8 entry daha
  • bence serinin en heyecanlı kitabı. ilk 3 kitap gibi (yazılış sırasına göre) bir çok farklı hikaye anlatıp birbirine kıyısından bağlamaya çalışmıyor. derli toplu bir kitap olmuş bu. tabi ilk 3 kitabın aslında dergi makaleleri olarak yazılıp sonradan toparlandığını da unutmamak lazım. vakıf'ın sınırı ise 30 yıl aradan sonra bir roman olarak yazılmış olduğu için başı sonu derli toplu olmuş. asimov'un romancılıkta da ustalaştığını net olarak görebiliyoruz. özellikle son 50-100 sayfasını gözümü bile kırpmadan okudum diyebilirim. tek eleştirim çeviri için olacak. ilk 3 kitabın çevirisi de kötüydü ama bu epey zorladı beni. ertuğrul bilal, hocam çok kötü bir çeviri yapmışsın kusura bakma da. eminim ingilizcen çok iyidir ama biraz da türkçe çalış lütfen. başa dönüp defalarca okuduğum o kadar yer oldu ki. şimdi size üşenmeden bir-iki paragraf yazacağım ve ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. spoiler sayılmaz:

    "gendibal galaksinin her yerinde, onca meskun dünyanın hepsinde bu hayvanları görebileceğini ama hayvanların hiçbir dünyada birbirinin tam olarak aynısı olmayacağını düşündü. kendi dünyasının keçilerini ve bir zamanlar sütünü sağdığı dişi keçisini hatırladı. o hayvanlar, büyük yağma'dan sonra trantor'a getirilip yetiştirilen küçük ve kendi halindeki örneklerden çok daha büyük ve dirençliydi. galaksinin oturulan dünyalarında bu hayvanlardan her birinin neredeyse sayılmayacak kadar çok çeşidi vardı ve et, süt, yumurta ya da üretebildikleri ne olursa, tutulan çeşidin baş tacı edilmediği bir dünya yoktu.

    genellikle olduğu üzere, ortalıkta hiç vakanlı görünmüyordu. gendibal, "somurtkan"(biliminsanlarının genel görünüşüne atfen) olarak adlandırıldıklarınca görülmekten kaçındıklarını düşünüyordu..."

    sütü sağılan keçinin ayrıca "dişi" olarak belirtilmesinden mi bahsedeyim, kimi yerde "meskun", kimi yerde "oturulan" denmesinden mi bilemedim. "genellikle olduğu üzere" nedir abi. "her zamanki gibi" de geç. "somurtkan olarak adlandırıldıklarınca..." yerine "somurtkanlarca" desen ya. devrik ve anlaşılmaz cümlelerden bahsetmiyorum bile. abicim kelime kelime çevirmek durumunda değilsin. hatta cümle cümle bile. sen genel bağlam olarak anlatılmak isteneni ver yeterli. böyle sürükleyici bir kitabı bile o kadar zor okudum ki. mesela bundan sonraki vakıf ve dünya kitabını altın kitaplar'ın baskısından okudum ve hiç böyle bir şey hissetmedim. yine şu anda ali kaftan'ın çevirdiği vakıf kurulurken'i okuyorum, o da akıyor. ama bunun çevirisi maalesef çok kötü. esas sorumluluk ithaki yayınevinin tabi ki. son olarak şuraya da bir bakabilirsiniz.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap