9 entry daha
  • aslında doğum travması kavramını ilk kendisi yaratmayan psikoterapist. özellikle psikoterapist diyorum, zira kendisi uyguladığı tedavinin psikanaliz değil psikoterapi olduğunu bilhassa vurgulamıştır.

    doğum travması ilk kez freud tarafından ortaya atılmış, otto rank'ın ise ilk kitabına adını veren kavramdır. klasik psikanalizde, doğum travması insanın yaşadığı ilk anksiyete olarak tanımlanır. dölyatağında, sıcak, karanlık, edilgin bir şekilde yaşamını sürdüren bebek doğumla beraber ilk anksiyetesini yaşar. organizma, kapasitesini aşacak bir sürü uyaranla karşılaşır. freud'un kendi deyimiyie, "anksiyete doğum sürecinden örneklenir." bu değişikliği birincil anksiyete olarak adlandırmıştır ve insanın geri kalan hayatında yaşayabileceği nevrozların başlangıcıdır. her insan bu anksiyeteyle dünyaya gelir. ancak freud, insanın hayatı boyunca karşılaştığı diğer nevrotik süreçleri bundan ayırır, kaynağını cinsel enerji yani libidoda arar.

    otto rank'a göre, insan yaşamındaki anksiyetelerin çoğu doğum anında yaşanan ayrılık anksiyetesinin devamı, bir tekrarıdır. örneğin bebek için memeden kesilme bu ayrılığın tekrarı niteliğini taşır. benzer şekilde, erkek için cinsel birleşmeyi dölyatağına tekrar girebilmenin tek çaresi olarak yorumlamıştır. doğum travması sırasında yitirdiklerine karşın, bebek, zaman içinde annesinin de yardımıyla dış ilişkilerini güçlendirir. fakat, gelişim sürecinin doğal bir sonucu olarak her defasında aynı ayrılığı yaşar. böylece yaşam döngüsünün bir parçası olarak tekrar tekrar yaşanır.

    otto rank, aynı dönemlerde freud'un çevresinde toplanmış olan çağdaşlarından tıp eğitimi almamış olmasıyla ayrılır. ne var ki, benzeştiği noktaysa, bir zaman sonra freud ile görüş ayrılıklarına düşüp kendi yolunda ilerlemesi, freud'dan tamamen kopmuş olmasıdır. tanışmaları, artist kişiliği üzerine yazdığı bir makaleyle freud'un ilgisini çekmesiyle başlamış, üniversite eğitimi görmesi için freud tarafından her imkanın sağlanmasıyla devam etmiştir. üniversite öğrenimini bitirdikten sonra amerika'ya giden rank, dönüşünde freud ile ciddi fikir ayrılıklarına düşmüş, özellikle doğum travması konusundaki farklı görüşleri nedeniyle freud'dan hem kabul görmemiş, hem de freud ve yandaşları tarafından ciddi eleştirilere maruz kalmıştır.

    bana göre, otto rank, farkında olmadan varoluşçu psikiyatrinin temellerini atan ilk kişidir. yaşam ve ölüm korkusu kavramlarını geliştirerek anksiyetenin temeline oturtur. bu süreci de, doğum travmasıyla başlatır. yalnız, psikoterapi alanına katkıda bulunan diğer insanlara göre, bilimsellikten uzak bir dil kullanması ve çalışmalarının belirli bir düzen içinde olmaması psikoloji tarihinde fazla tanınmamasına sebep olmuştur.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap