• sebastian meise'in yazıp yönettiği avusturya yapımı postwar drama projesinde franz rogowski, georg friedrich, anton von lucke gibi isimler yer alıyor. ayrıca yapım; avusturya'nın bu seneki (2022) oscar adayı olacak.
  • güzel bir film. 2 saat sürdü ama hiç sıkılmadım. insan ne hikayeler var diyor. insan aynı cinsiyetten bir kişiyi sevdigi için ne cezalar, ne işkenceler görüyor yazık.

    edit: imla
  • çok önceden watchlist'imde olup çok sonradan izlediğim avusturya yapımı harika film.
    kesinlikle 2021'in en iyi filmlerinden.
    tam bana göre, diyaloglarla fazla göz boyamayan, duygu sömürüsü yapmadan herşeyi olduğu gibi önümüze sunan, hem hapishane soğuğunu hissettiren hem de bir şekilde o soğuk yüzeylerde saklı sıcaklığı yüzünüze vuran bir film.
    izleyin, izlettirin.
  • franz rogowski galiba son 10 sene içinde gördüğüm en all rounder oyuncu, inanılmaz bir yetenek.

    film; kalburüstü, bir derdi olan, sömürüye kaçmadan çok güzel bir anlatı yakalayan tam bir queer filmi. toksik masküliniteden arındırılmış, çatışması salt "erotik gerilim"den oluşmayan, tamamen "queer gözü"nü gördüğümüz ender yapımlardan desem abartmış olmam.

    tabii "bence" 4 başı mamur bir film değil. hikayede müzik ve almanca öğretmeniyle yaratılan çatışma sadece bir "device" olarak kalıyor, çok derinleşemiyor. öğretmen karakterini komple çıkarıp film yine aynı tonda, duyguda, yapıda bitirilebilirdi.

    başarılı.
  • franz rogowski'nin oyunculukta çıtayı arşa çıkardığı 2021 yapımı film.
  • ne film be !
  • mubi'de sanırım 4k görüntü kalitesi hasebiyle birçok defa duraklayarak izlemek zorunda kalmış olmama rağmen yine de kendisine bağlayan filmdir. ki son 3-4 senedir bir filmi asla tek oturuşta izleyemiyorum, odaklanamıyorum. bu filmi donmasına rağmen tek oturuşta izledim. ha bence içerikten çok franz rogowski hayranlığıydı benimki, çok başka bir şey ya.
  • şimdi uzun uzun queer okuma yapmayacağım, geçen yıl berlinale'de görüp de güç bela ingilizce alt yazı bulup izlemiştim. mubi'ye gelmiş, bir kez daha izledim.

    filmin kendisiyle benzer birçok yapımdan ayıran en önemli özelliği muazzam bir lirik anlatımının olması. nazi almanyası döneminde gay bireyler için çıkarılan 'ölüm' yasasının savunucularının -insanın varoluşundan gelen ve reddedemediği vahşiliği- sistematik işkencelerine değinen, franz rogowskinin de kariyerindeki en iyi oyunculuk performansını çıkarmasıyla ortaya oldukça iyi bir iş çıktığını söylememek mümkün.

    klostrofobik sahneler, izleyici rahatsız eden işkencelere eşlik eden sinema tarihinin en sıcak sarılması olarak geçecek sekanslar barından film, a man escaped'den aldığı esinle unutulmaz bir 'hapishane filmi' deneyimi de yaşatıyor.
  • -------------spoilerrrr-------------

    ''kaçalım'' diyor hoffman her defasında aşıklarına. kaçıp gitmek hem hapishane özelinde bir özgürlüğü hem de bedensel, cinsel yönelimle ilgili bir özgürlüğü işaret ediyor. ve esasen her kaçalım dediğinde hücresenin, o büyük kapatılmanın yasal sığınağından değil bedenen, ruhen, cinsel yönelim olarak kapatıldığı hapishaneden kaçmayı istiyor. final gelip cinsel yöneliminin tüm hayatı boyunca onu kanunlar nezdinde suçlu kıldığı hapishaneden kurtulduğunda ve artık cinsel yönelimi yine kanun hükmünde suç olmaktan çıktığında artık kaçmanın bir anlamı kalmıyor. tüm hayatının göbeğine oturan ve sonsuza kadar değiştiren cinsel yönelimi artık yasa nezdinde makul ve makbul olduğunda eski aşklarıyla her şey pahasına yaşadığı o yoğun ilişkileri bulamayacağını anlıyor hoffmann ve tekrardan o büyük kaçısı gerçekleştirerek hapishaneye dönmeyi seçiyor. çünkü onun dildeki kaçma esası lanetli bedeni, arzu ve isteklerinden kaynaklı o buz gibi, yasal ve acımasız gerçeğin dayanılmaz ağırlığı altında eziliyor. yoksa derdi mekan değil. mekan özgürleştiğinde, bedeni, cinselliği lanetinden kurtulup özgürleştiğinde söylemde kalan fiziki kaçış artık başka bir gerçeğe dönüşüyor. özgürlüğünün mutsuzluğa ve lanetine dönüşeceğini anlayan hoffmann romantik alman idealinin derin izlerini taşıyan trajik bir kahraman olarak aşk için en amansız olan fedakarlığı göze alıyor ve bu defa aşk uğruna gerçek, mekansal, fiziksel özgürlüğünü kurban ederek sonsuz kaçısını tamamlıyor.

    final seçimi fazla romantik dursada kaçmak ifadesinin döngüsel yolculuğu tamamlanıyor ve hoffmann nihayetinde gerçek özgürlüğüne kavuşuyor.

    meali, derdi, izahı (bazı eksiklerine rağmen) iyi film. incelikli ve dokunaklı.

    joaquin phoenix'in başka bir baba ve anadan kardeşi, ruh eşi olan ve rüştünü çoktan ispat eden franz rogowski (fizikleri, dudaklarındaki yaralar bile benzer) bundan böyle sinema tarihinin en iyi oyuncularından biri olarak adından sıkça söz ettireceğinin de sözünü vermiş oluyor bu filmle.
  • büyük beklentiyle karşısına geçenlerin bile beklentilerinin üstünde çıkacağını garanti ettiğim başarısıyla oha dedirten film.
    içinde yine oha dedirtecek kadar başarılı sahneler var.
    aristokrat ailenin evinde iki erkeği öpüştürüp mutsuz aşk hikayesi yarattığı için alkış alan filmi izleyip beğendiyseniz bir de bunu deneyin.

    ve son olarak (bkz: franz rogowski) abi sen nesin öyle??
hesabın var mı? giriş yap