1646 entry daha
  • hikayem burada başladı >>>(bkz: #54680074)
    ve bu şekilde devam ediyor >>>(bkz: #55722144)

    part 1>>>kütahya hava er eğitim tugay komutanlığı (bkz: #58150688)

    öncelikle belirtmeliyim ki, havacı olarak çıktım ve yılbaşı ikramiyesinde çeyrek bilete ikramiye vurmuş kadar huzurluyum. bize verilen eğitim sağa dön sola dönden hallice. yaptığım şeyin de tam olarak askerlik olduğu kanaatinde değilim. gerçekten vatani görevini yapan elinde silah tutanlara selam olsun. ben komando olmak istiyorum seçeneğini bile işaretledim ama çıkmadı yapacak bir şey yok.

    acemilikte yemeklerimiz kötüydü açıkladım kütahya konusunda lakin usta birliğinde balığımızla helvamız, kuru etli fasülyeyle soğanımız eksik olmadı. yemeklerimiz iyi komutanlarımız sıkıntı yaşatmıyor falan.. lakin tuvaletler biraz ağlatıyor. çarşı iznine falan çıkınca mutlu bir şekilde sıçmayı özlüyorsunuz amiyane tabirle.

    askerliğini karacı olarak yapmış arkadaşlarımdan dinlediklerim, hep sıkıntı stresti ama dilerim size de havacı olmak nasip olur..
    öncelikle başlık başlık değerlendirmek istiyorum "sancak nöbeti" (bkz: #58150702)

    <<<rekabet>>>
    askerlikte herkes kamuflajlı ve aşağı yukarı aynı traşlı olması, kantinin ucuzluğu kimseyi rekabete sürüklemiyor.
    senin kimseyle rekabet edecek durumun yok ve senle aynı rütbede olan adamla aşağı yukarı aynı imkanlara sahip olman çekilir bir durum.

    <<<zaman-para>>>
    herkesin uyku düzeni aşağı yukarı aynı zaman diliminde gerçekleşiyor. gece geç yatayım lüksünü yapabilmen için gündüz bulabildiğin 10 dakikacık boşlukta uyuyabilecek kadar ustalaşman gerek.
    kantindeki her üründen birer tane alsan 1000 lira etmez. neticede bu ucuzluğun getirisi olarak para durumunda pek fazla değişkenlik yok. sen gidersin dışarıdan yemek söylersin günde 3 öğün yerim diyorsan zaten kilo alma adaylarından birisin demektir.

    <<<kıskançlık>>>
    her ne kadar rekabet yok desem de kıskançlık olabiliyor. misal senin yıllık izin alman icap edebilir. adamın biri çıkar der ki, "ahaha olm sana 3 gün takıyorum senden 3 gün önce çıkacağım askerden."
    iyi de bu neyin kafası. adam zaten bitse de gitsek psikolojisinde ve 2 senedir götünde dönen kıl için ameliyat olup hava değişimi alırım ümidiyle askerlikten yırtabilme peşinde. eve gidince anlatacak askerliğimi yaptım vatan borcumu ödedim diye. götünde 2 senedir dönen kıl var ama vatan borcunu ödedin. hmm peki.
    burunda et olması için ameliyat, bilmem ne için ameliyat. millet hastalık biriktirmiş askerlikten erken çıkmak için. ayıkla pirincin taşını.

    senin görevlendirmen iyi bir yere çıkmıştır adama güvenlik çıkıp günde 8 saat nöbete mahkum kalıp, senin görevlendirme yerin için, ahaha sıçtınız oğlum orası berbatmış diye poker face yapabilir. ya da; komutana söyleyim de sen de bizle kal söyliyim mi ha diye veryansın edebilir.

    <<<devrecilik>>>
    devrecilik denilen şey bana oldum olası saçma geldi. senden önce gelen ve şafağı senden az olan adam güya söz sahibi olabiliyor koğuşta, bölükte. biz bölüğe kalabalık olarak gittiğimiz için pek bir devrecilik yapamadılar bize.
    atıyorum gazinoda tv izleniyor. adam kumandayı bırakmıyor istediği kanalı açıyor zap üstüne zap yapma keyfinde. 1 hafta sonunda, küçük bir kumanda operasyonu yaparak bu psikolojiyi de alt üst ettik. kumandayı elimize aldığımızda önce onların izlediği kanalları açıyorduk. onlara o güveni verdikten sonra istediğimiz kanalları açmaya başladık. ılık suya konan haşlanmak üzere olan kurbağalar gibiydiler. değişimi yavaş yavaş yaşattık pek farkına varmadılar zaten :))

    koğuş arkadaşlarınız birlik ve beraberliği korursa devreciliği önlersiniz. tabi bu ortamdan ortama göre de değişir. her şey saygı ve sevgi çerçevesinde gerçekleşir. uzun dönemler size abi derken siz de onlara kardeşim çekersiniz hepsi bu. yine de histeri etkisi kalıyor illa. napalım biz de psikolog değiliz ya. adamlara itfaiye hortumuyla koğuş temizliği yaptırmışlar üst devreleri. onlar da bize yapıldı biz de yaparız mantığı taşıyor fabrika ayarlarlarında. pek siktirmeyeceksin kendini yoksa hep sikilen sen olursun.

    <<<rdm>>>
    bize 2 tane rdm denk geldi kısaca ruh hali bozuk tipler. zamanında madde bağımlılığı yaşamış ve tedavi görenler. bire birde konuşurken sıkıntı yok ama hafif kızdırınca, afterburn'deki jet uçağı gibi parlıyordu. "buranın her şeyini ben gördüm ben burda bilmem kaç ay kaldım. vay efendim burayı cennete de cehenneme de çevirecek benim." falan. bunları da yavaş yavaş değiştiriyorsun birlik ve beraberliğin olduğu sürece. mesela adam kendini reis zannediyor, gazinoda tv izliyor. sen geldin 5-10 kişi arkada masada bir şeyler yiyip içerken, bu temel reis(!) sessiz olun dediği anda, bir bardak kola da ona gönderdiğin zaman kısaca şefkatini sergilediğin zaman, bu rahatına düşkün mehmetçik kardeşimizin verecek olumsuz bir yanıtı kalmıyor. zaten adam bu sevgiyi-ilgiyi göremediği için madde bağımlısı olmuş...

    <<<kanal d ekran korucuyusu arka sokaklar>>>
    bu diziye de ayrı alt başlık açtım. çünkü akşam yemekten önce, "dizim geldi!" edasıyla izleyeceğiniz yegane dizi olabilir gazinoya yakınsanız. her bölüme ayrı macera 45-40 merkez olay yerine yakınız rıza baba!
    öyle cnbe-e izleyim vay efendim national geo takılayım falan. bunları pas geçmek durumundasınız.
    acemilikte koğuştakiler kitap mevzusu yaptığında felsefeye bilime ilgi duyan yok mu dediğimde, ne felsefesi lan sokarım onun tezine sokrates nihaha esprisini duyduktan sonra sen de, beynini; ultra güç tasarrufu moduna alıyorsun zaten.

    <<<tip üst-baş çeki düzen>>>
    askerlikte ne yazık ki bunun da önemi var. en azından canınız sıkıldıkça normalden daha da özenli bir şekilde bakımlı olabiliyorsunuz. botlarınızın çamurlu olacağını bile bile akşamdan boyayabilirsiniz mesela. ama onu da geçtim şöyle bir hadise yaşadık.

    herkesin görev yeri belli olacak. kimi lojmana kimi güvenliğe, kimi yemekhaneye gidecek falan.
    45 kişi dizildik üsteğmenin önüne. adeta köle pazarı. beni seç dercesine gözlerinin içine umutla bakıyoruz iyi bir yere çıkalım diye.

    üsteğmen: kepleri çıkarın! herkesin yüzünü göreyim bi!
    herkes kepini çıkarır çıkarmaz birine gel dedi komutan.

    neticede anladık ki adamı güvenliğe aldılar. isyankar_27 koyduk lakabını. antepli. her şeye isyan eder beğenmez. dedim, antepli sen sıfattan kaybettin ondan aldılar güvenliğe seni :)
    üstünüze başınıza biraz dikkat edin. genelde güvenliğe seçilen adamlar aşağı yukarı aynı kefeden.

    <<<yalakalık-uyanıklık>>>
    karadenizlilerle hiçbir zaman kişisel sorunum olmadı ama bölükte bir tane karadenizli arkadaş vardı. resmen karadenizin yüz karası! denetim için spor takımı, atış takımı branşlarına adam lazım. asteğmen dedi şınav pozisyonu all!!!

    düzgün şınav çekenleri spor takımına alıyor elindeki listeden.
    ertesi gün bizim bu uşak geldi:
    - dün spor takımı için hangi asteğmen isim aldı göstersene.
    +hayırdır şınav çekmeye çok mu meraklısın?
    - birinci falan oluruz plaket alırız fena mı olur?
    + plaket hasedin mi var?
    - ya olm başarılı olursak bölük komutanı iyi halden 1 hafta erken terhis verebilir bütün ihtimalleri değerlendirmek lazım!

    ya da uyanıklık demişken kendi devrenizi sikmeye çalışmayın. mesela sizin devreniz mıntıka yapıyorsa 12 kişiden 1 veya 2 kişinin görevini yapmaması çok göze batar. sonra gene size iş kilitlerler. salağa da yatmaya gerek yok arkanızdan yediğiniz küfürlerle akraba ziyareti gerçekleştirilir. zaten bir süre sonra bu tip kişiler kendi kendini soyutlamasıyla kısır döngü bir sonsuzlukta kişiliklerini kaybediyorlar. ortamda siklenmemeyle neticeleniyor. sonra "askerde neden strese girdim?" diyenlerin birçoğu bu tipler oluyor baştan belirteyim.

    birçok uzun dönem asker, kısa dönemlerden daha delikanlı çıktı. onlar işin piçliğini pek bilmiyorlar gayet de efendilerdi. bizde ağlayan sızlayan çok olurdu işten kaçmak için.

    askerde binbir türlü insanla karşılaşacaksınız. başıma gelen en garip vukuatlardan biri de necmettin abi oldu.
    koğuşta tesadüfen yan yana yataklara düştük. adam adımı öğrendiğinden beri hep bana takılır. cahil prof naber yeaa hiştt tekmil ver bakayım falan.
    adamı da görsen komutan sanırsın yaş 40 gösteriyor adeta. cahil aşağı cahil yukarı falan her gördüğünde bana takılmaya başladı bazen şakanın dozu da sıkmaya başlıyordu. yanımda yatıyor eyvallah da, kadıköy beşiktaş vapuru gibi horlaması başlı başına hikaye. horlamasını da sineye çekelim tamam da gece bir öksürük krizi oluyor sanırsın adam vefat ediyor akciğerin birini orada bırakmış.

    yatağımı 3 yatak ileri taşıdım kalorifere de yakın olsun ve necmettin abiden kaçayım diye,
    bir sabah yeni kalkmışım daha yeni kendime geliyorum windows açılıyor falan. cahil prof günaydın diye başıma dikildi.
    abi cahil aşağı cahil yukarı anam babam bu kadar adımı tekrarlamıyor hep bana oynuyorsun diye isyan ettim.

    hani bir kızdan hoşlanan ve sürekli ona takılan bir erkek olur ya. işte öyle bir şey #hani bir yıldız kayar ve insan# erol evgin deyince de hep aklıma bu gelir neyse. yani resmen kız gibi hissettim kendimi. tribimi de attım prensesler gibiydim ben baba evinde!

    <<<ana kuzusu>>>
    askerde denk geleceğiniz en naif en duygusal insanlar. ateşi çıktığı için, burnu aktığı için doktora gitmek isteyen güruh. bir keresinde çarşı iznine çıktık. koğuştan bir arkadaşla 5 saat ayrı kaldık dönüşte bir sarılışı var sanırsın yıllardır hapiste yatıp da özgür kalmış hasret gideriyor..

    temizlik manyakları var mesela. ben alt kattan üst kata geçtim ranza olarak. başka bir arkadaşım da alt kata geçti. ben üst kata çıkarken, adamın yorganı merdivene temas ediyor ve ayakkabımın ucu hafif değmesiyle;
    -cahil yavaş çık yukarıya pislettin yorganı
    + metin, alt katta uyumayı sen tercih ettin. yorganın bozuk, merdivene dayanmış, botun ucu değmiş. leke bile yok dırdır ediyorsun prenses misin amına koyum!?
    -ya yok kanka toz olmasın diye dedim.

    yarım kutu aferin götürdüm nurofen falan. neredeyse tamamını bu tiplere dağıttım. gücenmedim üşenmedim de ihtiyacı olan alsın bu hapları. iki burnu aktı diye hastayım tribine gerek yok..
    cidden böyle duygusal biri çok yıpranır askerde..

    <<<disiplin>>>
    komutan egosu beslemek olarak gören de var, disiplin olarak gören de. lakin önünde 50 ile 300 kişi arasında askeri adam edecek tek şey disiplinden geçer. kibar davransan normal konuşsan bile çürük elmalar diğerlerini de çürütüyor.
    genelde komutanlarınız kendilerini size karşı kötü tanıtıp sonra iyi yüzlerini gösterirler. bu şefkatin ipucudur. adama hep söversin ulan ne kadar gaddar adamdı bu diye. sonra birebirde konuşurken genel olarak gayet de babacan muhabbeti iyi biri çıkar. önünde onlarca duran insanı başka türlü idare etmek zordur. lakin, taş parçalı kısaca delikli asfalt zeminde rahat-hazır ola geçerken ses gelmiyor diye yarım saat boyunca rahat-hazır ol yaptıran asteğmen de gördük çavuş da. bu ne disiplindir ne de ego! bu tamamen mallıktır.

    çavuşların birçoğu da acemidir esasen. yürüyüşlerde falan size sürekli komut verir sizi aptallaştırır sonra hakimiyeti ele almaya çalışır. çoğu da bilmeden yapar bunu ve başarıya da ulaşır. ama çavuşa da emir verenler vardır. çavuşun da kafası karışabilir.
    bir keresinde yürüyüşte "her türk asker olamaz." diye slogan attıracaktı tuna çavuş. çocuk görev yerine giderken dediğim tek şey;
    -tuna! seni bile özleyeceğim :)

    onu da sürgün yeri olan güvenliğe verdiler zaten. ben kimseye kendimi sevdirmek zorunda değilim deyip bölükçe küfür yiyen çavuş neticede. hakettiğini buldu galiba.

    bir de değişik geyiklere şahit olursunuz. bizim koğuşta uzun dönem bir çocuk vardı adı mehmet. "abi var ya sana bişiy diyim mi" diye başlardı konuşmasına. gene günlerden bir gün bize bir şey derken, biz neler gördük edasında; duşta 2 askerin yakınlaşmasına şahit olmuş.
    mesela a kişisi ile b kişisi ilişkiye girer ve bu durumu c kişisi de görürse bizim mehmet'e göre olacaklar şöyle:
    a kişisi sikilen olduğu için devlet malı olduğu için mağdur ve çürüğe ayrılıyor.
    b kişisi siken olduğu için ve eşcinsel olduğu için ailesine; kızınızı alın diye pembe tezkere gönderiliyor.
    olayı gören c kişisinin de psikolojisi bozuldu gerekçesiyle ona da hava değişimi veriliyormuş.

    mehmet'e aynen şunu dedim:
    - mehmet, şuradaki fırçayı görüyor musun?
    m: evet abi.
    + koğuşu da görüyorsun değil mi 30 kişi falan varız.
    m: evet abi.
    + şimdi fırçayı götüne sok. fırça bu durumda suçlu olur. sen de devlet malı olduğun için mağdur olursun. biz 30 kişi de olayı gördüğümüz için bize de hava değişimi verirler.

    mehmet, mavi ekran verdi elbette.
715 entry daha
hesabın var mı? giriş yap