• bir ismi de "rote armee fraktion [raf]" olan alman uç sol örgütü. andreas baader ve ulrike meinhof intihar etti diye lanse edilmiştir. fakat avukatlarının yaptığı açıklamalara göre hücrelerinde yakın mesafeden vurulmuş ve ölümlerine intihar süsü verilmiştir. cesetlerin silahları ellerinde ve kurşun yaraları enselerindedir. tabi insanın kendini ensesinden vurup o silahı elinden düşürmemesi ve hatta hapisane hücresinde kendini öldürecek silah bulması ayrıca da bunu 3 arkadaş aynı zamanda farklı yerlerde yapması bilmiyorum ne kadar inandırıcıdır.*
  • alman hukumetinin, orgut uyelerinin ayni gun, ayni saatte, ayri hapishanelerde intihar ettikleri aciklamasi, kimseyi bu palavraya inandiramamistir. herkes tum orgutun bu cinayetlerle yok edildigi gercegini bilmektedir.
  • "they’ll kill us all. you know what kind of pigs we’re up against. this is the auschwitz generation. you can’t argue with people who made auschwitz. they have weapons and we haven’t. we must arm ourselves!"

    gudrun ensslin
  • kendilerini savunacağımı hiç düşünmezdim fakat tarihte bazı gerçekler vardır: yahudi düşmanlarına karşı kurulan sol örgüt. bu örgütün en büyük amaçlarından biri hesap sorulmayan nazilerden hesap sormaktı.

    horst mahler ise bu örgütün kuruluşunda yer almış fakat daha sonra görüşleri değişmiş ve örgütle alakası kalmamıştır.
  • devletlülere bakın, birbirlerini katillikle suçlayan katiller göreceksiniz!
    eylül 1977'de federal almanya bir fotoğrafla çalkalanıyordu. alman işveren sendikaları konfederasyonu (türkiye'deki tüsiad'ın muadili denilebilir) başkanı hans martin schleyer, kızıl ordu fraksiyonu (raf) tarafından kaçırılmıştı ve fotoğrafta raf flaması altında görülüyordu. militanların talebi netti: "staamheim hapishanesi'ndeki raf tutsakları serbest bırakılsın".
    kızıl ordu fraksiyonu'nun bu eylemle alakalı olarak söyledikleri bundan ibaret değildi. hans martin scheleyer onlar için tesadüfi bir hedef sayılamazdı zira onun alman işveren sendikaları konfederasyonu başkanı olmak dışında, eski bir nazi kadrosu olmak gibi de bir kimliği vardı ve raf, ııı. reich'ın yıkılmasından sonra, federal almanya'nın hans martin schleyer gibi nice nazi artığıyla inşa edildiğini söylüyordu. bunda haksız sayılmazlardı. adolf hitler ölmüştü, üst düzey birkaç nazi yöneticisi nürnberg duruşmalarıyla cezalandırılmıştı ancak nazi gövdesi, federal almanya cumhuriyeti bürokrasisine, ordusuna ve temsil mekanizmalarına doğrudan intikal etmişti. nazi almanyası ambalajı ölmüş, ambalajdaki gofret federal almanya makyajına bulanmıştı (muhtemelen alman demokratik cumhuriyeti'nde de -doğu almanya- aynı durum geçerli olmuştur).
    raf buna dikkat çekmek istiyordu.
    dikkatimizi tc'nin ilk 30 yıllık zaman dilimine yöneltelim. 1900'lerin başlarıyla birlikte osmanlı yönetiminde etkin olan ittihat terakki cemiyeti'nin (itc) resmi varlığı hal-i hazırda sona ermişti. zirvedeki isimlerden enver paşa tacikistan'da, cemal paşa gürcistan'da ölmüş, talat paşa almanya'da bir ermeni tarafından vurulmuştu. manzaraya bakılırsa itc tarih sahnesinden silinmiş gibi görünüyordu.
    gerçek böyle miydi peki? birkaç ismi veri almaya yönelelim:
    - şükrü kaya. ermeni tehcir ve kırım sürecinin yürütücülerinden olan şükrü bey, ı. dünya savaşı yıllarında iskân-ı aşâir ve muhâcirîn müdirîyeti vazifesiyle, sevkiyat reis-i umumisi payesindeydi. "son çözüm, ermeni ırkının ortadan kaldırılmasındadır. ermenilerle müslümanlar arasında öteden beri var olan çatışmalar artık son aşamasına ulaşmıştır. zayıf olan ortadan yok olacaktır", veciz sözlerinden bir kubledir. ı. meclis'te vekil olan şükrü bey, 27'de dahiliye vekili olur. dersim katliamında büyük rol oynar. 36'da chp genel sekreteri olur.
    - celal bayar. 1907'de itc'ye katılan bayar, 1918'de itc mensubu olarak savaş suçu işlemekten 'yargılanır' ve 'aklanır'. ı. meclis'te bursa vekili olarak yer alır. 37'de başbakanlık, 50'de cumhurbaşkanlığı koltuğu onun altındadır.
    bunlar gibi yığınla örneği ve caddelere, okullara, sokaklara isimleri verilerek onurlandırılan nice devletlü katili gözetmek ve mustafa kemal'in de bir dönem itc bünyesinde yer aldığını unutmamak gerekir.
    kısaca bahsetmek gerekise; dönemin tablosunun gösterdiği şu ki; mustafa kemal, enver paşa'dan şahsi olarak hoşlanmıyordu. bünyesinde yer aldığı itc'de kendini var edememiş ve ayrılmıştı. itc'nin "imparatorluğu kurtarma düşü"yle çelişen "yeni bir üniter devlet kurma" amacına sahip olduğu da, izmir'de kendine karşı suikast düzenleme emelleri güden itc fedailerini astırdığı da vaki. ancak genç cumhuriyete "kadro" gerekti. kadro demek devletlü demekti. inkar, soykırım, cinayet gibi icraatları gerçekleştirmede ve hükmetmede, boyunduruk altına almada yetkin, profesyonel meslek sahibi demekti.
    dikkatle bakıldığında ittihat terakki'den cumhuriyet halk fırkası'na, demokrat parti'den akp'ye kesintisiz bir kadro hattı görülür. bu, yağma, katliam ve soykırımdan oluşan uzunca ve kesintisiz bir devletlülük hattıdır. işte bu hattan ötürüdür ki, bahsi açıldığında "darbeci" zihniyetinden ötürü ittihat terakki'ye etmediği küfür kalmayan akp silahşörleri; konu ermeni soykırımı olunca, bu soykırımı gerçekleştiren siyasi irade olan ittihat terakki'yi "ecdadımız" diyerek sahiplenir. devletlünün içerideki çekişmelerden ötürü dışarıya renk vermemesi töredendir. devletlü için en büyük ortaklık suç ortaklığıdır.
    suç ortağını ele verirsen, onunla aynı akıbeti paylaşırsın.
    bugün soykırım inkarcılarının en kıvrak figürlerinden biri, birçok avrupa devletinin kolonyal dönemde yaptığı benzer soykırımları öne sürmek. "onlar bu kırımlar için bedel ödediler mi ki biz de ödeyelim, zamanın ruhuydu!" diyorlar. -bunun kalitesiz bir kurnazlık olduğunu unutmadan- haksız olduklarını kim söyleyebilir? amerika'da kurucu kitlelerin kıta yerlilerine yaptıklarını, fransa'nın cezayir'deki icraatlarını, büyük afrika talanında belçika'sından almanya'sına, beyaz adamın kırımına maruz kalan milyonların yaşadıklarını kim inkar edebilir?
    bizler açısından bunlar ermeni soykrımı'nın bahanesi olamaz. bilakis; devlet denilen kurumun ne işe yaradığını göstermek adına alınacak diğer örnekler olabilir yalnızca. devletlü bir bakış açısı, devletlü bir tarih okuması, bütün bu zorbalıkları "ama devletin bekaası mevzubahisti!" diyerek meşru görebilir.
    devletlülere bakın, birbirlerini katillikle suçlayan katiller göreceksiniz.
    -
    nazi imparatorluğu-federal almanya cumhuriyeti değişikliği de olsa, ittihat terakki cemiyeti-cumhuriyet halk partisi değişikliği de olsa, unutulmaması gerekir ki: değişmeyen şey, devletin bir yağma, katliam, soykırım ve cinayet aygıtı olduğudur.
    unutulmaması gereken bir de slogan var:
    devlet yaparsa katliam yapar.

    https://www.facebook.com/…i/posts/672966709499103:0
  • orgut hakkinda bilmek istediginiz hersey icin almanca bilenlere inetrnet sitesi olarak http://www.rafinfo.de/ kitap olarak da stefan aust'un 1986'da yazdigi "der baader - meinhof - komplex" adli eseri onerilir. turkce olarak da anne steiner ve loic debray'in ortaklasa kaleme aldiklari "kizil ordu fraksiyonu - avrupa'da gerilla mucadelesi" metis yayinlarindan bulunabilir.
  • feshini duyuran son bildirilerinin bitim sözcükleri, yani örgütün son sözleri, şu satırlar olmuştur:

    „die revolution sagt:
    ich war
    ich bin
    ich werde sein“

    [*] rosa luxemburg
  • alman polisini hala korkutan anarşist örgüt. 1990'dan beri aranmakta olan eski üyeleri ernst volker staub, daniela klette ve burkard garweg'in dna örnekleri ocak ayında yapılan bir soygunla ilişkilendirildi fakat yine yakalanamadılar. medyaya raf geri mi dönüyor korkusuyla yansıtıldı tabi bu olay. faşist geldin faşist gidiyorsun almanya.
  • ulrike meinhof ve andreas baader tarafından temelleri atilmi$ olan ve baader meinhof diye de anilan orgut.
  • 2. jenerasyon militanlarindan brigitte mohnhaupt ve christian klar´in yakalanmasi sonucunda 10 örgüt elemani silahi birakip dogu almanya´ya yerlesmistir.

    dogu almanya´nin 10 örgüt elemanina iltica hakki taniyip her birine yeni bir özgecmis verdigi gercegi duvar yikimindan sonra ortaya cikmis, gizli belgeler ele gecirilmistir.
hesabın var mı? giriş yap