23 entry daha
  • sosyal psikolojide, bilişsel çelişki* (teorisi) ile ilgili düşünürken kafamda şimşekler çaktı...
    festinger'in teorisi üzerine neler eklenmiş olabilir, ondan sonraki çalışmalara bakmaklı diyordum. ne de olsa aradan -uzun- yıllar geçmişti. sora fark ettim ki yanlış yerdeyim, adam o kadar da eski değildi. sonrasına değil de öncesine bakmalıydım. bundan binlerce yıl önceki filozofların ne kadar değerli düşünceler ürettiğini biliyoruz, sonra şimşekler çaktı...

    mevlana, ya olduğun gibi görun, ya da göründüğün gibi ol sözünü bilsem de, aklıma gelmemişti. büyük adam vesselam.

    gelelim konuya:
    mevlana, bu sözü öğüt verme amaçlı söylemiş. bunu yaparken de şimdiki yeni yetmelerin bilişsel çelişki dedikleri kavramı çözmüş belkide. bilişsel çelişki'ye göre yaptıklarımız, davranışlarımız ile düşüncelerimiz birbiri ile uyum içerisinde olmalı. bu uyum öyle ya da böyle sağlanıyor. değiştirebilirsek davranışlarımızı değiştiriyoruz, olmuyorsa düşüncelerimizi. mesela geçmişteki bir olaysa o zaman olayı, davranışımızı değiştiremediğiize göre düşüncemizi değiştiriyoruz, bahaneler uyduruyoruz.

    ***

    yeni mezun bir genç çok istediği ücreti iyi bir a işine başvuruyor ve kabul edilmiyor, hemen sonra da b işine başvuruyor ve kabul ediliyor. bu noktada ya a işine veya benzerine tekrar başvuracak; ya da a işini unutup, b işinin daha iyi olduğu konusunda kendini inandıracaktır. "aslında o kadar da istemiyordum" diyebileceği gibi, çok daha değişik düşünceler de üretilebilir:
    giremediği a işi için: "kaybettiğim işte çalışma koşulları ve ücreti iyi idi ama fazla mesai vardı. ben ise kendime zaman ayırmak istiyorum." diyebilir. bir an için işleri tersine çevirirsek, a işini kazanıp b'yi kaybederse: "kaybettiğim işte haftasonu çalışılmıyordu, rahattı ama parası iyi değildi. ben ise para kazanıp kendime bir araba almak istiyorum." diyebilir. aslında bu iki görüş birbirinin neredeyse tam tersi! ancak hangisini savunacağı hangi işe kabul edilmeyip de hangi bahaneyi uyduracağına bağlı. özellikle de genç bir insan ne istediğini biliyor mudur? bütün kararları mantıklı veriyoruz, düşüncelerimiz mantık eseri mi sanıyorsunuz? öyle sanıyorsanız bilinçaltını hafife alıyorsunuz demektir. hani en başta a işini çok istiyordu bu gencimiz? o işi kaybettikten sonra sorsak kabul etmeyecektir o ayrı, kabullenmemesi de gerek kendi huzuru için.

    ***

    eh mevlanaya dönersek; bütün bu bilinçaltı çatışmalarının sonucunda; kendimizi iç huzurumuz için ya olduğumuz gibi görünecek, ya da göründüğümüz gibi olacağız. davranışlarımızı düşüncelerimize uyduracak ya da düşünce yapımızı davranışlarımıza göre biçimlendireceğiz. çoğu kez geçmişte yapılanları yapılanları veya mevcut alışkanlıkları değiştirmek güç olduğundan yukarıdaki gibi düşünce yapımızı davranışlarımıza göre biçimlendiririz. bunu bilinç düzeyinde yaparsak mevlanaya kulak vermiş oluruz; yapamassak bilinçaltımız bunu elbet yapacak, yapmaya çalışacaktır bizim yerimize. bilinçaltının da yapamadığı noktalar ise en pişmanlık duyduğumuz, unutmak istediğimiz anılarımız olacaktır. bence bilişsel çelişki de duygusal zekanın bir parçası olup, bunu kolayca yapabilenler daha mutlu bir hayat sürüp sorunları ile daha kolay başa çıkabilmekteler. velhasıl-ı kelam kendilerini kolayca kandırabilmekteler.

    konuyu toparlamak adına birşeyler yazacakken aklıma gandhi'nin bilinen şu sözleri geldi yukarıdakileri destekleyen, kavramları daha ayrı oturtmuş bir şekilde söylemiş. şimdi daha iyi anlamaktayım:

    söylediklerinize dikkat edin; düşünceleriniz olur.
    düşüncelerinize dikkat edin; duygularınız olur.
    duygularınıza dikkat edin; davranışlarınız olur.
    davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınız olur.
    alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerleriniz olur.
    değerlerinize dikkat edin; karakteriniz olur.
    karakterinize dikkat edin; kaderiniz olur.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap