• italya doğumlu sonradan fransız vatandaşı olan besteci, kemancı ve dansçı. adında geçen baptiste, vaftizci demek bunu da başta not edelim, çünkü lakap. henüz saraya adım atmadığı yıllarda kendisi ayrıca "le grand baladin" olarak da biliniyor, büyük sokak sanatçısı manasında. 1646'da fransa'ya geldi. sarayda ise "kutsal müziğin bestecisi" olarak anıldı.
    fransız barok müziğinin babası olarak da anılmakta. fransız müziğinin mucidi diyenler de var tabii. italya doğumlu olmasına rağmen fransız müziğinde italyan etkisini tamamen reddetmiş.

    dansçı olarak o dönem orijinal adı "pochette" olan günümüzde fiddle ya da kit violin dediğimiz cep kemanlarının atası olan enstrümanı kullandığı biliniyor. bu üç yaylı çalgı da birbirinden farklı şeyler, yeri gelmişken belirtmekte fayda var.

    1653'te "balet royal de la nuit"te dans ederken kral louis xiv ile tanıştı ve kraliyet bestecisi oldu. kraliyet balesi ve la grande bande için yaptığı bestelerle kral için vazgeçilmez bir besteci oldu. 1661'de resmen fransa vatandaşı oldu ki bu olaydan sonra kariyerinde hızla yükseldi. 1681'de ise kendisine asalet unvanı verilerek krala danışman olarak atandı. kral louis xiv ile o kadar yakındı ki kralın, lully'nin kendisi gibi müzisyen olan michel lambert'in kızı madeline lambert ile evliliğinden olan oğlunun vaftiz babası olduğu da tarihe not düşülmüş. birlikte dans ettikleri de rivayetler arasında.

    italya o dönemde operanın merkeziydi. italyan tarzı operanın fransız dili için uygun olmadığını düşünerek operayı fransızca librettolar kullanarak yeniden şekillendirdi. kendi onayından geçmeyen operaların icrâ edilmesini kraldan da aldığı yetkiyle yasakladı. tam da bu yıllarda academie royale de musique'nin başında bulunduğundan sülalesi rahat tabii. bu yüzden fransız tarzı operayı yaratan isim olarak kabul edilir. bale ve tiyatro için yaptığı müziklerle lully bir yüzyıl boyunca fransız opera ve şarkılarını şekillendirdi. uvertürleri ise bütün avrupa'da enstrümantal müziği etkiledi. andre campra, jean-philippe rameau, henry purcell, george frideric handel, johann sebastian bach ve antonio vivaldi gibi çok büyük isimlerin jean-baptiste lully'den etkilendiğini biliyoruz.

    1661 yılından itibaren moliere ile birlikte çalışmaya başladılar çünkü moliere oyunlarını ilk olarak kraliyet sarayında sergilenmesi için yazıyordu, bunların müziklerini de kraliyetin bestecisi lully beyefendi yaptı. bütün bu ortak çalışmaların ardından bir tür olarak "comedie-ballet" ortaya çıktı ve bu türde moliere ve lully beraber 9 eser ortaya koydular. 1672'de moliere ile yolları ayrılınca lully operaya geri döndü. ayrıca "tragedie en musique" türü de lully tarafından örneklendi ve bu türdeki ilk eseri de 1673'te lully besteledi. (bkz: cadmus et hermione)

    çok ciddi bir serveti olduğundan operalarında görev alan bütün sanatçı kadrosuna dönem için çok yüksek sayılacak ücretler ödedi. bu servet nereden geliyor onu da şimdi anlatacağım ki bir kısmı için (bkz: #100853218) bu entryden bilgi edinebilirsiniz.

    bütün bunlar bir taraftan oladursun, 1666'da fransız şair ve librettist pierre perrin, kral xiv. louis'e "fransız dili ve müziğini birleştirerek daha yüksek bir sanat anlayışı ve icrâsı gerçekleştirmek amacıyla kraliyete bağlı bir şiir ve müzik akademisi kurma"yı teklif etti. academie royale de musique'nin kuruluşu tam da bu girişim. teklif xiv. louis tarafından kabul edildi ve 46 yaşındaki pierre perrin'e akademinin kuruluşu ve yönetimi için yetki verildi. akademi, fransız ihtilali'ne kadar çalışmalarına özerk bir yapı olarak farklı yöneticilerin önderliğinde devam etti. çalışacağı sanatçıları seçme özgürlüğü ve gösteriler için ödenecek/alınacak ücretleri belirleme konusunda bütün yetkiye sahip ve aynı zamanda kumarbaz olan perrin, jean-baptiste lully fransız müziği sahnesine çıkana kadar keyfi yerinde çalışmalarına devam etti. bu akademi, çalışmalarını (tiyatro, opera, bale, konser vs.) bir tenis kortundan sahneye çevrilen salle de la bouteille'de sergiliyordu. pierre perrin ve moliere ikilisi moliere'in ölümüne kadar (1673) birlikte çalışıp bir sürü metin ortaya çıkarmışlardı. moliere ölünce işler perrin için de değişti. zaten pierre perrin beyefendi 1675 yılında yoksulluk içinde ölecek, lully bu esnada perrin sayesinde servetine servet katacaktı.

    1673 - 1687 yılları arasında (bu aralık tam olarak moliere'in ölümünden lully'nin ölümüne kadar geçen süre oluyor) academia royale de musique'nin başına geçen lully, kurucu kadroda yer alan pierre perrin'in kumar borçları yüzünden hapse girmesini fırsat bilerek borçlarını ödemek karşılığında bütün librettolarının telif haklarını şairden satın aldı. perrin'in borçlarını ödedi. perrin'in librettolarıyla bestelediği operalardan çok para kazandı ve müthiş bir servete sahip oldu çünkü bütün haklarını satın aldığından kimse perrin'in librettolarını operalarında telif ödemeden kullanamıyordu. bütün bunlardan habersiz olan marc antoine charpentier beyefendi medea operasını perrin'e ait bir libretto ile zaten bestelemişti. gala için 1693'e kadar beklemek zorunda kaldı. bu arada lully elindeki libretto bolluğundan da olacak her yıl bir opera sahnelemek üzere beste fabrikası gibi çalışmaya başladı.

    bu akademi artık lully'nin istediğini özgürce yaptığı bir kraliyet müzik akademisiydi. resmî olarak 1669'da pierre perrin dehasıyla kurulan akademinin bugünkü adı; "opéra national de paris" ve bu kurum tarih boyunca onlarca kez isim değiştirdi, hatta napoleon bonaparte beyefendinin elinden de çok çekti.*

    kralın* operaya olan ilgisi azalınca lully ile ilgili eşcinsel veya pedofili olduğu yönündeki iddialar sebebiyle ünlü armide operasının bile sahnelenmesine izin verilmedi. her ne olduysa krala özel bir te deum icrâsını yöneten jean-baptiste lully o yıllarda görkemli bir asa olarak kullanılan batonu ayağına düşürür, daha doğrusu başlangıç için yere vuracakken ayağına vurur ve kendini yaralar. doktorlar tarafından, enfeksiyon kaptığı için bacağının ya da ayağının kesilmesi gerektiği söylenir fakat bir daha dans edemeyeceğini düşünen lully bu seçeneği reddeder ve iki ay içinde kangrenden ölür.

    te deum'un "tanrı'ya şükretmek için" okunan bir ilâhi olduğunu düşünürsek lully'nin ölümüne sebep olan bu icrâ sırasında başına gelenler pierre perrin'in lâneti de diyebilir miyiz? bilemedim.*

    edit: imlâ
  • on parmağında on marifet olan sanatçı.

    kendisi daha çok ölüm şekliyle dikkatimi çekti ve yaptığım araştırmalar sonrası hakkında birkaç şey yazmak istedim.

    kendisi aslında italyan fakat daha sonra fransız vatandaşlığına geçmiş. zaten sanat hayatının büyük bir kısmını da fransa'da xiv. louis'in sarayında müzisyen olarak geçirmiş. kendisinin sarayda müzisyen olarak bulunmasından da anlayacağınız üzere oldukça yetenekli bir isim, yoksa sarayda napsınlar onu.

    peki sarayda napıyor diyeceksiniz, hemen açıklayayım: kendisi besteci(daha çok bu kimliğiyle öne çıkmış ama boşuna on parmağında on marifet var demedik), kemancı ve balet. ve bütün bu yeteneğini kendi kendine öğrenmiş. yani öyle çok bir müzik eğitimi, konservatuar geçmişi yokmuş. zaten yeterince başarılı olduğu yetmiyormuş gibi bir de o dönem yeni çıkan italyan stili operanın müzik ve şarkılarının fransızcaya pek uymadığını düşünüp fransızcaya daha uygun şarkıları kapsayan yeni bir opera türü yaratmış. bu arada italya doğumlu olup sonradan fransız vatandaşı olmasına rağmen bu iki ülke kendisini kapışırmış. tabii bu yetenekleri açığa vurana kadar her şey bu kadar sanat dolu değilmiş yaşamında. zaten fransa'da sarayla olan ilk bağlantısı bir düşese hizmetkarlıkmış, sonra hizmet ettiği kişiye italyanca dersleri verirken kendini sanat alanında geliştirmesi sonucu 20 yaşında besteci, balet, kemancı gibi yönleri de açığa çıkmış. derken işte xiv. louis'in sarayında müzisyen olarak boy göstermeye başlamış. böyle böyle yükselirken orkestra şefliği, kendi orkestrası falan olmuş.

    tabii bu arada çapkınlığı, aşırı davranışları da ayrı bir konu ama sarayın gözde isimlerinden olduğu için kolay affedilirmiş ve yaşamına kaldığı yerden devam edermiş.

    işte bu noktada benim için baya ilginç sayılabilecek ölümüne geliyoruz.

    1686'lı yıllarda kral hastalanmış ve iyileşmesi şerefine lully'den bir konser talebinde bulunmuş. kahramanımız da bu konserde orkestra şefi olarak görev alıyormuş. bilirsiniz normalde orkestra şefleri orkestrayı yönetmek için baton(ellerinde tuttukları değnek gibi şeyin adı) kullanırlar. tabii o zamanlar bu kadar küçük bir şey değil de daha büyük ve ağır bir değnek kullanılmaktaymış. lully, bu değnekle orkestrayı yönetirken yanlışlıkla bunu ayağına düşürmüş ve enfeksiyon kapmış. doktorların ayak parmağını kesmesine de izin vermeyince kangren olmuş ve vefat etmiş.

    bu ilginç ölümün arkasındansa şöyle şahane şeyler bırakmış
    1
    2
    3
  • ölümü ile, müzik çevrelerindeki birçok gencin rahat bir nefes almasini saglayan pedofil.
  • armide gibi muazzam bir eser yaratan sanatçı.

    bu eserinden özellikle act 5, secene 1 insanı sürükleyen nadir parçalardandır.

    passacaille
  • trajikomik ölümüyle tarihte bambaşka bir yeri olan, yeni çağın müziğini yapmış adam. bir gün avrupa'yı fetheden bir ordunun başına geçersem wagner yerine lully çalacak ipodumda.
  • le roi danse ve tous les matins du monde filmlerini izleyerek hakkında epey fikir edinebileceğiniz barok müzik dehası.

    italyan asıllıdır ancak fransız kralının tabi olmayı kabul etmiştir. halen iki millet tarafından gerginlik yaratacak biçimde sahiplenilir.
  • luly'in ölümü çok ilginçtir şöyle ki;her sene 1637'den sonra versailles sarayında yeni bir opera sunulmaya başlanmıştır.luly abimiz gene böyle bir sanat akşamında orkestrayı yönetirken kullandığı,ağır sarayın güzelliğine uygun,uzun değneği ilk vuruşu vermek için kullanırmış hep, sen git bu sefer ilk vuruşu yer yerine ayağına vur!sonra bir kaç gün vurma nedeniyle açılan yaranın iltahapı kangrene dönüşşün öllll !!! olacak iş mi bu yav
  • lully, jean baptiste (1632-?): fransız, opera bestecisi. ilk operanın yazıldığı şehir olan floransa'da doğmuştur. 1646'da duc de guise tarafından aşçı yamağı olarak paris'e götürülmüştür. orada orgcu métru, roberday ve gigault'dan keman, piano ve kompozisyon dersleri almıştır. ayrıca "24 violons du roi-kralın 24 kemanı" adlı orkestraya kemancı olarak girmiş, 1652'de aynı orkestranı şefi olmuştur. besteciliğe saray balesine eserler yazarak başlamıştır. bu sıralarda özellikle moliére ile işbirliği yapmıştır. bu tarihten itibaren yazdığı operalarla başarı elde etmiştir. bu eserlerde trajedi kuralları, özellikle deklamasyon üzerinde durmuştur. ayrıca resitatifleri, dekorları ve sahne realizmi ile operada büyük yenilikler yapmıştır. lully'nin başlıca eserleri şunlardır: "bacchus ve amour'un bayramları" (1672), "cadmus ve hermione" (1673), "alceste" (1674), "thésée" (1675) , "atys" (1676), "pérsée" (1682), "phaéton" (1683), "amadis de gaul" (1684), "armide" (1686). lully operalarının içerdiği yeni elemanların başında danslar ve özellikle çok kuvvetli olan dans sahneleri, uvertürler ve uvertür süitleri gelir.
  • asıl adı giovanni battista lully olan 1632 doğumlu floransalı besteci. 1661'de kralın oda müziği yöneticilerini alıp, aynı yılın sonunda adını jean-baptiste lully olarak değiştirir ve fransız uyruğuna geçer. 16 operası vardır. çağın en önemli dansı olan minuet * in gelişmesinde çok büyük payı olmuştur.
  • unutulmaz besteci. o da aslında bir giovanni battista olarak floransa'da dünyaya gelmişti. siz de yoksa giovanni battista pergolesiperverlerden misinizdir? neyse lulli olarak doğan isim, fransa'ya taşındıktan sonra jean baptiste lully'e dönüşmüştü. çinli olsa, hayat bu kadar basit olmazdı herhâlde. bu dönüşüm bu kadar kolay yaşanmazdı. neyse bir samsa tatlımıza devam edelim. tous les matins du monde'da bizi de yakından ilgilendiren, mehter kokusu sinmiş marche pour la cèrèmonie des turcs'u ile benim demişti. güneş kralın, en yakın arkadaşlarından biri olmakla beraber özel hayatı ile kralını pek üzüyordu kendisi. bestelerinde bir sorun yokru ama özellikle erkek çocuklarına olan ilgisi pek de hoş karşılanmıyordu bazıları tarafından. kral, kulak çekmekten sıkılmadı zira arkadaşının yeteneğinin farkındaydı. hayatının son yıllarında fransız operasını ele geçiren isim, baleler için de ürünler vermişti. kendi te deum 'unu yönetmenin heyecanına dayanamamış, iki buçuk ay sonra da kangrenden ölmüştü. ölüm döşeğine düştüğü bir ibare ile günah çıkartarak yummuştu gözlerini bu dünyaya...
    (bkz: bisogna morire peccatore)
    (bkz: lully te deum)
hesabın var mı? giriş yap