3 entry daha
  • 1)bilimsel yaklaşım :

    havadaki nem oranı, havadaki su veya su buharı miktarının bir ölçüsü değildir. havadaki nem miktarı bir metreküp havanın yüzde 4'ünü de geçmez. bağıl nem, o sıcaklıktaki havada buharlaşma ile yoğuşmanın nekadar dengede olduğunu gösterir. diğer bir deyişle, bağıl nem oranı yüzde 100 olduğunda hava ile su yüzeyi arasında buharlaşma ve yoğuşma ile olan su molekülü transferi dengededir demektir. bağıl nem yüzde 100'den küçük olduğunda ise, su vb yüzeylerden yoğuşmadan daha çok buharlaşma ile havaya su molekülü transfer edilir. bağıl nem ne kadar küçükse havaya buharlaşma ile olan su buharı transferi o kadar hızlı ve fazladır. bu nedenle bağıl nemin düşük olduğu günlerde cildimiz cabuk kurur ve parkelerin araları açılır... tv'lerde verilen nem oranları, cildimizden olan buharlaşma ile vücudumuzun soğuyarak sıcaklığını ne kadar başarılı bir şekilde dengeleyebileceğine, yani hissedilen sıcaklığa dair bir fikir verir. çok sıcak günlerde, yüksek bağıl nem olduğunda vücütumuzdan olan buharlaşma yavaşlar ve bunalmaya başlarız...

    kaynak:
    bilim ve teknik

    2)kişisel yaklaşım :

    istanbul'da yazın geçirdiğim cinneti ankara'da geçirmemenin ve istanbul'da içime işleyen soğuğu ankara'da (nispeten daha az) hissetmemin de nedeni.
    yazın vücut uzuvlarının birbirine değer vaziyette bir süre kalmasından sonra bunları ayırmaya çalıştığınızda hissedilen yapışıklığın da sebebi de van der waals falan değildir,budur.
    mini etek ya da şort giyip deri ya da plastik koltuğa oturduğunuzda da oraya yapışmış hissetmenize yol açar.
    mümkünse kollarınızı ve bacaklarınızı da uzun süre bükülmüş halde tutmayınız havadaki bu lanet şey yüksekken.
    insanlar için ideal olanı %45 ila %55 arasında olan şey.o yükseldikçe yaşam kalitemiz düşer,ömrümüz çürür.havayla ilgili tüm şikayetlerimizin sorumlusu.nefret ediyorum ondan,evet.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap