarları zararlı maddelere karşı korur ve bir nevi zırh görevi yapar.
    sinir dokuları içerisinde, onların dayanıklı olmasını sağlar.
    • çeşitli dokularda su dengesini sağlar.

    kolesterol dengesinin bozulma nedenleri
    hayvani yağlardaki kolesterol, kullanılmış kolesteroldur ve işe yaramadığı gibi, kanda oranı artınca damarlarda tortu yapar.
    • vücutta kolesterol üreten ve kolesterolü dengeleyen organların iyi çalışmaması (böbrek üstü bezleri, yumurtalıklar, husyeler, tiroid bezesi, karaciğer, safra kesesi, barsaklar, akciğer, ciltteki ter bezesi)

    neden olduğu rahatsızlıklar
    • kandaki nötr yağ oranının artması
    • vücutta yağ lekeleri oluşması
    parmaklarda, omuzda, dizlerde ve kalçada yağ urları meydana gelir.
    göz kapaklarında sarı lekeler oluşur ve gece körlüğü yapar. (tavuk karası)
    siroz : safra kanalının tıkanması, karaciğer ve dalağın şişmesi ve safra taşının oluşması
    damar sertliği : kanda biriken kolesterol kan damarlarının iç yüzeyine yapışır ve damar sertliğine yol açar.

    belirtileri
    ciltte sarı lekeler,
    göz altında siyah halkalar,
    • gözün beyaz kısmında sarı lekecikler,
    terin ve nefesin ağır kokması,
    ağızda acılık hissi,
    baş ağrısı ve başta ağırlık hissi,
    görme zayıflığı,
    baş dönmesi ve beyinde boşluk hissi,
    hazımsızlık ve iştahsızlık,
    • genel yorgunluk ve ruhi bunalım,
    uykusuzluk,
    sol kolda ve kalp üzerinde zaman zaman ağrılar.

    bitkilerle tedavi

    aşağıdaki bitkiler sürekli kullanılırlarsa tedavide iyi sonuç verirler :
    • yemeklerde zeytinyağı, mısır, ayçiçeği, haşhaş ve aspir yağları kullanılmalıdır.
    sarımsak (günde 2-4 diş, çiğ olarak yenmelidir)
    enginar, soğan, pırasa, havuç, kereviz, soya fasulyesi, lahana, tere, maydanoz, turp bol yenmelidir.
    kiraz, limon, çilek, elma, üzüm, şeftali, armut, muz gibi meyveler de yenebilir.
    ardıç tohumu
    mısır püskülü
    zeytin yaprağı
    zerdeçal
  • yaklaşık 6 senedir başımda olan ve hayat kalitemi dibe çeken lanet şey. en son 2 ay önce fenalaşıp kalp doktorumdan randevu aldım ve tahlillermi yaptırdım. ldl 290 total kolesterol 345 çıktı. böylece kendi rekorumu kırdım.

    doktorum hemen ilaç başlamamız gerektiğini ve 2 sene kesinlikle bırakmamam gerektiğini, istediğim kadar diyet ve spor yapsamda bendeki kolesterol ırsi olduğundan düşürebileceğim değer anca sınır olabilir dedi. 1.5 ay sonra görüşelim dedi.

    neyse raporlar alındı ilaçlar alındı ve ilk günden başladım kullanmaya. kendimi öyle şartladım ki ben bu belayı atlatmalıydım. yeme düzenimi tamamen değiştirdim.

    öncelikle yağlı, baharatlı yiyecekleri kestim. neredeyse her akşam cipsileri hayatımdan cıkarttım. kızartma benim için bitti. ekmeği günde max. 2 dilime düşürdüm. haftada bir gün fırında somon yemeye başladım. balık yemediğim diğer 6 günde omega 3 kullandım. kırmızı eti bıraktum. badem ve ceviz aldım. aynı zamanda aktarın tavsiye ettiği ceviz sirkesini her sabah bir tatlı kaşığını bir bardak suya karıştırıp aç karnına içtim. her sabah tok karnına c,d ve çinko karışımı olan takviye ilacı aldım.

    ve dün kontrole gittim. tahlillerimi yaptırdım test sonuçlarımı aldım. ldl 100 ve total kolesterol 160. doktor şaşırdı. ne yaptın sen dedi. hem bu kadar düşürüp hem de diğer değerleri sabit tutmak gerçekten inanılmaz dedi. aynı zamanda trigliserid değeri de baya düşmüştü. sadece ilaçla bunların olması mümkün değil dedi. bende günlük rutinimi anlattım. tebrik etti ve kullandığım ilacı gün aşırı kullanmamı tavsiye etti. bir sene sonra görüşürüz dedi.

    şu anda kendimi çok iyi hissediyorum. demek ki isteyince oluyormuş. eve kapandığımız bugünlerde bunu başardığım için çok mutluyum sözlük. aynı şekilde hayatıma devam edicem.
  • kolesterol, vücudun ihtiyaç duyduğu önemli bir yağdır. yüz gram kanda kolesterol miktarı 200 mg’ın altında olmalıdır. insan vücudunda her gün yaklaşık 1000 mg kolesterol yapılır ve ortalama 70 kg’lık bir insanda yaklaşık 35 gr kolesterol bulunur. sağlıklı bir diyetin, günde ortalama 200-300 mg kolesterol içermesi önerilir. kolesterol, hücre zarının yapı taşlarından biridir. hücre zarı dış ortama karşı hücreyi korur, gerekli moleküllerin hücre içine giriş ve çıkış trafiğini yönetir. yağda çözünen d, e ve k vitaminlerinin önemli kısmını da kolesterol oluşturur. kolesterol, yağların sindiriminde görev alan safra asitlerinin yapımında ve bazı hormonların sentezinde öncül madde olarak kullanılır. safrayla birlikte karaciğerden bağırsaklara atılan kolesterol, burada tekrar geri emilerek dolaşıma katılır ve yeniden kullanılmak üzere karaciğere gelir. kolesterol, gıdalardan hazır olarak alınmasının yanı sıra vücut tarafından da yapılabilir. vücut kökenli kolesterolin yaklaşık % 20’si karaciğerde, geri kalanı da diğer vücut hücrelerinde yapılır. kolesterol yapımında kullanılan temel molekül asetil coa’dır. asetil coa molekülü, çeşitli enzimler yardımıyla bir dizi yapısal değişikliğe uğrayarak izopentenil fosfat, skualen, lanosterol adlı ara moleküllere dönüşür. bu dönüşümün son ürünüyse kolesteroldür. kan kolesterol düzeyi dar bir aralıkta kontrol edilir (150-200 mg/dl). vücuttaki kolesterol belirli bir eşik değere ulaşınca üretimi baskılanır. kolesterol yapımının ilk aşamalarında rol alan hidroksi-metil- glutaril reduktaz (hmgr) enziminin baskılanmasıyla üretim durdurulur. vücuttaki kolesterol düzeyi, insülin hormonu ve bazı genler hmgr enzimini kontrol eder.

    kolesterol, steroid hormonları olarak gruplandırılan androjenler, östrojenler, progestinler ve kortikosteroidlerin yapımında kullanılır. hormon yapımındaki ilk aşama kolesterolün böbreküstü bezlerde (adrenal) pregnenolon adlı bir moleküle dönüşmesidir. bir sonraki basamakta pregnenolondan progesteron, testosteron (erkeklik hormonu), östrojen (kadınlık hormonu), kortizol ve aldosteron yapılır. kortizol, vücuttaki protein ve şeker dengesi için gerekli bir hormondur. stres hormonlarından biri olan kortizol, vücuda zararlı herhangi bir etken karşısında vücudun savunma mekanizmalarını harekete geçirir ve vücudun enerji kaynağı olan glikozun yapımını artırır. kısaca, kortizol vücudu zor şartlara karşı hazırlar. aldosteron, vücudun tuz ve sıvı dengesinde önemli rol oynar. kanda aldosteron hormonu artınca, böbreklerde sodyum (na) ve onu takip eden su geri emilerek vücudun sıvı kaybı önlenir. bu hormon, vücudun kan basıncını kontrol eder. erkek ve kadında cinsiyet gelişimini sağlayan testosteron ve östrojen hormonlarının yapımında da kolesterol ham madde olarak kullanılır.

    kolesterolün kanda taşınabilmesi için bazı proteinlere bağlanması gerekir. kolesterolün suda çözünmesini sağlayan ve apoprotein (apo) olarak adlandırılan proteinlere bağlanan kolesterolün oluşturduğu yapıya lipoprotein denir. lipoproteinler yapılarına göre çok düşük dansiteli (vldl), ara dansiteli (ıdl), düşük dansiteli (ldl) ve yüksek dansiteli (hdl) olarak gruplandırılır. kolesterolün büyük bölümü ldl ile taşınır. karaciğerde yapılan kolesterol ldl aracılığıyla kan dolaşımına verilerek vücuda dağıtılır. hdl, dolaşımdaki kolesterolü alıp karaciğere geri götürür. karaciğer dışına taşınan ldl kolesterolün protein yapısını oluşturan apob-100 molekülünü tanıyan hücreler, ldl’yi içlerine alarak parçalar ve kolesterolü kullanmak üzere ayırır. kanda fazla miktarda bulunan ldl, süperoksit ve hidrojen peroksit aracılığıyla oksitlenir. oksitlenen ldl’yi, makrofaj olarak adlandırılan, görevi yabancı hücre veya molekülleri yok etmek olan hücreler yutar ve köpük hücreler oluşur. köpük hücreler, damar duvarlarında birikerek hasara yol açabilir. bu nedenle ldl, kötü kolesterol olarak bilinir. hdl, karaciğer ve ince bağırsak duvarında sentezlenir. hdl’nin % 55’ini protein, % 2’sini serbest kolesterol, % 15’ini kolesterol esteri oluşturur. ek olarak hdl % 24 oranında fosfolipid ve % 4 oranında trigliserid içerir. damarlarda dolaşan hdl giderek kolesterolden zengin hale gelir ve karaciğere dönünce kolesterolünü orada bırakır. hdl, kolesterolü karaciğere taşıyarak damarlardaki kolesterolü düşürdüğü için iyi kolesterol olarak bilinir.

    kolesterol ve koroner kalp hastalığı (kkh)

    damar sertliği olarak bilinen ateroskleroza bağlı kalp-damar hastalıkları toplumdaki en yaygın ölüm sebebi. dünyada meydana gelen her 3 ölümden birine, kalp damarlarının tıkanmasına bağlı gelişen koroner kalp
    hastalığı (kkh) yol açıyor. bugüne kadar, koroner kalp hastalığının oluşumunda etkili olan 300’den fazla risk unsuru belirlendi. özellikle kan kolesterol, hdl ve ldl düzeyleri kkh oluşumu açısından önemli unsurlar olarak tespit edildi. yapılan araştırmalar, kan total kolesterol düzeyinin 240 mg/dl’nin ve ldl düzeyinin 160 mg/dl’nin üzerinde, hdl’ninse 35 mg/dl’nin altında çıkmasının kalp krizi riskini önemli oranda artırdığını göstermiştir. ancak yine yapılan araştırmalara göre, yüksek kolesterol düzeyleri ilaçla normale çekilebilmesine rağmen kkh riski ancak % 30 kadar düşürülebilmiştir. ek olarak, kan kolesterol ve ldl düzeyleri yüksek olup kkh olmayan insanlar olduğu gibi, kalp krizi geçirenlerin bir kısmında da bu düzeyler normaldir. kısaca, kan kolesterol ve ldl düzeyleri tek başına kkh oluşumu için yeterli değildir. bu nedenle, kkh oluşumu için, yüksek ldl ve kolesterol düzeylerinin ötesinde, başka belirleyici unsurlar olup olmadığı araştırılıyor. kanda kolesterolü taşıyan apoproteinlerin (apo) alt grupları üzerinde yapılan çalışmalarda, apo b düzeyindeki yükselmenin kkh oluşumunda önemli bir risk unsuru olduğu bulundu. bunun yanı sıra, apo a düzeyinin yüksek olması kkh riskini azaltan bir unsur. kkh riskinin değerlendirilmesinde apo b/a oranının belirlenmesi, ldl ve kolesterol düzeylerinin tespitine göre daha duyarlı bir göstergedir.

    kan hdl, ldl, kolesterol ve apo düzeylerine ek olarak, kkh oluşumunda daha birçok etken rol oynar. yani kolesterolünüz yüksekse koroner kalp hastası olursunuz düşükse olmazsınız, diye kesin bir kural yok. kkh oluşumu için tüm risk unsurlarını bir arada ve kişiye özel olarak değerlendirmek gerekir. yüksek tansiyon, yaşın ilerlemesi, kişinin cinsiyeti (erkeklerde daha yaygın), bel çevresinin 102 cm’den geniş olması, sigara tüketimi, ailevi (genetik) yatkınlık, şeker hastalığı (diyabet), obezite, fiziksel aktivitenin düşük olması, stres, doğum kontrol hapı kullanımı, ve erken menapoz kkh oluşumu için diğer önemli risk unsurlarıdır. erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaşını geçen, sigara kullanan, ailesinde kalp krizi geçmişi bulunan, yüksek tansiyon hastalığı olan kişiler aynı zamanda düşük hdl (<40 mg/dl) ve yüksek ldl (? 130 mg/dl) düzeylerine sahipse, kalp krizi açısından hayli yüksek risk taşırlar. kkh riskinin düşürülebilmesi için kişinin sigara ve kötü beslenme alışkanlıklarında kurtulup hareketsiz ve stresli yaşam tarzını değiştirmesi son derece önemlidir.

    kolesterol ve ateroskleroz (damar sertliği)

    damar sertliği olarak bilinen ateroskleroz, atar damar (arter) duvarının kalınlaşması ve esnekliğinin kaybolmasına yol açan bir hastalık. bir arter duvarının üç tabakası vardır. kanla temas eden iç duvara “intima” denir. bu tabaka, endotel denilen hücrelerden oluşur. eğer arterler açılarak düz bir yüzey şekline dönüştürülürse, endotel hücreler 700 metrekarelik bir alan kaplar. endotel hücrelerin toplam sayısı 1 trilyon ve ağırlığı 1,8 kilogramdır. endotel, damarın iç yüzünü örten basit bir duvar kâğıdı değil, salgıladığı maddelerle çeşitli işlevleri gerçekleştiren aktif bir dokudur. “media” denen orta duvar en kalın tabakadır ve düz kas hücrelerinden oluşur. “adventisya” denilen arter dış duvarını ise bağ dokusu oluşturur. aterosklerozda meydana gelen değişiklikler, damarın orta ve dış tabakalarını etkilemez.

    aterosklerozda meydana gelen duvar hasarı farklı aşamalardan geçer. ilk olarak, damar duvarının iç yüzeyini oluşturan intima tabakasında az miktarda köpük hücre ve yağlar birikir. bunlar çok önemli değişiklikler olarak kabul edilmez. yeni doğan bebeklerin yarısında bu tür değişiklikler görülebilir. daha sonra köpük hücrelerin sayısı artar ve arterlerin iç yüzeyinde sarı, yüzeyden kabarık, yağlı çizgilenmeler
    belirir. ateroskleroz ilerledikçe iç duvar hücreleri arasında bol miktarda yağ birikmeye başlar. salgılanan bazı moleküllerin (ıcam-intersellüler adezyon molekülü, vcam-vasküler hücre adezyon molekülü) yardımıyla bölgeye, monosit ve lenfositlerden oluşan beyaz kan hücreleri akın eder. monositler, yağları içlerine alır ve köpük hücrelerin sayısı giderek artar. damar duvarında biriken yağ miktarı arttıkça, kas hücreleri ve bağ dokusuyla kaplı bir çekirdek yapısını alır. aterom plağı denilen bu çekirdek içerisindeki yağ miktarı ve etrafındaki bağ dokusu kapsülü giderek büyür ve damarı daraltmaya başlar. aterom plağının gelişiminde trombosit kaynaklı büyüme faktörü (pdgf), fibroblast büyüme faktörü (fgf), interlökin ı (ıl-1) ve tümör nekrozis faktör alfa (tnf-alfa) önemli rol oynar. genişleyen aterom plağı sonunda damarın iç duvarının, yani intimanın yırtılmasına neden olur. yırtılan damar yüzeyine, normal koşullarda serbest şekilde kanda dolaşan trombosit denilen oluşumlar yapışarak burada pıhtı oluşturur. daha ileri aşamalarda kalsiyum mineralleri de birikerek damarın esnekliğini yok eder ve onu daha da zayıflatır. sonuç olarak, damar içinde oluşan duvar hasarı, kalsiyum birikintileri ve pıhtı, damarı tıkayarak kalp krizine yol açar.

    kolesterolü düşürmek

    kan kolesterol düzeyini düşürmek için alınması gereken ilk önlem diyetin düzenlenmesidir. sağlıklı bir diyet % 25-35 yağ, % 55-60 karbonhidrat ve % 12-15 protein içermelidir. katı yani doymuş yağlar, diyetten alınan enerjinin % 7’sinden fazlasını (yaklaşık 1 tatlı kaşığı) oluşturmamalıdır. kolesterol alımını günde 200 mg ile sınırlamak, bol posalı gıda tüketilmesi ve sıvı yağ kullanımı, kan yağ düzeyini düşürmek için alınması gereken önlemler arasındadır. tahıllar, sebze-meyveler ve baklagiller diyetteki önemli posa kaynaklarıdır. protein kaynağı olarak balık, tavuk (beyaz etler), yağsız dana ve koyun eti, yağı ayrılmış veya azaltılmış süt ve süt ürünleri tercih edilmelidir. bitkisel sıvı yağlı baklagiller, bulgur, pişmiş pirinçli yemekler, sebzeler, kepekli veya tam tahıl (çavdar ve yulaf ) ekmeği, yeşillikler (tere, maydanoz, marul, roka), lahana, pırasa, karnabahar, domates, brokoli, ıspanak, şeftali, turunçgiller, böğürtlen ve çilek kolesterolü düşürmek için önerilen gıdalardır. kolesterolü yükselten sucuk, salam, sosis, kavurma veya kızartılmış etler, tavuk derisi, sakatatlar, tam yağlı süt ürünleri, yağlı peynirler, kremadan yapılmış dondurma, çikolatalı tatlılar, pudingler, yağ ve şeker içeren unlu mamullerden (pasta, hamur işleri, bisküvi ve kraker) kaçınılması gerekir.

    sigarayı bırakmak, fazla kiloları vermek, stresten uzaklaşmak, düzenli spor yapmak, kolesterolün düşürülmesi için alınması gereken önlemlerdir. yaşam tarzında yapılan her türlü olumlu değişikliğe rağmen kolesterol düzeyi düşmüyorsa ilaç tedavisi gündeme gelir. ilaç tedavisinin başlamasına, kişiye özel risk unsurlarını değerlendiren kardiyoloji uzmanı karar verir. kolesterol yapımında önemli bir enzim olan hmg coa redüktazı baskılayarak etki eden statinler, yüksek kolesterolün düşürülmesinde en sık kullanılan ilaçlardır. ilacın yan etkileri arasında kas ağrısı veya güçsüzlüğü ve kandaki karaciğer enzimlerinde (transaminazlar: ast, alt) yükselme sayılabilir. ilaç tedavisine rağmen kkh oluşması riski ancak % 30 civarında düşmektedir. . bu kişilerde, kolesterolün düşürülmesinin ötesinde yeni tedavi stratejilerine ihtiyaç vardır. ldl dışında diğer lipoprotein seviyelerinin düzenlenmesi ve yaşam tarzı değişikliklerine odaklanmak, yeni tedavi stratejilerinin temelini oluşturmaktadır.

    kaynaklar
    tamer, i., dabak, r., tamer, g., orbay, e., sargın, m.,
    “güncel kılavuzlar ışığında hiperlipidemi”,
    aile hekimliği dergisi, cilt 2, sayı 3, s. 6-10, 2011.
    bayturan, ö., ütük, o., tuzcu, e. m., “ldl kolesterolü
    düşürmenin ötesi”, anadolu kardiyoloji dergisi,
    sayı 11, s. 163-7, 2011.
    wilson, w. f. p., d’agostino, r. b., levy, d. et al,
    “prediction of coronary heart disease using risk factor
    categories”, circulation, sayı 97, s. 1837-1847, 1998.
    güney, d. e., “normal ldl kolesterol düzeylerine sahip
    bireylerde apolipoprotein düzeyleri ve metabolik sendrom
    varlığının serum lipoprotein düzeyleri ile ilişkisi”,
    uzmanlık tezi, 2005.
    karpuz, h., “hiperlipidemiye guncel yaklaşım. i.u.
    cerrahpaşa tıp fakültesi sürekli tıp eğitimi etkinlikleri”,
    sık görülen kardiyolojik sorunlarda güncelleme
    sempozyum dizisi no: 40, s. 69-74, haziran 2004.

    -doç. dr. ferda şenel - mfsenel@yahoo.com.tr (bilim ve teknik ocak2012)
  • önce spor ve diyetle kolesterolünüzü düşürmeyi denersiniz. eğer genetik kurbanı olarak düşüremeyenlerdenseniz ilaç tedavisi dışında yapabileceğiniz fazla bir şey bulunmaz, ceviz suyu içmek ve benzeri öneriler tamamen palavradır.
    kızarsınız önce biraz "neden ben" diye, sonra hayatınızdaki sigara gibi kötü alışkanlıklardan kurtulmaya başladıkça kendinizle gurur duymaya ve durumu kabullenmeye başlarsınız.
    insanlara laf anlatmak ayrı bir sanat haline gelir.
    misafirliğe gittiğinizde "bir kereden bir sey olmaz" diyenlere laf anlatmaya çalıştıkça ruhunuz sıkışır, bazen cok ısrarcı kişilere girişmek ister ve kendinizi sakinleştirmeye çalışırsınız.
    her şekilde zor bir süreçtir.
  • hakkında herkesin atıp tuttuğu, ama gerçekte tam olarak ne olduğunu bilmediği sterol. kolesterol içeren besinleri hiç tüketmesek dahi karaciğer ve bağırsak epitelleri mütemadiyen kolesterol üretir. bu madde bütün hücrelerimizin yapı taşıdır. hormonlarımız da bundan yapılırlar. yüksek kolesterolün beslenmeyle pek bir ilgisi yoktur. kanında yüksek miktarda kolesterol bulunan insanlarda bunun müsebbibi karaciğerdir. karaciğerin fazla miktarda kolesterol üretmesine neden olan şey bünyede meydana gelen yangı (inflamasyondur) bunun bir çok sebebi olmakla beraber insülin ve leptin direncinden kaynaklanıyor olması muhtemeldir.

    arterlerde tıkanıklık yapan yağ ve kalsiyum plaklarının (aterom plakları) içinde bol miktarda kolesterol bulunur; ancak damarları tıkayan, damar sertliğine (ateroskleroz) sebep olan faktör tek başına kolesterol değildir. kalp krizi (miyokard iskemisi) geçiren hastaların yarisinin kan kolesterolleri normal ya da normalden çok az yüksek seviyededir. damarları tıkayarak, kalp krizine ve inmeye neden şey kanın pıhtılaşmasıdır. kanın pıhtılaşmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi ise insülin hormonudur. kandaki insülin hormonu yüksekliği kanın pıhtılaşmasını artırmaktadır. kandaki insülin hormonu yüksekliği trombositlerin birbirine yapışarak tıkaç meydana getirmelerine neden olmaktadır. kandaki insülin hormonu yüksekliği trombositlerin damar iç yüzeyini kaplayan hücre tabakasına yapışmasını artırmakta, endotel tabakasından damarların genişlemesi için salgılanması gereken nitrik oksit maddesinin salgılanmasını önlemektedir. kandaki insülin hormonu yüksekliği, ayrıca en kuvvetli sempatik sinir sistemi uyarıcısıdır, yani damarları büzüştürür ve tansiyonu yükseltir.”

    özetle uzak durmamız gereken trans yağlar ve şekerli gıdalardır. bütün sistemin anasını ağlatan, metabolik sendrom ve obezite temelinde gelişen milyon tane hastalığın sebebi bunlardır. günümüzde ilkokul çağındaki çocuklarda dislipidemi, karaciğer yağlanması (steatosis) görülmektedir. çocuklarınıza yedirdiğiniz şeylere dikkat edin lütfen. rica ediyorum.

    edit: imla.
  • yaklaşık olarak bir yıldır aniden yaşadığım kalp batmalarının ve ufak sancılarının, baş ağrılarının, göğüs ağrılarının, vs. genel sancıların sebebi olarak keşfedilmiş gibi gözüken vücudumdaki madde.

    kan testi sonucu iyi huylusu denilen cinsi olması gerekenin yarısı, kötü huylu denilen cinsi de olması gerekenin iki katı çıkmıştır.

    doktorun sorduğu soru içki, sigara çok tüketip tüketmediğimdir. içki tüketimim iyi olsa da sigarayı pasif içici olarak kullanıyorum. demek ki bunlar da yerine göre kolesterolü etkiliyormuş.

    ayrıca her türlü yeşillikten yapılan yemekleri yemeyip, ağırlıklı olarak kırmızı et, bilimum unlu mamüller, genel olarak karbonhidratlarla beslenen bir yapıda olmak da bunu etkilemiş diye düşünüyorum. ayrıca gece yarısı beslenmeleri de keyifli olduğu kadar bu rahatsızlıkta etkilidir diyorum.

    henüz 20 yaşımda olmama rağmen, bu kolesterol ile 40'ı zor görebileceğimin ifade edilmesi de ayrıca düşündürtüyor. ancak er kişi buna da siktiri çekebileceğine olan inancıyla, 2 senedir bırakmış olduğu spora geri dönme kararı almıştır. diyet programı uygulayacağına kendisini ikna etmiştir. okulda verilen 1200 kalorilik yemeği bile etli ve yağlı olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. üstüne bir de dolapta kalan son birasına rağmen, bir süre içmeyeceğini ifade etmiştir. sonuç mu? diyet yalan oldu. spor kaydımı yaptırmak için bir haftadır günü, güne satıyorum. okulda yemeğe devam ediyorum. dolapta kalan son birada da gözüm var. yakındır indire gandisi.

    tavsiye olarak, benim yaptığımı yapmayın diyebilirim. kolesterol sorunu yaşamak için daha genel tabirle sağlıklı beslenin. sağlıklı besin dediğimiz şeyleri de ayırt etmek kolaydır. tadı güzel olan şeyler sağlıksızdır. tadı kötü olan şeyler de sağlıklıdır. buna göre buyrun yiyin.
  • kolesterolünüzün yüksek olmasının iki nedeni vardır.

    1.muhtemelen yağ yakıyorsunuz. (ve şu anda muhtemelen bunu söylediğim için deli olduğumu düşünüyorsunuz. ancak tonlarca bilimsel literatür bunu ispatlar.)
    2.insülininizin yüksek olması veya kan şekerinizin yüksek olması ve kolesterolünüzün etkilemesi

    biz burada birinci kısım yani sağlıklı beslenen, egzersiz yapan, iyi güzel pamuk gibi uyuyan, stresi az olan, az kortizol salgılayan bir bireyi ele alıyoruz. (hey sen! elindeki poğaça ve çayı bırakıp bu yazıyı okursan belki bir şeyler öğrenebilirsin)

    evet başlıyoruz! hanımlar beyler ve sevgili çocuklar.kolesterolünüzü olumsuz bir şekilde etkilemeyen en önemli şeylerden biri düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı diyet yapmaktır.

    kolesterol hayati önem taşır. karaciğer tarafından yapılır. vücudumuzdaki toplam kolesterolümüzün sadece % 15'i beslenmemizden gelir. gerisi tamamen karaciğer tarafından yapılır.

    beslenmemizle daha fazla kolesterol tüketirsek, karaciğerimiz daha az üretir ve bunun tersi de geçerlidir çünkü vücudumuz her zaman kolesterol dengesini korumaya çalışır. sorun kolesterol değildir yani.

    sizi zayıf ve sağlıklı tutan pek çok şeyden kolesterol sorumludur. kolesterol d vitamini oluşturur, kolesterol testosteron, östrojen ve diğer tüm hormonları oluşturur ve ayrıca hücre zarlarımızı oluşturur. iyi bir şeydir yani.

    sorun sizin beslenmenizle alakalıdır. hemen kolesterolu suçlamayın. doğru beslenirseniz işini gayet düzgün yapar.

    şimdi gelelim en önemli kısma. burası çokomelli.

    ldl ve hdl iyi ya da kötü değildir. iyi kolesterol olarak bilinen hdl ve kötü kolesterol olarak bilinen ldl, kolesterol bile değildir. kolesterol taşıyıcılarıdır, ancak başka şeyler de taşırlar. iyi kolesterol olan hdl'nin, kolesterolü işlenmek üzere karaciğere geri taşıdığı için iyi olduğu söylenir. ldl kötü kolesterol kötü diye bilinir çünkü kolesterolü karaciğerden kolesterole ihtiyaç duyan diğer hücrelere verir. yüksekse problem olduğu söylenir.

    eğer vücudunuzu yağ yakan bir makineye dönüştürdüyseniz, düşük karbonhidratlı besleniyor, şeker kullanmıyor, beslenmenize yağı ekliyor, aralıklı oruç yapıyor hatta zaman zaman ketojenik besleniyorsanız... tüm yanlış bildiklerinizi unutabilirsiniz.

    hdl ve ldl konusunu bir örnekle hızlıca açıklayalım. taşıma işi için bir temelde teknenizin olduğunu varsayın. bu, ister hdl ister ldl olsun, lipoproteindir. tekne bu. trigliseridler yani yağlar ise yolculardır. değerli olan bunlar. nihai hedef, taşıdığımız şey yani. kolesterol yolcuların can yeleği gibidir. ama asıl kritik olan bu değil, burada kritik yük olan trigliseridlerdir.

    ldl kan dolaşımında şekere tepki verdiğinde, glikasyon adı verilen bir süreç meydana gelir. glikasyon, kolesterol ve şekerin bir araya gelip daha sert, daha yoğun bir lipoproteine dönüşmesidir. normalde bu ldl, kolesterol ve trigliserit taşır ve küçük nehri yani karaciğer hücre arası boyunca yüzer ve hücreye kenetlenir. güzel ve kolayca kenetlenir ve basit kolesterolü çıkarır ve trigliseridlerini serbest bırakır. o tekne eğer şekerle reaksiyona girerse glikasyon oluşur ve oksitlenir. bu, teknenin şeklini değiştirir. tekneniz bozulur ve limana yanaşamaz, çünkü formu bozulmuştur. etrafta teknenizden kopan ldl parçacıkları yüzmeye başlar ve hiçbir liman bunlar kabul etmez. bu değerleriniz yüksek çıktığında, efendime söyleyeyim damar için yağlanmalar falan... sıkıntı başlar. yani doğru düzgün beslenmeyip bir de yağlı besleniyorsanız, bu yağda sağlıklı yağdan gelmiyorsa, ya da kaliteli karbonhidrat değil basit karbonhidrat (patates, pilav, şeker, tatlı vs) tüketiyorsanız tabi sıkıntı büyüktür.

    çoğu doktor sadece standart bir lipit profiline bakar. iyi ve kötü olarak adlandırdıkları yüksekse de size kötü haberi verir. ama iyi haberler var. eğer doğru besleniyorsanız, hücreleriniz enerji için yağ kullanıyorsa kötü kolesterol dediğiniz şeyin yüksek olması problem değil iyi bir şeydir. bu sebepten ketojenik beslenme altında bunun yüksek olması dert değildir. geminiz karaciğerinizden hücrelerinize enerji için kaliteli şeyler taşımaktadır. geri dönen kargoda boştur, yani düşüktür çünkü hücreleriniz bu yolcuları kabul etmiştir. özetle bu değerlerin yüksek ya da düşük olması kanınızdaki keton değerleri ile birlikte doğru yolda olduğunuzu gösterir. ama yine yeni yenide tekrar ediyorum doğru besleniyorsanız bu saydıklarım geçerlidir.

    özetle, hdl kolesterolünüz normalse, makul bir aralıkta ise, bu iyidir. o zaman trigliseritleriniz düşükse, iyi bir yerdesiniz. diğer tüm sayılarınız kontrol altındaysa, a1cniz, şekeriniz, hdl'niz ve trigliseritleriniz, hepsi kontrol altındaysa, ldl'nin yüksek olmasıyla çok ilgilenmeyin çünkü büyük olasılıkla güzel kabarık ldl işini yapıyordur. ama diğer göstergeler yanlışsa, endişelenmek için bir nedeniniz olabilir ve doktorunuzla konuşmanız gerekebilir.
  • aslında bir sonuçtur. hani hasarlanan deriniz kabuk kaplar ya, aynen o şekilde hasarlanan damarlarınız kolestrol ile kaplanır. mesele damarlarınız niye hasarlandı meselesidir. ilaçlar, uykusuzluk, stres, kimyasallar, hava kirliliği, genetik etkenler vs.
    yoksa yumurta yedim, tereyağı yedim kolestolüm arttı şehir efsanesidir. vücuduna gerçekten zarar verecek etkeni bulup ortadan kaldırmadıktan sonra vücudun o kolestrolü bir şekilde üretmeye devam edecektir. bu konu ile ilgili pek çok araştırma olmasına rağmen sektörün bu konuyu hala sömürüyor olması ise çok ilginçtir.
  • alıntı olarak, araştırmalar göstermiştir ki kolesterolün görevlerinden birisi, vücudumuzda fizyolojik bir stres oluştuğunda (yaşlanma, kötü beslenme, serbest radikal oluşumu, yeterli uyku alamama ya da ağır egzersiz yapma gibi) devreye girip bir antioksidan gibi davranmak ve vücudu zararlı bileşiklerden temizlemeye çalışmaktır.

    işte bu nedenle insanlar yaşlandıkça, yeni bir egzersiz programına başlamadıkça, şeker ve unlu besinleri aşırı tükettikçe ya da yeterli uyuyup dinlenmedikçe kanlarındaki kolesterolün yüksek çıkması tamamen doğaldır. bunu yiyeceklerimizin içindeki kolesterole bağlamak mantıksız olur. bu da saklanan bir gerçek. nedenide gayat açık olsa....
  • türk misafirperverliğinde yeri olmayan bünyesel oluşum. gitmiş olduğunuz misafirlikte istediğiniz kadar diretmenize karşın aman canım bir kereden bişi olmaz diyip sizi yediren doyuran sırtınızı sivazlayan ev sahibesinden sonraki ertesi gun tansiyonunuzun tavanda sizin yerlerde sürünmenize sebeb olan şey. hayir birde o baklavalar sarmalar sırmalar yenirken konuşmalar hep kalp rahatsızlığı ve kolestrol oluyor ya ben ona yaniyorum * *
hesabın var mı? giriş yap