9 entry daha
  • 1970'lerde geçen çocukluğumda, adı konmamış bir batı mezrası olan çukur çeylen'de mezarlığımız açık şehir gibiydi. ölülerimiz kendine rahatlıkla kenarda bir yer buluyor, ağaların 5-10 mezarlık merkezi mezar öbeği mezarlığımızın sanatsal vitrinini üretiyor, gelen geçen ve çobanların soluklanma, gölgelik, düzgün beton ve taş gereksinimini karşılıyordu. hemen kenarındaki doğal mezar yeri boşlukları kendiliğinden harman yerine dönmüştü. ölülerimizle iç içe, koyun koyuna ekinimizi kaldırıyorduk. mezarlarımız ayak altında ama saygıdan mahrum değildi. anababam beni erkenden o kadar sert eğitmiş ki, güttüğüm ikiceğiz çift öküzü mezarların arasına daldığında (ilkokul öncesi yaşımdayım) mezarlara basa basa önlerini almam düşünülemez diye çaresizlikten ağlaya ağlaya mehmet ali ağa'nın dikkatini çekmişim, bana ne yaptıklarını sormuş. sonraları övgüyle anlatılan hikayemle koltuklarım kabarmıştı. nasıl karacaahmet mezarlığı istanbul'un gözbebeği, bizim mezarlık da çobanların, çocukların, harmancıların gözde mekanıydı. (bkz: mezarlık/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap