• chomsky'nin zamanında dilbilimde çığır açan universal grammar teorisi. evrensel dilbilgisi insanın beyninde doğuştan gelen bir dil yetisinin olduğunu iddia eder. evrensel dilbilgisine göre beynimizde bir dil edinim aygıtı (bkz: lad) vardır. bu aygıt dil edinmemiz için birincil şarttır. bu aygıtın ana işlevi çevremizde duyduğumuz her türlü linguistik veriyi işleyerek dil edinmemizdir. evrensel dilbilgisi kısaca şunu iddia eder:

    input (girdi) -----> lad ----->output (çıktı)

    yani input olmazsa output olmaz. dil edinebilmemiz için çevreden yeterince uyaran almamız ve bunu lad'de işlememiz gerekiyor.

    bu lad'teki işleme süreci evrensel dilbilgisi teorisinin en önemli iddialarından biridir.

    evrensel dilbilgisine göre her dilde bir takım principles (ilkeler) ve parameters vardır. (bu teoriye çokça principles and parameters theory de denir.) ilkeler dediğimiz principles dilde varolan değişmeyen özelliklerdir. bunlar bellidirler ve dillere göre farklılık göstermezler. parametrelerse her dilde farklılık gösterebilen özelliklerdir. örneğin, her dilde mutlaka özne bulunur. fakat bazı dillerde özneyi düşürebilirsiniz cümle içinde (bkz: türkçe). bazı dillerdeyse cümle içinde mutlaka açık bir özne olmak zorundadır (bkz: ingilizce). bu parametric bir özelliktir ve pro-drop parameter diye geçer literatürde.

    evrensel dilbilgisi der ki insanlar dil edinirken girdisini aldıkları dile göre bu parametreleri set (!) ederler. türkçe konuşulan bir çevredeyseniz kurduğunuz parametreler türkçenin parametreleri olacaktır ve doğal olarak türkçe öğreneceksinizdir.

    evrensel dilbilgisi çok kapsamlı bir teoridir ve chomsky tarafından ortaya atıldığında dilbilimde çığır açmıştır. ikinci dil edinimi çalışmalarında da evrensel dilbilgisinden yola çıkarak dil öğretim teknikleri de geliştirilmektedir günümüzde. tahmin edileceği gibi anadilinizle öğremeye çalıştığınız ikinci yabancı dilin parametreleri birbirinden farklıysa öğrenmede güçlüklerle karşılaşılacaktır. o yüzdendir ki ingilizce, türk öğrenciler için her zaman bir problem olmuştur ve olmaya devam edecektir. parametre olarak türkçeye en yakın dil japoncadır. ingilizceden daha kolay öğrenileceği (türkler tarafından) iddia edilir. bu da demek oluyor ki bir dilin zor ya da kolay olması tamamen görecedir ve anadilinize bağlıdır. türkçe en zor dildir, yok efendim fransızca dünyanın en kolay/zor dilidir demek saçma ve bir o kadar da anti-bilimseldir.
  • gerek tespit gerekse arkeolojik açıdan muazzez ilmiye çığ hoca tarafından, "eğer bir dil okunmuşsa, yani çeşitli yerlerde aynı kelime aynı anlamı veriyorsa, yöntem mühim değildir." yorumuyla evrenselliği kısıtlanmış kavram.
  • 13. yüzyılda (bkz: roger bacon) tarafından ortaya atılan ve daha sonra (bkz: noam chomsky) tarafından ısıtılıp temcit pilavı gibi önümüze sunulan ve sanki pilavı en başta chomsky yapmış gibi chomsky i takdir etmemize sebep teoridir.basittir, düz mantıktır. her insanın doğuştan bütün dilleri öğrenebilme yeteneğine sahip olduğunu anlatır. tanrı her insanı yaratırken universal grammar la yaratmıştır. sonra sen türkçe öğrenmişsindir, veya başkası başka dili öğrenmiştir. ama işin aslı aslında universal grammer yeteneğidir. bu yetenek ana dili öğrenmekle kaybolmaz. misal 2 sene almanya da kalıp hiç bir dil kursuna gitmeden önce çat pat cümlelerle konuşmaya çalıştığın dili 2 sene sonra çatır çatır konuşursun. buna ingilizce de (bkz: language acquisition) denir, universal grammar sayesinde insanlar bir çok dili daha sonrada edinebilir/öğrenebilir.
  • (bkz: öpüşmek)
  • chomsky lad'nin zamanla gitgide daraldığını, ufaldığını; hatta doğumdan 12 yıl sonra tamamen kapandığını iddia eder. bu yüzdendir ki küçük yaşta yabancı dil öğrenimi önemlidir. çünkü 12 yaşından sonra bir dili edinemez, ancak kurallarını öğrenebilirsiniz. anadiliniz kadar algılayamaz, örneğin ingilizce öğrenecekseniz asla bir ingiliz gibi düşünerek konuşamazsınız.
  • amerikalı filozof noam chomsky'nin, ug (universal grammar) olarak adlandırdığı teorisidir. chomsky, beynimizde doğuştan var olan bir 'dil edinme mekanizması' olduğunu savunur. bu mekanizmada her dile uyum sağlayabilecek bir gramer yapısı (principles) olduğundan bahseder. kendisi dile biyolojik olarak tetiklenen bir davranış olarak bakar. yani dışarıdan aldığımız girdilerle harekete geçen ug sayesinde dili ediniriz, der.

    görüşleri oldukça makul olmasına karşın (ki soyut kavramlarla açıklanmış bir şeyin doğruluğunu test etmenin imkansıza yakın olduğu düşünülürse, aslında kendisinin yaptığı ortaya sözünü atıp şimdi siz düşünün demektir adeta -zaten aksini de iddia etmiyor gerçi, adı üstünde: teori-) chomsky'nin teorisi, 1940'larda donald hebb tarafından ortaya atılan 'connectionism' (bağlaşımcılık) kuramı ile bir nevi çürütülmüştür denebilir (en azından benim gözümde). connectionism, yenidoğanın beynindeki mekanizmanın yalnızca genel bir öğrenme mekanizması olduğunu savunur. asıl yetinin 'öğrenme' olduğunu savunan bu görüş, nezdimde daha geçerlidir. ancak chomsky üstadımızın da hakkını yememek bu noktada önemli bir husus. gelişime dair yapılan her çalışma, düşünmeye ayrılan her dakika için chomsky'ye ve daha nice bilim insanına minneti borç bilirim.
  • bir chomsky zırvası.
  • gün geçtikçe aksini kanıtlayacak iddialarla cebelleşse dahi hâlâ dilbiliminde gündemini korumaktadır. öncesinde dile getirilmiş olsa dahi teorinin asıl sahibi noam chomsky'dir. peki nedir bu evrensel dilbilgisi?

    1960'lardan itibaren bahis konusu olan universal grammar düşünülenin aksine yalnızca dilbiliminin konusu değildir. psikoloji, bilgisayar ve yazılım dili, anadil edinimi gibi diğer disiplinlerin de araştırma konusudur. dilin bir edinim sonucunda oluştuğunu savunur ve geçmiş yıllarda popülerliğini koruyan davranışçı yaklaşımın karşısında durur.

    chomsky'e göre her birey «language acquisition device» dediğimiz yani bir dil edinim aygıtı ile doğar. yani dil taklit yolu ile öğrenilmez. chomsky bunu ispatlamak için dili yeni öğrenen çocukları ele alır. der ki: çocukların yanında kompleks cümleler kurmamıza, onlara dilin ince ayrıntılarını anlatmamamıza, söylediklerini düzeltmemize rağmen çocuklar hiç duymadığı kompleks cümle yapılarını mükemmel dil bilgisi ile kurabilirler. çocuklar taklit yolu ile öğreniyor olsalar idi yalnızca duyduğu cümle yapılarını kurabilecekler ve bununla sınırlı kalacaklar idi. ama bu iş böyle değil.

    chomsky'e göre bazı evrensel dil kuralları vardır ve her insan biyolojik olarak bu kurallar beynine işlenmiş olarak doğar. bu sezgisel bir bilgidir. bu bilgi dil konuşucularında örtük olarak bulunur. ebeyevenlerin ırkı,milliyeti ne olursa olsun çocuklar herhangi bir dili rahatlıkla öğrenebilir. üstelik çocuklar önceden hiçbir dile hazır dahi değillerdir.

    yani iki varsayımımız vardır.

    1. insan doğuştan mantık yapılarına sahiptir
    2. dillerin çeşitliliğine karşı, pekala düzenli dizgeleri vardır. bu dizgelerin de uymak zorunda olduğu ortak kurallar. buna «dil evrenselleri» deriz.

    iki kavrama değineceğiz daha iyi anlayabilmek adına. edinç ve de edim. edinç için sonsuz sayıda tümce üreten devimsel bir yetenek diyebiliriz. edim ise bu yeteneği gerçekleştirmek.

    başa dönüp dil öğrenen bir çocuğu ele alalım. çocuk dildeki isim,fiil,sıfat gibi yapıları girdi olarak alıyor. aldığı bu girdiyi evrensel dilbilgisel kurallar ile işliyor. yani onu yeniden üretmiş oluyor. şöyle

    edim»konuşan birey»yaratıcılık»üretme»tümce

    dildeki kelime dağarcığının öğrenilmesinden bağımsız, çocuk öğrenmemesine rağmen bunları sözdizimsel sıralamaya nasıl sokacağını biliyor. tabi sadece sözdizimi yetmez. semantik açıdan da ayırdına varabildiğini şeyler var. örnek vermemiz gerekir ise

    «kalihora is eager to please» (kalihora memnun etmekten keyif alır)
    ve
    «kalihora is easy to please» (kalihora kolay memnun edilebilir)

    yani syntax/sözdiziminde aynı olmalarına rağmen semantik açıdan nasıl farklı oldular? içinde bulundukları yapı ve kullanılan fiil aynı iken kalihora birinde etken diğerinde edilgen nasıl oldu? sorusunu da derin yapı ve yüzey yapı şeklinde cevaplar.

    evrensel dilbilgisinin argümanlarını maddeleyelim.

    1)dil evrenselleri = tüm insan dillerinin belli başlı özellikleri vardır.
    2)dil benzeşmesi / yakınsama = çocuklar farklı girdilere de maruz kalsa ortak bir gramer yapısında birleşirler.
    3)uyaranın yetersizliği = platon’un problemi olarak adlandırdığı bu argümana göre insanın dil öğrenme sürecinde ailesinden ve çevresinden maruz kaldığı dilsel uyaranlar, yani öğrenimine açık olan dilsel bilgi bir dilin karmaşık kurallarını öğrenip ondan sonsuz sayıda kurallı ve hatasız cümle üretmek için yetersizdir.
    4)aksi bulgunun olmaması = çocuklar öğrenmemelerine rağmen hangi yapıların dilbilgisel olmadığını bilirler üstelik hiç dilbilgisel olmayan yapı duymamalarına rağmen
    5)türümüzün özgünlüğü = dil konuşucusu tek tür olmamız.
    6)çocukların dili daha kolay edinmesi= şüphesiz ki çocuklar dili çok daha kolay, zahmetsiz ve minimum maruz kalma ile öğrenir. bu yüzdendir ki çocuklar çok kolay bilingual, trilingual olabilirken bu önceden dil girdisi almayan yetişkenlerde mümkün değildir.
    7)tekdüzelik=dili edinen tüm çocuklar aynı sırayla aynı aşamalardan geçer.

    ve açıklamaya şuanda gerek duymadığım dil biliş ayrışması, nörolojik ayrışmalar ve birçok diğer argüman.

    ayrıca
    (bkz: the faculty of language)
    (bkz: dil yetisi)

    zaman ilerledikçe çürütülen argümanların sayısı da artar çünkü ele alınan dil sayısı genişler ve bu bahsedilen evrenselliklere uymayan diller keşfedilir. geçen gün derste denk geldiğim bir örnek:

    normalde dillerin default'u olumlu olanıdır. yani bu bir masadır, ben insanım gibi cümlelerin tamamını olumsuz hale getirmek için bir ek kullanırız. değil olur, no olur, not olur,non olur. bu tüm dillerde böyledir diyebilecekken bir istisna çıkar karşımıza ki tamilce/tamil dili. öğreniriz ki bu dilin eksiz yahut «default» biçimi olumsuzdur. yani insanlar cümleyi olumlu yapmak için ek getiriyor. bu bir masadır demek için ekstra ekler kullanmak gerekiyor. çok ilginç değil mi? sri lanka taraflarında konuşulan bu dilin de 80 milyondan fazla konuşucusu olması epey şaşırtıcı. dilleri nasıl bu şekilde şekillendi bilmiyoruz tabii ki ama var olan evrenseller birini yıkmak değil midir bu? şimdi anlamanız açısından bir örneğini koyacağım aşağı.

    kaan+oom (we don't see/görmüyoruz)
    kaan+kir+oom(we see/görüyoruz)

    yani görmüyoruz demenin değil de görüyoruz demenin kir eki var. algılaması biraz zor. chomsky buna ne der acaba? bilinmez. yine de çürütülen bunca iddiaya rağmen güçlü yapısını korumaya devam edecek bir teoridir. biri aksini söyleyene dek.
  • insanların doğuştan "evrensel gramer yetisi" ile doğduğu düşüncesi savunulan görüştür...

    bu görüş ilk olarak 13. yüzyılda roger bacon tarafından dile getirildi, ardından 20. yüzyılda noam chomsky tarafından devam ettirildi...

    bence tanrının ispatının en büyük delillerinden biri de evrensel dilbilgisidir... insana kodlanan bu "evrensel gramer yetisi" hayvanlarda yok... yani hayvan topluluğu dilediği kadar yaşasın evrimleşsin yine de bu "evrensel gramer yetisi" ile doğamayacağını, konuşmayı - iletişimi beyin-dil-ağız yöntemiyle gerçekleşmeyeceği görüşü savunuluyor.

    (bkz: bakara suresi 31. ayet)
    allah, âdem'e bütün isimleri öğretti. sonra onları meleklere sunup: eğer doğru söyleyenlerden iseniz bunların isimlerini bana bildirin." dedi.

    (bkz: talim-i esma)
hesabın var mı? giriş yap