• yaklasin yaklasin.
    yine cok guzel seyler anlatacagim size.

    önsöz ve peşin özet: bu entryde size avrupa'nin gizli bahcesi, iki gozumun cicegi, guzel memleketim hamburg'dan bahsedecegim biraz. (işbu entrynin taslak sureci yaklasik iki yildir. baktim ki kimse bu sehri adam gibi anlatamamis. iki gunlugune gelip tespit kasanlara meze olmus. ben ele alayim o zaman dedim. listeyi olusturmak, hepsi icin bizzat fotograf cekip koymak vs derken, uzadi biraz. yarisi bile bitmedi aslinda ama bu kadar da kafi.)

    simdi de konuya gireyim.
    ehm ehm...

    efendim, hamburg'u reklama ihtiyaci olmayan, kaliteli bir marka gibi dusunebilirsiniz. citroen'in reklamlari boy boy gorulebilir televizyonlarda mesela; ama bentley'inki sayilidir, cunku gerek yok. bilen biliyor bizi diyorlar. kalitenin, reklama ihtiyaci yoktur. memnunum da acikcasi bu durumdan. herkes bilmesin, hep boyle turist kalabaligi olmadan yasayalim.

    - gelin, microsoft'un o meshur arkaplan ovasina benzeyen guzellikteki stadtpark'ta baska genclerle birlikte uzanalim, muhabbet edelim, dans edelim, insanlarla tanisalim.
    * http://i.hizliresim.com/8mdpl1.jpg

    - gelin, amsterdam'in gece hayatindan asagi kalir bir yani olmadigini st.pauli'de beraber gorelim. avrupa'nin en renkli gece hayati amsterdam ve hamburg'dadir. amsterdam'i, reklam yaptigi icin herkes bilir sadece. amsterdam'a giden sekilci, hamburg'a gelen keyifcidir.
    * http://i.hizliresim.com/v0mq0n.jpg

    - gelin, venedik'in artik yolgecen hani olmus kanallarinda gondolla gezmektense, hamburg'un sehrin gobeginde bile dogayla ic ice agaclarin tunel yaparak kapattigi amazonvari "dogal" su kanallarinda kugular esliginde kureklerimize sarilip kano yaparak mest olalim.
    * http://i.hizliresim.com/01b9my.jpg
    * http://i.hizliresim.com/4pmxb7.jpg
    * http://i.hizliresim.com/zzeb1g.jpg

    - gelin, 1000'den fazla bira cesidi olan ulkede bira tadimi yaptiran bir mahzene gidelim. mesela taze mevsim meyveli bira deneyelim, kraft icelim, dunkel, weiß, pils, hepsini tadalim.
    * http://i.hizliresim.com/ojkdlb.jpg
    * http://i.hizliresim.com/4pm6mg.jpg

    - gelin, "cilegini kendin topla" etkinligine gidelim. devasa tarlalara girip, karnimiz agriyana kadar cilek yedikten sonra sadece doldurdugumuz sepet kadar cilegin bedelini odeyip cikalim. ustelik bunun bir cakallik degil, tatli bir satis stratejisi oldugunu gorelim.
    * http://i.hizliresim.com/brapom.jpg

    - gelin, ara ara gittigim bahce evine ugrayalim. uzanip cicekler icinde sohbet edelim. sincaplar elimizden findik yesin, odun atesi yakip cay demleyelim. mangal yapalim, kuslarla beraber turku soyleyelim.
    * http://i.hizliresim.com/alkrgb.jpg
    * http://i.hizliresim.com/5gqbm5.jpg

    - gelin, yuz yillik tarihi denizalti tunelimiz elbe'den karsiya gecip yüzeye cikarak hamburg'u izleye izleye buz gibi biralarimizi tokusturalim.
    * http://i.hizliresim.com/4pm6ra.jpg

    - gelin, hangisine gireceginizi sasiracaginiz kadar cok muze icin "ooo piti piti" yaparak secip gezelim.

    - gelin, yapimi yillar suren, iki ay once acilan ve tam 800 milyon euro'ya mal olup su an dunyanin en modern ve en kaliteli kultur/sanat merkezi elbphilharmonie'ye girelim. tarihler uyarsa konser dinleyelim yahut terasina cikip sehri kirmiziya boyayan gunesin batisini izlerken sarabimizi icelim.
    * http://i.hizliresim.com/lynm1z.jpg
    * http://i.hizliresim.com/ldwadx.jpg
    * http://i.hizliresim.com/01bo2z.jpg

    - gelin, avrupa'nin en renkli muzik festivali olan schlagermove'a katilalim. (bu yil 14-15 temmuz'da)
    * http://i.hizliresim.com/nrw8r0.jpg

    - gelin, gordugunuz gorebileceginiz en kozmopolit sehirlerden biri olan hamburg'da, istedigimiz mutfagin yemegini yiyelim. her milletten insan oldugu icin, moğol restaurantini da bulmak mumkun, portekiz'i de. sri lanka bile. hatta yeni seylere aciksaniz kanguru, zebra, zurafa, timsah, kopek baligi ve diger ekstrem seyleri de denemeye gidebiliriz.

    - gelin, yunan tavernasi'na gidelim. bize de yakin kultur zaten. gelsin uzo'lar, gitsin baliklar. gelsin mezeler, gitsin muhabbetler. sabaha kadar demlenelim.
    * http://i.hizliresim.com/ldwaoj.jpg

    - gelin, evin 3-4 dk mesafe arkasindaki cennetten kopmus göl bolgesine gidip ordeklerle konusalim. millet delirmis bunlar desin.
    * http://i.hizliresim.com/01bmry.jpg
    * http://i.hizliresim.com/brgmjm.jpg
    * http://i.hizliresim.com/algo3o.jpg

    - gelin, hamburg'un, en yesil 5 avrupa sehrinden biri oldugunu, buradaki koprulerin, amsterdam ve venedik'teki kopru toplamindan daha fazla oldugunu uzerlerinden gece gece kesfedelim.

    - gelin, merkez istasyonunda yillardir hicbir zaman susmayan ve her koseye yerlestirilmis hoperlorler ile dinletilen klasik muzigi beraber tadalim.

    - gelin, almanya'nin sanayisi en gelismis, en zengin sehri oldugunu gorun. avrupa'nin en gelismis 6. buyuk sehriyle tanisin. avrupa'nin en buyuk 2. limaniyla buyulenin.

    - gelin, stadyumda biralarimizi alip buyuk bir keyifle mac izleyelim. gol oldugunu milletin bagirmasindan anlayip "anaa gol olmus ya la" diye sonradan fark edelim, ortamin atmosferine daldigimiz icin.
    * http://i.hizliresim.com/w0qm62.png

    - gelin, avrupa'nin en buyuk acik hava botanik bahcesini gezelim.

    - gelin, hala eskitmedigimiz acik hava sinemasina gidip nostalji yapalim.
    * http://i.hizliresim.com/69xdl7.jpg

    - gelin, havalar isininca uzun bistro masayi bir ayak havuzu icine koyan ve serinlemek icin ayaklarimizi o havuza koyarak bir seyler ictigimiz mekanlara gidelim.
    * http://i.hizliresim.com/alkw5b.jpg

    - gelin, sehrin kendine ozgun delileriyle tanisin. bir bakiyorsunuz karsinizda oturmus ve gomlek+boxer gibicilgin bir tarz ile karsinizda kulaklikla muzik dinliyor.
    * http://i.hizliresim.com/ye3gny.jpg

    - gelin, beatles'in ingiliz bir grup olmasina ragmen hamburg'da meshur olup dunyaya yayilmalarini birlikte ogrenip insanlara anlatalim. sahne aldiklari ilk mekanlara gidip canli muzik dinleyelim. onlarin tuttugu mikrofonlari tutalim.
    * http://i.hizliresim.com/ydnxkz.jpg

    - gelin, 1800'lerden kalma, icerde hala cok eski muzik calma aletlerinin oldugu ve o nostaljik atmosferi bozmamak icin mekanin oturma duzeni gibi pek cok detaya hic karismadiklari eski pub mekanlara oturup bir seyler icelim.

    - gelin, "himbirg için bir gin bili çik fizli" diyenlerin gezme namina hicbir sey bilmedigi gorun.

    hamburg bambaskadir.
    sakli hazinedir.

    ha unutmadan, hamburg'da basinizi koyacak bir yastiginiz, sizi gezdirecek bir arkadasiniz var.
  • tgrtnin by ku$ show isimli geyik programinin bir bolumu burada geciyordu..
    bir turku durdular yolda sordular..
    - hem$erim nerelisin bakalim?
    - erzincan...
    - napiyosun burda
    - donerciyik..
    - nasilsin bi sikintin bi rahatsizligin var mi burada?
    - vala... yoktur ama burada cok alman vardir..

    dedigi $ehir.. hakikaten niye o kadar cok alman var ki acaba orda* diye merak etmiyor degilim..
  • hamburg, istanbul'u andırır. şehrin ortasından geçen elbe nehri, boğaz gibidir. şehrin kuzeyi, istanbulun avrupa yakası, güneyi anadolu yakasına benzer. kültürel, sosyal olaylar, barlar, restoranlar, gezilecek yerler hep şehrin kuzeyindedir. elbe nehrinin güneyinde genelde yabancılar yaşar. burada yaşayanların büyük bir kısmını rus göçmenler, türkler, çinliler ve diğer yabancılar oluşturur. bu yüzden buraların kiraları daha ucuzdur. hamburg'ta yaşayan bir alman, elbe nehrinin güneyini (yani istanbuldaki anadolu yakası gibi olan yerini) hamburg'tan saymaz.

    limanda ve şehrin merkezinde yaz kış birçok festival, konser düzenlenir. reeperbahn, bir tür istiklal caddesi tadındadır, ancak cadde üstünde genelev, seks dükkanları görülebilir. reeperbahnın arka sokaklarında güzel barlar bulunur. gene kuzeydeki sternschanze semtinde birçok kafe vs. bulunur.

    şehrin kuzeyinde birçok park vardır. alster gölleri etrafında gezinti yapılacak, çimlere serilecek çok harika alanları vardır. çok yeşil şehirdir hamburg.

    ikinci dünya savaşında epeyi bombalanmıştır. birçok evin üstünde "1943te bombalandı, 1956da yeniden yapıldı" gibi yazılar yazar. öteki alman şehirlerindeki gibi, şehrin birçok yerinde yapılan yol çalışmaları sırasında ayda yılda bir, hala patlamamış bombalara rastlanır ve büyük haber olur. bu durumda bombanın bulunduğu yerler her olasılığa karşı boşaltılır, yollar kapatılır, bomba imha edildikten sonra hayat normale döner.

    şehiriçi ulaşım münihten daha ucuzdur, fakat daha kötüdür; münih gibi olimpiyatlara evsahipliği yapmamıştır, en az 6 metrosu olan münihten daha büyük bir şehir olmasına rağmen, sadece 3 tane metrosu vardır. ulaşım ağı, bütün metro ve trenler şehrin merkezindeki hauptbahnhofa (anagar) geldiğinden dolayı, aşağı yukarı yıldız topolojisindedir. dolayısıyla şehir içinde bir yerden bir yere gitmek için çok vasıta değiştirmek daha kısa sürebilmektedir. şehrin bir yerinden öteki bir yerine gitmek normal vasıtalarla yarım saat sürebilirken, bu yapı nedeniyle 1, bilemedin 1,5 saat sürer. şehir planlamacılığı münihe kıyasla daha kötüdür. havaalanı, ikinci dünya savaşından bu yana gelişen şehrin içinde kalmıştır, münihteki gibi şehir dışında değildir. bu yüzden şehrin herhangi bir yerinde uçan uçaklar görebilirsiniz.

    almanyanın en iyi almancasının konuşulduğu hannovere sadece 1,5 saat uzaklıkta olmasına rağmen, şive farkı belirgindir. burada yaşayan almanlar sıcak ve arkadaş canlısıdır.

    kışı çok soğuk olur. kar, birçok kez yağmasına rağmen trafik allak bullak olmaz. yazları güneş bazen 11'e doğru batar.

    amsterdama 6 saat, danimarkaya yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta olan hamburg, görülmeye değer bir şehirdir.
  • moin moin!!

    hamburg'a gidecek olan suser'lar merak ettikleri her konuda her şeyi bana sorabilirler. orada toplamda 5 ay geçirdim, 10 gün önce de yurda dönüş yaptım. bir hamburg aşığı olarak elimden geldiğince yardımcı olur, bilgi verip aydınlatabilirim efendim.

    sonra da gelen sorular doğrultusunda entry'yi genişletip güncellerim ki herkese bi katkısı olsun.

    ek olarak önceki hamburg ziyaretimden bi entry:

    (bkz: #29224864)

    edit: birkaç yazardan sorular gelince artık entry'yi editlemek gerekti.

    öncelikle dil eğitimi için gidecekler, aylık 1000 euro civarı para ile çok rahat geçinip eğlenebilirsiniz. mitfahrgelegenheit ile hem almanya içi hem almanya dışı birçok şehire şaka gibi minicik fiyatlarla gidebilirsiniz. kurs konularında bilgi almak isteyen olursa (bkz: mesajımın yeşili) kendi deneyimlerimden yola çıkarak fikir verip yardımcı olmaya çalışabilirim, yurt vs.

    kısıtlı zamanı olup da olabildiğince hamburg'un tadını çıkarmak isteyenler için şu mesajımı olduğu gibi ekliyorum

    gündüz hauptbahnhof'un hemen karşı caddesinden girerseniz rathaus'a(belediye binası) kadar. o çevrede bol bol fotoğraf çekersiniz. hemen yanında alışveriş merkezi de var europa passage diye alışveriş düşünürseniz vs çok güzel mağazalar var. akşam yemeği için rathausun alt sokağında yani metroların jungfernstieg durağında inince jim block diye bi yer var hamburg'un en güzel hamburgerleri orda ve çok meşhur orası kesinlikle orada yemenizi öneriyorum. yine orada alster gölünün kenarında oturabilirsiniz, ördekler kuğular kazlar fln... bir sürü cafe restaurant var alster'in kenarında oralarda da oturabilirsiniz. biraz lüksler tabii. sonra akşamüstü gün batımından önce yapacağınız şeyi söyliyim, u-bahn ve s-bahn'ların landungsbrücken durağında iniceksiniz 3 numaralı köprünün ordan da 62 numaralı vapur(fähre 62) var. bizim boğaz turu, adalar vapuru gibi iskele iskele geziyo ve başlanılan yere geri dönüyo. alın bi metro durağındaki bi büfeden soğuk soğuk biralarınızı ya da başka bi içeceğinizi koyun çantanıza fotoğraf makinelerinizi hazırlayın ve o vapura binin. mümkünse akşam üstü olsun gün batımı fln çok güzel oluyo çünkü. o vapura biniceksiniz ve bindiğiniz iskeleye geri dönene kadar hiç inmiceksiniz. ama isterseniz vapur turu sırasında övelgönne iskelesinde inip oranın kumsalında ya da oradaki restoranlarda da oturabilirsiniz biraz. ama vaktimiz o kadar yok derseniz hiç inmeyin o vapurdan, illa kumsalda oturmak istemiyosanız. o turu yaptıktan sonra, akşam u3 metro hattına binip saarlandstraße'de iniceksiniz ordan da stadtpark'a gidebilirsiniz kolayca. orada parkın girişinde schumachers biergarten diye bi yer var tam gölün kıyısında, orada istediğiniz her tür birayı içebilirsiniz. bu biergarten'ın dışında stadtpark çok büyük istediğiniz kadar gezebilirsiniz.

    eğlence için de st pauli ve reeperbahn'a bi göz atın isterseniz. st pauli'de erotic shoplar fln var hatta bi tanesi bayağı lüks ve sanatsal, ismi de boutique bizarre. reeperbahn'da da lucky star diye bi bar var oraya giderseniz mexikaner shot deneyin, bu shot hamburg'un spesiyali gibi bişey. yine st pauli'de molotov diye bi yer var, the beatles'ın fln çaldığı bi yer zamanında.

    sternschanze'yi ben çok seviyorum oturup içilebilecek güzel yerler var schanze bölgesinde, katze diye bi bar var özellikle oranın caipirinha kokteyli çok güzel onu da için. hatta o bölgede çok güzel butikler de var minik minik

    bu dediğim yerlerin hepsinde yerel halk takılıyo ve isimlerini kime sorsanız size tarif ederler.

    eğer kano sürmek isterseniz hava koşulları elverirse, yine metroyla saarlandstraße durağının ilerisinde bi saatlik kano kiralayıp kullanabilirsiniz elbe nehri boyunca.

    zaman kısıtlı ya ben sizin yerinizde olsam gündüz rathaus ve çevresini gezer ordan da hamburger için dediğim yere gider çıkışında alster gölü kenarında otururum. oradan da alışveriş merkezinde biraz göz gezdirip, sonra vapur turunu yaparım. sonrasında da stadtparka gidip göl çevresinde biraz gezinirdim, bira seven biriyseniz de schumachers biergarten'a giderdim. orada biraz oturup takıldıktan sonra da sternschanze'ye giderdim o dediğim yerde(katze'de) caipirinha içerdim. orada da fazla oturmadan st pauli-reeperbahn bölgesine gidip o dediğim mekanda bikaç mexikaner ya da başka shot'lardan atıp molotov dediğim yere giderdim. buraya girmeden önce o sex-shoplara da bakabilirsiniz isterseniz.

    zaman ksıtlı değilse de, bunları zamana yaydıra yaydıra yapınız efendim!

    fahri hamburg belediye başkanı kedidunya'nın önerileri şimdilik bu kadar. (:
  • "yurt dışında tatil yapayım ve tatilimde yeme, içme, gezme, öğrenmenin yanında bolcana eğlence-dağıtma da olsun" diyenler için avrupa'da ilk beş tercihten biri olmalı mutlaka bu şehir. burada bir şey öğrenmek için dil bilmenize katiyen gerek yok, elini sallasan hemşona çarpıyor. doğaya karışayım diyorsan alster gölü'ne git, girişte 10 euro verip, içerdeki tüm meyvelerden istediğin kadar yiyip, istediğin kadarını da yanında götürebileceğin bahçelere dal, yüzmek istiyorsan aha uzuun uzuun plajlar merkeze 20 dakika mesafede, tarih istiyorum, buram buram alman tarihi diyorsan kendi etrafında bir kez dönmen yeterli. 2. dünya savaşı esnasında inşa edilmiş, hala sapasağlam duran alt geçitlere, şehir altı şehirlere de bir bak derim. warehouse bölgesi de gezip görmelik. alışveriş istiyorsan ankara'dan hallice burası, adım başı alışveriş merkezi. ve eğlence istiyorsan... bunu istiyorsan doğru yerdesin. git st. pauli'ye, at kendini reeperbahn'a, ver kendini grosse freiheit'a. strip clublardan, en dehşet elektronik müziğin içerde zöngödö zöngödö icra edildiği clublara, alman ekolü metalden, fonda müzikle muhabbete dalabileceğin publara, herkese, her keseye uygun mekan mevcut. tabelasında "blue night" ibaresi bulunan mekanlarda envai çeşit uyuşturucu satılıyor. bazı sokaklar hard core red light district, kadın girerse camlardan fahişeler attıkları yumurta ve daha sert cisimlerle kadını girdiğine, gireceğine, ettiği meraka pişman ediyorlar. 24 saat açık dönerci ve künefeci bile var; kendini memleketinde hissetmek isteyenlere ehe. ulaşım çok rahat, pahalı bir şehir değil, yeme içme bakımından hem çok yerel, hem çok evrensel, seçenek çok. hayatımın bir döneminde burada yaşamak isterdim.

    gereksiz trivia:
    türklerin her bir zerresine işlediği hamburg'un en büyük pezevengi de türk. "türkün musa" derler onun namına vayvayvay. sokakta iş tutan binlercesinin yanısıra içinde yüzlerce fahişenin ekmek parası kazandığı, mahalle kadar bir genelevi de var.
    the beatles'ın kariyerinde çok önemli bir açılım hamburg. ilk sahne aldıkları yer meydan yapılmış. pek fütüristik heykelleri var burda her bir grup elemanının. orada her daim gençler müzik yapıyor.
  • moin!

    yaklaşık bir buçuk senedir yaşadığım, denize kıyısı olmayan liman şehri; hamburg meine perle.

    oysa bu başlıktaki henüz ilk entry'de buranın "denize nazır" olduğu yazılmış. şehri ziyaret etmemiş hatta belki buradan şöyle bir geçmiş pek çoklarının paylaştığı, yaygın bir yanılgı bu. tarihinde viking akınları, korsan yağmaları olan bir şehrin elbette deniz kenarında olmasını bekler insan. 19. asır boyunca milyonlarca avrupalı'nın gemilere atlayıp amerika'ya göçtüğü bir liman şehrinden söz ediyoruz. oysa hamburg'dan bir gemiye bindikten sonra, ancak 65 mil sonra kuzey denizine ulaşabilirsiniz. bu 65 mil, elbe nehri üzerinde geçer. hamburg bir okyanusun kenarında değil; iktidarını ve hristiyanlığı kuzeye yaymak istiyen frank hanedanı şarlman'ın buyruğu ile, elbe'nin bir kolu olan alster nehrinin kıyısına kurulmuştur.

    trivia: bu sulak şehrin kanalları üzerine yaklaşık 2500 köprü yer alır. bu sayı, amsterdam ve venedik'teki köprü sayılarının toplamından fazladır.

    suyla bu kadar haşır neşir ve hayli zengin bir şehir olan hamburg, dünyanın en güzel memleketleri denildiğinde neden kimsenin sıralamasına en tepeden girmez? bu soruyu aşağıda kendimce cevaplayacağım. başlıkta yer alan hemen bütün entry'leri okudum. verilen bilgiler içerisinde doğrular kadar yanlışlar, paylaşılan izlenimler içerisinde katıldıklarım kadar katılmadıklarım da var. ben de naçizane, hamburg'a dair edindiğim kimi bilgileri ve gözlemleri, şehri bilinçle gezmeye veya belki buraya yerleşmeye niyetli olanlar için paylaşmak isterim.

    şehrin resmi adı freie und hansestadt hamburg (kısaca hh). bu uzun isimde yer alan hür ve hansa şehri ifadeleri, bugünün hamburg'unu tarihi bağlamıyla beraber anlamamız ve şehri gezerken gördüklerimizi anlamlandırabilmemiz adına çok mühim. hamburg, ezelden beri özgür kalmayı tercih etmiş bir ticaret şehri. avrupa'nın en zengin şehirlerinden birinde herhangi bir (1!) saray yok. üniversitesi çok geç kurulmuş. sanat tarihi açısından önemli bir merkez olmamış. tarihi yapılar bu çapta bir şehre göre az. çoğunlukla büyük felaketler veya bazen de kent konseyi kararı ile pek çok mahalle ve anıt yapı yıkılmış. ayakta kalan örneklerden de çok süslü olmadıklarını görüyoruz.

    peki hamburglular neden zenginliklerini anıtlaştırmaktan imtina etmişler? mazisinde feodal, aristokrat zenginler bulunmayan, ticaretle ve yurttaş kimliği ile zenginleşen, geçmişte ve bugün halen bu kimlikleri ile gurur duyan hamburglular için bu tip gösteriş sembolleri, muhtemelen israf ve şatafat meraklısı soylulara yakışırdı. hamburg, bir avuç soyluya değil, doğrudan hamburglulara aitti. örneğin yine bu hamburglular, 2024 yaz olimpiyatları adaylığı için 2015'te yapılan referandumda hayır oyu vermişler ve olimpiyat oyunlarını şehirlerinde istememişler. olimpiyat oyunlarının dönüştürücü etkisini kabul etmemişler. alman birliğinin sembolleri birinci wilhelm ve otto von bismarck heykellerinin şehir tarihinde tartışma konusu edilmesi, özgür ve hansa şehri hamburg yurttaşı kimliğinin diğer bütün kimlikler üzerindeki üstünlüğünün bir işareti olarak da pekala okunabilir.

    yine aynı sebeplerle, hamburg'un köklü bir sanat ve patronaj geçmişi yok. güzel sanatlar burada, flaman veya güney avrupalılara göre çok daha geç dönemlerde rağbet görmüş. yine de hamburger kunsthalle, koleksiyonu ve sergileri ile ziyarete değer bir müze. denizcilik ve ticaretle yoğrulmuş şehir tarihine, otomobil gibi özel ilgi alanlarına yahut çocuklara yönelik de pek çok müze var elbette.

    hamburg'un hansa birliği ile başlayan zengin ticari geçmişinin izini sürebilmek adına özellikle speicherstadt ve kontorhausviertel, tabii ki hafen (hafen derken konteyner limanından değil st. pauli piers'den bahsediyorum tabii) bölgeleri ile deichstraße'yi ziyaret etmekte fayda var. buralarda hamburg şehir mimarisinin en parlak örneklerini görmek ve fotoğraflamak mümkün. ikinci dünya savaşında büyük bölümü yok edilene dek hamburg, binaların çoğunlukla kırmızı tuğladan örüldüğü bir şehirdi. bugün halen yer yer örneklerini gözlemleyebileceğimiz bu tuğla dokunun ayakta kalan en kuvvetli temsilcileri bana kalırsa, her ikisi de unesco dünya mirası listesinde yer alan, speicherstadt depoları ve kontorhausviertel bölgesi ofis binalarıdır. bilhassa chilehaus, yolumu bir şekilde düşürmeye gayret ettiğim, farklı açılardan izlemeyi, altındaki manifaktum'da vakit geçirmeyi sevdiğim, devasa bir bina. bütün bu bahsi geçen yerlerin deniz ticareti ile doğrudan veya dolaylı ilgisi var. örneğin chilehaus'u yaptıran henry b. sloman, servetini şili'de kendisine ait madenlerden ithal ettiği potasyum nitrat'a borçluymuş. bina ismini şili'den, formunu ise bu ticareti mümkün kılan gemilerden alıyor.

    şehirdeki nadir şatafatlı yapıların en şöhretlisi rathaus, bugün epey kaotik bir yer olan hauptbahnhof ve bunları birbirine bağlayan mönckebergstraße aksı, modern şehircilik tarihi bağlamında önemli. johann georg mönckeberg 19.yy'ın sonunda ve 20. yy'ın başında şehrin önde gelen siyasetçilerinden biriydi ve bahsettiğim bu aks da işte bu eski belediye başkanından almıştır ismini (modern hamburg'un iki mimarından diğeri ise fritz schumacher'dir.) alman modernleşmesinin şehircilik ve mimari mirasını merak edenler, hauptbahnhof'tan çıkıp mönckeberg boyunca ilerlemeli ve nihayetinde rathaus'un heybetini izlemelidir. bu aksın planlarına göre, hamburg'un yeni ve devasa tren istasyonuna inen bir yabancı öncelikle modern mönckeberg caddesinin otomobil ve yaya kalabalığı ile karşılaşacak, üzerindeki bu şoku atlatamadan rathaus'un görkemi ile yüz yüze kalacaktı. modern hamburg'un bu en iddialı projesi, ziyaretçilerin şaşkınlık hislerini tetiklemek, onları teslim almak üzere kurgulanmıştı. mönckeberg caddesi, tıpkı onu planlayanların ideallerinde olduğu gibi, bu şehrin halen en kalabalık alışveriş caddesidir. rathaus'u da muhtemelen bir turist olarak ziyaret edecek, meydanda durup sırtınıza bu sükseli yapıyı alarak bir hatıra fotosu çekileceksiniz. ben bile bu meydandan geçerken, telefonunu bana uzatan birçok mutlu turist ailesinin fotoğrafını çektim.

    pek çok büyük şehir gibi hamburg da büyük yıkımlar tarihinden payına düşenlere katlanmak zorunda kalmış. her hamburglunun bir çırpıda sayacağı başlıca yıkımlar 1842 büyük yangını, 1892 kolera salgını, 1943 müttefik bombardımanı ve 1962 sel felaketidir. deichstraße 44 adresinde bulunan bir tütün dükkanında (o zaman bu bölgedeki yapıların altı dükkan, depo veya imalathane, üstü ise ev imiş) başlayan yangın neustadt bölgesinin büyük kısmını yakmış. on binlerce vatandaşı evsiz bırakmasının yanında şehrin özellikle kuzeye doğru genişlemesini, tüccar sınıfın iş yerlerini merkezde bırakarak evlerini dışarı taşımasını; o zamanlar sayfiye hatta köy yerleşimi olan uhlenhorst, eppendorf, rotherbaum ve winterhude gibi bölgelerin daha hızlı kentleşmesini sağlamış. evet, şehrin bu en gözde semtleri, çok da uzak olmayan bir geçmişte dutluktular.

    hamburg'u gezmeye gelen turistler genellikle alster gölü kıyısından, hatta küçük alster'in güneyinden pek ayrılmazlar. kısıtlı zamanlarını alışveriş yaparak, en çok turistlere hitap eden yerlerde yiyip içerek geçirmek isterler. oysa şu hemen az yukarıda saydığım semtlerin art-deco kapılı zarif taş binalarının önünden yürümemek, yazın yemyeşil sokaklarında dolaşıp rastgele bir cafede oturmamak, hamburg tecrübesinin en keyifli anlarını ıskalamak demektir. buraları, yani neustadt'ın kuzeyini gezdiğinizde, kıvrılarak alster'e uzanan kanalları aşan köprülerin üzerinden geçerken, dingin akan suların üzerinde kürek çeken mutlu alman aileleri, çimlerde sohbet eden uyuşuk gençleri, onların ardında azimle koşan zinde yetişkinleri, suyu usulca öpen söğütlerin üzerindeki balkonlarda akşam güneşinin tadını çıkartan mahallelileri gördüğünüzde, hamburg'un zarif ve varlıklı bir kuzey cenneti olduğuna ikna olursunuz.

    hamburg şehrinin surları 1860'larda tamamen yıkıldı. 19.yy'ın henüz başında napolyon bonapart'ın şehre herhangi ciddi bir direnişle karşılaşmaksızın girmesinden, bu surların savunma işlevini çoktan yitirdiğini anlıyoruz esasen. yine de hatırlatalım, kabaca tarif etmek gerekirse, duvarlar yıkılana kadar hamburg şehri yalnız altstadt ve neustadt bölgelerinden ibaretti. büyük yangında ve yangından bir asır sonraki korkunç bombardımanda buralar neredeyse harabeye döndü. bu nedenle, pek çok avrupa şehrinin aksine, turistik bir "eski şehir" yok hamburg'da.

    hansa birliği boyunca giderek zenginleşen ve kuzey avrupa'nın en büyük şehrine dönüşen hamburg, bugünden bakınca, 19. asırda dahi hayli küçüktü. meşhur sankt pauli bile o zamanlar halen hamburg'un surlarının hemen ötesinde bir dış mahalleydi. alman ve protestan olmayan göçmenlerin hamburg'da ikametine izin verilmiyor, bunlar, hamburg limanına demirleyen gemilerden inen eğlenceye susamış denizcilerin keyiflerini hoş etmek üzere akın ettiği, liman ve ticaretle ilgili pek çok yan işkolunun yeşerdiği sankt pauli gibi dış mahallelerde barınabiliyorlardı. st. pauli'nin ana arteri olan ve geçmişte olduğu gibi bugün de gece hayatı ile anılan meşhur reeperbahn, ismini ip yapımından alır. ingilizcesi ropewalktur. gemilere yelken dikiminde kullanılan iplikler, bu uzun caddedenin üzerinde imal ediliyordu. bugün halen dışarıda kalanların temsilcisi olduğunu iddia eden st. pauli semt kültürünün ve futbol kulübünün bu iddiasının tarihi arka planına böylece değinmiş olduk ( hamburg ve spor deyince, nur der hsv!).

    başlıkta birkaç kez st. pauli'nin tehlikeli bir yer olduğuna değinilmiş. şaşırdım. evet burası gerçekten farklı bir bölge ancak bu farklılık onu korkutucu değil cezbedici kılıyor. reeperbahn üzerinde yürürken junkie'ler, kaybolmuşlar, limana doğru inen merdivenlerde afrikalı torbacılar, genelev sokağının çevresindeki binaların önünde müşteri bekleyen genç kızlar göreceksiniz. caddede ve ara sokaklarda seks temalı pek çok dükkan var. sarhoş almanların yanında, sarhoş alman kızları ile şansını denemeye çıkmış esmer oğlanlar, türlü ucubeler... barlardan sokağa taşan yüksek ses, rengarenk neon tabelalar, mahşeri kalabalık, vitrinlerde kadın figürleri... gece hayatına dair tipik göstergelerin hepsi mevcut reeperbahn ve onu kesen sokakların üzerinde. bir cuma akşamı, bir zamanlar beatles'ın üzerindeki mekanlarda sayısız defa sahne aldığı meşhur grosse freiheit'ta kalabalığa karışmaktan çekinmeyin. öte yandan michelin yıldızlı restoranlar, özel butikler, hipster barlar ve cafeler, tasarım dükkanları vb. çok daha şık seçenekler de yine st. pauli'nin olmazsa olmazları. bu curcunanın içerisinde, size hitap eden bir şeyler mutlaka bulursunuz.

    st pauli sizin için fazla yoğunsa veya yabancı ise, eğlenmek için sternschanze'ye yollanın. uzun yürüyüş yapmaya fırsat bulduğum günlerde planten un blomen'den geçerek karolinenviertel ve schanzenviertel sokaklarına dolaşır, vitrinlere göz atar ve sternschanze üzerindeki katze'de biramı içerim. hatta vaktiniz olursa yürüyüşü uzatın. schanze'den reeperbahn'a geçin. bu tur sizi st. pauli bölgesi hakkında epey bir fikir verecektir. schanze üzerindeki rote flora almanya'daki wokesim'in vücut bulmuş halidir. bir zamanlar hoş bir yapı olduğu halen anlaşılabilen binanın üzerindeki lgbt, feminizm, antifa grafitileri, güncel mevzulara ilişkin sloganların işlendiği afişler, merdivenlerinde yatan obdachlos'lar; bu karman çorman görüntü ilk bakışta bir parça merak uyandırır fakat hemen sonra aklı dengenize şükrettir. schanze'nin politik kimliğine dair ayrıca (bkz: 7 temmuz 2017 hamburg olayları)

    günümüz hamburg'unun görünür bir parçası olan bu radikal yaşamlar, çok da uzak olmayan bir geçmişe kadar hiç de hamburglu sayılmıyordu. protestan kültürünün parlak temsilcisi; zengin, çalışkan ve ahlaklı hamburg halkı ile dış dünyanın günahlarının arasında halen şehir surlarının dikildiği zamanlarda, felekten bir gece çalmak isteyen hamburglular millerntor kapısından çıkıp sankt pauli'de günaha giriyor, çıktıkları kapıdan tekrar şehre dönerken bu defa hamburg şehrine bir "eğlence vergisi" ödüyorlardı. şıkır şıkır planten un blomen parkımızın st. pauli u-bahn yönüne bakan girişinin hemen yanında, millerntor kapısı muhafız evi gibi küçük bir yapı bulmak halen mümkün. fakat hamburg tarihine meraklı olanların mutlaka ziyaret etmesi gereken esas mekan, parkın holstenwall tarafından yer alan museum für hamburgische geschichte .

    reeperbahn'ın diğer ucundaki danimarka şehri altonaise püriten hh'a göre çok daha özgür bir yerdi. bugün adı daha çok multi-kulti yapısı, bağrından çıkardığı fatih akın filmleri vb. ile anılan altona ilçesi, alman bir balıkçı kasabası iken danimarka ilhakından sonra tahtın en büyük üçüncü şehrine dönüşmüştü ve belki bunu biraz da hamburg'un dışladıklarını buyur etmesine borçluydu. reeperbahn caddesinin iki ucundaki bu şehirlerin amblemleri ise neredeyse aynıdır. arada önemli bir fark vardı tabii. hamburg amblemindeki şehir kapısı kapalı, altona'nınkinde ise açıktır.

    hamburg ve altona'nın birbirine yakın ancak rekabet halindeki balık pazarları artık yok. daha doğrusu, altona hamburg'a katıldıktan sonra hamburg balık pazarı kapatıldı ve altonaer fischmarkt buruk zaferini ilan etti. burası, hafen boyunda yapacağınız gezintinin önemli bir durağı olmaya devam ediyor. cumartesi gecesini barlarda, kulüplerde eğlenerek geçiren gençler mumları burada söndürüyor. ben hayat tarzı itibariyle maalesef şahit olamadım fakat pazar sabah 07:00 sularında biralı ve balık ekmekli bir kahvaltı yapmak isterseniz buraya geliyorsunuz. hafen turunuzun bir ucu balık pazarı ise, diğer ucu da şehrin yeni sembolu diyebileceğimiz, sosyal medyadaki her hamburg paylaşımının olmazsa olmazı, elbphilharmonie binasıdır.

    hafen bölgesine çok yakın olan önemli bir başka sehenswürdigkeiten ise portuguese quarter. wirtschaftswunder 'ın yol açtığı işgücü açığını karşılamak için almanya'ya gastarbeiter olarak sadece türkler davet edilmedi. bu kapsamda hamburg'a gelen portekizliler, hamburg'un merkezinde küçük bir portekiz yaratmayı becerdiler. pek çok portekiz restoranının yer aldığı küçük portekiz mahallesinde birkaç saat geçirmek, bir lokantada taze deniz mahsullerinin tadına bakmak elbette çok keyifli. aynı zamanda iskandinav ülkelerinin kiliseleri de burada bulunuyor. noel zamanında bu kiliseler birbirleriyle tatlı bir rekabete tutuşur ve kendi ülkelerine ait, geyik eti de dahil kimi lezzetleri ziyaretçilerine sunalar.

    buradan birkaç basamak tırmanarak, hamburg'un 5 ana kilisesinden en önemlisi sankt michaelis'e ulaşabilir, kilisenin kulesinden; tıpkı daha önce atakule'den ankara, asansör'den izmir, galata kulesi'nden istanbul manzarası izlediğiniz gibi, bu defa da hansestadt hamburg manzarasını izleyebilirsiniz. eh, buraya kadar gelmişken üç dakika mesafedeki peterstraße'ye de uğrayıverin. peterstraße, deichstraße ile birlikte, hamburg'da "altstadt" tadına en çok yaklaşacağınız, şehrin eski dokusunu orjinaline en yakın biçimde hissedebileceğiniz yerdir. burada küçük bir kompozitör müzesi de bulunur. şehrin kiliselerinde çalışmış, burada doğmuş veya yolu yine buradan geçmiş şöhretli kompozitörlerin ( hasse, telemann, mendelssohn, ikinci kuşak bir bach, mahler ve elbette brahms vb.) kimi eşyaları ve hikayeleri yer alır.

    bu şehirde yapacak elbette çok daha fazla şey, gezilecek onlarca güzel park, hoş mahalle var. dik yamaçlara serpiştirilmiş evlerin arasından elbe'ye doğru inerken insana akdeniz kıyısındaymış hissi veren blankenese, şehrin en hoş parklarından biri de olan ohlsdorf mezarlığı, alman gençler devasa speakerlar ile gündüz partileri düzenlerken göçmen ailelerin mangal tüttürdüğü stadtpark, 1943 bombardımanında gotik kulesi dışında hemen tamamı harap olmuş st. nikolai kilise müzesi vb. görmek isteyen gözler için hamburg türlü güzelliklerle doludur.

    fakat hamburg, başlıktaki pek çok arkadaşın da değindiği üzere, pek turistik bir şehir sayılmaz. yaşamak için bence harikulade bir yer ama standart turist beklentisini karşılayacak tipik tecrübelerin pek azını vaat ediyor. akşam güneşi yüzünüze vururken şarabınızı yudumlayacağınız, neşeli turistlerle dolu cici bici medyanlar veya turizm faaliyetinin olmazsa olmazı sahte bir otantizm yok. burası, her şeyden önce, güzel yaşanan; başka şehirlerden ve ülkelerden buraya göçmüş sakinlerini de bonkörce kucaklayan, yabancıların da zamanla onu sevip aidiyet duydukları bir başka memleket. heimat ist kein ort, sondern ein gefühl.

    bir de lütfen, buraya gelmeden önce planınızı mutlaka hava durumuna göre yapın. ışıltılı, cıvıl cıvıl weihnachtsmarkt fotoğraflarının çekici olduğunu biliyorum fakat kuzey avrupa ayazında poponuz donarken glühwein içmenin keyfi de insanı bir yere kadar tatmin eder. karanlık, soğuk ve uzun kış aylarında uzun yürüyüşler yapmak veya uzun süre dışarıda kalabilmek elbette çok zor. üstelik şehir yukarıda saydığım pek çok güzelliğini de gizleyecektir. daha tatminkar bir ziyaret için, mümkünse mayıs-eylül aralığında kalan beş ayda gelin.

    şimdiden herzlich willkommen.
  • merabaa, ben de son 6 aydır hamburg'da yaşıyorum. herkese selamlar :)

    belli süreler yaşadığım irili ufaklı birçok alman şehri arasında hamburg net favorim. çok sevdim bu şehri. maalesef yeterince keşfetme imkanı bulamadım henüz. ama gözlemlerimi, gidilecek yerleri biraz yazayım dedim.

    öncelikle burası münih/stuttgart tarzı kendini şehir sanan bir megakasaba değil, harbi harbi bir şehir. bir semtten diğerine geçince farkı hissediyorsunuz. almanya'da çok olmayan bir şey: küçük küçük dükkanlar var sürüsüyle.

    diyelim yaşamaya geldiniz buraya. bilmek isteyebilecekleriniz:

    - ikea altona s-bahn istasyonunun orada, hemen yanında tk-max açıldı.
    - mağazalar hauptbahnhof ile jungfernstieg arasında.
    - türk restoranlarının bir çoğu hauptbahnhof tarafında (tabi ki), steindamm üzerinde. tantuniciler var. (çok iyi) ben akdeniz tantuni kebap salonu diye bir yere girdim, yemekler çok iyi ve hesaplıydı. içeri ışid'ciler giriyor arada ama. karşıda köz urfa var, orası da güzel ama daha pahalı. hint yemeği seviyorsanız badshah imbiss hem ucuz, hem güzel hem de hipster.

    rodi's eis cafe diye bir yer var, efektif olarak bir pastane dondurmacıdan ziyade. içerideki adam türk (ya da türkçe konuşuyor en azından). tulumba alayım dedim, "taze mi?" diye sordum, bana böyle bir şey sormamı garipseyecek almanlar gibi baktı, "taze" dedi. ve tulumba 10 günlük falandı yane. notgood, gitmeyin. karşısında türk marketi var hemen, buralarda zaten hint marketi, afrikan marketi falan da var. dakılın.

    burada sex shoplar falan da var, ama st. pauli'deki gibi görünmüyorlar. götümü keserler diye girmedim. uygun fiyata saç traşını da burada olabilirsiniz.

    - bu arada karanlık işleriniz varsa yine o taraftaki hansaplatz'a gidebilirsiniz. kesin bişeyler dönüyo aq.

    -savoy sineması çok iyi. bacakları uzatmak için yer var aralarda. perde büyük ve filmler orjinal dilde gösteriliyor. abaton sineması daha ucuz(orası da orjinal dil) ama içerisi ucuz şehirlerarası otobüs hatları gibi kokuyordu ben gittiğimde, ekran da küçük.

    - hbf'nin orda bi sürü müze var sanırım. museum für kunst und gewerbe var. gidin siz de, baya büyük. alman porselenleri var mesela, iyrenç ötesi. çin porselenleri var, tam tersine çok güzel, sakin renklerde. henüz çok müze gezemedim maalesef :/

    - her ne kadar bir sürü üniversite enstitüsü orada olsa da dammtor/grindelhof tarafı oturmak için çok pahalı yerler. binalar çok güzel. oha insanlar ne kadar zengin diyerek dolaşmak isterseniz grindelhof'a gidin. sokakları arşınlayın. burada test edip onayladığım güzel restoranlar: otto's burger, ristorante casa mia, hindukusch (afgan - burası güzel baya), balutschi (pakistan). vapiano'lardan biri de burada, diğeri hbf tarafında.

    - 2 tane nargileci buldum şimdiye kadar sadece. 2'si de grindelallee civarında, ortam güzel sayılır, fiyat uygun, nargileler de iyi. biri hemen grindelhof durağı üzerinde olan unibişey, diğeri de biraz ilerideki keyf lounge.

    - hipster lokasyonu sternschanze. ben sevdim baya, içten içe hipsterlara öykünürüm zaten. şimdiye kadar hamburg'da en sevdiğim yer olan herr max burada. herr max çok hipster bir kafe. http://www.herrmax.de/ oturup muhabbet edebilir ya da birşeyler okuyabilirsiniz. tek kötü yanı çok kalabalık olması. zoe 2 var bir de. o da yakın konseptte, ama karanlık falan daha takılmaca yeri gibi.

    katze diye bir yer ünlüymüş baya, bir de haus 73 (club sanırım). bana çok matah görünmedi dışarıdan. publarda falan oturmak isterseniz ama schanze'ye gelin yürüyün buralarda st. pauli'ye gitmeyin.

    - sternschanze'de yine güny's diye bir balıkçı var. rakı-balık için çok uygun bir mekan. fiyatlar makul, balığın tadı çok güzel. sahibi vedat abi geliyor müşterilerle ilgileniyor, sohbet ediyor. tavsiye

    - bir de pamukkale köz var sternschanze'de. orada da rakı-kebap (?) yapıyorlarmış.

    - st. pauli: burada karılar var (seks işçisi). gezin hoş, ama genelde dışarıda kalitesiz bir kitle var. übel und gefaehrlich isimli club'ın iyi olduğunu iddia ediyorlar, gitmedim. boutique bizarre diye elit bir sex-shop var, elit elit gezebilirsiniz içinde.

    reeperbahn tarafları için tehlikeliymiş, millet birbirini öldürüyormuş falan diyorlar da görmeden inanmam valla.

    - dahasında gezilebilecek yerler:

    alster'ı bir görürsünüz, her şeyin merkezinde zaten. göl işte normal.
    landungsbrücken'de inin oralarda yürüyün. nehir kenarı güzel baya.
    fischmarkt'a gidin tabi. (sabahın köründe uyanabilirseniz, 9:30 civarı yazmışlar kapanışa ama 10:30 gibi her şeyi toplamış oluyorlar sanırım) fischmarkt'ta hemen pazarın yanında hangar gibi bir mekan var. içeride hafif bir oktoberfest havası yakalamışlar, ama bavyera köylüsü modunda değil tabi. balığını yiyorsun, live music var 12:00'ye kadar. ortam çok güzel. hayatımda ilk kez normal bir şekilde eğlenen almanları burada gördüm.
    fischmarkt'tan kalkan feribotlara (landungsbrücken'den de kalkıyor sanırım - sightseeing tekneleri değil normal belediye feribotu) binerseniz sahile gidebiliyorsunuz. fatih akın seviyormuş orayı sanırım.

    şimdilik bu kadar aklıma geldi. sevgiyle kalın :*

    edit: iki adet eklemem var. ilki pine'dan geldi. st. pauli'de hamburger berg üzerindeki kampai adlı suşi restoranı şehirdeki en iyi suşici görünüşe göre. fiyatları da makul sayılır. küçücük bir yer, hoş bir atmosferi var.

    bunun dışında bir de mr. cherng isimli bir asya restoranı var jungfernstieg civarında. öğlenleri all you can eat 9.5 euro ve bu fiyata istediğiniz kadar çin yemeği, tatlı ve suşi yiyebiliyorsunuz. tatları da güzel.

    diğer ekleme için iida tarafından bilgilendirildim. istanbul'daki "karanlıkta diyalog" isimli etkinliğin muadili bir etkinlik hamburg'da "dialog im dunkeln" ismiyle bulunuyormuş. bu etkinlikte görme engelli bir rehber eşliğinde yaklaşık 2 saat boyunca normalde karşılaştığınız günlük durumları görme yetinizi kullanmadan deneyimliyormuşsunuz. henüz denemedim, ama kulağa oldukça ilginç geliyor. https://www.dialog-im-dunkeln.de/en
  • an itibari ile yilin ilk kari dusmus bulunan sehir.
    http://i.hizliresim.com/3am0po.jpg

    panda olsam surada yuvarlanirdim ne guzel.
    keske panda olsaydim.
  • iki gunlugune buraya gelip de, uc satir yaziyla tespit kasan geri zekalilari gosteren sehir. tutucu demis adam ya la. dunyanin gordugu gorebilecegi en muthis sehirlerden biri olmasina ragmen ustelik. anan tutucu esogluesek. istanbul falan sandi burayi sanirim. kultur sokuyla neye ugradigini sasirmis olmali.
  • her yerini, hauptbahnhof'unda reeperbahn eğlencesi sonrası regionalbahn'ın ilk seferini beklerken uyuyakalmayı, bi şişe jägermeister'i kafaya dikip sonrasında parkta deli gibi koşup salıncaklara binmeyi, bisiklet yolunda yürüdüğümü fark etmeyip ezilme tehlikesi geçirmeyi, milli maç sonrası deutschland deutschland über alles şeklinde bağırıp halk tarafından ayıplanmayı, dom denen efsanevi büyük lunaparkındaki roller coasterdayken çığlık atmayı, chilehaus'ta ispanyollarla maç izlemeyi, kano kiralayıp kürek çekerken bira içmeyi, große freiheit'ta bağıra çağıra karaoke yapmayı, altona daki bahnhof çıkışındaki ocakbaşını hatta steindamm'daki harika kebapçısını felaket özlediğim, istanbuldan sonra mutlu yaşayabildiğim tek şehir. nası burnumda tütüyo o sternschanzedeki kahvaltılar of of of!! burada tek başına birkaç ay geçirmek dünyada yapabileceğiniz en eğlenceli en haz veren şeydir. almanya'ya gidip de hamburg'a uğramamak... sakın ha olmaz; alınırım, ağlarım. lütfen...
hesabın var mı? giriş yap