• uzun yıllar chris cornellin yaptığı müzikte pay sahibi olmuş bir bayandır. rusya'da doğmuş, sonradan amerika'ya göçmüş,

    1994'te soundgardenın superunknown albümünde yer alan fresh tendrils isimli şarkıda klavsen çalmıştır.

    chris cornell ile beraber ikinci resmi kaydı 1997 yılında çıkan great expectations soundtrackinde yer alan sunshower isimli şaheserdir. bu şarkıda natasha shneider bas gitar çalmıştır.

    chris cornell'in 1998 tarihli euphoria morning isimli solo albümünde esas enstrümanı olan klavyesini konuşturmuş, beste (hatta pillow of your bones isimli şarkıda şarkı söz) yazmış, prodüksiyon, aranjman ve miksajda görev almıştır.

    chris cornell'a solo turnesinde eleven grubu dahilinde eşlik eden natasha shneider, aynı zamanda görebildiğimiz kadarıyla hoş da bir bayandır. grubun gitaristi alain johannes aynı zamanda kocasıdır.
  • 2 temmuz 2008 tarihinde kanser yüzünden hayata veda etmiştir.
    kendisini en son queens of the stone age konserlerinde görmüştük.
    2010 filminde oynamışlığı da vardır.
  • ölümünden sonra yapılan anma gecesinde queens of the stone age konser vermiş ve brody dalle, jack black, matt cameron, pj harvey ve eşi alain johannes gibi isimler de sahnede onlarla olmuşlardır.
  • geçen gün kafam güzel yatmışım queens of the stone age'in 2003 belfort konserini izliyorum. kendisini fark ettiğim anda kadrajda onun olduğu kısımlarda kendisinden başka hiçbir şeye bakmadım. nasıl zevk alıyor sahnede olmaktan, nasıl zevk alıyor o an yaşamaktan. bir klavyeci ne kadar müziğe ayak uydurabilir? zordur bunu estetik yapmak. fakat onun o kadar içinden geliyor ki, o kadar zarif ve bazen erotik yapıyor ki bunu... aklıma ilk gelen şey yaşamayı seven, tutkuyla yaşayan biri oluşuydu. ikincisi ise bu kadının asla amerikalı olamayacağı. amerikalılarda olmayan bir otantikliği olduğundan. google'layınca da gördüm ki litvanya'lıymış.

    tam tahminimin doğru çıkmasına sevinecektim ki, kendisinin 2008 yılında aramızdan ayrıldığını öğrendim. havam kaçtı. od olmalı dedim, kanser çıktı dumur oldum iyice. böylesine hayatı sevip, sevdiği işi yapan bir insanın, anı yaşayan ve anın içinde olan bir insanın kanserden ölmesi ne acı. ama bana hiçbir zaman ölmeyecekmiş gibi gelen insanlardan biri oldu bile, sanki bir yakınımmış gibi. eminim çokçası vardır benim gibi onu öyle gören. şuan güneşli los angeles'ta bir mezarlıkta yatıyor, huzur içinde yatsın.
hesabın var mı? giriş yap