6 entry daha
  • 1906-1987 yılları arasında yaşayan ve yaşamı boyunca 40 filme yönetmen, 28 filme senarist, 40 filme de oyuncu olarak imza atmış sinema adamı.
    setlere 1929 yılında william wyler'ın the shakedown filmiyle oyuncu olarak adım atan huston, 1932 yılında diyaloglarını yazdığı a house divided filmiyle sinemacılığına yeni bir boyut katarken, 1941 yılına gelindiğinde ilk filmi olan the maltase falcon'u (malta şahini) çekti.
    hayatı da "film" olan huston, 2. dünya savaşı sırasında teğmen olarak işaret alayı'na katıldı ve abd ordusu adına uzakdoğuda, italya'da belgesel içerikli çalışmalar yaptı. san pietro muharebesi isimli filmi önce savaş karşıtı olarak bulunup gizli damgasıyla rafa kaldırıldıysa da general marshall'ın filmi izleyip "film eğitim gören askerleri ilk savaş şokuna hazırlayacaktır" buyurması üzerine yeniden günışığına çıktı ve huston'a bir madalyayla binbaşı rütbesini kazandırdı.
    ordu için yaptığı son belgesel film olan let there be light'la (işık olsun) askerlik sırasında akıl ve ruhları hasar gören insanların bir kenara atılması yerine psikiyatrik yardımla normal hayata kısmen de olsa geri döndürülebileceği fikrini işleyen huston'ın çok başarılı bulduğu bu çalışmasını san pietro muharebesi filminde olduğu gibi savaş departmanı tarafından yine karşı çıkılması üzerine stüdyonun dışına çıkaramadı. çünkü bu kez ortada bir general marshall yoktu.
    atom bombasını müteakip savaşın bitmesiyle yeniden bildiği sinemaya geri dönen huston, bir taraftan filmleriyle uğraşırken diğer taraftan da cadı avı dediği komünist soruşturmalarıyla boğuştu. yaşananların sıkıntısı ve utancıyla the african queen'i çekmek için afrika'ya, moulin rouge için de paris'e giderek adeta ülkesinden kaçan huston, abd'deki anti-komünist histeri geçene kadar irlanda'da yaşadı.
    tamamen abd dışındaki mekanlarda çekilen ilk filmlerden biri olan the treasure of sierra madre için meksika'ya 1946 yılında ilk seyahatini yapan huston, seksenlerin başında bu ülkeyle ve insanlarıyla kurduğu ilişkinin devamı olarak meksika'ya yerleşti. yaşamının son yıllarını bu ülkede jalisco kentinin puerto vallarta'da ardında da chacala kızılderili birliği'nden kiraladığı yarım dönümlük arazinin bulunduğu las caletas'ta geçiren huston, sinemacılığının yannda renkli yaşamı ve özgün duruşuyla ölümüne dek nevi şahsına münhasır bir insan oldu.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap