• bir kez daha tekrarlamakta fayda var otpor ve canvas eylem başlatıcısı değiller. aktif oldukları coğraflayalarda kontrol edebilecekleri ve büyük kitlelerin katılabilecekleri bir eylem olana dek uykuda bekliyorlar. türkiye'de ilk çıkışlarını odtü olayları sırasında yapmışlar. eylemler yeteri kadar ateşlenmemiş yani onların beklediği seviyeye ulaşmamış ve bu gruplar geri plana çekilmiş 6 ay daha beklemişler. 6 ay sonra gezi parkı eylemleri patladı. polis sert girdi olay çığrından çıktı. buraya kadar otpor ve canvas ın yine bir müdahalesi yok. bu gün eylemler kendilerinin planladıkları bir seviyeye ulaştığında eylemlere dahil oluyorlar ve yavaşça yönlendirmeye başlıyorlar. o yüzden biz yönetime çok kızdık ondan eylem yaptık bu adamlar bize eylem yapın dediği için eylem yapmıyoruz diyenleri bir noktaya kadar anlayabiliyorum. sen o şekilde başladın ama adamlar olayı senden çıkarıp bir yere getirmek konusunda uzmanlaşmış durumdalar zaten. olayları bu. bunun için yıllarca plan program yapıyorlar. büyük kitleleri yönlendirmek konusunda ciddi eğitimler alan adamlardan-kadınlardan bahsediyoruz. bu adamların yüzleri hiç ön plana çıkmıyor. hiç bir ülkede çıkmadı zaten. gürcistanda gülleri ya da ukraynada turuncu devrimin rengini belirleyen sen miydin ? twitter'dan yarın siyah giyinin diye öğrendin giydin o siyahı ama kaynağı kim ? adamların çalışma şekli bu zaten. ama bunu insanlara anlatmak neden bu kadar güç ? elimden geldiğince anlatıyorum, küfür yiyorum, dezenformasyon yaptığım gerekçesiyle entrylerimin silinmek üzere işaretlendiğini görüyorum. bu mu olayınız ?
  • az önce aklıma gelendir...

    sanırım bu olayların bu raddeye varmasını tayyip'in kendisi istiyor. efendim şimdi hepinizin malumu üzerine bu adam yıllardır öz sermayeyi satıp duruyor. ülkeye sıcak para girişi sağlıyor. ancak ne oluyor? üretim olmadığından dolayı hazıra dağ dayanmıyor. yani balık tutmasını bilen milleti aldı, balık restaurantına götürdü, bir güzel balık ısmarladı. şimdi bu millet balık tutmayı unutmaya başladı. zaten dolar son günlerde yükseliyordu. birkaç gün içerisinde 15 kuruşluk bir artış sağlanmıştı. baktı ki devalüasyonun önüne geçiş yok, böyle bir eylem planı devreye girdi. bu planda, halk ayaklanacak, borsa çakılacak, zaten gelmesi beklenen devalüasyon gelecek ve tüm suç direnişçilerin olacak. kendileri püripak seçimlere girecekler, oylarını arttıracaklar. farkındayım felaket bir senaryo ama, eğer ben bu kadar sıçmış olsaydım, anca böyle sıvardım heralde...
  • her ne kadar sözlükte böyle bir ihtiyaç doğmuş olmasını çok yadırgasam da konu hassas olduğu için tarafımı belli ederek başlayayım. direnişe en başından beri destek veren, polisin sadece bu olaylarda değil, türkiye genelinde her toplumsal olaya verdiği aşırı tepki ve kullandığı orantısız güçten, mevcut hükümetin muhalif seslere olan tahammülsüzlüğünden rahatsız olan ve meşru bir hükümetin, bir diktatörlüğe dönüşüşünü endişe ile izleyen bir vatandaşım.

    son zamanlarda yavaşça dillendirilmeye başlayan olayların arkasında otpor, canvas ve onların destekçisi olduğu söylenen amerika olduğu iddiası ile tüm hafta sonumu bu konuyu araştırarak geçirdim. bulabildiğim belgeselleri izledim, ulaşabildiğim yazıları ve dokümanları okudum. kolaylıkla cevaplanmayacak soru işaretlerim oluştu. hem naçizane bilgilerimi paylaşmak, hem de belki kafamdaki soru işaretlerine cevap bulmak için beraber beyin jimnastiği yapabilmek adına bu entry’i girmeye karar verdim.

    öncelikle nedir bu otpor sorusuna cevap vermek lazım. otpor, sırp lider milosevic'in baskıcı hükümetine tepki olarak bir araya gelen bir grup üniversite öğrencisinin kurduğu bir örgüt. uzunca bir süre mevcut yönetimi devirmek için örgütlenmeye ve halkı bilinçlendirmeye çalışıyorlar fakat baskıcı yönetim yüzünden etkileri çok kısıtlı kalıyor. otpor’un kaderi ise gene sharp’la tanışmaları ile değişiyor. gene sharp, baskıcı rejimleri devirmek için silahlı mücadelenin aksine, şiddetsiz direnişin başarılı olacağını savunan ve bu yönde from dictatorship to democracy adlı kitabı yazmış olan taktiysen. kitabı internette basit bir aramayla pdf olarak bulmak mümkün. bu kitapta neden şiddetle ve silahlı mücadele ile diktatörlerin yıkılamayacağını, rejimin devamlılığını sağlayan kurumların ve sacayakların zayıflatılması gerektiğini, bunun da ancak şiddetsiz direnişle kazanabileceğini anlatan ve buna ilişkin 198 metot gösteren sharp, çalışmalarını kendi kurduğu albert einstein enstitüsü’nde devam ettirmekte. otpor’a enstitüden gelen bir emekli amerikan askeri, sharp’ın taktiklerini anlatıyor ve kitabını veriyor. böylelikle otpor bu taktikleri uygulamaya başlıyor ve uzun zamandır alamadıkları yolu çok hızlı bir şekilde almaya başlıyorlar. bir anda örgüt tüm halk geneline yayılmayı başarıyor ve sonunda muhalefeti bir arada toparlıyorlar ve miloseviç’i erken seçime zorluyorlar. seçim sonuçlarında hile yapan milosevic’e karşı sonunda polis ve asker de sırtını dönüyor ve süreç göstericilerin parlamentoyu işgal etmesi ve milosevic’i indirmesiyle sonuçlanıyor.

    otpor’un başarı hikayesi diğer ülkelerdeki bir çok muhalif guruba ilham veriyor ve otpor’a danışmaya başlıyorlar. otpor başlarda kendi tecrübelerini yardım amaçlı paylaşmaya başlıyor ancak sonrasında artan taleple buradaki fırsatı değerlendiriyorlar ve belgrad’da bir ofis açıyorlar. oluşuma canvas adını verip, diğer ülkelerdeki muhalif gurupları eğitmeye halen devam etmekteler. sitelerinde verdikleri bilgiye göre bu ülkeler arasında türkiye de mevcut. yani canvas otpor’dan farklı bir örgüt/oluşum değil, otpor’un devamı niteliğinde. dolaysıyla bu iki guruptan ayrı ayrı bahsetmek çok doğru değil. canvas sonraki süreçte birçok devrimci gurubu eğitiyor. gürcistan, ukrayna devrimlerinde, tunus, mısır devrimi ve suriye olaylarında muhalif gurupları eğittiklerini kendileri de gizlemiyorlar. zaten uygulamalara bakıldığında arkasında yatan taktiklerin bir planın parçası olduğu çok açık görülmekte. nitekim dediğim gibi bu gizli bir bilgi değil, canvas’ın da, muhalif gurupların da hakkında röportaj verdikleri ve gizleme ihtiyacı duymadıkları bir gerçek.
    otpor’un en başından itibaren arkasında cia olduğuna dair iddialar mevcut ancak nette yapabildiğim mütevazı araştırmada ikna edici bir kanıt bulamadım bu yönde. iran ve venezüella hemen sharp’ı, cia ajanı ilan etmişler (nitekim iran’da 2009 seçimlerden sonraki halk ayaklanmalarında canvas’ın ve sharp’ın çalışmaları mevcut). benzer şekilde canvas’ın da cia tarafından finanse edildiği söyleniyor. bunları bir iddia ve bir ihtimal olarak şimdilik bir kenara bırakalım.

    peki gezi direnişi ile otpor/canvas’ın ne alakası var? alaka mevcut olaylarla, otpor’un uygulamalarının ve sharp’ın taktiklerinin büyük benzerlikler taşımasından kaynaklanıyor.

    • en başta otpor sırça “direniş” demek. mevcut olayların eylem, toplumsal olay şeklinde değil bir direniş olarak lanse edilmesi bir tesadüf olabilir mi?
    • direnişçilerin en önemli örgütlenme yeri sosyal medya. kullanılan hastag ve slogan ise “occupy x”.
    • yine bu konu hakkında yazılan birkaç yazıda da belirtildiği gibi otpor’un ve diğer devrim direnişçilerinin bir simgesi ve bir rengi oluyor. sıkılmış yumruk otpor’un ve sonrasında taktik verdiği birçok direnişin simgesi. bizde o kadar yaygın olmasa da bazı görsellerde de bu simgeyi görmek mümkün. pazartesi siyah giyinip gidiyoruz kampanyası yine bu taktikle geliştirilmiş olabilir mi diye düşündürüyor.

    otpor'un simgesi : http://4.bp.blogspot.com/…iqwrjmus4/s1600/otpor.png

    ukrayna:
    http://www.tigweb.org/images/tiged/orange/fist.jpg
    http://b.vimeocdn.com/ts/296/659/296659205_640.jpg
    http://us.123rf.com/…-red-and-orange-background.jpg

    mısır:
    http://upload.wikimedia.org/…egyptianrevolution.png
    http://4.bp.blogspot.com/…0/eygptian revolution.jpg
    http://media1.policymic.com/…rticles/3686/photo.jpg
    http://farm7.staticflickr.com/…121_7908ec213e_z.jpg
    http://immodestwitness.files.wordpress.com/…g?w=470

    suriye:
    http://www.socialistrevolution.org/…revolution1.jpg
    http://ts-1.eee.hku.hk/…es/34/2013/04/syria-300.jpg
    http://b.vimeocdn.com/ps/260/398/2603986_300.jpg
    http://2.bp.blogspot.com/…0/is-syria-next-blogb.jpg

    ve türkiye:
    https://fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net/…26882_n.jpg
    http://24.media.tumblr.com/…9dtcfl1steyywo1_500.jpg
    http://www.toonpool.com/…_gezi_istanbul_2017875.jpg
    http://3.bp.blogspot.com/…ueczw/s1600/direngezi.jpg
    http://occupygezipark.files.wordpress.com/…22_n.jpg

    • otpor’un bizzat uyguladığı taktiklerden bir diğeri mizahın kullanılması. şiddetsiz direnişin önemli bir parçası olarak gösterilerinde, sloganlarında mizaha bolca yer veriyorlar. bu sayede halkın ve polisin sempatisini kazanmayı hedefliyorlar. türkiye’de amaç kısmında bir iddiada bulunmak mümkün değil, ancak bu direnişte mizahın çok önemli bir yer tuttuğu bir gerçek.
    • yine sharp’ın ve dolayısıyla otpor’un uyguladığı taktiklerden bir diğeri ise müziğin kullanılması. gösterilerde bolca müzik kullanılıyor, hatta konserler veriliyor. müzikle insanları bir araya getirmek kullanılıyor. taksim’in polis çekildikten sonra bir festival havasına dönmüş olması ve iptal edilmiş dahi olsa bir konser planı yapılması benzerlik gösteriyor.
    • eylemlerden sonra sokakları ve gösteri alanını temizlemek de otpor taktiklerinden biri. mısır’da ve suriye’de uygulanışlarına ilişkin youtube videoları bulmak mümkün. bizim ülkemizde ilk kez gördüğümüz bu uygulama yine halkın ve polisin sempatisini kazanmaya yönelik bir hareket.
    • sloganların, pankartların vs. ingilizce hazırlanması, uluslararası farkındalık yaratmak ve uluslararası örgütlerin desteğini almak için uygulanan bir başka otpor/sharp taktiği. yabancı gazetelere ilan vermek de bunun bir parçası. yine bu uygulamalar da bu direnişte ülkemizde görülmekte.
    • polis’e karşı şiddeti engellemek, polis’e çiçek vermek, ön saflara kızları göndermek gibi taktikler de gezi direnişinde benzerini gördüğümüz uygulamalar. amaç polis’i düşman psikolojisinden çıkarmak, biz düşman değiliz, iki taraf da sistemin kurbanı imajını vermek.
    • özellikle arap baharı’nda uygulanan taktiklerden biri de sokakta namaz kılmak. sharp bir taktik olarak gösterilerde dini ayinler yapılmasını bir metot olarak benimsemiş. küçük bir grup da olsa gezi’de de benzeri bir uygulama görmüştük.
    • otpor’un belgrad uygulamalarından bir diğeri de akşam saatlerinde evde tencere ve tava ile gürültü çıkarmak. akşam haberlerinin yayınlandığı saatlerde yapılan bu uygulama ile otpor sizin haberlerinizi izlemiyoruz mesajı vermek istemiş. mesaj farklı da olsa uygulama aynen bizde de yapılmakta.
    • greve çağrı, bankalardan para çekme, medya boykotu, tüketimi kısıtlamaya çağrı gibi sharp taktikleri yine ülkemizde uygulanmış olan taktikler. halen yapılan bazı çağrılar yine sharp’ın taktikleri çerçevesinde oluşturulmuşa benziyor

    bu örnekler daha da arttırılabilir. şimdi muhtemelen direnişe katılmış olan çok çok büyük çoğunluğun ne otpor/canvas’dan, ne de sharp’ın taktiklerinden haberi bile yok. zaten otpor’un da anlattığı gibi burada bir piramit sistemi var. buna göre tepedeki insanlar konu hakkında bilgi sahibi olan ve yönlendirmeyi yapan kişiler olmakla birlikte piramitte aşağı doğru ilerledikçe sayılar artıyor ve bilgi azalıyor. öyle ki bir noktadan sonra artık piramidin aşağısındaki kişilerin konu hakkında hiçbir bilgisi olmuyor. burada getirilen en büyük yanlış yaklaşımlardan biri bu hareketin canvas tarafından başlatıldığıdır. canvas hareket başlatan değil, başlamış olan bir hareketi yönlendiren ve büyüterek bir şiddetsiz direnişe çeviren bir oluşumdur. taktikleri halkın genelinde desteği arttırmak ve mevcut yönetimi zayıflatarak devirmek üzerine kuruludur. yani gezi olayları canvas tarafından başlatılmamış olsa dahi, canvas’ın eğittiği bir gurup tarafından yönlendiriliyor olabilir. direnişe katılan arkadaşların çok çok büyük çoğunluğu bu taktiklerden tamamen bir haber şekilde, kendi sebepleri ile bu eylemlerini yerine getiriyorlar. ancak canvas’ın zaten öğretisi, bu gücün kanalize edilmesi, spontane bir şekilde dağılıp yok olmasının engellenmesi ve destek vermeyen halkın, polisin de destek vermesinin sağlanması üzerine. başlarda şüpheyle yaklaşsam da konunun içerisinde girdikçe şu an hareketin bazı yönlerinin canvas bağlantılı (ya da bağlantı olmasa dahi bu bilgileri internet ortamından elde edip taktikler geliştirmiş) guruplar tarafından organize edildiğini düşünüyorum. bu kadar kısa zamanda, herkesi şaşırtacak bir biçimde olayların gelişmesi beni böyle düşünmeye itiyor. sıkılmış yumruk bir rastlantı olabilir, anlamını bilmeyen birileri tarafından bilinçsizce kullanılmış da olabilir. nitekim zaten yumruk bir direniş için kullanılması hemen akla gelen bir sembol. ancak benzerliklerin sayısı o kadar fazla ki… üstelik bu uygulamalardan çoğu, bizde oluşmuş olan bir eylem geleneği değil. tek tek bakıldığında polise çiçek vermek daha önce de uygulandı, benzer şekilde polise taş atılmamasını istemek de tamamen bu direnişe katılan kalabalığın doğal bir isteği ancak resmin geneline bakıldığında burada bir otpor/canvas, burada bir sharp etkisi görmemek mümkün değil. daha önce benzer olaylar olduğunda göstericilerle empati kurmakta zorlandığımız için büyük tepkiler doğurmuyordu, ancak gezi olayları her kesimden insanın destek verebileceği bir olaydı ve polisin tutumu da olayların alevlenmesini destekler nitelikteydi. nitekim canvas destekli böyle bir gurup varsa eğer, kıvılcım yakıldığında bunu fırsat bilip büyük kitlelere dağılmasına ön ayak olmuş olabilir.

    şimdi kenara bıraktığımız canvas’ın cia tarafından fonlanması iddiasına dönersek; eğer bu iddiayı yalan kabul edersek, burada canvas’ın bir yönlendirme yapmasının çok sakıncası olmayabilir. nitekim herkes sokaktaki bu gücün, bir plan çerçevesinde ulaşılmak istenen hedefe kanalize edilmesinden memnuniyet duyacaktır. canvas gerçekten kendilerinin iddia ettiği gibi baskıcı hükümetlerinden kurtulmak isteyenlere yol gösteren bir oluşumsa ve tüm bu çalışmanın nihai hedefi, daha fazla demokratik hak verilmesi, seçim barajının düşürülmesi ve gezi parkının park olarak kalması gibi daha masumane isteklere ulaşmak için yol göstermekse şu an direnişe katılanların bu durumdan rahatsız olacağını söylemek mümkün değil, zira ortada yasadışı kabul edilebilecek bir yönlendirme yok zaten. nitekim her ne kadar baskılardan yılmış olsak da mevcut hükümet diğer örneklerden daha farklı bir konumla, seçimle gelmiş bir hükümet ve ağır aksak işlese de ülkemizde demokrasi mevcut. dolasıyla eylem planının da hükümeti devirmek üzerine değil, az önce bahsettiğime benzer istekler üzerine yapılmış olması gerekir.

    ancak iddiayı gerçek kabul edersek, yani tüm bu olayların arkasında amerika var diyorsak soru işaretleri uçuşmaya başlıyor. zira amerika’nın neden erdoğan’ı devirmek istediğini anlamak zor. bu konuda çokça iddia mevcut; erdoğan’ın aşırı güçlenerek bölge politikaları üzerinde abd’nin sözü dışına çıkmaya başlaması, suriye konusunda ülkeyi ikna edemeyerek, abd’nin istediği desteği tam anlamıyla vermemesi, israil ile ilişkisinin hep problemli olması, filistin’e verdiği açık destek vs. vs. abd’nin türkiye’nin kavuştuğu istikrardan rahatsız duyduğunu düşünenler de mevcut. ancak akp devrilirse yerine gelecek hangi hükümet abd’yi memnun edebilir, bu büyük bir soru işareti benim için. bir diğer iddia ise cemaatin bu işin arkasında olduğu yönünde. açıkçası bu işin arkasında abd’nin olması konusunda çok fazla fikir yürütecek kadar uluslararası siyaset bilgisine sahip değilim. bilgisi/tahmini olan varsa ve paylaşırsa da memnun olurum.
    direnişe destek verme noktasında bu işin arkasında gerçekten amerika varsa o zaman ben de dahil hepimizin bu konuda saf duygularımızın kullanılmış olduğunu kabul etmek gerekir. muhtemelen bu sorunun cevabını hiçbir zaman tam olarak veremeyeceğiz. ya da hali hazırda mevcut fikrimizle uyumlu olacak şekilde bir cevabımız var ve o cevabı değiştirmek mümkün olmayacak.

    ancak şunu unutmamak gerekir ki, sokaklardaki insanların %99’u kendi istekleri, demokratik talepleri, kendi idealleri uğruna, bu işin bir perde arkası olduğuna inanmadan direniyorlar. bunun aksini iddia etmek bu insanlara çok büyük haksızlık olur. kişisel olarak benim dileğim; canvas’ın gerçekten bağımsız bir kuruluş olması ve bu eylemi yönlendiren gurupların canvas’ın taktiklerinden sadece kamuoyunda oluşmuş ortak taleplerin yerine getirilmesi için faydalanıyor olmasıdır.
  • farklı sızmaların olabileceğinin işaretleri gelen eyleme ışık tutma çalışmasıdır. türkiye'nin adeta kaynar kazana dönüşmesi neticesinde trollük yapmadan, cıvımadan, dürüstçe, akıl ve bilgiye dayalı, dezenformasyondan uzak bilgilerin ortaya dökülmesi ve bu arkaplanın aydınlatılması gerekliliği ortaya çıkıyor. burada verilecek bilgiler mümkün mertebe gerçeklik sınamasına tabi tutulmalı ve gerçek aydınlanma amaçlanmalıdır. büyük kitlelerin profesyonellerce yönlendirilebileceklerine defalarca şahit olmuş nesiller olarak kendimizi korumaya almak ve yanlış yönlendirilmemek adına uyutulan medyaya inat doğru ve nitelikli bilgi paylaşımı yine bizlerin görevidir ve nitelikli bilgiye bu günlerde daha çok ihtiyaç olduğu su götürmez bir gerçektir.

    ( günler sonra gelen edit: burada yapılan çalışmalar eylemcileri hedef almamaktadır. eylemleri kötü göstermek niyeti taşımamaktadır. eylemcilerin arasına sızması mümkün olan grupların ortaya dökülmesi, eylemleri saptırmak için nasıl çalıştıklarının anlatılması ve eylemcileri bu konuda bilgilendirme çalışmasıdır. )

    bu konuda yapılmış araştırmalar sonucu yazılmış iki metin ile arka plan çalışmasını başlatıyorum. mümkün mertebe bilgileri kaynaklarıyla birlikte sunmak daha faydalı sonuçlar verecektir.

    erhan sandıkçı'nın 2 haziran 2013 tarih düştüğü yazısı : http://www.guncelmeydan.com/…n-sandikci-t34634.html linkte çok sayıda görsel olduğu için yerinde okunmasında fayda var.

    banu avar'ın erhan sandıkçı'dan bir gün önce facebook üzerinden gönderdiği bir metin : https://www.facebook.com/banuavar sayfası 1 haziran tarihli yazısı.

    ---alıntı---

    2004-2005 yıllarında "turuncu darbe" sahnelenmiş ülkelerde gazetecilik yaptım. ukrayna'da kırgızistan'da, lübnan'da, gürcistan'da, kosova'da, durumu belgeledim.

    akp hükümeti ülkeyi iç savaşın, bölünmenin eşiğine getirdi.. ne hukuk kaldı ne adalet! böyle süreçler turuncu harekat için uygun süreçlerdir.. halk sıtma ile ölüm arasına hapsedilir..

    baskı ve şiddetten yılmış insanlar, önceden kurulmuş düzeneklere kolayca yönlendirilebilir. hukukun hakkın müdafaası şarttır.. ama yanlış yönlendirilmelere karşı dikkatli olmak da şarttır.

    otpor ve canvas batı istihbaratının darbe örgütleridir. sıkılı yumruk amblemi sosyal medyada insanları galeyana getirmektedir.. akılla bilinçle hareket etmeyen kitleler provokasyona açık olurlar. sonu mısır'dır, libya'dır! mübarek 40 yıl abd'ye hizmet etmiş, kullanım süresi bitince sosyal medya üzerinden örgütlenen otpor hareketiyle kafese tıkılmıştır.

    küresel güçler aralarında paylaşım savaşındadır. türkiye değişik kanatların güdümündeki iktidar unsurları arasında çekiştirilmektedir! batılı hükümet ve medya gruplarının gezi parkı olayındaki alışılmadık desteği dikkatle yorumlanmalıdır!

    batılı güç odakları tayyip erdoğan'ın 'kullanım süresi'nin dolduğu yönünde 2 yıldır yayın yapmaktadırlar. türk milletinin sabrının taştığını ve kendi denetimlerinde olmayan bir yöne kayabileceğini de defalarca rapor etmişlerdir. bunu önlemenin tek yolunun, kendi denetimlerine alacakları bir 'hareket' olacağını da kaydetmişlerdir. dolayısıyla dikkatli olunmalıdır!

    hatırlayın 2011' de new york'ta zucotti parkında twitter'dan örgütlenen binlerce kişi karşılarında yugoslavya’yı cıa uzmanları ve ned (national endowment for democracy) fonlarıyla parçalara ayıran otpor/canvas gençlik örgütünün liderlerini bulmuşlardı.… ivan maroviç, doğu avrupa’ya, kafkaslar'a, orta asya’ya turuncu darbeyi öğretmiş isimdi.
    kapitalizmin merkezinde ‘kapitalizme karşı mücadele’ ‘emekten yana-sömürüye karşı elele!’ çığlıkları ortaya yayıldı. sloganları ivan maroviç atmıştı. gazetecilere beyanatında ‘devrimci bir eylemin planlamasında, hiçbir şey ‘kendiliğinden’ değildir! insanlar sokaklara dökülüvermiş gibi görünebilir. ama bu aylar hatta yıllar süren dikkatli bir hazırlığın sonucudur! belli bir noktaya gelene kadar, grevleri ve büyük kitle yürüyüşlerini örgütleyene kadar geçen süre çok sıkıcıdır. ama o noktaya vardığınızda her şey birkaç hafta içinde sona ulaşır!’ (revolution u, foreign policy, 16 şubat 2011) demişti.

    gezi parkı'nda iktidarın emniyet güçleri tarafından inanılmaz bir vahşet uygulanan halk, haklı tepkisini ortaya koyarken, bazı odakların sahneye koyduğu oyunda figüran olmamaya dikkat etmelidir.

    önceki yazımda da belirttiğim gibi hak için direnişin sonuna kadar yanındayız. hayatımızı bunun mücadelesi içinde geçirdik. ama disiplinsiz, ve bilinçsiz yığın hareketi, belirsiz odaklar tarafından yönlendirilebilir ve felaketle de sonuçlanabilir. bugüne kadar türkiye'de yaşanan felaketlerde gıkı çıkmayan, türk milletine olan düşmanca tavırları aşikar uluslararası af örgütü ve benzer kurumların gezi park olaylarında kararlar yayınlaması, ab ve abd siyasilerinin açıklamaları hayra alamet değildir. uyarmak görevimizdir!

    banu avar, 1 haziran 2013
    banuavar@superonline.com

    ---alıntı---

    gezi parkı eylemi ve bu eylemle pararel gelişen diğer olaylara duyarlı olan kesimin özellikle incelemesi gereken iki farklı yazı otpor canvas örgütü üzerinde hemfikir durumda. bu örgütler hakkında bilgi sahibi olanlar tarafından aydınlatılmak güzel olacaktır. twitter'ı etkin kullanan suser'ların da bu bilgilendirme hareketine destek vermesini diliyorum. burada amaç öğüt vermek değil, bilgi edinmektir.
  • birilerinin hala ve inatla yazılanları okumadan buralarda ahkam kesip doğrudan şahsıma küfretme lüksü bulduğu arka planlardır. bana küfretmeden önce buraya ahkam kesmeden önce 50 entry i bulan başlığın altında ne olup bittiğini bir okuyunuz.

    doğrudan şahsıma gönderilen mesajların bir kısmı şu şekilde ve buna artık topluca cevap vermem gerekiyor.

    " bu halk eylemi. biz halkız ve yönetimden rahatsızız bu yüzden sokağa döküldük. kimse bizi yönlendirmedi"

    öncelikle (bkz: #34311834)

    -ben de zaten farklı bir şey söylemiyorum. yeryüzünde bu iki grubun var olduğunu hayatınızda gitmediğiniz görmediğiniz kadar çok ülkede yıllardır eylemleri manüpüle ettiklerini ve başarılı sonuçlar aldıklarını söylüyorum ve temennim şudur: türkiye'de halkın eylemleri olarak başlayan bu eylemler otpor ,canvas veya bir başka profesyonelin eylemlerine dönüşmesin. buna müsade etmeyin. eylemler halkın eylemleri olarak başladığı gibi aynı şekilde sonuca ulaşsın.

    "bu eylemler polisin sert müdahalesi sonucu oluştu. sen profesyonellerden bahsediyorsun ne alakası var komplocusun "

    eylemler ilk gün gezideki direnişe polisin sert girmesiyle patladı. doğru. diyorum ki zaten oraya kadar ve o aşamadan sonra eylemlerin kitlesel boyutlara taşınmasında bu grupların çok da katkısı olmadı. zaten polis ve halk çatışması gerginliği tırmandırdı. yönetime duyulan rahatsızlığın fitili ateşlenmiş oldu ve olaylar tüm ülke çapına yayıldı. ben bundan sonra profesyonellerin müdahalede bulunabileceklerini, temkinli olunması gerektiğini, gaza gelip eylem heyecanıyla kaş yapayım derken göz çıkarılmaması gerektiğini söylüyorum. eğer eylemler sırasında insanları böyle yönlendireceğinden şüphe duyduğunuz kişiler varsa onların kimliklerinin ifşa edilmesi gerektiğini ve eylemlerden dışlanması gerektiğini söylüyorum. çünkü bu insanların eylemlere sızma taktiği bu. önce büyük bir eylem yakalıyorlar sonra o eyleme girip heryeri yakıp yıkacak şekilde eylemi bozuyorlar ve hedefleri her neyse ona yönlendiriyorlar o eylemleri. buna alet olmayın diyorum. komplocu oluyorum. adamlar bunu yıllardır dünyanın farklı coğrafyalarında yapıyorlar nasıl komplo bu.

    "ee sen akp yanlısısın. hükümetin adamısın. yalakasın. hükümet bu eylemleri yatıştırmak için seni mi kullanıyor ?"

    dostum sen çok yanlış gelmişsin. zaten bu aşamaya kadar yazılanlardan bunu anladıysan ortak bir frekans tutturamamışız demektir.elbette ki hükümetin avukatlığı yapmıyorum.

    polisin müdahalesindeki sertlik oranını doğru mu buluyorsun ?

    kesinlikle yanlış buluyorum. ilk günden beri polise o kadar sert davranma emrini verenlerin yanlış yaptığını düşünüyorum ve eğer polis müdahalesi olmasa eylemlerin çok fazla olay çıkmadan şenlik havasında sazlı sözlü geçeceğine inanıyorum. gönül ister ki polis eylemcilerin ve çevrenin güvenliğini sağlayacak şekilde önlemler alsın. eylemler şenlik havasında geçsin. polisle halk karşı karşıya gelmesin. oradaki halkın da polisin de eşi, çocuğu var hem eylemciler hem de polis aslında aynı halkın üyesi. ikisi de evlerinden çıktıklarında çocukları, eşleri telaş içinde kalıyor. sağ dönebilecekler mi ? yaralanacaklar mı ? ama belli ki emir öyle gelmiyor polis benim bu güne kadar gördüğüm en sert müdahalelerini bu eylemlerde gösteriyor. bazıları kendini fazla kaptırıyor emirlerin de dışında şiddet uyguluyor. onlarca video kaydı var bu konuyla ilgili. polis de kendi içinde bunun önlemini bir şekilde almalı. tomalar'ın püskürttüğü suyla eylemcilerin vücutlarında kırıklar, travmalar oluşabiliyor. gaz bombalarının hedef gözeterek atıldığına dair bir çok görüntü ekrana düşüyor. polis mensuplarından bazıları hedef alarak ateş ediyorlar bu açık seçik videolarla ortada. gaz bombası kapsülünün vücuda çarpmaı sonucu ölenler yaralananlar da bunun kanıtı. bu konularda polisin kendi üstüne düşen görevi yapması gerektiğini ve bunu kesinlikle önlemesi gerektiğini düşünüyorum. arkadaşları eşleri dostları polis şiddetinden ötürü yaralanan ölen insanlar daha büyük bir nefretle sokağa dökülüyor. polisin eylemleri bastırmak için kullandığı yöntem daha çok insanın sokağa dökülmesine aracı oluyor.

    "zaytung'a inanan banu avarı gördük gerisini okumadık"

    oku kardeşim. gerisini oku. inan inanma ama oku burada ahkam kesmeden önce. ülkede konuyla ilgili yazı yazabilecek çok sayıda gazeteci yok. bu benim suçum değil. banu avar ve erhan sandıkçı bu konuyla ilgili araştırmalarda bulunmuşlar. doğrudan konuyla ilgili olduğu için bu yazılara da yer verilmesi gerekliliği hissettim. başka bir gazeteciden konuyla ilgili makale bulamadım. varsa buluyorsan sen de onu yaz. varsa çürütebileceğin bir konu koy ortaya bildiklerini, kaynaklarını dök, de ki böyleyken böyle burada yazılanlar şunlara dayanarak söylebilirim ki deli zırvasıdır de. çok afedersiniz göt et bunları yazan adamı. ama bunu yapmıyorsun. gelip bana küfrediyorsun. burada hiç olmazsa çaba veren insanlar var bari onlara mani olma, gelip altına sik bok göt yazıp gidiyosun nedir senin hayat gayen ?
  • arap baharını destekleyen örgütler ilk günden beri inanılmaz bir destek veriyor, amerika daha birinci gün çok "neşeli" bir destek vidyosu yayınladı, sosyal medyaya olay aynı örgütler tarafından pompalandı. türkiye'de yıllardır süre gelen birçok antidemokratik eyleme tepkisiz kalan batı ne oldu da bir anda sosyal medyadan destek vermeye, olayları canlı görüntülerle paylaşmaya başladı?

    peki bu direnişin cuma günü ve dolayısıyla haftasonuna denk gelmesi ve bu sayede çoğunluğun katılımının sağlanması da bir tesadüf müydü?

    banu avar ve erhan sandıkçı'nın yazılarını okuyun. birkaç dakika olayların dışına çıkın ve büyük resme bakın. başka milletlerin yardımıyla olacak devrim ancak bağımsızlığınızı yitirmenize sebep olacaktır. oyuna gelmeyin. devrim olacaksa bu türk halkının devrimi olmalıdır.

    türk halkının haklı direnişi haksız hale getirilmek için provokatif saldırılara uğrayabilir. halkın gerilmiş sinirleri de bunu kolaylaştırabilir. bu emellere alet olmayın.

    bundan sonraki süreçte meydanlara çıkacakların bir görevi de, bugüne kadar devam eden haklı, demokratik ve hukuka uygun tavrın sürdürülmesi yönünde kontrolü sağlamak, tam bağımsız türkiye ve milli bütünlük bilincini oluşturmaktır.
  • burada ciddi bir şekilde ve kaynak göstererek doğrudan "grupların kendi resmi internet sitelerinde yazan" bilgilere dayanarak dernelenen ve neredeyse "biz türkiye'deyiz! buradaki masumane eylemleri saptırmak konusunda profesyoneliz ve çalışmalarımıza başladık" diye açıktan giden gruplara ait entryleri okuyup am göt meme yazan insanların varlığı daha üzücü. bu adamlar işlerini bitirip çekildiklerinde ülkelerdeki yönetim kadrosu hatta yönetim sistemi bile tümden değişiyor. bunları kiralayan ülkelerin çıkarlarına uygun yöneticiler atanıyor gazilyon tane ülkede bu oldu şu an o ülkelerdeki halk perişan, yakında türkiye'yi de başarı listelerine ekleyebilirler diyorum. am göt meme diye cevap alıyorum. enteresan. eylemlere sızmaları önleyin bu eylemler türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının eylemleri olarak başladığı gibi aynı şekilde devam edip sonuçlansın diyorum. adam göt meme yarak diyor hala. biber gazının beyin hücrelerine bu denli zarar verdiğini de öğrenmiş olduk bu sayede.
  • başından beri diyoruz ya, "bu bir halk direnişi" diye, (ki gerçekten de öyle) bir de içten içe hepimiz (en azından bir kısmımız) korkuyoruz ya, "adamlar toplum mühendisliğini çözmüş durumda, bundan faydalanmaları kolay" diye, bir de hepimiz mısır'lı arkadaşın uyarısını dinledik ya, "inerlerken bile plan yaparlar, ya geri gelirler ya da kimin geleceği belirlenmiştir." diye.

    tüm bunları düşününce insan endişeleniyor. vakti olanlar okusun. hemfikir olduğum bir durum yok, sadece daha önce bilmiyordum otpor oluşumunu, okuduktan sonra, biraz da araştırdıktan sonra "neden olmasın?" demeye başladım. ama baştan söyleyeyim, "bu ayaklanmanın arkasında otpor var" demiyorum. arkasına geçmesin diyorum sadece.

    "tüm bunları okuyamam" diyenler için özet : farkındayız, insanlar gerçekten bastırılmış duygularını gerçekten içtenlikle ifade ediyor. ama bastırılmış duygunun ifade edilebilmesini organize etmeyi bilen, bunu öğreten, sonrasında da (kimi zaman başarılı, kimi zaman başarısız) bundan fayda sağlayan kitleler var.

    öncelikle direngezi için birinin beyinfırtınası : http://erhansandikci.blogspot.com/…r-ne-yapmal.html

    ben bu makaleyi okumadan bir iki saat önce, gezi parkı fotoğraflarına bakarken bir çadırın üstündeki bir kartonda "%99 burda %1 falanca" temalı bir şey okumuştum. "alla alla lan %99 hani %50 de değil" diye aklımda yer etmişti ama pek üstelemedim açıkçası. sonra dank etti. occupy wall street'in ana temalarından biri gerçekten de %99'du (hani parayı elinde tutan %1'e karşı) ayrıca occupy istanbul grubu da 29 ekim 2011'de "gezi parkında dayanışacak %99'luk kesimiz!" diye postta bulunmuş. yine de bundan gaza gelmemek lazım, %99 çok yaygın kullanılan bir söylemdir.

    bunu okuduktan sonra (sanırım epey bilinen bir şeymiş ama) "ne ola ki bu otpor" diye baktım, en düzgününü immanuel tolstoyevski yazmış sözlükten : (bkz: #10963300)

    sonra millet bu direngezi olayları çıkınca hemen "otpor bu, biliyoz bu tezgazları" diye yazmaya başlamış. biraz bakındım gerçekten de suriye'de, mısır'da eğitimler veriyormuş tipler. türkiye'de eğitimler veriyor olması da olası.

    ıvan marovic bu "occupy" olaylarını başlatınca, ve başarılı olup sonra da kendileri hükümet kuramayınca abd durur mu, olaya el atmış. arap baharında kendilerini finanse ettiği söyleniyor. wikileaks'te de venezuela'yı karıştırmakla görevlendirildikleri ifade edilmiş.

    yani altını çizeyim, kimse "ayaklanmayı otpor, abd, ya da şu başlattı" demiyor. otpor gibi oluşumlar, mevcut ayaklanmaları idare etmesini, kıvılcımların yanmaya devam etmesini becerebilen oluşumlar. sonrasıyla da kendileri ilgilenmiyor, zaten beceremiyor, immanuel tolstoyevski'nin belirttiği gibi, adamlar "bir şeye karşıtlık" konusunda başarılı olduğu için, karşı taraf kalmayınca kendileri de kalamıyor, bu yüzden kendi ülkelerindeki %5 barajını bile geçememişler.

    ben emin değilim, dün okudum, sindirmedim, çok düşünmedim ama muhtemelen hepimiz hemfikiriz, son derece saf olarak başlayan bir ayaklanmanın, hemen birilerinin göz dikebileceği bir duruma gelmesi normal. şimdi oturup düşünelim, türkiye'de bundan faydalanabilecek en becerikli adamlar şu anda mecliste muhalefet yapıyorlar, zaten onlar beceremediği için insanlar ayaklandı. bu beceriksizleri bir kenara bırakırsak kendilerinden sonra meclise girememiş kitle var ki onlar da anca birbirini üniversite kantinlerinde bıçaklayan, ya da ifadelerini "kahrolsun kapitalizm" sloganlarından öteye taşıyamayan kitle. öte yanda başta belirttiğim gibi toplum mühendisliği işini son yüzyılda çözmüş organize insanlar var. hani hep bahsedilen "dış mihraklar" geyiği. bunun bir "dış mihrakların kışkırtması" olduğunu kesinlikle söylemiyorum. bunlar zavallı akp'li, habervaktimci savunmaları zaten. sadece, mevcut kaosu kendi lehine çevirebilecek adamların onlar olduğunu söylüyorum.

    eee yine dönüp dolaşıp "amerika'nın oyunu bunlar"a bağlanıyor bir yerde. ulan zaten mevcut hükümet amerikanın kucağında oturuyor, "niye kassınlar bu kadar?" diyoruz içten içe. sonra komplo teorimize devam edince, gayet normal. hükümetin amerikanın kucağında oturduğunu bırakın türkiye'yi, artık dünya biliyor. hal böyle olunca belki de adamlar "yeni birileri geldi, bunlar amerikancı değil" imajı yaratmak isteyebilirler. farkındaysak bu olaylar patladığında doğrudan beyaz saray direnişçilere yakın söylemlerde bulundu. zaman gazetesi yazarları başbakanı eleştirdi. az önce okuğumuz kadarıyla da zaman gazetesinin kahire temsilcisi erdoğan'a diktatör dedi : http://www.odatv.com/…i-erdogan-diktator-0506131200 cumhurbaşkanı, adamın ex-kankası bile yanında değil.

    yani zaman'ın fetoş'un olduğunu, fetoş'un da cia kankası olduğunu düşünürsek, amerikanın, kendi kucağında oturan hükümeti harcamak istemesi normal. zira abd'nin suriye niyeti de belli. reyhanlı denemelerini de halk yemedi. erdoğan o işi de eline yüzüne bulaştırdı. herkes biliyor maksat türkiye'yi suriyeye sokmaktı reyhanlı ile, ama yemedi işte. bunun ardından abd artık kendi çıkarlarını yeterince yerine getiremediği halde kendi çıkarları için canla başla çalıştığı bilinen birini harcamak için fırsat kolluyor olabilir. yani "zaten beceremiyorsun artık, bari bizim adımızı lekeleme" diye fırsat bakıyor olabilirler. şu anda da o fırsatı yakalamış olabilirler gayet tabii.

    yukarıda saçmaladıklarım doğruysa bile, bu direnişimizi haksız çıkarmıyor. n'aparsan yap, diktaya boyun eğme. sadece önemli olan, mısır'lının söylediği gibi, siz birini indirirken, yedek oyuncular çoktan planlanmış oluyor. bu yedek oyuncular konusunda fazlasıyla dikkatli olmak lazım.

    her ne kadar nietzsche şununla haklı olsa da "one must still have chaos in oneself to be able to give birth to a dancing star." yine de napoleon bonaparte şunu söylerken daha haklı arkadaşlar. "the battlefield is a scene of constant chaos. the winner will be the one who controls that chaos, both his own and the enemies." bu yüzden yalvarırım, ülkedeki kaosu biz kontrol edelim. çünkü bu gidişle ya daha kötü batacağız, ya da gerçekten güneşli günler göreceğiz.
  • eylemlerde bulunanlardan gelen bilgilere göre polisin de şiddete başvurmasında verilen emirlerin yanında bir takım provakasyon çalışmalarının olduğu söyleniyor. bu bilgiyi doğrulamak ancak daha çok görgü tanığının desteğiyle olabilir. provakasyon yöntemi şu şekildeymiş. elleri sopalı yüzleri maskeli bir grup polis üzerine saldırıyor vur kaç taktiği uyguluyor, bazen polise arkadan yaklaşıp saldırıyorlar daha sonra eylemcilerin arasına karışıyorlar. polis kimin provakatör kimin eylemci olduğunu ayırt edemez hale gelip hepsine şiddetle müdahale ediyor. eylemlerin yakıtlarından birinin polisin şiddeti olduğu da göz önüne alındığında bu tür bir provakasyonun yapılıyor olduğunu iddia eden eylemcilere hak verilebiliyor. birileri eylemlerde şiddetin olmasını istiyor. polise saldırarak polisi eylemcilerin üstüne kışkırtacak gerekçeler oluşturuyor. bu tür hareketlerde bulunanların kimliklerinin oradaki eylemciler tarafından ifşa edilmesi hem eylemciler için hem de polis için faydalı olacağa benziyor.

    arap baharı hareketini hatırlayanlar bilirler ki oradaki eylemlerde ölen ve yaralanan insanların sayısı arttıkça eylemlerdeki kin ve nefret işaretleri artmıştı. eylemler masumiyetini yitirmişti. aynı şeyin türkiye'de olmasını isteyen grupların aktif görev yaptığı yönünde de güçlü bilgiler bulunuyor.
  • yabana atılmaması gerekir. dışarıdan tamamen kitlesel, halkın kendi iradesi ve imkanlarıyla yapıyor gibi gözüktüğü eylemler aslında yönlendiriliyor olabilir. erhan sandıkçı'nın yazısında en ilglimi çeken kısım şu oldu.

    --- spoiler ---

    "tam bağımsız türkiye" diye inlemeyen bir meydandan çıksa çıksa karşıdevrim çıkar. vatanseverler, kendileriyle birlikte türk bayraklarını, atatürk posterlerini, millî marşları, milliyetçi söylemleri, sömürgeciliğe ve abd'ye karşı sloganları da öne çıkarmalı.
    --- spoiler ---

    olayların ilk gününde erdoğan'ın geri adım atacağını ve halkın durulacağını düşünmüştüm. gezi parkı yıkımı durduruldu ama olaylar durulmadı. şu anda tepkinin boyutu polis şiddetinin boyutuyla orantılı gibi duruyor. peki polis bugün çekilse eylemler duracak mı bunu düşünmek lazım. olay çoktan gezi parkı yıkımından çıkmış durumda. halk artık kelle istiyor. istifalar, erken seçim gerçekleşene kadar durulacak gibi gözükmüyor.

    tüm bu olanlardan sonra tek temennim rejimin bu işten nemalanan insanların, bir başka deyişle dış güçlerin istediği adamların eline kalmaması. türkiye bu işten sadece daha da demokratikleşmiş şekilde çıkarsa halk kendisini başarılı sayabilir. yoksa tayyip'i mumla aramak da var işin ucunda.
hesabın var mı? giriş yap