• günümüzde anlamındaki agırlıgını yitirse de özellikle dogu illerinde birkaç nesil önce çok deger verilen,onurlandırmak,şereflendirmek için sunulan bir mevki.aşiretlerdeki kirvelik babadan ogula gelecek nesillere aktarılır.aileler arasındaki kirvelik ilişkisi babadan sonra en buyuk ogulla devam ettirilir.bir anlamda ailelerin kan kardeşligi gibi bişeydir.yeni nesillerin kirvelerini degiştirmesi çok büyük bir ayıptır.kirvelik sadece sünnet olacak çoçugun pipisini tutmakla sınırlı degildir.aileler arasında kavgalarda kirveler de taraf olur veya arabuluculuk yapar.ayrıca evliliklerde de kirve dugunun organizatorlerindendir.ev sahipligi yapar,misafirleri karşılar.gelin arabası kirvenin arabası olur genelde.

    bakmayın şimdi çoluk-çocugun agzına düşüp bir hitap şekli olmasına.
  • arkasında 20000 kişilik bir aşiret bulunan, ankara'da nüfuz sahibi güneydoğulu bir kodamanı canlandırmaktaydı.
    objektifte bulunan bu bilgilerin fotoğrafını çektiğimizde; uzun yıllar milletvekilliği yapmış, ve fakat susurluk'ta servis edilen ayranın en kabarık kısmında bulunduğu halde hüpletilememiş tuzlu bir zat çıkar karşımıza. kimdir bu haşmetli türk büyüğü? süreniz 10 saniye.
  • kirvelik önemsenen bir müessese olduğundan bu güney ve doğu illerimizde "kirve" diye hitap edilen insanlar pek yakın olmalıdır kişiye.
    "oğlumun çükünü tutturacak kadar yakın görüyorum kendisini" tadında.
  • dünyanın en mükemmel hitap şekillerinden biridir. duruma, şiveye ve samimiyete göre kivre, kirvem, kivrem gibi şekillere de bürünebilir.

    benim bununla ilgili ilginç anılarım var. babam elektrik mühendisi, kendisi tam anlamıyla bir işkoliktir. hafta sonları da çalışır, zerre acımaz. annem de öğretmen, o da hafta içi çalışıyor. haliyle anca hafta sonları kendilerine zaman ayırabiliyorlar. e babam da çalıştığı zamanlar "bir saatlik işim var sonra gezeriz." minvalinde açıklamalarla hep garip anamı arabada bekletip kandırırmış o zamanlar. annem ayıktı artık tabii, işini bitir öyle gel diyor.

    böyle dediğime bakmayın, beraber iş de olsa gitmeyi severler köftehorlar. babam işini hallederken annem de oradakilerle muhabbet eder, çocuklarını severmiş falan.

    neyse, bir gün yine bir köye enerji nakil hattı çekilecek, görüşmek için gidiyor babam. hafta sonu olduğundan annem de geliyor, o zaman kendisi bana hamile. sağ olsunlar köyün yerlileri çok iyi bakıyorlar bizimkilere, yediriyorlar, içiriyorlar; tüm hane halkı misafirperverlikten ödün vermiyor. çok cömert, çok iyi insanlar hepsi, bizimkiler de çok seviyorlar onları.

    git-gel derken artık birbirine alışıyor herkes. annem yemeğe yardım ediyor, ahıra inip hayvanlara bakıyorlar beraber falan. herkes gayet mutlu.

    bir gün evin en büyüğü, dede konumunda olan rahmetli amcamız (adını hala biilmiyorum) diyor ki, bu çocuk doğduğunda ben bunun kirvesi olacağım, haberiniz olsun. tamam diyor bizimkiler, çok da seviniyorlar.

    işler bitiyor, aylar sonra ben doğuyorum. bir-iki yıl sonra da bizimkiler arabaya atlayıp köye gidiyorlar. herkes yine çok iyi karşılıyor bizimkileri, öğretmen hanım maşallah, mühendis bey yine iyisiniz ellam tipinde karşılamalar falan filan.

    en son hangi rüzgar mevzularına geliyor konu, bizimkiler de böyle böyle diyorlar, kirve olma konusundan bahsediyorlar. dedemiz çok şaşırıyor, biz sizin kabul edeceğinizi düşünmemiştik, köye bir daha gelmezsiniz sanıyorduk hatta diyor. ondan sonra olur mu öyle şey, biz sizin samimiyetinize güvendik, muazzam insanlarsınız minvalinde bir muhabbetle tarih kesinleştiriliyor en son.

    neyse, malum gün geliyor, ama dedemiz rahatsızlandığı için gelemiyor. onun yerine en büyük amca geliyor ve görev tamamlanıyor.

    asıl olay bundan sonra başlıyor. benim kirvem normal şartlar altında dedemiz olması gerekirken büyük amca oluyor. fakat niyet başka türlü olduğu için hala dedeye kirve diyoruz, rahmetliyi de saygıyla anıyor, ellerinden öpüyorum bu arada, saygılar.

    bu karışıklıktan ötürü müdür, genel bir kanı mıdır bilmiyorum. ama şöyle bir durum var, köye ne zaman girsek zaman, mekan ve şahıs algıları kayboluyor. herkes birbirine kirve diyor. ama istisnasız, herkes. ne zaman gitsek soruyorum babama, asıl kirvem hangisiydi diye, bazen babam bile söylemiyor. bence o da bilmiyor da çaktırmıyor köfte.

    20-25 sene oldu, hala ben kirvem kim bilmiyorum. 5-6 kardeşler yanlış bilmiyorsam, amca oğlu hala oğlu falan onları da sayarsak 15-20 kişi varlar. hepsi bana kirve diyor, ben hepsine kirve diyorum. eşleri de kirve diyor, onlara kirve diyemiyorum ama, o konuda henüz bir karar verebilmiş değilim. çocuklar da kirve diyor mesela. lan sen el kadar çocuksun, ne ara kirvenin ne olduğunu öğrendin de bana kirve demeye karar verdin? her şey çok karışık.

    telefonumda dört tane kirve numarası var, hangisi kim bilmiyorum. adlarını da bilmiyorum, utancımdan soramıyorum da. herkes birbirine kirve diyor çünkü olum, ben ne yapayım?

    bir keresinde yine oradayız. annem bulaşık yıkarken yanına gidiyorum ve bilinçsiz bir şekilde "kirvem ne zaman gidiyoruz eve kirvem?" diyorum. beş-on saniye duraksadıktan sonra ikimiz de olayı fark edip kahkahalara boğuluyoruz. kişi algısını yok ediyor orası, karşınıza gelen her varlık, gece gördüğünüz her gölge kirvedir, kirvemdir.

    velhasıl, hala bayramlarda görüşürüz. yeni bireyler var ailede, gelinler, damatlar gelmiş, yeni çocuklar doğmuş. ama hepsi beni ilk kez de görseler görür görmez "kirvem hoş gelmişsin" nidalarıyla karşılıyorlar. sağ olsunlar, çok büyük insanlar.

    allah herkese böyle kirve nasip etsin arkadaşlar. hatta böyle kirveler diyeyim. hiçbir zaman isim bilmeseniz de onların kirve olduğunu biliyorsunuz. telefonda diğerinden bahsederken diğer kirve diyorsunuz, anlamayınca da ortanca kirve diyorsunuz falan. ama muazzam bir olay. yine dünyaya gelsem yine kirvelerim onlar olsun isterdim.

    bu gereksiz uzun kirve romantizminden sonra buraya kadar gelen ve gelemeyen yazarlarımıza ayrı ayrı teşekkürü bir borç bilirim. buraya kadar gelip "bu muydu mk?" şeklinde tepki verecek yazarlarımız da olacaklar, ki haklılar. valla ben de böyle bir tepki verirdim şahsen.

    buradaki ana fikri bulabilirsiniz, teşekkür ederim, selametle.
  • mezarin ustundeki gulun yanina bir adet mermi firlatarak bi nevi guns n roses tandansi yakalamistir. ayyyt.
  • şahsına şarkılar yazılan insan: " kirvem bu dağlarda aman, aman....."
    ben kendi kirvemi hiç sevmem ama.
    bugün sadece krem sürüp, yarın keseceğiz demişlerdi.
    daha o zamandan kaybetti güvenimi, yalancı herif.
  • kurtlar vadisinde ilk kez hüsrev ağayı aradığında sesini duyduğumuz karakter. fakat bu ses daha sonra yüzünü gördüğümüzdeki sesinden farklıdır ve ali ipinin değil nakliyeci seferin* sesidir.
  • sunnet esnasinda belirlenen, babaya bisi olursa sana bakmaya yukumlu olan kisi. genelde yakin bi dost vs. olur.
  • kürtce bir sözcük olup türkce karsiligi "siki acan kisi" demektir.
  • ortadoğu mitolojisinde bir ünvan. vaftiz babasının evrilmiş halidir.
hesabın var mı? giriş yap