• bir grubu temsilen aracilik etmek icin baska bir grupla gorusen kimse..
  • gövdesi geride kalsa bile, kafası mutlak geri gelen temsilci, ulak.
  • başka bir ülke kralının karşısına çıkıp kendi kralı adına "sizi sikecekmiş" mesajı içeren konuşmalar yapan ve muhtemelen bu sırada göt kasları kasılıp gevşeyen devlet memuru.
  • müthiş sempati duyduğum, görevi inanılmaz bir irade, kararlılık ve sadakat gerektiren kişi. eski çağlardakilerden bahsediyorum. kelle koltukta, yalnız başına* dağları denizleri aşıp göreceği karşılığın ne olacağını* bilmeden gönderilen iltifat veya tehditleri dümdüz sıralamak her babayiğidin harcı olmasa gerektir. o zamanki toplumlarda büyük bir saygı gördüğünü / görmesi gerektiğini düşünüyorum bu kişilerin.

    "...malazgirt muharebesi öncesinde, alparslan’ın elçisi bizans komutanına barış teklif ettiğinde, kendinden emin romen diogenes'in: “hamedan’ın soğuk olduğunu öğrendik; biz isfahan’da, atlarımız da hamedan’da kışlayacaklar” sözlerine karşılık selçuklu heyetinde bulunan sav tekin, “muhterem imparator, atlarınız hamedan’da kışlayıp isfahan’da yazlayabilirler, ancak sizi bilmiyorum” şeklinde manidar bir cevap vermişti."

    keşke o zamanki elçilerden hayat hikayesini yazanlar olsa da okusak öğrensek. bilge sözlük kişileri yeşillendirsin lütfen. kıps.
  • eski türkçe elçe sözcüğünden gelip, kökte el ile ilintili olmalı. bakındım da, arapça köklü çıkmadığına şaşırdım. evet el ile ilgili, eski türkçe köklü. yalnız bu el il gibi de. yani devlet, barış anlamında el. elçi elden yapım ekiyle devlet adamı anlamını verecek sekilde kurulmuş. nişanyan bulmuş, uygurca maniheist metinlerde "tarkan tigitler ilçi bilgeler" deniyormuş ki yaklaşık çevirisi "beyler prensler devlet adamları vezirler" olsun.

    gene nişanyan nüansa ve ayrıntıya giriyor. elçi, sefir anlamındaki elçin/ilçin için moğolcadan gelme olasılığı sunuyor. türkiye türkçesi için beklenen, uygun olan form ilci iken arkaik formla ilçin denmesi devlet katında tutuculuk işareti veya moğolca alıntı belirtisi olabilirmiş. elçinin moğolca varyant olduğundan emin.

    ayrıca (tanrısal) haberci, ulak, elçi anlamından türeyen melek için (bkz: melek/@ibisile).

    [(...) ninovalılar yahudi değildir. tanrı'nın sözünü taşıyan öbür elçilerden değişik olarak yunus'un kendi halkına değil, yabancılara seslenmesi istenmiştir. (...)
    "kalk, ninova'ya git," der tanrı yunus'a. ninova doğudadır. yunus hemen batıya, tarşis'e gider (tartessus, ispanya'nın en ucunda). kaçmakla kalmaz, bilinen dünyanın en ucuna kadar gider.] paul auster - the invention of solitude

    (bkz: görücü), dünürcü, kıhya
  • en saf olanına sanatçı denir.

    elçi, alır aynen verir.
    sanatçı da alır ve aynene bir form verip, verir.

    öz değişmez!
  • bir çehov hikayesi. şöyle bitiriyor çehov hikâyeyi "kısacası, şu ders alınmalıdır bu olaydan: başkaldırmaktan sakınmalı!"
    ilginç tabi. bizim gibi şükretmeye meyilli toplumların reçetesi gibi çehov'un kurduğu bu cümle. o yüzden yadırgamıyoruz.
    dezdemonov'un güme giden 25 rublesinin izdüşümü buralarda daha büyük oluyor çünkü. hayatın kayıyor falan. hayat kayması... başka dilde de yoktur ha bunun karşılığı. belki de vardır. bilmiyorum.
  • cumhurbaskanindan daha fazla maas aldigi soylenen sahis, temsilci...
  • bir devleti yada dini temsil etmekle görevli kimse.
  • baştan kaybeder.
hesabın var mı? giriş yap