• türkiye’de “karın deşen jack” olarak bilinen, seri katil, ingiltere’den bi efsane. ortalıkta, çok zengin bi aileden geldiğine dair bazı söylentiler dolaşan jack’in aynı zamanda doktor olduğu sanılmakta ki şu sebeple; kurbanlarının hepsi kadın olan jack, kestiği organları o kadar bilerek, estetik ve diğer organlara zarar vermeden, iz bırakmadan kesmiştir ki, bunun için bayağı bilgili olmak gereklidir.

    sonraları jack the ripper’dan etkilenen bi dolu katil türemiş, savunmalarında “o benim içimdeydi, ruhu bendeydi, yar dedi yardım karıyı” gibi cümleler uydurmuşlardır.
  • supheliler arasinda alice's adventures in wonderland'in yazari lewis carroll da yer almaktadir (hatta cinayetleri arkadasi thomas vere bayne ile beraber isledigi iddia edilmektedir -- ki bazi cinayetleri nerede oldugunu ispatlama adina degismeli olarak islemek oldukca akillica bir davranistir. nitekim 5 resmi, yaklasik 20 cinayetin 3 tanesinde carroll'in cinayet sirasinda nerede oldugu ispatlidir).

    iddialar carroll'in the nursery alice ile sylvie and bruno calismalarinin incelenmesiyle ortaya atilmistir. her iki kitap da cinayetler sirasinda yazilmistir ve kitaplarin bazi paragraflarinin anagramlar yardimiyla kurbanlarin detayli anlatimlarini icerdigi iddia edilmektedir.

    ornegin the nursery alice'den bir paragraf:

    'so she wondered away, through the wood, carrying the ugly little thing with her. and a great job it was to keep hold of it, it wriggled about so. but at last she found out that the proper way was to keep tight hold of itself foot and its right ear'.

    su anagrama donusmektedir:

    'she wriggled about so! but at last dodgson * and bayne found a way to keep hold of the fat little whore. i got a tight hold of her and slit her throat, left ear to right. it was tough, wet, disgusting, too. so weary of it, they threw up - jack the ripper.'

    bu iddia 1996'da richard wallace tarafindan jack the ripper, light-hearted friend kitabinda da kaleme alinmistir.

    bu arada anagram dunyasi ayri bir kor kuyudur, fazla guvenmemek gerekir. nitekim carroll'in sucsuz oldugunu ispatlamak adina benzer cikarimlar winnie the pooh hikayesi kullanilarak da yapilmistir. mesela winnie the pooh'un acilis cumlesi:

    'here is edward bear coming downstairs now'

    asagidaki sekle donusturulebilir:

    'stab red red women! cr * is downing whores - aa'

    yine de kanimca eger birisi o donemde jack the ripper olacaksa, bu deliligi ve dahiligiyle beraber ancak lewis carroll olabilirdi (bir +rep demedigim kaldi.. hatunlarin efendi adam yerine pic tercihi deyip geciyoruz efem.)
  • cinayetlerini cogunlukla dogu londra (whitechapel) civarinda gerceklestirmis katil. bizdeki "sanatci bilmemkim bu apartmanda yasamistir" plakalarina benzer "jack the ripper 3. cinayetini burda islemistir" neviinden ibareler gorebilirsiniz whitechapel sokaklarinda. bu vahseti boylesine bir turistik degere cevirebilmek de jack the ripper'in hakikaten nevi sahsina munhasir bir adam olmasi mi yoksa ingiliz kurnazligi mi bilemedim, ayrica titreme geldi gezerken.
  • whitechapel bölgesinde 1888 yılında hepsi fahişe en az yedi kadını öldüren bir katil olduğu söylenen şahıs. kimliği hiçbir zaman ortaya çıkartılamamış. jack the ripper ismi 1888 yazında bir gazeteye kırmızı mürekkepli bir kalemle kendisi tarafından yollanan bir notla ortaya çıkmış. kurbanlarını deşmeden önce boğuyormuş böylece bıçaklanırken bağıramıyorlarmış ve atardamarı kestiğinde kan fışkırması önlenmiş oluyormuş.

    bunu bugün bir gazeteden okudum, dolayısıyla yalancılığım, o gazeteninkiyle doğru orantılıdır.
  • aaron kosminsky olduğuna emin olduğum seri katil.

    1. whitechapel cinayetleri soruşturması henüz devam ederken, dosyada şüpheli sıfatıyla kaydedilen onlarca isim arasında bir isim daha vardır: kosminski isimli bir yahudi.

    2. mary jane kelly cinayetinden sonra kendisini tanıyan biri olan george hutchinson, polise verdiği ifadesinde cinayet günü mary'i "yahudi görünümlü" bir adam ile gördüğünü söyler.

    3. kosminsky ise bu yıllarda başta berberlik yapmış sonrasında ise işi gücü bırakıp whitechapel'deki kız kardeşlerinin sırtından geçinmiş yalnız bir erkektir.

    4. mary jane cinayetinden 2 yıl sonra erkek kardeşinin şikayeti üzerine ıslahevine yerleştirilir, 4 gün sonra serbest bırakılır.

    5. melville macnaghten "kosminsky" için "kadınlar için büyük bir nefret besliyor." notunu düşer. bu not, kızı 1959'da açıklayana kadar gizli kalır.

    6. ıslahevinden çıktıktan 7 ay sonra yine erkek kardeşinin şikayeti üzerine yeniden ıslahevine konulur. jacob cohen isimli bir görgü tanığının ifadesine göre kendi kız kardeşine bıçakla saldırmıştır.

    5. ıslahevine yerleştirilmesinden 2 yıl sonra ise paranoid şizofreni teşhisiyle leavesden akıl hastanesine yatırılır. hastane kayıtlarına göre 1885'ten beri hastadır. halisülasyonlar görüyor, paranoyak korkular besliyor, halk içinde mastürbasyon yapıyor, banyo yapmıyor, konuşmuyor, yemek yemiyor.

    6. 1910'da yardımcı komiser robert anderson, yazdığı hatıralarında jack the ripper'ın "polonya asıllı fakir bir yahudi" olduğunu, kosminsky'nin kardeşinin evinden alınıp ıslahevine gönderildiğini ve bir süre sonra da öldüğünü yazar.

    7. 1919'da aaron kosminsky akıl hastanesinde ölür. öldüğünde 53 yaşında ve 44 kilodur.

    8. 2014'de dr. jari louhelainen, jack the ripper'ın ikinci cinayeti olarak bilinen catherine eddowes'a ait eşarpın üzerindeki dna örneğini kosminsky'nin kız kardeşine ait dna örneği ile karşılaştırır. sonuçlar %92 oranında aynıdır.

    ayrıntılı bilgi: https://www.casebook.org/…s/robhouse-kosminski.html

    tek bir bilinmezlik var. o da, martin fido'nun tezine göre, kayıtlardaki "kosminski" isminin aslında nathan kaminskyolması. bu isim hakkında ise çok az şey bilinse de, aaron ile çok fazla ortak yanları var.

    1. ikisi de polonya asıllı yahudi.
    2. ikisi de whitechapel'da cinayetlerin işlendiği bölgelere yakın oturuyor.
    3. ikisinin de akıl hastanesi kayıtları var.
    4. ikisine de paranoid şizofreni teşhisi konmuş.

    polis kayıtlarındaki "kosminski" nin nathan olduğunu varsayarsak, çok daha uyumlu bir tablo çıkıyor ortaya. robert anderson, kosminski'nin ıslahevine gönderilmesinden bir süre sonra öldüğünü yazmıştı, fakat aaron çok daha uzun bir süre hayatta kalmıştı. nathan ise anderson'ın notlarında olduğu gibi yakalandıktan hemen sonra 1989'da ölmüş.

    hastane kayıtlarında ise nathan amerika'daki "john doe" örneği gibi "david cohen" ismi ile kaydedilmiş. aaron'dan farklı olarak gayet saldırgan bir hasta olduğu yazılı.

    1888'de whitechapel meydanında yidişdili ile konuşurken, etrafa saldırırken, bilinçsizce hareket ederken fark ediliyor ve ıslahevine gönderiliyor. kendisi ile iletişim kurulamadığı için de "david cohen" ismi ile kaydediliyor. colney hatch akıl hastanesine kaldırılıp bir hücrede tutuluyor. oldukça saldırgan olduğu için de sürekli yatağa bağlanıyor. ekim 1989'da ise hiçbir iyileşme belirtisi göstermeden ölüyor.

    jack the ripper nathan kaminsky olabilir, fakat elimizde sadece aşırı hasta bir john doe var. görgü tanıklarının ifadesine göre jack orta halli, bilinci yerinde bir insan. nathan kaminsky ise ağır bir hastadır.

    sonuç ise:

    1. jack "kosminski" dir. dna kayıtlarını göz önüne alırsak, kesin olarak aaron'dur.
    2. jack zeki biri değildir. oldukça hasta olmasına rağmen bilinci yerindedir. cinayetlerine başlamadan önce de büyük travmalar geçirmiştir.
    3. bütün mektuplar yüksek ihtimalle sahtedir.

    fakat ortada bir soru daha var: kosminki yalnız mıydı?
  • dna uzmanı jari louhelainen diye bir daktır, karındeşen jack diye bilinen bu seri katilin gerçek kimliğini tespit ettiğini iddia etmiş. 1988 yılında jack tarafından öldürülen catherine eddowes'un kanlı şalı üzerinde inceleme yaparak, karındeşen jack'in polonya göçmeni berber aaron kosminski olduğunu açıklamış. ve ''vardığım sonuçta şüpheye yer yok'' diye de kesin konuşmuş ingiliz mail on sunday gazetesine. sweeney todd* filmi geliyor insanın aklına. adamın berber olması ve olayın ingiltere'de geçmesi. tim burton da az psikopat değil hani.

    bu arada incelediği şalı da, bir iş adamı 2007'de ingiltere'deki bir müzaye evinden satın almış.
  • bu vatandasin kac tane kadini oldurdugu bilinmemekle beraber, karnini destikleri bes adet olup, bu cinayetleri whitechapel de bir altinda toplu mezarlar bulunan bir kiliseyi merkezine yerlestirdigi bir pentagramin koselerinde islemistir. evet kadinlarin tamami fahisedir, hicbirinin sesi solugu cikmamasindan onlari pazarlik yapmak suretiyle cinayet mahaline yonlendirdigi dusunulmektedir. sanildiginin aksine solak degildir. bogazlarindaki kesiklerin sol yani daha derin olmasinin sebebi kurbanlarini arkadan kavramasidir.

    ayrica bircok diger seri katil gibi, polis milletinin zekasiyla dalga gecmis, en kalabalik mekanlarda inanilmayacak bir hiz ve titizlikte karin desmis, isledigi cinayetlerle ilgili saga sola yazilar birakmis, yetkililere mesajlarina ek olarak deliller de gondermistir.
  • zamanında ilgiltere'de 5 tane fahişeyi iç organlarını deşmek suretiyle katletmiş, sonra bunun akıl karı birşey olmadığını fark edip öldürmeyi planladığı diğer fahişeleri açtığı striptiz klubünde kucak dansçısı olarak işe almış şahsiyet
  • national geographic'te izlediğim belgesel sonucu kendisinin walter sickert olduğuna epey ikna olduğum meşhur seri katil. beni en çok ikna eden iki kısımdan birisi, gelen mektuplardan birisinin sickert'ın el yazısına inanılmaz benzemesi. öyle bir ' y ' görmedim ben ömrümde ki denk gelsin. ayrıca jack'ten gelen mektuplar incelendiğinde sickert'ın mektup kağıdı ile gelen bir mektubun kağıdının aynı tomardan çıkmış olduğu da kanıtlanmış. ikincisi ise adamın yaptığı portrelerin psikolojisi cidden destekliyor teoriyi. mesela, jack the ripper'ın son işlediği korkunç cinayeti ele alalım. mary jane kelly, evinde hunharca parçalanmış bir şekilde bulundu.gösğüleri kesilmiş, yüz derisi dahi yüzülmüş. hatta resimleyeyim.

    (epey şiddet içerir, kaldıramayanlar bakmasın)

    buyrunuz

    bir de sickert'ın şu tablosuna bakalım;

    buyrunuz

    durum epey benzeşmekte. ben ikna oldum gibi.
hesabın var mı? giriş yap