• "taklit etmek mümkün olduğu sürece yeni bir şey asla keşfedilemez."
    (otto rank, "kahramanın doğuş miti")
  • aslında doğum travması kavramını ilk kendisi yaratmayan psikoterapist. özellikle psikoterapist diyorum, zira kendisi uyguladığı tedavinin psikanaliz değil psikoterapi olduğunu bilhassa vurgulamıştır.

    doğum travması ilk kez freud tarafından ortaya atılmış, otto rank'ın ise ilk kitabına adını veren kavramdır. klasik psikanalizde, doğum travması insanın yaşadığı ilk anksiyete olarak tanımlanır. dölyatağında, sıcak, karanlık, edilgin bir şekilde yaşamını sürdüren bebek doğumla beraber ilk anksiyetesini yaşar. organizma, kapasitesini aşacak bir sürü uyaranla karşılaşır. freud'un kendi deyimiyie, "anksiyete doğum sürecinden örneklenir." bu değişikliği birincil anksiyete olarak adlandırmıştır ve insanın geri kalan hayatında yaşayabileceği nevrozların başlangıcıdır. her insan bu anksiyeteyle dünyaya gelir. ancak freud, insanın hayatı boyunca karşılaştığı diğer nevrotik süreçleri bundan ayırır, kaynağını cinsel enerji yani libidoda arar.

    otto rank'a göre, insan yaşamındaki anksiyetelerin çoğu doğum anında yaşanan ayrılık anksiyetesinin devamı, bir tekrarıdır. örneğin bebek için memeden kesilme bu ayrılığın tekrarı niteliğini taşır. benzer şekilde, erkek için cinsel birleşmeyi dölyatağına tekrar girebilmenin tek çaresi olarak yorumlamıştır. doğum travması sırasında yitirdiklerine karşın, bebek, zaman içinde annesinin de yardımıyla dış ilişkilerini güçlendirir. fakat, gelişim sürecinin doğal bir sonucu olarak her defasında aynı ayrılığı yaşar. böylece yaşam döngüsünün bir parçası olarak tekrar tekrar yaşanır.

    otto rank, aynı dönemlerde freud'un çevresinde toplanmış olan çağdaşlarından tıp eğitimi almamış olmasıyla ayrılır. ne var ki, benzeştiği noktaysa, bir zaman sonra freud ile görüş ayrılıklarına düşüp kendi yolunda ilerlemesi, freud'dan tamamen kopmuş olmasıdır. tanışmaları, artist kişiliği üzerine yazdığı bir makaleyle freud'un ilgisini çekmesiyle başlamış, üniversite eğitimi görmesi için freud tarafından her imkanın sağlanmasıyla devam etmiştir. üniversite öğrenimini bitirdikten sonra amerika'ya giden rank, dönüşünde freud ile ciddi fikir ayrılıklarına düşmüş, özellikle doğum travması konusundaki farklı görüşleri nedeniyle freud'dan hem kabul görmemiş, hem de freud ve yandaşları tarafından ciddi eleştirilere maruz kalmıştır.

    bana göre, otto rank, farkında olmadan varoluşçu psikiyatrinin temellerini atan ilk kişidir. yaşam ve ölüm korkusu kavramlarını geliştirerek anksiyetenin temeline oturtur. bu süreci de, doğum travmasıyla başlatır. yalnız, psikoterapi alanına katkıda bulunan diğer insanlara göre, bilimsellikten uzak bir dil kullanması ve çalışmalarının belirli bir düzen içinde olmaması psikoloji tarihinde fazla tanınmamasına sebep olmuştur.
  • sen ne psikanalitik amcamızdın otto amca; kelimenin tam anlamıyla bir analist olarak anıyorum seni.

    gariban, yoksul bir çocukluk geçirmiş otto amca, ayakkabı boyamış, çilingirlik yapmış 25 yaşına kadar fakat 25'inden sonra "okumaktan güzeli yok" diyip dışardan bitirmiştir okulunu. tıp mezunu değildir amma, cemaate psikanaliz derneğinin sekreteri olarak girdikten sonra, ismini şimdi anımsayamadığım, kendisi de çok değerli bir arkadaşıyla birlikte, "burada ve şimdi" ilkesine dayalı, göz korkutan otoriteden uzak bir psikoterapiyi odaklayarak, geçmiş öykü, aktarma, bilinçaltı üzerine dayalı bir terapi sistemi geliştirmişler ve başarılı olmuşlardır. anne-çocuk ilişkisi ve oedipus kompleksi konularında bir matadordur adeta.

    tüm, aklı başına gelince freud'a postayı koyan psikanalistler gibi, kendisini oğlu gibi seven freud'dan ayrılarak kendi kendine kitaplar ve niyetçi nameleri yazmıştır.
  • tüm insanların "doğum travması" yaşadığını iddia eder. insanlar, nevrotik hale gelmemişse, doğum travmasını çeşitli şekillerde bastırırlar. rank'a göre, kadınlar doğum yapabildikleri için doğum travmasını bu şekilde bastırırken erkekler ise seks ile tatmin yoluna giderler. 'sanatsal yaratıyı'da doğum travmasına bağlamış olan rank'da yung ve adler gibi freud'un öğrencisidir.
  • rollo may'in yaratma cesareti kitabındaki önsözde alper oysal'ın çokça bahsettiği kişi. eğer nevrotikseniz genel bir normalliğin içine doğru kaynamaya çalışmayın, yaratıcı bir tip olarak sanatçıya doğru evrilin. hemen hemen böyle buyurmuş rank. mesela beethoven'ın müziği, yaşayan insanların onda yarattığı düş kırıklığı ve kine karşı düşlediği ideal bir sevgi ve dostluktan doğmuş.
  • insanın en büyük tutkusunun anne karnına dönmek olduğunu ve kişinin hayatı boyunca anne karnındaki huzuru aradığını savunmuş buna da okyanussal duygu denmiştir. birçok psikanalitik yaklaşımla birlikte erkeklerin çok seks yapma isteğinin ve kadınların çocuk doğurma isteğinin iki ayrı cins için rahme en yakın olunan zaman oldugunu ima etmiştir amiyane tabirle.

    kendisine durumun böyle işlemediği, çocuk yapma isteği çok olmayan kadınlar veya çok seks yapmak istemeyen erkekler, insanların psikolojisi hakkında nasıl bir açıklama yaptığını sormak isterdim.
  • "schopenhauer'e göre nietzche neyse, freud'a göre ben de oyum" diye yazmış karamsarlık ve güç istenci karşıtlığından yola çıkarak.
    (ah bu freud'un oğulları, babadan kopabilmek için kimlere kimlere yaklaşmışlar)
  • otto rosenfeld iken ibsen'in meşhur a doll's house'ından bir karakterin etkisiyle mahlası otto rank'e geçişi de* oedipal yaklaşıma bakışı hakkında epey bir şeyler söylemektedir. ayrıca pek insan zihniyle uğraşmamıştır. ilgi alanı kültür ve kültürün yarattığı metinlerdir.

    "sanat, hayatın rüya analizidir" diye güzel şeyler de söylemiştir.
  • 21 nisan 1884 viyana doğumlu, gerçek adi otto rosenfald olan otto,hicbir zaman psikanaliz eğitimi gormedigi halde, yazılarıyla psikanalizin geçerlilik alanını edebiyat, sanat ve mitoloji alanlarına doğru genişletmiştir.
    doğum travması adli eserinde doğum sürecinin ayrılış travmasiyla birlikte insana özgü bütün ruhsal hallerin biyolojik olarak kavranabilecek nihai nedeni olduğunu öne sürmüştür.

    freud un ölümünden 40 gün sonra 31 ekim 1939 da abd de olmuştur.
  • "rank'a göre nevroz aşırı bilincin her türlü rol yapma, yanılsama olanağını yok etmesidir, bu yüzden nevrotik doğruya en yakın kişidir, ama bu özellik aynı zamanda yaşamayı da olanaksız kılar." alper oysal - the courage to create (sunuş)

    (bkz: artiste manque)
hesabın var mı? giriş yap