• sıkı bir film noir gibi açılır. metin erksan'ın işine hakimiyeti daha bu açılış sahnesinde belli olur. asfaltın biraz üstüne sabit bir kamera yerleştirilmiştir. bir kamyon kameraya doğru yaklaşmaktadır. henüz bu sahne, hadisenin alt sınıflarla ilgili olduğunu görsel düzeyde ima eder. nitekim az sonra bir kesmeyle kamyon şoförünü (kadir savun) ve arkadaşlarını görürüz. işçi sınıfındandırlar. kameranın pozisyonu ile proletaryanın sınıfsal konumu birbirini tamamlamıştır.

    şimdi böyle yazdık ya, filmin finalini anımsayın ve açılış sahnesiyle mukayese edin. gözünüzde filmin ve erksan'ın değeri bir kat daha artacaktır.

    yeşilçam'da böyle filmlere rastlamak çölde vahaya rastlamak gibi.
  • uzun zamandır izlemeyi bekleyip hevesim kursağımda duruyordum, sağolsun mübarek bir zat filmi internete koyuvermiş, izlemek isteyenleri şöyle alalım. bu harikulade filmle ilgili denebilecek çok şey var aslında, kurtuluş kayalı da vaktiyle anlata anlata bitirememişti, dileyenler onun yazdıklarına da bakabilir. benim içinse iki önemli husus var. birincisi, pavyon kelimesi 1950'lerde italyanca canzoneler, harikulade jazz melodileri çalınan-söylenen kaliteli yerler ifade ederken ne oldu da yirmi otuz senede ambiansı çirkin, müzikleri ambiansından da beter, masalardan masalara zorla gezdirilen konsomatris dolu mekanlara evrildi? ikincisi ve daha önemlisi, yılmaz gruda nasıl oluyor da 55-60 sene önceki bir filmde bile hemen hemen aynı halde olabiliyor? sorularım şimdilik bu kadar, esenlikler dilerim.
  • 27 mayıs'tan sonra değil önce çekilmiştir. bu çok önemli bir ayrıntı. arkasına ordu müdahalesinin rüzgarını almamıştır erksan. menderes görevi başındayken yapmıştır bu filmi.
  • hakkı verilmemiş metin erksan filmlerinden. demokrat parti'nin yaptığı sözüm ona icraatların sonuçlarını muhteşem yansıtmış film. metin erksan bugünleri görse üzülürdü ''değişen hiç bir şey olmamış aksine her şey daha da kötüye gitmiş'' diye. çünkü hala sezai ve yüksel amerika'ya gitmek istiyor. hala cevat gibi sanat yapmak isteyen ama imkansızlıklar nedeniyle yapamayan insanlar var, hala ekrem ve fehmi gibi aileleri için çalışıp ama sonucunda hiç bir şey alamayan insanlar var ve sayıları 1960'dakilerden fazla. ulan ayhan'ın aşık olduğu kız bile bugün instagram'da zengin keko avcısı kadınlara benziyor. bu kadar mı değişmez bir ülke...

    aksine daha da kötü. o zaman toplumu yansıtma derdi olan yönetmenler vardı. şimdi yok... umarım birileri gene böyle filmler yapar.
  • “zaten ben gidip geldiğimin farkında değilim ki aynı yerleri gördüğüm için, bana duruyormuşum gibi geliyor.”
  • dostoyevski'nin suç ve ceza piyesindeki sorgu sahnesinin ardından oynayan kişinin gerçekte gözaltına alınması dönemin filmlerine göre mükemmel bir detay
  • metin erksan üstadın eşsiz filmlerinden biridir.

    senaryosunun akıcılığı, ara durakları ve karakterlerin birbirleriyle olan bağlantıları, toplumsal temel dinamiklerin ele alınışı ve maddi öğelerin yaşamı hangi boyutlarıyla çıkmaza sokup bireyi tepetaklak ettiği; o karanlık, o göz yakıcı körlük hikayede tam bir başyapıt gibi sinmiş.

    açılış sahnesi çok zekiceydi, çünkü filmde de asıl hikayenin taşıyıcının kim olduğunu buradan çıkartmak pek mümkün olmuyor fakat sonrasında hikaye açıldıkça bu iki karakterin hem ölüm hem yaşam halinde devam edeceklerini sadece sonda kavrayabiliyoruz.

    karekterlerini kötü, canice, aptal veya acımasız değil sadece iç dünyalarının baskılarıyla dış dünyaya katlanmanın yetmediğini farkettirip, sonrasında dış dünyaya karşı bir cephe inşa edip bu biçimde devam edebileceklerine dair bir fikir yerleştirir. bedel ödeyerek ancak bir şeylerin yapılabileceğini ve bu bedelin daima neye bürüneceğini de ancak yaşadıktan sonra kavramakla mümkündür. pişmanlık daimi bir macera açıcıdır.

    film analiz edilecek çok okumaya açık, çoğu problem halen güncelleğini koruyor.

    oyuncu kadrosu da yıldızlar karması.
  • izlediğim en güzel türk filmlerinden biri. aklımda en fazla yer edinen iki sahnesi:

    "geçmez bu memlekette bu sanat!"
    "kim gerçek sanatı yapacak bu memlekette?"
  • türk sinemasında toplumsal gerçekçilik akımının erken ve en iyi örneklerinden muhteşem metin erksan filmi.
  • ilk kez dün akşam tesadüfen izledim 1960 yapımı bu filmi. metin erksan sinemasını merak ettim kısa bir süre önce. susuz yaz (1963), yılanların öcü (1962), sevmek zamanı (1966) çok etkilemişti beni ama bu film çok ayrı geldi. bayıldım. ara ara durdurup oyuncu doğum tarihlerinden yaşlarına baktım, kim kaç yaşındaymış diye. hikayesi çok hoş.

    --- spoiler ---
    pavyon beklediğiniz gibi değil. evet, değil. *
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap