8 entry daha
  • strabon, coğrafya, xiv. 5.1. c 668. (s.230-231)
    ----------------------------------------
    tauros'un dışında kalan kilikia'ya gelince: onun bir parçası trakheia ve diğeri pedias olarak adlandırılır. trakheia'yı soracak olursanız, kıyısı dardır ve düzlük toprağı yoktur veya ancak tek tük vardır; ve ayrıca tauros'un eteğinde uzanan isauria bölgesinde ve homonadeis'ten pisidia'ya kadar giden kuzey tarafında fakir bir geçim sağlar; ve aynı ülke trakheiotis olarak da adlandırılır ve orada oturanlara da trakheiotlar denir. fakat kilikia pedias, soli ve tarsos'tan issos'a ve keza tauros'un kappadokialıların yerleşmiş olduğu kuzey yanındaki kısımlara kadar uzanır. bu ülke çoğunlukla ovalardan meydana gelmiş, verimli topraklardır.
    ----------------------------------------

    arazide arkeolojik çalışmalar yapan ümit aydınoğlu & ahmet mörel'in yazdıklarından devam edeyim:

    https://www.academia.edu/…_toplantısı._2015_525-534
    -------------------------------------
    hellenistik dönemde bu alanda bir tapınak devlet egemenliğinin olduğu ve bu bölgenin olba territoriumu olarak adlandırıldığı, diokletianus dönemiyle birlikte bu alanın ısauria eyaleti olduğu bilinir. günümüzde ise mersin ili silifke ve erdemli ilçeleri arasında kalan cografyayı kapsamaktadır. buradaki iki nehir territorium'un sınılarını belirler. kalykadnos (göksu) ve lamos (limonlu) nehirleri arasında kalan bölge içerisinde çeşitli dönemlere ait çok sayıda yerleşim bulunmaktadır. territorium'un içinde yer aldığı daglık kilikia bölgesi, sahip olduğu uzun kıyılarıyla güney anadolu sahillerinin bir bölümünü oluşturmanın yanısıra doğu akdeniz için önemli bir konumda bulunmaktadır. doğu akdeniz'de sahip oldugu bu stratejik önemi göz önüne alındığında, kentleşme açısından oldukça gelişmiş bir bölge olmasını beklemek yanlış olmaz. bununla birlikte, bölgenin kuzey sınırını oluşturan toros daglarının kıyıya paralel gitmesi nedeniyle, geniş alanların bulunmamas ı ve dağlık coğrafya bu bölgedeki kentleşmeyi etkilemiştir. tarihsel ve arkeolojik veriler bu alanda m.ö. 2. yüzyıl başlarından itibaren taş mimarinin görülmeye başladığına işaret ederler. bu mimari hareketliligin geç antik döneme kadar devam ettiği, arazideki çok sayıda iyi korunmuş durumdaki arkeolojik kanıttan bilinmektedir.
    -------------------------------------
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap