5 entry daha
  • ilginç bir metindir bu vesselam, özellikle buradaki ilk makale insanı düşündürür. büyük ustanın asil ve sıradan insan ayrımı kafa karıştırıcıdır. yerden yere de vurulabilir, göklere de çıkarılabilir. buyrun;

    ilk makale “iyi ve şer, iyi ve kötü” başlığını taşır ve bütün bu hikayeye nietzsche iyinin ne olduğuna dair ingiliz psikologların ileri sürdüğü “bencil olmayan eylemler” tanımına karşı çıkarak başlar. üstelik herbert spencer gibilerin iyiyi fayda ve çıkarla özdeşleştirmesini de karşısına koyar ve eleştirir. ona göre, iyi kavramının gerçek kökenine dair bu isimler yanlış yere bakmakta ve iyi yargısının iyiliğin gösterildiği kişilerden kaynaklandığı gibi yanlış bir noktaya tutunmaktadırlar. oysa “asil, güçlü, üstün ve alicenap” olan iyi, kendisini öyle hisseden ve “aşağı, fesat, sıradan ve alt tabakada” karşılığını bulan her şeyin karşısında konumlanan bir şeydir. farkın bu gücüdür ki (pathos of distance) değerleri üretir ve onları adlandırır (asü, 1: 2). bu nedenle başından itibaren iyi kelimesi ile bencil olmayan eylemler arasında bir alaka yoktur ve alaka aristokratik değer yargısı düşüşe geçmesiyle var ola gelmiştir. ingiliz psikologların ve iyi ile bencil olmayan eylem arasında bağ kuranların da unuttukları nokta burasıdır. ilginçtir, nietzsche aristokratik değer yargısının ürettiği bu iyi kavramı ile dil arasında güçlü bir bağ kurar. yönetici iktidarının bir dışavurumu olarak dil (asü, 1: 3), iyi kelimesini asil ve aristokratik olandan üretirken, sıradan, alt tabaka ve aşağı kavramlarını da kötü kelimesine bağlar. bu noktada almancadaki schlecht (kötü) ve schlicht (basit) kavramları nietzsche için dilin nasıl işlediğini yansıtan en iyi örneklerdir (asü, 1: 4).

    buraya kadar anlaşılır ki, nietzsche iyinin kendi başına, orada bir yerde var olan bir tanımı olmadığını fark üzerinden kendisini kurduğunu net bir şekilde savunur. üstelik bu oluş dilin içinde yuvalanan ve gücünü tam da buradan alan bir şeydir. peki, bu aristokratik değer yargısının iyi üretimi nasıl gerçekleşmiştir? bu yüksek rütbeliler kendilerini iktidar meselelerindeki üstünlüklerine ya da bu üstünlüğün refah ve sahiplikler gibi en görünür işaretlerine ve hatta tipik karakter özelliğine göre tanımladılar. asil olan sadece kendisini referans aldı ve düzenbaz sıradan insandan farkını ortaya koydu der nietzsche (asü, 1: 5 ve 1: 7). bütün asil ahlakı kendisinin muzaffer onayından başka bir şey değildir (asü, 1: 10). aristokratik değer yargısının iyi kavramı kendisine dair ne varsa bu sınıfın ürettiği ve bunların sürekliliğini kendi eylemleriyle sağladı bir yoldan geçti. bu üretim kendiliğinden kendisi dışında olanları ayırdı ve kötü kategorisine dahil etti.

    fakat zamanla bu boyun eğdirilmiş ırk, üstünlüğü ele geçirdi ve efendinin ırkı kendisini aşağılarda buldu (asü, 1: 5). ilginç bir hayvana (an interesting animal) doğru evirilen bu tehlikeli insan formu tam da bu aşama da daha da derinleşti ve şerrin kendisi olup çıktı (asü, 1: 6). bu yeni insan biçiminin değer yargısı aristokratik değer yargısından çok farklıydı ve her şeyi güçsüzlüklerinden gelen nefretleri üzerine inşa ettiler. en iyi örneğini yahudilerde bulan bu “kutsal” insanlar düşmanlarından başka tatminlerini hayata geçirecek başka bir yol bilmiyorlar ve onların değerlerini radikal bir yeniden değerlendirmeye tabi tuttular (asü, 1: 7). nietzsche’ye göre, bu kölenin ahlakta yaptığı devrimdi. tam da bu noktada, nietzsche önemli bir ayrıntının altını çizer ve kendilerinden çok uzaklara giden bir tarihe sahip şeyleri bütünlükleri içinde kavramının zor olduğunu söyleyiverir (asü, 1: 8). intikam ve nefret ağacından bahsederken, bir taraftan nasıl sıradan adamın ahlakının çeperine girdiğini ve bütün insanlığın bedenine bu zehrin nasıl sızdığını (asü, 1: 9) vurgular bir taraftan da soybilimin ne şekil bir inceleme nesnesiyle karşı karşıya olduğunu da göstermiş olur.

    ne zamanki hınç yaratıcı oldu, değer üreten bir hal aldı, nietzsche’ye göre ahlakta köle devrimi de o zaman başladı. köle ahlakı başından beri, dışarıda olana, ötekine, kendisi olmayana hayır demiş ve yaratıcılığını buradan almıştır. onun için var olabilmenin yolu dış bir dünyanın, karşıtın varlığından geçiyordu ve bu nedenle bütün eylemlerinin temelinde tepkisellik yatıyordu (asü, 1: 10). öte yandan asil olanın düşman fikrinde düşman sadece farkın bir belirtisi (as a marker of distinction) olarak varken, hınçtan beslenen insan kendisini iyiye dönüştürmek adına şerri temel kavram olarak alır (asü, 1: 10). bu tam da iki değer yargısı biçiminin farkına işaret eder ve asil insan kötüden önce iyiyi üretirken, hınçtan beslenen insan önce şerri ardından bunun üzerine iyiyi kurgular (asü, 1: 11). bu ikinci değer yargısının ilki karşısındaki zaferi bugünün temel kültür enstrümanı olup çıkmış ve bu önümüzdeki en büyük tehlike olarak durmaktadır. fakat nietzsche bunun aşılması konusunda bir hayli karamsardır ve bu trend karşında insan olmaktan gelen yorgunluk ona nihilizmden başka bir şey bırakmaz (asü, 1: 12).

    not çeviriler bana aittir, kusur hata varsa benimdir.
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap