• içinde kevin moore olmayan bir dream theater, sarımsaklı yoğurdu olmayan mantıya benzer. mantı, sarımsaklı yoğurdu olmasa da güzel bir yemektir, ama asla sarımsaklı yoğurtlu bir mantı kadar güzel değildir. kevin moore'un solo albumleri şiddetle tavsiye olunur.
  • o gittikten sonra dream theater asla eskisi gibi olmadi. belki roger waters'in pink floyd'daki etkisi kadar degildi gruptaki agirligi, ama yine de olmadi, gelenler** onun yerini dolduramadilar. sonra yuzumuzu guldurdu, gitti once fight evil records'u, sonra da chroma key ekibini kurdu, canavar muzik yapmaya ba$ladi. virtuoz olamaz diyenlere images and words albumunden take the time'in keyboard solosunu hatirlatirim. hem bir space dye vest, bir wait for sleep acaip klavye atraksiyonlu $arkilar olmasa da, dream theater'in adam gibi $arkilari arasinda aslanlar gibi dururlar.

    chroma key'de yaptigi muzik, progressive'den ziyade ambient olsa da, yaraticiligi sinir tanimaz moore'un. muthi$ sample'lar, muthi$ melodiler, muthi$ sozler, aleni bir tori amos hayranligi...

    hail to the chief.
  • sadece bir space dye vesti dinlemenin ne kadar ba$arili bir besteci oldugunu anlamaya yetecek oldugu insan.
  • müthiş müzisyen, gidişi dream theater'dan çok şey götürmüştür. derek sherinian dönemini gözardı ederek söylüyorum, jordan rudess gibi klavyede basmadık tuş bırakmamayı ve continuum fingerboard ile kafa sikmeyi marifet sanan bir adamın gelişi ve train of thought ile beraber grubu ele geçirmesi, mike portnoy'un grubu terk etmesine ve dream theater'ın progresif metal grubundan sıradan bir klavye metali* grubuna dönüşmesine neden olan süreci başlatmıştır.

    tabii öncelikle bu arkadaşa sünepe diyenler, mesela kevin moore'un baştan sona şov yaptığı take the time hakkında ne düşünüyorlar onu bir sormak lazım ki bu sadece bir örnek.

    şunu belirteyim, kevin moore baştan itibaren berklee üçlüsü *** ile müzikal açıdan çok da uyumlu bir müzisyen değildi ama grup yeni kurulmakta olduğu için bu durum henüz tam olarak ortaya çıkmamıştı. kevin moore, çok farklı müzik tarzlarından etkilenen bir adam olduğu için grubun müziğine de sunduğu katkı ile çok farklı bir hava katmaktaydı. bu dönemde images and words ve awake ile grubun müzikal kimliği az çok oturmaya başladı ki kevin moore'un gerçekten ağırlığını koyduğu tek albüm de aslında awake'tir ve bana göre dream theater'ın en duygu yüklü ve aynı zamanda da en sert albümüdür. ayrışma da burada başladı, berklee üçlüsünün müzik anlayışı çok daha profesyonelken kevin moore bu olaya çok daha keyfi ve duygusal bakıyordu. sonuçta da gruptan ayrılıp kafasına göre takılmaya karar verdi ki osi ile yaptıklarını bir kere dinleyenler bu adamın sünepe falan olmadığını göreceklerdir. bunun dışında bir de chroma key var ki o da bambaşka bir güzellik. aradaki fark şu yani, bu adam komple bir müzisyen ve öyle bir gruba katılıp da hayatı boyunca orada albüm-turne-bootleg-albüm döngüsüne girecek bir tip değil.

    şu da doğru, train of thought da sert bir albümdür ama sadece serttir o kadar. hatta endless sacrifice gibi bir parçanın ortasında giren tom ve jerry müzikleri ile yer yer ciddiyetsizdir. ben sert müziklerden çok hoşlanan biri olarak train of thought'u awake kadar sevemiyorum bu yüzden, sırf sert olması için yapılmış ve arada da enstrümanlara abanılıp virtüözlük şovu yapılmış bir albüm gibi geliyor.

    aynı problem metallica'da da var mesela; ...and justice for all duygu yüklü ve aşırı sert bir albümken, death magnetic sadece sert olsun diye yapılmıştır ve samimiyetsizdir.

    bu arada dream theater'ın sertleşmesinin önündeki engel kevin moore olsaydı onun ayrılmasından hemen sonra falling into infinity gibi yumuşak bir albüm çıkmazdı herhalde. tam tersine, kevin moore dream theater'ın sertleşmesinin ana sebebiydi. dream theater ise kendisinin gidişinden sonra tamamen piyasaya oynayan bir albümle dönmüş, hollow years gibi bir ballad çıkarmış; hatta desmond child ile parça bestelemeye* kadar ileri götürmüştür işi. jordan rudess gruba katıldıktan sonra ise grup daha farklı bir müzikal anlayışla ilerlemeye başlamış ama bu da grubun zamanla jordan rudess'in çiftliğine dönüşmesine neden olmuştur ki six degrees of inner turbulence bu anlamda dream theater'ın çıkardığı son tutarlı albümdü. sonrası ise maalesef baş aşağı gitti.

    uzun lafın kısası; bu adamı space-dye vest ile tanımış olabilirsiniz* ama bu kendisinin sürekli ağlak şarkılar yapan sünepe bir kişilik olduğu anlamına neden geliyor anlamadım.

    amme hizmeti
  • müziği bırakıp psikiyatrist olmuştur.
    https://www.trinityhealth.org/…oviders/kevin-moore/
  • hayatında dream theater'ın izi ve yeri olan herkesçe apayrı bir dream theater elemanıdır kevin moore, en azından benim için öyle. "bu şarkıya bayıldım, bakalım kimin nesiymiş" diye bakılan dt şarkılarda o baskındır.

    osi* ve chroma key gibi harika gruplar doğmuştur küllerinden. dream theater'ın son albümleri doğrultusunda da eskisi gibi dt dinleyemeyenler sonradan bu grupların hayranı oluyor genelde.

    ayrıca okul ve küçük kıyamet gibi türk filmlerinin müziklerinde de elinin olduğu atlanmaması gereken bir bilgi.
  • space-dye vest şarkısı büyük bir müzisyen olduğunun kanıtıdır.. ille de virtüöz olacak diye bir şart yok kanımca!..

    - love is act of blood and i'm bleeding....
  • another permanent address olarak istanbul u bellemiş olan zat-ı şahane. rahat, chill out mekanlarda cirit atmaktadırlar kendileri ve görünüş itibarı ile bir rock stardan ziyade içine kapanık bir matematikçiyi andırmaktadırlar.
    hüzne saygı adettendir, türk insanı efendi insanı, hüzünlü efendi insan boğazı sevdiğinden midir nedir, buraları daha bir evi olarak bellemiş gibi. albümlerini en bir dinleyip de sukunetini bulandırmamak isteyeceklerinizden,
    müzisyen.
  • küçük kıyamet'e yaptığı soundtrackle siyad'ın ödüllerine aday olan keyboard illüzyonisti. deli gibi images and words dinlediğimiz yıllarda biri kevin moore 13 sene sonra türkiye'ye gelecek, filmlere müzik yapacak, hatta siyad adayı olacak dese gülerdik heralde. garip ama gerçek hislere gark etmemek elde değil.
hesabın var mı? giriş yap