5 entry daha
  • evrim üzerine yapılan çalışmalar içerisinde belki de en sıkıntılı konudur dilin evrimi. fosilleşmiş iskelet kalıntıları sayesinde iki ayak üzerinde yürümenin ne zaman gerçekleştiği, arkeolojik kazılar aracılığıyla insanlığın ilk kullandığı taş aletleri, mağaralarda bulunan eski ocaklar sayesinde ateşin denetiminin ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı saptanabilmektedir. fakat dilin evrimi söz konusu olduğunda, fosil verilerin olmamasından dolayı evrim sürecinin nasıl gerçekleştiği tam olarak bilinememektedir. bu nedenle yapılan incelemelerde dil, dolaylı yoldan ele alınmıştır. tabii elde net bir veri olmamasından dolayı araştırmacılar bir fikir birliğine ya da dilin evrimini ortaya koyacak olan "her şeyin teorisi"ne ulaşamamıştır. durum böyle olunca antropoloji, arkeoloji, dilbilim, felsefe gibi pek çok alandan uzmanlar konuyu irdelemeye ve aydınlatmaya çalışmaktadır. bu da konuyu haliyle zevkli hale getirerek konu üzerinde çeşitli yorumların ortaya çıkmasını sağlamıştır.

    dilin evrimi ile ilgili yapılan tartışmalarda, araştırmacıların fikirsel açıdan iki noktada ayrıldıkları gözlemlenmektedir. bunlardan biri dilin evrimini biyolojik olarak (evrensel dilbilgisi kuramı), diğeri ise kültürel olarak (adaptasyoncu) açıklamaktadır.

    dilbilim söz konusu olduğunda akla gelebilecek belki de tek isim olan chomsky, dil edinme yetisinin insanoğlunun yazılımında doğuştan var olduğunu düşünmektedir. chomsky'e göre böylesine karmaşık bir yapıya rağmen insan beyninin, dili kısa sürede öğrenebilmesini sağlayan tek araç “evrensel dilbilgisi”nin varlığıdır. (bkz: evrensel dilbilgisi) dolayısıyla dil, biyolojik bir olgudur. buna göre insanlar evrensel dilbilgisiyle doğarlar. chomsky, insanlardaki dil öğrenme sürecinin olağan bir süreç olduğunu belirtir. chomsky’nin bu görüşü, john locke’nin “zihin boş bir levhadır” anlayışını yanlışlamaktadır. chomsky, bu bağlamda dili zihinle ilişkilendirir. dilin doğuştan geldiğini savunan chomsky’e göre dilin evrimi sürecinde foxp2 geni belirleyici olmuştur. chomsky, foxp2 geninin sese dayalı öğrenim ve üretim alanlarının inşasında öncül rol üstlendiğini belirtir. bu nedenledir ki primatlara dil öğretme çalışmaları son derece gereksizdir. (bkz: primatlarda dil kabiliyeti) chomsky’e göre evrim mekanizması dil için farklı biçimde işlemektedir. yani chomsky’nin ileri sürdüğü evrensel dilbilgisinin dayanak noktası, foxp2 genidir. (bkz: foxp2)

    chomsky’e karşıt olarak dili kültürel evrimin bir parçası olarak gören michael tomasello gibi araştırmacılar da bulunmaktadır. (bkz: michael tomasello) tomasello, insan mantalitesinden hareketle dilin evrimini açıklamaktadır. tomasello’ya göre insan, iletişim içinde olmak istemesinin bir sonucu olarak dili üretmek zorunda kalmıştır. “insan iletişiminin kökenleri” adlı kitabında büyük kuyruksuz maymunların jestlerinden insan diline giden kültürel bir sürecin dili doğurduğunu vurgular.

    dilin kültürel mi yoksa biyolojik bir olgunun parçası olarak mı doğduğu tartışılmaya devam etmekle beraber, dilin biyolojik bir etkinin sonucu olarak ortaya çıktığı daha çok kabul görmektedir diyebiliriz. yapılan yeni araştırmalar ve tartışmalar biyolojik etkinin doğrultusunda ilerlemektedir.

    araştırmacıların birbirlerinden fikirsel anlamda ayrıldıkları bir diğer konu da, dilin evrimsel süreç içerisinde ortaya çıkıp çıkmadığı olmuştur. dilin evrimsel süreç içerisinde aşama aşama geliştiğini belirten araştırmacılara karşıt olarak dilin bir mutasyon sonucu aniden oluştuğunu öne süren araştırmacılar bulunmaktadır. iki teorinin de dili biyolojik bir olgu olarak görmesi araştırmacıların ortak noktasını oluşturmaktadır.

    chomsky gibi dilin bir anda bir mutasyon sonucu (foxp2 geni) doğduğunu öne süren araştırmacılara göre dil, doğal seçilimden bağımsız olarak sıçramalı bir biçimde ortaya çıkmıştır. chomsky’nin bu teorisi araştırmacılar tarafından çok sayıda eleştiri almaktadır. araştırmacılara göre dil gibi karmaşık bir yapının bir anda ortaya çıkması pek de mümkün değildir. araştırmacılar, dil gibi karmaşık bir yapının altyapıya ihtiyacı olduğunu, bu nedenle de devamlılık isteyen bir olgu olduğunu belirtirler. steven pinker, chomsky’nin dilin bir anda mutasyon sonucu doğduğu fikrine karşı çıkmaktadır. (bkz: steven pinker) pinker, öne sürülen bu teorinin dilin kökenini açıklamakta yetersiz kaldığını belirtir. pinker’e göre dil, aşamalı bir şekilde birikerek oluşan bir devamlılığın sonucu ortaya çıkmıştır. devamlılık görüşüne sahip bilim insanları da devamlılığın başlangıcı söz konusu olduğunda kendi içerisinde çeşitli ayrımlar yaşar. bazı bilim insanları primatların biliş düzeyini vurgulayarak, dilin evrimini primatlarla başlatırlar. buna karşılık chomsky'nin öne sürmüş olduğu evrensel dilbilgisi kuramını benimseyen pinker yayımladığı makalede, tıpkı chomsky gibi dilin evrimini primatlarda aramanın gereksiz olduğunu belirtir. fakat doğal seçilimin bir ürünü olarak dilin aşamalı bir şekilde ortaya çıktığını kabul eden pinker, bu yönüyle chomsky’den ayrılırlar. pinker: “dil, eski parçalardan inşa edilmiş yeni bir makinedir” sözüyle devamlılık anlayışını oldukça iyi bir biçimde özetler.

    sonuca gelecek olursak; , dilin evrimiyle ilgili olarak araştırmacıların kendi içinde ayrıştıkları gözlenmektedir. teoriler ve bulgular araştırmacıları birleştirmeye yetmemiştir. ancak yapılan araştırmalar sayesinde dilin evrimiyle ilgili oldukça önemli bilgiler elde edilmiştir. kafatası, genler ve primat davranışları gibi çok geniş bir alan dilin evrimi için incelenmiştir. bu da gösteriyor ki, dilin evriminde disiplinler arası bir çalışma gerekmektedir. yani, henüz net bir tanı konulamadı. belki de bu entryi okuduğunuzda dilin evriminin bilinmezliği çözülmüş olacak.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap