• kanunu çalarken izlerseniz, şu hisse kapılırsınız; bir şey olsa da şu kanunun içine girsem der gibidir bedeni. ruhu zaten ordadır, artık hep ordadır...
  • şimdi istanbul'un en iyi kanun çalan müzisyeni olarak her yerde el üstünde tutulan halil adlı genç ,gaziantep'te küçük bir çocukken babası,onun ellerine demir ağırlıklar bağlar,kanunu öyle çaldırırmış.çocuğun küçük elleri,üstlerine bağlanan demir ağırlıklarla teller üzerinde dolaşır ve giderek süratlenirmiş.yıllar boyunca babası,onun demir ağırlıklar takmadan çalmasına izin vermemiş.çocuk da durumu böyle kabul etmiş ve her gün demirlerle çalışa çalışa epey hızlı çalar hale gelmiş.ilkgençliğe adım attığı günlerden birinde babası,ellerinden demirleri çıkarmış."hadi şimdi çal!" demiş.bunun üzerine halilin elleri kanatlanmış,demirlerden kurtulan ellerini hissetmiyormuş bile artık;yıllarca demir taşıyan eller,kanunun telleri üzerinde uçar olmuş;bu yüzden onun üzerine kanun çalan yokmuş.
    (bkz: mutluluk)
  • aramızdan ani ayrılışı ile tüm sevenlerini çok üzmüş güzel insan. cenazesi inanılmaz kalabalıktı, ona da bu yakışırdı...

    dün akşam evindeydim. eşi, çocukları, sevenleri... herkes çok üzgündü. gözüm kanunlarına takıldı. yine salonun baş köşesindelerdi sıralı halde... ölümün her türlüsü sarsıcı. ancak böyle ani olunca insan kabullenemiyor.

    mekanı cennet olsun...
  • bu derece yetenekli bir insanın vaktiyle seda sayan orkestrasında bulunmak zorunda kalmış olması insanı düşüncelerden düşüncelere sevkeden bir olaydır.
  • "halil karaduman

    türkiye ne kadar farkında bilmiyorum ama büyük bir sanatçıyı, büyük bir insanı kaybettik. halil karaduman çağımızın en önemli müzisyenlerinden birisiydi. hayatı müzikle geçmiş bir insan olarak bunu bütün yüreğimle söylemekten onur duyuyorum.

    birçok yayın organında belirtildiği gibi; onun önemi, solistlere eşlik etmesi değildi. evet zeki müren’den başlamak üzere bu ülkenin en tanınmış solistlerine kanun çaldı ama bunu yapan başka değerli müziyenler de var.

    halil’in önemi, kanun çalgısının sınırlarını zorlaması, onu geleneksel kalıpların dışında, uluslararası bir müzikaliteye yükseltmesiydi.

    bunun canlı tanığı olduğum için sizlere birkaç kelimeyle anlatmak istiyorum ki kayda geçsin. halil karaduman’ın önemi biraz daha anlaşılsın. solistlere çalan herhangi bir sahne icracısından daha öte bir kişilik olduğu anlaşılsın.

    ***

    yıl 2000. paris’te zubin mehta, moskova senfoni orkestrası’nı yöneterek “millenium konseri” verecek. haddim olmayarak benim eserlerim de programda.

    salle pleyel salonundaki provalara giderken halil karaduman’ı da götürüyorum. zubin mehta’ya “maestro, size sormadan bir müzisyen arkadaşımı getirdim. benim eserlerimde orkestraya katılmasını isterdim” diyorum.

    büyük şef, bir kanuna bakıyor, bir bana. “iyi ama“ diyor “vakit çok az. ben bir sefer ravi şankar’la konser yapmıştım. sitarı akort etmesi bile bir gün almıştı.”

    “siz merak etmeyin maestro!” diyorum. “bu arkadaşım ravi şankar değil.”

    bunun üzerine provaya geçiliyor. halil karaduman, senfoni orkestrasının önüne, şefin soluna solist olarak yerleşiyor. birkaç dokunuşta akort ediyor aleti. sonra eser başlıyor. halil’in gözü büyük şefin ellerinde. sanki o ellerin uzantısı gibi çalıyor ve yüz kişilik orkestrayı peşine takıyor. provadan sonra zubin mehta bana “haklıymışsınız!” diyor ve halil’i tebrik ediyor.

    sonra çok ilginç birşey söylüyor: “otello operasında mandolin yerine kanun kullanmalıyım. çünkü çok daha güzel. zaten otello hikâyesi de kıbrıs’ta geçmiyor mu...”

    ***

    yıllar sonra berlin filarmoni binasındayız. alman senfoni orkestrası‘nın önünde yine halil var. aynı etki orada da hissediliyor. ingiliz şef, orkestra ve salon halil karaduman’ı alkışlıyor.

    ***

    bonn’da mikis theodorakis onuruna bir konser var. halil karaduman ve kardeşim ferhat livaneli onun eserlerini çalıyorlar. yine hayranlık, yine alkış. theodorakis’in büyük övgüleri.

    ***

    1999 yılında new york broadway’de town hall konserindeyiz. grubumuza al di meola, ilhan şahin, ara dinkçiyan gibi önemli müzisyenler de katılmış. bir şarkının solo bölümünde halil ve gitar virtuozu al di meola deyim yerindeyse bir “müzik düellosu“ yapıyorlar ama halil’in hızı ve tekniği karşısında dayanmak ne mümkün. salon ayağa fırlıyor yine. en önde ahmet ertegün, arif mardin, ilhan mimaroğlu gibi müzik devleri ve elia kazan oturuyor.

    ***

    amerika’da, yunanistan’da, kuzey afrika’da, avrupa’da öğrencileri olan ve zaman zaman düzenlediği çalışma atölyelerinde onlara ders veren bir teori ve pratik hocası. aynı zamanda veda filminde bir selanik kahvesinde, başında fes ve burma bıyıklarıyla, ali rıza efendi’nin ardından “selanik ağıdı”nı söyleyen aktör.

    ***

    geçen hafta bremen’e gidiyoruz. oradaki 800 yıllık st. stephanie kilisesinde avrupalı ve türk müzisyenler çalıyor, 60 kişilik alman koro eşlik ediyor. iki konser üst üste ve dinleyicilerin yüzde 80’i alman. halilciğim yine gecenin yıldızı. yaptığı sololar, açışlar yine göz kamaştırıyor.

    konserden sonra çok mutluyuz. yine birbirimize şakalar yapıyor, kahkahalarla gülüyoruz. ama bunun son konserimiz olduğunu, halilciğimi bir daha hiç göremeyeceğimizi bilmiyoruz.

    biletler öyle ayrılmış olduğu için bremen’den farklı uçaklarla dönmek zorunda kalıyoruz. akşam istanbul’a geldikten sonra halil’le ilgili kuşkulu haberler gelmeye başlıyor. çılgına dönüyoruz. önce bremen’i, sonra aktarma yaptığı münih’i, havaalanlarını, hastaneleri aramaya başlıyoruz.

    sonra acı haber geliyor. en başta cefakâr eşi türkan, üç çocuğu, kardeşleri, annesi babası, yakınları, grubumuzdaki müzisyen arkadaşları derin bir yasa gömülüyor. gözyaşları sel gibi akıyor.

    ***

    türkiye büyük bir evladını, dünya çapında bir sanatçısını kaybetti. artık görevimiz onun anısını yaşatmak, adını yüceltmek ve çocuklarına sahip çıkmak.

    mekânı cennet olsun.

    zülfü livaneli"
  • ezgi köker 'in sade albümünde bakışı çağırır beni uzaktan şarkısından evvel bir taksimi var, tam da şarkıya yakışır şekilde can çekiştiriyor.

    bu adam da yeryüzüne imzasını atıp gidenlerden...
  • şu kısa "hicaz taksim" dahi yetmez mi onun kıymetini anlatmaya? http://www.youtube.com/watch?v=wtrx3jyrwru

    emin olun, evinizdeki kaset ya da cd'lerde içinde kanun çalınan pek çok eserde onun ismini görürsünüz. müziğimizin gizli emektarlarından birisiydi. allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
  • eğer rakı içenlere "dünyada sadece bir bardak rakı kaldı ve bunu size veriyoruz, bu son kadeh rakıyı hangi şarkı ile içmek isterdiniz?" sorusu yöneltilseydi, verecekleri cevap muhtemelen leyla adlı şarkısı olurdu.
    (bkz: üstat)
  • yaradan'dan gani gani rahmet dilediğim büyük sanatkar. leyla isminin zaten ayrı bir anlamı varken bende onunla daha da güzelleşmişti. vefatını bir arkadaşım pat diye söyleyince bir müddet ne diyeceğimi bilemedim. onun gibi kaç kişi var ki.
  • aramızdan çok erken yaşta ayrılmış, yeri asla doldurulamayacak kanun sanatçısı. mükemmel bir sese sahip aynı zamanda.

    yeryüzünde kanunla bu kadar bütünleşmiş biri daha yoktur herhalde. buna efendiliği ve muhteşem bestelerini de ekleyecek olursak; yokluğunun boğazınıza kocaman bir yumru, yüreğinize bir sızı olarak gelip oturması kaçınılmaz olur.

    [http://www.youtube.com/watch?v=pkfsed6vwci http://www.youtube.com/watch?v=pkfsed6vwci]

    mekânı cennet olsun...
hesabın var mı? giriş yap