• fenikeliler, asya ve afrika' da, ele geçirdikleri başka ülkeler dışında, akdeniz'in en güzel kıyılarına yerleşmişti ve bazılarının iddiasına göre troya'nın ele geçirilmesinden elli yıl önce kurulmuş olan fenike sömürgesi kartaca'da her zaman aynı hava koşullan hüküm sürdüğü görüşündeydi. herodot'un dediği gibi, bu halkın bünyesi, bütün halklar arasında en sağlıklı ve düzgün olanıydı, dolayısıyla figürlerinin çizimleri de bu bünyeye uygundu. livius, scipio'nun ispanya'da baecula yakınlarında asdrubal'a karşı çarpışırken tutsak aldığı olağandışı güzel genç bir numidyalıdan söz eder. asdrubal'ın kızı olan ve önce syphax'la, sonra masinisa ile evlenen bu ünlü kartaca güzeli ise sophonisba dır.
    fenike halkı çalışkan olmalarının yanı sıra savaş ve barış işlerinde, bilim de ve de yazıda öne çıkmışlardır. grekler henüz eğitim ve öğretimden uzak olduğu için, bilimler fenikelilerde gelişmekteydi, sidonlu mochus troya savaşı'ndan önce atomları öğretirken astronomide ve matematikte, bu bilimleri kendileri bulmadıkları halde, diğerlerine göre çok daha büyük gelişme kaydetmişlerdi. ama fenikeliler, özellikle sanatlardaki birçok buluşla ünlenmiştir ve bu yüzden homeros, sidonluları büyük sanatçılar diye tanımlar. süleyman'ın fenikeli ustalarını getirterek tapınak ve saray yaptırmış romalılar da ağaçtan en iyi araçları kartacalı işçilere yaptırmıştır. bu yüzden eski yazarların çalışmalarında, kartaca yatakları, pencereleri, presleri ve zıvanalara ilişkin haberler yer alır. appianus, kartaca'nın merkezi byrsa' da evlerin altı katlı olduğunu söyler. tapınaklannda, kartaca apollon'u gibi, altın kaplı heykeller vardı; hatta altın sütunlardan ve zümrüt heykellerden söz edilir.

    fenikeliler bütün ülkelerde ticaret yaparak ve yaptıkları sanatçılarının eserlerini de duyurarak ilerlemiş. en eski dönemlerde kartacalıların eline geçmiş olan grek adalarında örneğin thassos adası'nda, biri greklerin herakles'inden çok daha eski olan herakles için olmak üzere, birçok tapınak inşa etmişlerdi. bu nedenle, grekleri bilimle tanıştıran fenikelilerin, kendilerinde greklerden önce gelişmiş sanatları da grek topraklarına taşımış olmaları olasılıklar arasındadır. özellikle dikkati çeken, appianus'un kartaca limanı'ndaki depolarda bulunan iyonya sütunları hakkında verdiği bilgilerdir. fenikeliler, etrüsklerle çok daha güçlü bir birlik kurmuştu ve etrüskler ayrıca, syrakusa kralı hiero'nun deniz savaşında yenilgiye uğrattığı kartacalılarla da sıkı bir bağ içindeydi.

    fenikelilerin bilinen kanatlı tanrıları daha çok mısır tarzındadır, bunu malta'daki, kartacalıların eline geçen sikkelerin üzerinde görürüz; yapılan işleme fenikelilerin mısırlılardan öğrenmiş olduğunu gösterilmektedir. ancak kartacalı sanatçılar, sicilya'dan alıp götürdükleri grek sanat eserleri tarafından da esinlenmiş olabilir görüşü üzerinde de durulmaktadır. scipio, bu eserleri kartaca ele geçirildikten sonra geri göndermiştir. fenike sanat eserlerinden geriye, ispanya, malta ve sicilya' da basılmış kartaca sikkelerinden başka bir şey kalmamıştır. valencia kentinde basılmış, greklerin yükselme dönemine ait en güzel sikkelerle karşılaştırılabilecek ilk sikkelerden on adedi floransa müzesi'ndedir. sicilya' da basılmış sikkeleri o denli seçkindir ki, bu tür en güzel grek sikkelerinden sadece kartaca yazısıyla ayrılır. gümüşten bazılarında proserpina'nın başı ve arka yüzünde bir at başıyla birlikte bir palmiye ağacı, bir başka tasvir de ise palmiye ağacının yanında bir at vardır. elis'teki tapınakta fildişinden figürler yapmış olan kartacalı sanatçı boethus'tur. yontulmuş taşlardan sadece iki baş bilinmektedir, üzerlerinde fenike yazısıyla kişilerin adları yer almaktadır.

    kaynak: johann joachim winckelmann, antikçağ sanat tarihi
  • alfabe'yi hiyerogliften geliştirmişlerdir. örneğin ilk harf olan a'ya (büyük yazılmış haliyle düşünün) ters bakıldığında bir sığır kafası betimidir (kafa ve boynuzlar) tabi ilk zamanlarda şu anki a'nın tersi olarak çiziliyordu, zaman ilerledikçe yazım şekilleri de değişti yatık konumda da çizildiği dönemlerden sonra şimdiki a'ya en yakın halini almıştır. fenike dilindeki karşılığı "alef"tir yani sığır, arapça "elif", yunanca'daki karşılığı da "alfa" olmuştur. buldukları alfa-be ve atamızın sayesinde şu an büyük kolaylıkla klavyeden takır tukur yazı yazabiliyoruz sağolsunlar.
  • isimleri fenike; grekçe phoinix, phoinos sözcüklerinden türemiştir ve mor, erguvan veya kırmızı anlamına gelir (yalnız kızıl insanlar değil, doğrudan bir renk adı olarak mor veya kırmızı). ayrıca fenike, fenikeliler'in kendilerine verdiği orijinal isim değil, yunan topluluklarının onlara verdiği isimdir. fenikeliler'in kendileri için kullandığı asıl isimse kenan'dır. kinnahu veya kenahu.

    kenan sanılanın aksine, manası vaad edilmiş toprak veya tüccar olmayan eski ibranice bir sözcüktür. eski ahit'te ismi geçen ve manası konusunda en çok hata yapılan kelimelerden biridir. doğu akdeniz'deki roma döneminin bitişinden hemen sonra, yaklaşık milattan sonra. 5. ve 6. yüzyıldan beri suriye kıyılarından sina yarımadası'na kadar olan kıyı şeridi için kenan ülkesi tanımı daha sık kullanılmaya başlanmıştır. yine sanılanın aksine eski ahit'in anlattığı klasik dönemlerde ibrani toplumu ülkelerini tanımlamak için daha çok kenan kelimesini değil, israeli veya yahuda ismini kullanmıştır. kenan ismi daha çok arami toplulukları ve fenikeliler tarafından kullanılmıştır.

    anlamına gelecek olursak, kenan akadca ve ibranice'de mor anlamına gelir. evet, bir renk ismi olarak mor. veya mor boya. bildiğimiz gibi mor renk, m.s. 9. yüzyıla dek sadece bir çeşit deniz kabuğu olan murex adlı hayvandan elde edilirdi. murex'in bütün akdeniz'de en çok bulunduğu bölge de doğu akdeniz kıyılarıdır. dolayısıyla, tunç çağı'ndan itibaren doğu akdeniz kıyılarında yaşayan her kültür, murexten elde edilen mor boya ve mor boyalı kumaş ticaretiyle uğraşmıştır.

    bölgenin alameti farikası olan bu renk, zamanla bölgeye ismini vermiştir. akadca'da kırmızı, erguvan ve mor renklerini karşılamak için kullanılan kinnahu, sami nüfusun doğu akdeniz'de iktidarı ele geçirmesinden daha önce burada yaşamaya başlamış olan hurri kültüründe de kinahhu olarak aynı anlamda kullanılmıştır. zamanla kinahhu şeklinden kenahu ve kenanu, kenan şekline bürünmüştür. öyle ki grek kaynaklarında çok önemli bir yer kaplayan ve dünya tarihinin en önemli kültürlerinden biri olan fenikeliler'in ismi de, doğrudan doğruya kenan kelimesinin grekçe'ye çevrilmesi ile türetilmiştir. fenike ismi, grekçe kırmızı, mor anlamındaki phoinix, phoinos sözcüklerinden türemiştir.
  • antik ortadoğu toplumları arasında hakkında en az bilgiye sahip olduğumuz medeniyetlerden biridir fenike medeniyeti. bunun sebeplerini ve haklarında bildiğim diğer şeyleri madde madde sıralıyorum:

    - fenikeliler adında bir devlet yoktur aslında, şehir devletleri şeklinde organize olmuşlardır. fenikeliler bu şehir devletlerinde yaşayan topluma verilen isimdir. bir kaç entry'de daha belirtildiği gibi "fenike" yunanca "mor insanlar/mor" kelimesinden türemiştir, bunun sebebi fenikelilerin ürettiği ve antik çağda ünlü olan hatta mezopotamya'dan mısır'a roma'dan bizans'a imparatorların ve zenginlerin kıyafetlerini süsleyen bir mor boyadır. boyanın özelliği o dönemde üretilebilen diğer morlardan farklı olması, kalıcı olması ve oldukça göz alıcı olması. deniz salyangozundan üretmişler boyayı, boyaya verilen bir diğer isim de "tiran moru". bu bizans imparatoru justinian'ın mozaiği, bu da charlemagne'nin mezarından.

    - ilk şehir devleti sidon(günümüzde sayda veya saida olarak da geçiyor) m.ö 3000 civarında ortaya çıkmaya başlamıştır. tyre(modern ismi sur) şehri büyüyene kadar da en büyük ve zengin şehir devleti olarak kalmıştır sidon. tyre şehri iskender tarafından yerle bir edilene kadar da bir nevi 2. sırada kalmıştır. diğer şehir devletlerden bazıları: baalbek, byblos(biblos/gebal), beirut(beyrut).

    - yerle bir etmek demişken, bildiğiniz üzere büyük iskender persleri hallettikten sonra diğer devletlere de el atmıştı. bunlardan birisi de fenike şehir devletleri tabii ki. iskender öncesinde de fenikeliler işgal edilmiştir ancak işgal eden devletler onlara(daha doğrusu zanaatlarına) saygı duydukları için fenikelilere pek karışmamış. iskender ise pek öyle yapmamış. yani ordusuyla önce kapılarına dayanmış, şehir devletleri teslim olduklarını açıklamışlar. iskender de her bir şehrin en büyük tapınağında kendi tanrılarına dua etmek istediğini iletmiş.

    şimdi şöyle bir şey var, fenikeliler ile iskender'in tanrıları farklı. ayrıca o tarihten önce hiç bir yabancıya bu hak sunulmamış, fenikelilere göre kendi tapınaklarına sadece fenikeliler girmesi mümkün. yine de iskender'in ordusunu gören şehir devletleri bu isteği kabul etmiş, tyre hariç. ufak bir adada kurulu olmalarına güvenmiş olabilirler bilemiyorum. kabul etmemişler ve bunu büyük bir hakaret olarak görüp bir de üstüne gelen elçileri öldürüp şehir surlarından aşağı fırlatmışlar. (bkz: tabi ebe sikmek şart olur)

    iskender de bunları direkt tarihten silmeye karar vermiş sanırım. yani öyle böyle kin gütmemiş adam, sırf şehre ordusunu sokabilmek ve şehri yok edebilmek için bu ada şehir ile kıyı arasındaki denize toprak ve taş taşıtmış. denizi ne kadar doldurmuş bilemiyorum ama tyre'ye ordusunu sokabildiğine göre ve günümüzde sur şehri artık adada değil de deniz kıyısında olduğuna göre amacına ulaşmış diyebiliriz. tyre'yi işgal etmiş demek hafif kalıyor bu noktada, şehri ve şehrin halkını bir nevi yok etmiş bu iskender.

    nasıl ki istanbul'un fethi rönesansı tetikleyen şeylerden biri olarak görülür, çünkü istanbul'daki aydınlar italya'ya göç edip sanatın kalkınmasına katkıda bulunmuştur, aynı şekilde tyre'nin yok oluşu carthage(kartaca)'nın gelişmesine ve akdeniz ticaretini domine edecek seviyeye gelmesine katkıda bulunmuş. çünkü tyre'den kaçabilenler bir fenike kolonisi olan kartaca'ya gitmiş, iskender'in eli oraya kadar uzamaz heralde diyerek. kartaca da öyle gelişmiş ki roma şehri bir devlete oradan da imparatorluğa dönüşüyorken karşılarındaki en büyük engel haline gelmişler ve romalıları yıllarca uğraştırmışlar. bu arada kartaca ismi fenike dilinde "yeni şehir"den(nasıl yazıldığını hatırlayamadım ama karhatash gibi bişeydi) geliyor, kartaca şehri daha eski olan utica şehrinin yakınına ünlü fenike kraliçesi dido tarafından kurulduğu için. galiba şehir ismi konusunda bizden pek farklı değilmiş bunlar da.

    bu kartaca da baya enteresan. m.ö 800lerde kuruluyor ama m.ö 300lerde tyre yıkılana kadar sadece gemi durağı olarak işleyen ufak bir şehir olarak kalıyor, pek büyümüyor. tyre yıkıldıktan sonra ise 100 sene içerisinde akdeniz'in en büyük ticaret merkezi ve en zengin şehri haline geliyor, sonraki 50 sene içerisinde de romalılar tarafından yerle bir ediliyor. sıkıntı belki de tyrelilerdedir bilemedim şimdi.

    - az önce fenikeliler ve iskender'in tanrıları farklı demiştim. farklılar farklı olmasına ama günümüzdeki yaygın görüşe göre yunan tanrıları fenikelilerden alıntı. hatta bazı mitolojik hikayeler fenikelilerden çalıntı. bu da bir nevi normal bir durum. çünkü fenike tanrıları da diğer ortadoğu mitolojilerinden alıntı. fenikelilerin yaptığı bu dinlerini ticaret yoluyla yaymak. mesela hurrilerin yaratılış hikayesi ile yunan mitolojisindeki yaratılış hikayesi tanrı isimleri hariç nerdeyse aynı. fenikelilerin en büyük tanrıları baal* ile yamm. yamm aynı zamanda deniz tanrısı, ayrıca yunan şehirlerinde olduğu gibi fenike şehirleri de şehri sembolize eden bir tanrıya sahip.

    - gebal şehri yani yunanlar tarafından byblos olarak bilinen şehir aynı zamanda incil(the bible)'e adını veren şehirdir. bible kelimesi latince biblia'dan gelir, o da yunanca ta biblia'dan gelir, o da zamanında yunanlara papirüs byblos şehrinden gittiği için byblos şehrinden gelir. ayrıca fenikeliler incil'de de geçer, "princes of the sea" olarak.

    - fenikelilerden bize kalan pek edebi eser falan da yok çünkü iskender'in yok etmediğini romalılar yok etmiş. yani şimdi mantıken alfabeyi icat eden bir toplum edebiyata da sahiptir, başka türlü sanatlar da yapıyordur. yoksa neden alfabe gibi bir buluşa ihtiyaç duysunlar, sonuçta bütün icatlar ihtiyaçtan doğar. o yüzden elimizde pek edebi eserleri yoksa bunun sebebi onlar yapmamıştır değil, yaptıkları yok edilmiştir oluyor.

    romalılar iskender'in yarım bıraktığı işi tamamlamışlar. çünkü kendileri de kartaca'ya kin gütmüş. önce kartaca'daki fenikelileri halletmişler, sonra diğerlerine el atmışlar. hatta pek doğru olmasa da bir daha kimseler kartaca'da yaşayamasın diye toprağa bol bol tuz ektikleri bile söylenir. pek doğru değildir diyorum çünkü tuz o dönemde çok değerli. hatta ingilizce maaş anlamına gelen salary kelimesi latince tuz kelimesinden gelir çünkü bazen askerlere maaşları tuz olarak ödenmiştir.

    romalılar neyse ki kartaca dışındaki fenikelilere soykırım uygulamamış, ama zaten o zamana kadar iskender ve sonrasında gelen generallerinin uyguladığı helenizm politikası ve aralarındaki devamlı çekişme sonucu ortada geçmişlerine kıyasla pek de fenike kültürü kalmamış. yine de romalılar buldukları fenikeye dair ne varsa yok etmişler, kitap, heykel falan.

    zaten bu mass soykırım döneminden sonra başa gelenler ve senatörler yapılanların yanlış olduğunu söylemişler, bir daha barbarlara bile soykırım yapmamışlar ve hatta yerle bir ettikleri kartaca şehrini tekrardan bile kurmuşlar.

    - kendilerine atfedilen buluşlardan bazıları: latin alfabesinin atası sayılan fenike alfabesi, kolonicilik, kavisli kereste üzerine yapılan gemiler. yeni çağ'a kadar kullanılan gemi modelini ilk bu adamlar yapmış yani. denizcilikte aşmış olduklarını söylemeye gerek yok sanırım.

    ayrıca cam kullanımı, mücevher üretimi ve kendilerine ismini de veren mor boyayı kendilerinin icat ettiği sanılıyordu ancak öyle olmadığı ortaya çıktı. yine de özellikle sidon şehrindeki ustalar mücevher işleme ve camı kullanma açısından o kadar ustalardı ki antik dünyada bu konuda bir nevi tekel haline gelmişlerdi. mesela günümüzde bir saatin isviçrede üretilmesi nasıl değerini katlıyorsa aynısı o zamanlarda fenikede üretilen bir mücevher, gemi veya boya için geçerliydi. bunun haricinde tarihte ilk kez aynı mücevheri toplu üretim halinde üretip satan toplum olma ihtimalleri de yüksek çünkü fenikelilerin ürettiği ve birbirlerine çok yakın zamanlara tarihlenen aynı görünüşlü birden fazla mücevher tarihi eserleri mevcut.

    fenikelilerin en büyük katkısı ise akdeniz medeniyetleri ve mezopotamya medeniyetleri arasında bir nevi köprü görevi üstlenmeleri. sayelerinde yunan medeniyeti gelişmiş, onlar sayesinde ortaçağ aydınları doğru yolu bulmuş, onun sayesinde rönesans, onun sayesinde reform, aydınlanma vs. ve onlar sayesinde modern toplum. belki abartıyor da olabilirim ama bazı şeyleri tetiklediklerini söylemek çok da abartı sayılmaz, sonuçta alfabeyi ve demir gemilere kadar kullanılan gemileri icat etmiş bir toplumdan bahsediyoruz. ve bu tür şeyler kelebek etkisi gibidir, zamanında fenikeliler'in ara devletlik rolü olmasaydı belki de günümüzde çok farklı bir toplumda yaşıyor olacaktık.

    - son olarak, günümüzde bir çok lübnanlı etnik kökenini fenikeli sayar, onlar için de bir nevi gurur kaynağı yani bu. bu konuda bizim gibiler, arapları sevmeyen ve bulduğu fırsatta kaçan bitek biz değiliz *
  • m.ö. 6 yy. civarı:
    http://upload.wikimedia.org/…f4/antikegriechen1.jpg
    sarılar fenike şehirleri
    kırmızılar yunan
    griler de diğerleri
  • denizci ve tüccar millet. lübnanlılar' ın tüccar ataları. lübnan' ın bu ticaret geleneği sayesinde batmadığı, onca savaş, çatışma, karışıklığa rağmen hala ayakta olduğu söylenir.
  • hiç bir dönemde siyasi bir birliğe sahip olamamışlardır. hep şehir devletleri halinde varlıklarını sürdürebilmişlerdir. mö. 2000lerin ortasında 300 yıl kadar mısır egemenliğinde kalmışlardır. mısır güç kaybedince, bu sefer de hititler'in egemenliğine girmişlerdir. 13. yy sonlarına doğru fenike kentleri tekrar canlanmaya başladıysa da arkadan gelen 1200 göçlerinin* anadolu'nun ağzına sıçıp bırakmasından -hititler kadar olmasa da- nasiplerini almışlardır. bu badireyi de atlattıktan sonra (önce mısır, sonra hititler, ege göçleri falan epey bir badire atlatmışlar lan aslına*) 10. yyda akdeniz'de ticarette ortalığın afedersiniz mına koymuşlardır. tunus civarına, ilerde roma'nın haklayacağı kartaca'yı kondurmuşlardır.
  • yunan, minoslu falan değillerdir, deniz kavimleri denen hınzırlarla da bağlantıları olmayan sami kökenli bir halktır, arabistan dolaylarından gelmişlerdir. anıları uçup gitmiştir artık, kendileri modern akdeniz insanının içinde bir tutam olarak yaşamaktadırlar.
  • fransasarapla tanıştıran millet.
  • tarihin gördüğü en iyi denizcilerin arasındaydılar. lübnan kıyılarından başlayıp cebelitarık'ı geçerek afrika'nın etrafını dolaşmışlar ve antik çağın en büyük coğrafi keşfini gerçekleştirmişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap