• "duel in the sun" filmindeki karaktersiz ama cekici kucuk kardes rolu disinda neredeyse butun kariyeri boyunca utusu bozulmaz, kudretten kolali bir sahsiyete sahip iyi adami oynamis, eskinin eskimeyecek nadir oyuncularindan. taa 1946'da, henuz 30 yasindeyken cevirdigi "twelve o'clock high" filmindeki genc hava generali rolunde kumasinin kalitesini gozler onune sermis, "moby dick" ile bu konuda suphesi olanlari utandirmis, "to kill a mockingbird" adli enfes yapimdaysa atticus roluyle kariyerinin zirvesine ulasmistir. ayrica bu filmde cocuk oyuncularla (ozellikle adini bilmedigim scot rolundeki kizla) tutturdugu kimyaya kevin costner'li "perfect world"e kadar pek yaklasan olamadi. efendim ayriyeten kendisi donemin studyo sistemine sartlarin elverdigince direnerek bagimsiz oyunculugun onunu acanlardan olmus, mccarthy psikopatinin baslattigi "cadi avi"nda da anti-amerikan vidividisine karsi bir tavir sergileyerek eyyamci olmadigini gostermistir. dilerim son uykusunu huzur icinde uyuyordur.
  • "keşke hep böylesini çekseler, hergün romantik komedi izlerim valla" dedirten roman holidayde audrey hepburnle çok iyi bir ikili oluşturmuş, gönüllere taht kurmuştur.
  • anneme göre tarihin gelmiş geçmiş en yakışıklı adamı. ben oyunculuğuna, annem tipine meftundu rahmetlinin. herhangi bir yakışıklıdan ne zaman laf açılsa, bizimkisi gregory der ve sigarasını tellendirir.
  • tam adı, eldred gregory peck olan, 1916 kaliforniya doğumlu, amerikalı aktördür. university of california, berkeley'de babasının ısrarı ile tıp eğitimine başlamış, 1939'da mezun olduktan sonra new york'a taşınmıştır. bir süre gezici kumpanyalarda ufak tefek rollerle şekillenen oyunculuk serüvenine, 1942'de "the morning star" adlı broadway showu ile müthiş bir başlangıç yapmıştır. 1944'te "days of glory"de vladimir ve "keys to the kingdom"da father francis chisholm rolleri ile gereksindiği kendini gösterme fırsatını elde etmiş; keys to the kingdom'daki rolü ile en iyi erkek oyuncu oscar'ına aday gösterilmiştir. bu erkan başarı, hollywood'un en sıkı yönetmenleri ile çalışma şansını getirmiştir, pack'e. 1945'te hitchcock'un "spellbound", 1946'da king vidor'un "duel in the sun" ve 1947'de elia kazan'ın "gentleman's agreement" filmlerinde rol almış;1960lar ve 1970lerde, korku filmleri, savaş filmleri, western'lerde ooynayarak oyunculuk konusunda kendi kendine meydan okumayı sürdürmüştür. harper lee'nin romanında uyarlanan "to kill a mockingbird"'ün en favori filmlerinden biri olduğunu belirtmiştir.
    henry king tarafından yönetilmiş, ernest hemingway'in aynı adlı romanından uyarlanmış olan 1952 yapımı, "the snows of kilimanjaro"'da harry street rolü ile unutulmaz aktörler arasında yer almıştır.

    en son, martin scorsese'in 1991 yapımı "cape fear" (http://us.imdb.com/title?0101540 -t, büyük harf ile.) adlı eserinde robert de niro, nick nolte ve jessica lange ile birilikte, lee heller rolünde görülmüştür.

    (http://www.pbs.org/…canmasters/database/peck_g.html ile http://us.imdb.com/name?peck, gregory (n, p, g büyük harf ile)den kısaltılarak çevrilmiştir.)
  • hep cary grant'la karıştırılan aktör. bu benzerliğin acıklı bir dışavurumu olarak ''hangi senaryoyu elime alsam üzerinde cary grant'ın parmak izleri oluyor.'' demiştir kendisi de. gülsün mü ağlasin mi adamcağız.
  • en büyük oğlu jonathan peck, uzun boylu yakışıklı bir gençmiş. kolejden koşu takımı yıldızı olarak mezun olmuş. oradan barış gönüllülerine katılmış ve iki yıl tanzanya'da swahili dilinde tarım müfredatının geliştirilmesi üzerine çalışmış. california'ya döndüğünde los angeles'te bir radyo istasyonunda çalışmış ve sonra santa maria'da bir tv kanalına geçmiş. hakkında eski patronu, "tanıdığım en cana yakın insanlardan biriydi" diye bahsetmiş. hiç uyuşturucu kullanmazmış ve nadiren içki içermiş.

    ama bazı meslektaşları karanlık bir tarafı olduğunu da farketmiş. gergin, aşırı içine kapanık ve ciddi sıkıntılı duruyormuş. bir yaz geç saatlerde patronunu aramış ve hikaye bulmakta zorlandığını söylemiş. o sırada çalıştığı yerde ona yeni bir iş verilmiş ve bir başlangıç yapmak konusunda hayli endişeliymiş. o gece silahla kendini vurarak intihar etmiş. sene 1975. jonathan henüz 31 yaşındaymış.

    gregory peck oğlunun ölümüyle bunalıma girmiş ve kendine gelerek tekrar filmlerde rol almaya başlaması için iki yıl geçmesi gerekmiş.

    to kill a mockingbird (1962) filminde canlandırdığı atticus finch karakteri amerikan film enstitüsü tarafından mayıs 2003'te (ki gregory peck ölmeden sadece iki hafta önce) tüm zamanların en büyük sahne kahramanı seçilmiş.

    kendi filmleri arasında favorisi de to kill a mockingbird imiş.

    1947'de hollywood içinde anti komünist soruşturmalar başlarken kariyerinin zarar görebileceğiyle ilgili uyarılara rağmen bu cadı avını eleştiren bir metne imzasını atmış.

    1999 yılında elia kazan'a yaşam boyu başarılarından ötürü onursal oskar ödülü verilmesini, 'bir insanın sanatı hayatından ayrı değerlendirilmelidir' diyerek destek vermiş. halbuki elia kazan'la hiç anlaşamazlarmış. 1947 yapımı gentleman's agreement filminde beraber çalışmışlar ve kazan basına peck'in performansının onu büyük hayal kırıklığına uğrattığını söylemiş. daha sonra da hiç beraber çalışmamışlar.

    michael jackson ile hayatının son 25 yılında yakın arkadaşlarmış. sık sık neverland ranch'e gider ve jackson'la beraber ata binerlermiş. 1993'teki jordie chandler skandalında peck, jackson'ı savunan bir mektup yazmış. ayrıca jackson'ın 2001 yılındaki 30. yıldönümü konseri için de coşkulu bir video göndermiş.

    favori içkisi her gün içtiği guinness biraymış. hatta evindeki bara da bir musluk yaptırmış bunun için.
  • oliver peoples'in adına atfedilmiş bir gözlük kolleksiyonu bulunmaktadır ki benim her zaman favorim olmuştur.
    instagram
  • liseye kadar askeri okulda eğitim görmüş. yüksek öğrenimini uc berkeley'de önce tıp üzerine alırken üniversite tiyatrosunun genel yönetmeni sergilenecek oyunda uzun boylu bir oyuncuya ihtiyaç duyulduğu sırada kampüste onu yürürken görüp rol teklif etmiş, o da bir süre sonra ingilizceye geçiş yapmış. mezun olduktan sonra ford model a'sını satmış, bir tren bileti almış ve üvey babasından edindiği tavsiye mektubuyla new york'a gitmiş; tur rehberliği, modellik, animatörlük yapmış. parasızlıktan central park'taki banklarda yattığı geceler olmuş ama sonunda girdiği deneme çekimlerinden birinde oyunculuk eğitimi için burs kazanmış. aktörlük derslerinde yapması gereken bir hareket için hocası onu zorladığında disk kayması yaşamış ve bu nedenle ikinci dünya savaşı'nda askerliğe alınmamış.

    oyunculuk konusunda mükemmeliyetçi, sosyal konularla ilgili ve de vefalı bir arkadaş olmasıyla janti, erdemli, entelektüel, adil ve idealist olarak tanımlanıyor; başka bir yönden bakıldığında da halen evliyken birkaç kadını rezervde beklettiği, biri olmayınca diğerine evlilik teklif ettiği bir dönem var. ayrıca, 2000 yılında katıldığı cannes film festivali'nde "l'invité" programına verdiği röportajda "bana birlikte çalışırken aşk yaşadığım aktrislerin kimler olduklarını sorsaydınız cevap vermezdim ama evet vardı, fakat şu an 44 yıldır evliyim." demiş. bu birlikteliklerden sadece ikisi basına yansımış; 1945'te "spellbound" filminin çekimlerinde başrolü paylaştığı ingrid bergman ile ilişki yaşadığını kendisi bergman'ın ölümünden beş sene sonra people dergisine verdiği röportajda itiraf etmiş ve o'nu gerçekten sevdiğini söylemiş, 1950 yılındaysa "only the valiant"ı çekerken birçok kez birlikte olduğu rol arkadaşı barbara payton çekimler devam ederken bu konuda etrafta konuşmaya başlamış ve akabinde peck onun sahnesi bulunmadığı zamanlarda ortalıkta görünmemesini istemiş... "ideal kadın tipi" olarak tanımladığı ilk eşi greta kukkonen ile evliyken gerçekleşen bu aldatmalar sonucunda boşanmak isteyen taraf eşi olmuş.

    irlandalı, ingiliz ve iskoç kanı taşıyan biri ancak bu kadar yakışıklı olabilirdi. kumral, uzun boylu ve atletik, zarif yüz hatlarına sahip lakin tok sesli, hollywood'un "altın çağından" martin scorsese filmlerine dek uzanan bir kariyeri olan, üç defa academy of motion picture arts and sciences başkanlığı yapmış aktör. johnny depp'in başrolde olduğu "charlie and the chocolate factory"de "büyükbaba joe" karakterini oynaması için 2003 yılında teklif almış olsa da kararını iletemeden vefat etmiş.
  • nasıl güzel ve de net bakarmış öyle.
  • audrey hepburn ile 1953 yılında çektikleri roman holiday filmi ile gönlüme taht kurmuş oyuncudur.
hesabın var mı? giriş yap