• hafiyelik romanlariyla nam salmis ingiliz muharrir.nam-i diger david john moore cornwell. the spy who came in from the cold (ayazdan sokun eden muzevir), the looking glass war (muharebe-i adese), a small town in germany (avuc ici kadar bir alman sancagi), the little drummer girl (tranpetci acuze) en meshur romanlaridir.
  • edebiyatla cok ilgili olmama ragmen, polisiye benim icin sadece sinemada olan bir seydi. bir de daha kücükken okudugum agatha christie'lerle sinirliydi. cünkü hem romanda aksiyonu bos bulan birisiyim (ha dan brown'lari okuduk tabii) hem de polisiye romani bir kere okuyan insan bir daha alip okumak cok istemez, bence. sonu önemlidir cünkü. bunlara ragmen ludlum filan da okumustum. ama cok degil.

    sonra nedense bu genre'a merak saldim. genelde bu duruma geldigimde sevip sevmemem cok önemli degildir. önemli olan bu genre'in yapi taslarini atan eserlerdir, bunu degistiren seyler önemlidir. bir ara zombilere merak salip romero'lari ve remake'lerini izlemistim. ama zombi filmlerinin hala cok meraklisi degilim (romero'ya saygim var).

    neyse john le carre'la da tanismam böyle oldu. bunlara merak saldim. internetten arastirdim, oraya buraya baktim, sonra carre'i gördüm, kendisinin adaptasyonlarini izledigimi ögrendim, biyografisi dikkatimi cekti. the spy who came in from cold'da kitapta karar kildim. kesinlikle cok hosuma gitti. ismi türkce'de dogal olarak herkese sahin k.'yi animsatsa da okudugum en iyi polisiye romanlardan ve izledigim en iyi soguk savas filmlerinden biri.

    sonra sirasiyla a small town in germany ve karla triolojisi (kitaplari arka arkaya okumadim aralarinda seneler var). o bos aksiyon dolu polisiyelerden cok daha fazlasi var kitaplarda. kovalamaca, güzel kizlar, kasli vücudlar yok. nasi roma ve mitoloji filmlerinde/dizilerinde hikaye disinda her sey ve düzgün vücudlar varsa, burda da fiziksel görünüm disinda cok ince islenmis hikayeler, yerli yerinde psikoloji, insani icine alan jargon ve gercekcilik var.

    son iki haftada da tinker tailor soldier spy'in ve smiley's people'in bbc yapimini izledim. alec guiness muhtesem. kesinlikle son dönemde yapilmis bircok polisiye espionage filminden cok daha kaliteli. simdi tinker tailor soldier spy'in yeni filmi geliyor. yönetmen, oyuncular ve fragman cok yerinde acikcasi.

    ancak önerim kitaplara ve diziye önceden bir bakin. evet, daha önceden de dedigim gibi polisiyede son önemli, ancak bu o kadar bos bir polisiye degil. kitabini okudum, dizisini izledim, filmine de gidecegim.

    sanirim john le carre'i diger polisiye yazarlardan farkli kilan da bu. (bu arada bu "hayranligim" yanlis anlasilmasin. kendisini sadece kendi sinirlari ve baglami icinde cok begeniyorum)
  • üzerine tez yazdığım eski casus ve yazar. hayatı boyunca edebiyatçı olarak kabul edilmemesine içerlemişti, oysa nice "man booker" ödülü kazanmış romancılardan daha iyi bir edebi dili vardı. ileri yaşlarında kraliçe madalya vermeye kalktığında ise siyasi nedenlerle reddetmişti.

    1980'lerin ortasında israil-filistin çatışmalarında batının tekdüze israil desteğinin aksine vicdanın sesi olmuş, the little drummer girl romanında sabra ve şatilla katliamlarını ayrıntıları ile anlatarak ana akım gazeteci ve siyasetçilerin düşmanlığını toplamıştı. (bkz: #90821096)

    uğursuz 2020 her gün bir yıldızı kaydırıyor. leben sie wohl, herr cornwell...

    ps: adını herkes yanlış okuyor, "john le carré = john lö kare", ingilizce "a square man = dümdüz adam, sıradan adam" deyiminin fransızcaya çevrilmişi. gerçek adı ise david cornwell. ilk romanları yayınlandığında hala ingiliz gizli servisinde çalıştığından bu takma isimle yayınlamak zorunda kalmış, sonra da bu isimle ünlü olmuş.
  • jlc in nerdeyse butun kitaplarinda circus un saha adamlari atesli universite genclerine cengel atarlar, beyin yikar, cebini doldurur iki haftalik eften puften bir egitim sonunda we are fighting for the reasonable men siariyla dunya uzerine salarlar. ruslar da yaparlar bunu , sanilmasin ki adam kayiriyorum.

    kendisine sovalyelik unvani vermeye gittigimde beni tersleyip degnekle kovalamasi haricinde aramizda bir sogukluk olmamistir, yoksa ikimizde eton cocuguyuz, ayni klube gideriz. birgun dedim ki , john, ustat yurtdisinda okuyup turkiyeye donen adam zannediyor kendini sonra gidiyor bakan, basbakan , burokrat oluyor. yoksa siz mi gaz veriyosunuz lan bunlara? . ifadesi degisti, gozunun feri sondu ve dislerinin arasindan bir gun... sen dahil hepiniz...ayafosyada ... derken sustu, uzaklara daldi gitti. cok zaman gecti aradan , gecenlerde hatirlardim ve konuyu actim jlc e . guldu , ozur diledi ve o pismanlikla karla karakterini benim hinzir gulusumden ,zeki bakislarimdan feyz alarak yarattigini itiraf etti.

    smiley i ise aslinda esmer biri olarak tasarladigini, ama o zamanlar tanistigi tonton bir turke cok benzeyecegi icin churchill tipi bir adami daha uygun gordugunu soyledi.
    churchill onunla asik atamazdi dedim en hinzir gulumseyisimle.
  • casus romanları yazarıdır. romanlarında aksiyon göreli az olsa da insan ilişkileri ve davranışları arkasındaki motivleri detaylı inceler. 2011 yılında, nordik bir bakışla (yönetmeni, tomas alfredson) en iyi romanlarından olan tinker tailor soldier spy sinema filmi olarak çekilmiş ve gösterime girmiştir.
  • 20. yüzyılın ve yıkılan ingiliz geleneneğinin son çığlığı ve bir bakıma ağıt yazıcısı. askeri güçü olmayan - donanma hariç- sadece zekasıyla var olan bir halkın ağıdıdır yazdığı kitaplar.

    kaisere karşı bütün gücünü birinci dünya savaşında tüketen geri kalan gücünü ise hitlere karşı prius zaferi kazanarak elden çıkartan impratorluğun belki düşünüş olarak son şövalyesi.

    ne bok yiyeceği belli olmayan düşündüklerini anlaşılmayacak kadar tehlikeli olan ayı - yazar burada s.s.c.b den bahsediyor- saftirik kuzenlerle mücadeleyi her daim ele alan bu yazarın en azından bir eserini kıraat etmek 20. yüzyılı anlayabilmek için bir kilometre taşıdır.

    ne kadar da soğuk savaşı anlatsa da soğuk savaştan sonra olanı biteni ve günceli anlatmak için kıçını yere çakan bu yazar hala ilerleyen yaşına rağmen güncelin altını okuyup bildiklerini sarf etmekte.

    yaratmış olduğu karakter kurmacadır. hep ihanet yemiştir. mesela george smiley'i karısı ve en yakın arkadaşları aldatmış, mesleğinde acil durumlarda iş başına gelmiş işler düzeldiğinde sepet havası çalınmıştır.

    bütün daraları düşünce yörüngeden çıkan insanları anlatan yazardır bu yazar. soğuk savaşın ve sonra ki dönemleri fon olarak kullanan lirik bir şair.

    dna olmadan zekası ve aklı ile katlin bulan bir ekolün hayatta kalmış bir temsilcisi...
  • yazdığı romandan köstebek adıyla uyarlanan ve 70'lerde trt'de yayınlanan casusluk dizisinin başrolünde sir alec guinness vardı.
  • 12 aralık 2020'de, 89 yaşında hayatını kaybettiğini yeni öğrendiğim ve çok üzüldüğüm usta edebiyatçı yazar.

    kitaplığımdaki bütün eserleri 'herhangi bir yere bağışlanmayacaklar' listesinde yer alıyordu, şimdiden sonra 'yangında ilk kurtarılacaklar' kategorisine geçecekler net. çoğu ilk, bilemedin ikinci baskısında alınmış antik kitap değerindedir benim için... yeni bir romanının yayımlanacağı haberini duyar duymaz alarma geçer, raflarda yerini aldığı gün elime geçmesi heyecanlandırırdı beni. sayfalar arasında kurşun kalemle aldığım notlar, neredeyse uzman psikanalist edasında söylenmiş vecizeden hallice altını çizdiğim cümleler...

    o yazana kadar kafamızda canlandırdığımız casus tiplemeleri de farklıydı ve gerçeği onunla öğrendik. önüne gelen herkesi pataklayan, çatıdan çatıya atlayan, attığını vuran, atılandan sakınan, aksiyon ve macera dolu bir mücadelede bileği bükülmez james bond vari insanüstü varlıklar sanıyorduk ajanlığı, şövenist hollywood filmlerinden...
    sonra o yazdı ezberimiz değişti. ajan olmak için cesur ve gözüpek değil tersine ürkek ve temkinli, hevesli ve tezcanlı değil mülayim ve sabırlı, atik ve cengaver değil renk vermez satranç oyuncusu ve aynı zamanda tam bir insan sarrafı olmak gerektiğini gösterdi bize. 70'li yılların çetin soğuk savaş ortamında ingiliz istihbaratı mi6'da kendisinin de üst düzeyde görev yapmış olması ve operasyonlara bizzat tanıklık etmesi, romanlarındaki kurgunun gerçekliğe yakınlığıyla düpedüz ilintilidir. ve evet, bunu okunası bir edebiyata dökmek için john le carre gibi bir ustaya ihtiyaç vardı.

    özellikle 70-90'ları içeren soğuk savaş yıllarında yazdığı ilk dönem romanlarında, can verdiği karakterlerin olaylar karşısındaki tutumlarının insani gerekçeleri öylesine derinlemesine betimlenirdi ki ister istemez macerayı ikinci plana itip kahramanların iç dünyasına odaklanırdınız...
    sonraki yıllarda ise en iyi bildiği soğuk savaş dünyasından farklı bir dünyaya el atmak zorunda kalıp, değişen soğuk savaş atmosferiyle birlikte bu yeni koşullara adapte olamamanın, yeni dünyaya uygun bir casus dünyası tanımlayamamanın sinyallerini vermesine rağmen yazmaya devam etti. bu dönemde en başarılı olduğu kitap; 1984'de yayımladığı the little drummer girl'dür. bunun dışında soğuk savaş atmosferinden ayrılarak 2001'de yazdığı tailor of panama'da eski becerilerini sergiler nitelikte görünse de örneğin 1999'daki single and single ve 2001''deki the constant gardener eleştirmenlerce de pek beğenilmedi.

    belki iz bırakan kitap cümleleri başlığında ayrıca değerlendirmek gerekir ama bu başlıkta da kitaplarında sarfettiği bazı cümlelerin izi kalsın isterim:

    * "yalnızlık, yorgun olup da uyuyamamaya benziyordu." a murder of quality/cinayetin parıltısı (1962)
    * "zenginler geleceğinizi yedi ve yemeği de onlara yoksullarınız verdi." the spy who came in from the cold/soğuktan gelen casus (1963)
    * "iki karşıt görüşü olup da ayakta kalan adama sanatçı denir." tinker tailor soldier spy/köstebek (1974)
    * "george orwell'i okudun, değil mi? bu insanlar dünün hava koşullarını bile yeniden yazabilecek ayarda kimseler." a perfect spy/son casus (1986)
    * "kuşaklar boyunca kitlelere iyi düzenlenmiş bir yalanlar ağı sunuldukça, zaman içinde gerçekler tümüyle mantığa aykırı görünür ve söyleyen kişi zırdeli kabul edilir." absolute friends/sıkı dostlar (2003)

    çoğu okur hayranı gibi beni de derinden etkileyen en önemli eserleri, dilimize köstebek, bir öğrenci gibi ve smiley'in dönüşü olarak çevrilmiş üçlemesidir. bu seri 1979-82 arasında ingiliz yayın organı bbc tarafından 13 bölümlük dizi şeklinde çekilmiş, romanın baş kahramanı george smiley canlandırmasını efsane aktör sir alec guinness oynamış ve ödül almıştır. aynı eser 2011 yılında sinema filmi olarak da yeniden çekilmiştir. bu bbc yapımı olan, filme aktarılan diğer bütün eserleriyle birlikte arşivimin baş köşesini işgal etme hakkını kendinde bulur. arada son bölümünü açar, smiley'in, toby esterhase'in 'fenerci' ekibi marifetiyle bal tuzağına düşürdükleri sovyet ataşesi grigoriev'i ayartma sahnesindeki mizanseni sanki ilk defa seyrediyormuşum gibi pür dikkat izler, evdekilerin şaşkın bakışlarına aldırmadan her seferinde büyük keyif alırım. içimden de yok böyle bir yazar demek gelir.

    soğuk savaş yıllarındaki ingiliz popüler kültürünü gerçeğe yakın tüm çıplaklığı ile görmemizi sağlamış ingiliz edebiyatı içerisinde benim için ayrı bir yeri olan bu usta yazarın ölümü nedeniyle hissetiklerim için şu an başka ne diyebilirim bilmiyorum. sanki aileden biri sonsuza kadar susmuş gibi...
    rip
  • malesef vefat etmiş, dünya 'daki en iyi casusluk romanı yazarıydı çünkü eski ingiliz istihbarat subayıydı. romanları james bond saçmalıkları değil gerçek istihbarat dünyasını yansıtırdı. soğuk savaş dönemini en iyi yansıtan üçer kez okuduğum köstebek ve soğuktan gelen casus romanlarının yazarı gerçek efsane le carre üstad mekanın cennet olsun .
  • - casusluk istihbarat romanlarına seviye atlatmış, onları basit, kafa dağıtıcı romanlar olmaktan çıkarıp saygın bir yere oturtmuştur.
    - kitaplarında havada üç takla atarak adam döven, iki elinde iki silahla etrafı mermi manyağı yapan insanlar bulamazsınız.
    - tam aksine roman kahramanları günlerini masa başında gelen kağıtları okuyup, analiz edip rapor yazan istihbarat uzmanlarıdır.
    - kitapları o kadar gerçekçidir ki bir kitabını ilk defa okumaya başlayan kişiler önce bir afallar, hatta biraz sıkılır.
    - ama sabreder ve sadık kalırsanız o dönemde her iki taraftan da(nato, varşova) yıllarını devlet güvenliğine vermiş zeki adamların satranç oynar gibi nasıl birbirleri ile oynadıklarını büyük bir keyifle okursunuz.
    - bir çok kişi istihbaratçı ile casusun farklı şeyler olduğunu onun romanlarından öğrendi.
    toprağı bol olsun.
hesabın var mı? giriş yap