eleven
-
chris cornell'a solo macerasında eşlik eden arkadaşlarının grupça ismi. izleyebildiğim kadarıyla sahne performanları da müzikal yetenekleri gibi gayet iyi.
soundgarden'a superunknown turnesinde alt grup olmuşlardır
grubun esaslı elemanları gitarist alain johannes ve klavyeci natasha shneiderdır. 1996'da pearl jam'e katılana kadar eski red hot chili peppers davulcusu jack irons bu grupta çalmaktaydı. o ayrılınca yerine sabit bir baterist alınmadı. 2002 civarı jack irons gruba geri döndü. -
mark watson eseri.. türkçeye on bir diye çevrilmiştir.
kitaba gelirsek de arka sayfadan ocelikle bir copy paste yapalım;
"gece geç saatlerde sunduğu radyo programını arayıp umutlarını, korkularını ve pişmanlıklarını paylaşan uykusuz londralılar onu xavier ireland olarak tanıyor. hiçbiri onun sevdiği her şeyi terkedip -gerçi önce sevdiği her şey onu terketti- yeniden başlamak için londra'ya geldiğini bilmiyor. bir daha kaybetmemek için başkalarını kendi hayatının parçası yapacak her türlü yakınlaşmadan uzak bir hayat yaşıyor artık. ta ki o hayatın tam ortasına pippa düşene dek. tuhaf bir şekilde hayatına sızan bu temizlikçi kız onun silmeye çalıştığı geçmişiyle yüzleşmesine, hiç ummadığı yerlerde teselli ve huzur bulmasına yardımcı oluyor. keşke biraz daha erken karşılaşsalardı... xavier’nin o karlı günde yaptığı ve yapar yapmaz içini kemirmeye başlayan bir seçim, hiç tanımadığı on bir hayatı çoktan bambaşka yollara saptırmıştı."
şimdi de duygu ve düşüncelerimize gelelim;
yukarıdaki copy paste den de anlaşılacağı üzere xavier bir seçim yapıyor. seçim deyince gözünüzde büyümesin.. yani bir seytanın avukatı filmindeki gibi bir secim soz konusu degil.. belki her gün basımıza gelen bir hadise, bir seyi gormezlige gelmek gibi, mudahale etmemek gibi ne bileyim bir dilenciye para vermemek gibi.. kücük bir sey.. ve kucuk bir sey sonucu degisen 11 hayat anlatılıyor.
ancak asıl olay bu degisen 11 hayat degil.. bu 11 hayatın yanı sıra xavier 'in yasadı hayat ile birlikte geçmişi de anlatılıyor.. kronolojik sıra süper.. neredeyse 3 farklı hikaye okuyorsunuz.
ve okurken; aslında xavier 'in şimdiki yaşantısı ile geçmişinin anlatılması yeterli hatta olağanüstü deyip; değişen 11 hayata değinmeye gerek yok diye düşünüyorsunuz. ta ki kitabın sonuna kadar.. -
stranger things dizisindeki küçük kız karakterin takma adı. babası tarafından bilimsel bazı deneylere tâbi tutulup esrarengiz güçler ediniyor - veya esrarengiz güçleri zaten var ve deneylerle bu güçleri test ediliyor/kanıtlanıyor.
(bkz: millie bobby brown) -
patricia highsmith’in, adıyla müsemma, 11 öyküden oluşan kitabı.. neredeyse tüm öykülerde bilenlerin aşina olduğu highsmith atmosferine daha ilk paragrafdan itibaren istemsizce ortak oluyorsunuz ve bir kez daha serinkanlılıkla, hatta gizliden gizliye ellerinizi ovuşturarak tanığı oluyorsunuz dehşetin ve aslında dehşet diye bildiğimiz şey öyle spontane, öyle doğal, öyle hayata ait ki boğazınızda yumru, böğrünüzde yumruk kalakalıyorsunuz.. saplantılar, sadistlikler, her türlü tehlike kol geziyor ve cinayete olan mesafenin tayini ne kadar kolay ve ne kadar zor..
-
road salt two'da dikkatimi ilk çeken eserdir kendileri.. son dakikasında giren daniel gildenlöw çığlığı on orgazma eşdeğer. genelindeki groovy havaya birşey diyemiyorum zaten, daha dakkalar boyu sürsün istiyor insan. adının eleven olması da akıllara remedy lane'in kilit karakterlerinden eleven bacıyı getirmiyor değil.
edit: sözleri gelmiş
i run my calm on fumes
i run my calm on fumes
i've let you have your way around
but i'm warning you
i’ m warning you
you push me just that one more time
and i'm done with you
oh i'm done with you
down to the bone
i go with the wild
you’re down to the bone
i go with the wild
eleven
eleven
i run my calm on fumes
i run my calm on fumes
i’ve made my peace with cut and bruise
a long time ago
used to be so small
but know i've listened to your last excuse
see i'm stronger now
so much stronger now
all muscle and bone
i go with the wild
all muscle and bone
i go with the wild
eleven
eleven
eleven
i go with the wild
you’re down to the bone
eleven
down to the bone
eleven
muscle and bone
eleven
i go with the wild…
eleven
you’re down to my bone
eleven
i go with the wild -
bir mark watson kitabı.. "nick hornby ve dave nicholls seviyorsanız bunu da seversiniz" demişler.
-
(bkz: nejat işler) ile herhangi bir akrabalık ilişkisi olup olmadığını merak ettiğim stranger things'in asi ama duygusal kızı. küçücük yaşında olgun bir kadının ifadesini taşıyan bir yüzü var. bu nedenle bu dizide olduğunu düşünüyorum hatta.
-
kesinlikle alınmaması gereken tütün. iğrenç bi aroması ve kokusu var. dumanın boğazından geçtiğini hissetmek şöyle dursun, duman boğazında kalıp tahriş hissiyatı veriyor. paketin otantikliğine ve fiyatın ucuzluğuna kanarak almayın sakın
edit: 40gr — 30? -
biraz led zeppelin, dream theater'dan lines in the sand, just let me breath ve rush'tan tom sawyer, pain of salvation'ın be sonrası sounduyla buluşursa böyle bişey olur.
-
khalid reyizin şarkısı.
bu şarkıyı ilk dinlediğim an sanırım hep hafızamda kalacak.
birbirini yalnızca gıyaben tanıyan fakat ilk kez o akşam bir araya gelmiş, biri profesyonel biri amatör iki dansçının tutku dolu dansını ağzım açık izleme fırsatını sunmuştu bana.
izlemenizi isterdim. enfesti.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap