• pipo+kalın pantolon askıları+top sakal = dünyalar tatlısı, pamuk şekeri gibi bi profesör..
    midtermde sordugu ispat sorusuna derste itiraz eden bi öğrenciye yanlış önerme ile yola cıkıp yanlış ispat yaptığını söyledikten sonra, "bana yanlış bi önerme söleyin size istediğinizi ispatlarım, bu tarz bayat numaralarla kağıt doldurup bana gelmeyin" diyip dersini anlatmak için efendi efendi tahtaya dönerken kendini bilmez öğrenci arkadan yüzünde sırıtık bi ifade ile "iki, bire eşitse siz de papasınız, buyrun ispatlayın" demiştir ki hayatının hatasını yapmıştır.
    bunun üzerine pamuk şekeri hocamız çok sakin bi şekilde tekrar sınıfa dönerek kendisiyle papanın aynı odada oturduklarını söleyip, toplamda iki kişi olduklarını belirtmiştir. e mademki iki bire eşittir demek ki aslında odada bi kişi vardır bu da kendisi, yani papanın ta kendisidir.
    hocaya laf soktuğunu düşünüp sırıtan arkadaş kafasını kitabına defterine gömerken yüzündeki sırıtma önce kırmızı, daha sonra ise morumsu bi hale dönüşmüştür..
    boğaziçi üniversitesinde ders alınması gereken hocaların başında gelir.
  • hobi olarak uğraştığı edebiyat tarihçiliğinde üstüne kaç kişi sayılabilir türkiye'de bilemedim.
    muhabbetine doyum olmaz ama genelde asabidir(keskin zekalar, sıradan insanlara katlanamaz ve asabi olur).

    bir keresinde önde oturan bir çocuktan kendisine örnek bir sayı vermesini istemişti,
    çocuk ta "2 üzeri 128 olsun hocam" demişti.
    "tamam,olsun" deyip tahtaya dönüp, teoremi yazmaya başladı, yaklaşık 2 dk sonra birden durdu, öndeki çocuğun yanına gidip:
    "oğlum ne kadar büyük bir sayı tuttuğunun farkında mısın? ne yapacaksın 2 üzeri 128 ile, bu nasıl bir hırstır, nasıl bir israftır, hiç gereği yok." demişti.
    müsrifliği sevmez yani.

    ayrı bir örnek; cnn türk te doğan hızlan programı, adını hatırlamadığım bir konuk ve bizim asabi haluk hoca konuk edilmişler.
    konu; dan brown'un piyasaya çıkacak yeni kitabı, içinde bolca şifreleme vs geçtiği için türkiyedeki en yetkin şifreleme uzmanı haluk hocayı da konuk etmişler.
    programın içerik belli, kitap övülecek(sanırsam diğer konuk, yayınevi ile ilgili bir şahıstı).
    yaklaşık bir saat boyunca doğan hızlan ile bu adını hatırlamadığım şahıs övüp durdular kitabı, ne kadar edebi değeri olduğundan, bir mihenk taşı olacağından vs vs.
    bu arada bizim haluk hoca lafa hiç girmiyor.
    e pipo da içemiyor, doğal olarak asabileşiyor.
    kitap 1 saat iyice yağlandıktan sonra, tam programı kapatırken sanırım bir 30sn artık övecek birşey kalmadığından haluk hocaya söz verdiler.

    doğan hızlan : "haluk bey, kitapta geçen şifreleme ve matematiksel örgüler için düşünceleriniz neler?"
    haluk oral : "bu kitabın matematik ve şifreleme ile alakası yok, gayet ucuz bir edebiyatçılık ile popüler kültür için yazılmış, saçmasapan bir kitap olmuş."
    doğan hızlan(kırmızı): "evet, süremizi doldurduk sayın seyirciler, haftaya görüşmek üzere"
  • gayet ciddi bir tavırla "bir keresinde esprilerime gülmeyen bir sınıfın yarısını bıraktım" demiş, sınıfın dehşete düşüp sessizliğe gömülmesinden sonra da "bu da espriydi" diyerek koparmış insan. "baba" sıfatının en çok yakıştığı bıyıklı matematikçi.
    çizge teorisi*, kodlama teorisi*, cebir* gibi dersleri verir.
  • şiir hikayeleri adlı kitabının altıncı baskısı elime geçen matematikçi.

    1. özdemir asaf'la ilgili bölüme baktım:

    a) âşık kelimesini aşık olarak yazıyor. aşık kemiğini tanımıyor anlaşılan.

    b)"harikzâdegân apartmanları" diye yazdığı yanlış. harikzâdegân demek harikoğulları demektir. oysa orası (laleli, şimdi otel olan daha önce de tayyare apartmanları diye bilinen yer) yangında evleri yananlar (yani 'harikzede'ler, 'kazazede' der gibi) için yapılmış olan "harikzedegân" apartmanlarıdır.

    2. ahmed arif bölümüne baktım:

    başlarda refik durbaş'ın ahmed arif'le yaptığı röportajdan alıntı yapmış. o alıntıda (durbaş'ın anladığı kadarıyla) ahmed arif şöyle anlatıyor:

    "lisede ben andré malraux'u, max berr'i (weber olmalı), dostoyevski'yi .... okudum hep.

    durbaş'a soralım:

    a) malraux'dan sonra 'u' değil "yu" eki gerekmez miydi orada?

    b)insan bir bakar max berr kim diye. var mı öyle biri? hadi yanlış işittin, bu adam max weber'i niye okuyor lisede?

    tabii, sosyalist eğimli ahmed arif'imiz max berr dememiştir, olsa olsa max beer demiştir. tabii okuduğu kitap da "sosyalizmin ve sosyal mücadelelerin umumi [şimdilerde 'genel diyorlar yeni baskılarda) tarihi" kitabıdır.

    c) oradaki parantez içi "weber olmalı" ukalalığına gelince. bir ihtimal refik durbaş'ın ukalalığı. (bir ihtimal de haluk oral'ın... agleb-i ihtimal. o zaman da köşeli parantez kullanılmalıydı tabii)

    3. necip fazıl bölümüne baktım.

    bir resimaltı, kaldırımlar'ın ilk baskısının:

    "tabı ve neşri: ikbal kütüphanesi sahibi hüseyin"

    a) ne demek tabı? "tabına hayran olayım" şarkısındaki tab mı? değil tabii: tabi yani basan, "tab eden" demek.

    b) neşri ne demek? hem oradaki koskocaman elif durup dururken? herhalde o kelime "nâşiri" yani yayımlayanı olmalıydı.

    .

    demek ki, bir kitap yayımlanırken, alıntı yaptığın kaynaktaki bilginin bile yanlış olabileceği tahmin edilmeli, (hele weber ekini oral yapmışsa) yanlışa yanlışlar eklenmemeli,... bütün bunlar yapılsa bile yayınevindeki kitap editörü (adı da büyük harflerle) bunları bilecek yetenek ve yaşta olmalı, osmanlıca okumalara da dikkat edebilmeli.

    .

    kitabı severek okudum, o başka tabii.

    umarım yeni baskılarda düzeltilir.
  • haluk oral ile bir akşam vakti şirincede tanışma fırsatı buldum. masada şarap içilip sohbet edilirken yanlardan genç öğrencilerin olduğu başka bir masadan kulağıma orhan kemal nazım hikmet sesleri geliyor ve aklımı oradan alamıyordum. nihayetinde kalkıp bir merhaba diyerek haluk hocanın yanı başına yerleştim. önünde almanyadan getirilmiş içindeki kağıtları nemden rutubetten koruyan mavi bir klasör. ben gelince baştan başladı anlatmaya. sayfaları çevirdikçe hepimiz kendimizden geçiyorduk ve daha da derinden içimize işliyordu anlatılanlar.
    türkiyede edebiyat koleksiyonculuğunu başlatan haluk oralın masasında,başta nazım hikmetin kendi el yazısıyla osmanlıca (aralarında davet şiiri en eşşisizi ) ve türkçe alfabeyle yazılmış birçok şiirine ek olarak pirayeye mektupları,pirayeden mektuplar,orhan kemal mektupları bulunuyordu.
    abidin dinonun ölmeden bir sene önce 92 yılında haluk oral'a çizdiği nazım hikmet portresi,rusyada basılmış nazım hikmet pulu,nazım hikmet fotoğrafları ve çok daha fazlasını barındıran bir koleksiyon.
    tam tamına 25 senedir bu koleksiyon için uğraşıyor haluk hoca. orhan veli yahya kemal ve nazım hikmetin en büyük şairleri olduğunu söylüyor türk edebiyatının, ve ekliyor orhan veli kitabının ardından şimdi de sıra nazım hikmette! yapı kredi ve iş bankası yayınları kitabın peşinde kıyasıya yarışıyor. merakla bekliyor başarılar diliyorum
  • matematikçi, imzalı kitap koleksiyoncusu, boğaziçi üniversitesi öğretim üyesi.
  • derste boğaziçi tarzancası parçalayanlara ayarını vererek gönlümüzü fethetmiş nevi şahsına münhasır matematikçi.
  • cok iyi bir hocadir. matematigin kriptoloji daliyla ugrasmaktadir. eger hocaya bir laf sokayim da tum sinif beni tanisin, tum sinifin gozunde hocaya laf sokan adam konumuna geleyim denyolugunu yapmazsaniz cok zevkli bir ders gecirmeniz mumkundur. eger bu denyolugu yaparsaniz agzinizin payini gayet guzel verecektir; ancak bundan sonra ders maksimum gerilimle gececektir. turkce konusurken ingilizce kelimeler kullanilmasindan hoslanmaz, kullanirsaniz mutlaka düzeltir. ayrica ali nesin'in cok yakin bir dostudur.
  • katıldığı ceviz kabuğu programında ömer çelakıl'ın iddialarını yaklaşık iki dakikada matematiksel açıdan çürütmüştür.
  • cahit arf ın bir ogrencisi
hesabın var mı? giriş yap