• asıl adı mehmed esad olan şeyh galib tarafından 18.yüzyılda kaleme alınmış ve mesnevi tarzında yazılmış olan büyük klasiğin adı.

    yerlerin sarsıldığı, göklerin birbirine girdiği ve karanlıkta korkunç sesler duyulduğu bir gece ben-i muhabbet kabilesinde biri kız, diğeri erkek iki çocuk doğar. kıza "hüsün"(güzellik) erkeğe "aşk" adını verirler ve kabilenin ileri gelenleri bir araya gelerek bu iki çocuğu doğdukları gün birbirlerine nişanlarlar. çocuklar büyüdükçe birbirlerine daha sıkı bağlanırlar.

    seneler ilerledikten sonra aşk, kabilenin büyüklerine gider ve artık hüsn ile evlenmek istediğini söyler. fakat kabilenin ileri gelenleri bunun için bin başlı ejderhayı öldürmek, mumdan gemilerle ateş deryasından geçmek; cadılarla, sihirbazlarla dolu gam harabesi'nin bin yıllık yolunu yürümek ve matem sarayına varması gerektiğini söylerler. aşk, bütün bunları yapabilir ve kalp diyarına varıp oradan kimyayı getirebilirse o zaman hüsün kendisine verilecektir. bundan sonra aşkın "diyâr- kalb"e ulaşmak için çıktığı çileli yolculuğu başlar.

    bu meşakkatli yolculukta kuyulara düşer, dondurucu soğuklarla savaşır, kendisine aşık olan cadı tarafından çarmıha gerilir, karanlık vadilerden, ateş deryalarından geçmek zorunda kalır. bu zorluklar sırasında "suhan" adı verilen ve hüsn ile aşk'ın brbirine kavuşmasını isteyen bir ihtiyar bilge de ona yardım eder.

    nihayet bu hiç bitmeyecekmiş gibi görünen uzun ve zorlu yolculuktan sonra son hisara, kalp hisarına varır. bu öyle bir hisardır ki içinde aşkın evvelce aldandığı binlerce "huşrubâ" vardır ve bunların hepsi bir tek sultana bağlıdır. o sultan da hüsn'dür. suhan, burada aşk'a esrâr-ı hafiyye'yi öğretir. onu hayret'e teslim eder, hayret de aşk'ı hüsn ile vuslata ve birliğe ulaştırır. aşk, birlikte ayrılık olmadığını, dolayısıyla hüsün'le aşk'ın aynı olduğunu burada anlar.

    aslında bu yolculuk sırasında aşk, aradığı şeyi kendi içinde bulur, diyar-ı kalp dediği de kendi kalbinin içidir. tasavvufi düşünce de allah'ı arayan aşığın onu bulacağı yer yine kendi içidir. tabi bunu bulmak için de epeyce sıkıntıya katlanmak gerekir.
    mutasavvıfların bir ömür çektiği ve bizim anlamlandırmakta güçlük çektiğimiz çileleri hep bunun içindir.
  • su sembollerdeki guzellige bir bakar misiniz ya hu.

    "erzaklari bela-yi nagah / ates yagar uzerlerine her gah"
    (riziklari ansizin gelen bela idi / ustlerine her an ates yagardi)
    "ektikleri dane-i sirare / bictikleri kalb-i pare pare"
    (ektikleri kivilcim taneleriydi / bictikleri paramparca olmus kalpler)

    yeniden basladim eksik de olsam okumaya
    ah bir bilene varsam da ben dinlesem o anlatsa.
  • en güzel çevirisinin karadeniz lehçesine yapıldığını fark ettim: güzelluk ile sevdaluk

    bkz. arapça aşk nasıl yazılır
  • şeyh galip'in önemli bir eseri olan hüsn ü aşk nabi'nin hayrabad adlı mesnevisine rakip olma amacıyla yazılmıştır.eser alegorik özellik taşır 'hüsn' bir kızı 'aşk' da bir erkeği temsil eder.eser işleniş olarakta leyla ile mecnuna benzer.

    hüsn'ün sevgilisine göndermiş olduğu mektup;

    bu nâme o yâr-ı câne gitsin
    bir âhtır âsmâne gitsin

    gerçi gam-ı dil beyân olunmaz
    âteş gibidir nihân olunmaz

    hep bildiğimi tüketti hicrân
    bîmâr olan eylemez mi hezyân

    ey hâlime rahmı olmayan yâr
    fikr eyle ki rûz-ı âhiret var

    yıllarca gül ü bahârın oldum
    âhir ki hazân erişti soldum

    yâ vasl ile senden alırım kâm
    yâ merk ile zinde eylerim nâm

    hasrette koma bu hâksârı
    bir sözle teselli eyle yâri
  • seyh galib in, nabi nin hayrabat adli eserinin aldigi ovgulere inat, daha iyisini yazacagi iddiasiyla ortaya cikardigi eserdir. iyi de yapmisdir, aferimdir.
    ancak kendisi gibi bir mevlevi dedesine, daha iyisini yapmak gibi bir buyuklenme ile hareket etmek ne derece yakisir ya da bu iddia meselesi ne derece dogrudur bilemem.
    sonuc: boylesi nefis bir eserimiz vardir.
    gerisi yalandir.
  • orhan pamuk'un kara kitap'ının esin kaynağıdır. ana karakterinin "galip" olması tesadüf değildir.
  • victoria rowe holbrook, eserin, divan şiirinin mükemmellik standardı olarak alımlandığını söyler.
  • edebiyat araştırması yapan bazı muhteremlere göre bildungsroman (baş kahramanı evre evre dönüşen, değişen,olgunlaşan hikayeler) özelliği taşıyan, divan edebiyatı içinde kadın karakterin erkek karaktere aşkını itiraf etmesi yönüyle devrim etkisi yaratan galib dede mesnevisidir. sağlamdır vesselam.
  • bu mesnevide; aşkı uğruna kuyuya düşen, gam harabelerinde cadılarla, perilerle, gulyabanilerle mücadele eden hüsn 'e çok benzediği için hoşrüba'nın tuzağına düşen ve yıllarca kalede hapis kalan aşk'ın yolculuğunun sonunda aslında aşk 'ın hüsn, hüsn' ün de aşk olduğunu öğreniz.

    bu mesnevide aşk'ın kendisini bulması anlatılır. mesnevinin sonunda yazar olayı en heyecanlı yerinde keser ve "burdan sonra ne olduğu bilinmiyor." diye bitirir. ardından 40 beyit boyunca kendini över.
  • "benı muhabbet kabilesinde, aynı gecede biri kız diğeri erkek iki çocuk doğar. kıza hüsn (güzellik), erkege aşk adı verilir. kabile büyükleri birleşip bu iki çocuğu, doğdukları gün birbirine nişanlar. hüsn ve aşk okul çağına gelince "mekteb-i edeb"e giderler, burada molla-yı cünun'dan ders alırlar. daha sonra bu okulda birbirlerine aşık olurlar. hüsn ve aşk'a, sühan adında her şeyi bilen ve her kılığa giren bir ihtiyar yardım eder. aşk, hüsn'ü babasından ister. kabilenin büyükleri bunun zorlu bir sınavı verdikten sonra gercekleşebileceğini söylerler. buna göre aşk, gam ülkesini aşacak, mumdan gemi ile ateş denizini geçecek, bin başlı ejderhayı öldürecek, cin ve devlerle savaşacak, sonunda kalp diyarına varıp oradaki iksiri alıp gelecektir. bunu yaparsa hüsn ona verilecektir. aşk, gayret ve sühan'ın yardımıyla bunu basarır ve hüsn'e kavuşur..."
hesabın var mı? giriş yap